30 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

30 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Halk Dili ire e | alış veriş Dil kurultayı halk dilinin hâki- Miyetini kurmağa çalışıyor. Baş- vekil dil kurultayının kararlarına MWüzaharet vadetti, Dil inkılâbı- Yin tuttuğu yol, Türk siyaset ve iktisat inkılâbile ayni istikamette- dir. Halk hâkimiyeti, halk dilinin Üstünleşmesile tamamlanır, Dd 5 a Halk devletinde, halk dilinin Üstün ve şerefli oluşu bir arzu de- Ül, bir vakıadır. Geniş balk taba- kalarının dili siyasi ve iktisadi hâ- kimiyetten sonra (asaletlü) lisan- İarı tahttan indirmiş, teokratik diller asasız ve abasız kalmışlar» | dır, .. . İmparatorluk rejiminin kâkim olduğu yerlerde imparatorluğun hizamını veren bir dil fikir ve #an'ate hâkim olur. Bu dil çok de- fa imparatorlukla beraber Yyürü- Yen ümmetin dilidir. Yani din ve Medeniyet dilidir. Islâm impara- | torluklarında Arap, Acem dilleri gibi orta zaman Avrupasında mü- hevyerler arasında yaşıyan Lâtin- te, Yunanca, Hindistadaki Sans- krit dili gibi. Âlimler bu dille yazar, yazdık- larını biribirlerine okurlar. Şair» ler, edipler bu dille yazar, yazdık- | larını bir yerde toplanıp ancak bi- Yibirlerine anlatırlardı. Bu zaman için âlime bir muhit, Yâire okuyucu denen şey namev- Sut idi, Alim ilmini kendi için, san'atkâr şiirini kendi için hazır- lardır. O zaman bugünkü gibi o- küynes diye bir sınıf peyda olma- mıştı, Eser yazmak ehpabına mek- tup yazmak gibi idi. Nasıl siz bir ârkadaşmızla aranızda hususi işa- retler kabul ederek konuşabilirse- Miz o zamanın ilim ve san'at a- damları da kendi aralarında müş- terek işaretlerle konuşuyorlardı. e Monarşile derebeyliklerin en- zı üzerine yükselmeğe başla” Yınca işlerin rengi birdenbire de- Ğişti. Çünkü hudutları genişliyen memleketlerde servetin kazanıl- Ması ve sarfedilmesi usulleri de değişti, San'atkârı bu defa, en üyük servetin temerküz ettiği sa- raylarda görüyoruz. San'at artık Yaylarda görüyoruz. San'at artık tarayda bir meslek haline geliyor. büyük kıymetler Monarkların | Yahsıda ve servetinde toplandığı İçin şan'atkâr onun harplerini, za- ferlerini, eğlencelerini, Meşe'sini anlatıyor. | Monarşiye Methü sena bu devir (o san'atinin farikasığır, Klâsik san'at böyle ir rauhitte doğdu. Monarklar es- i devrin şairleri gibi Lâtince bil- medikleri gibi şairler kadar da iç- li değillerdi. ,, San'atkârlar, ekmeklerini ye- ikleri kapıya şuurlu, şuursuz e- fendinin bildiği dille hitap ede Sekti. Bundan milli dilin san'at dili olması çıktı. » 4 ös İlk baskı makinesi san'atkâra Monarktan sonra ikinci bir efendi buldu, Parası olan ve Monark gi- €ğlenmek istiyen bu adam san- rdan ve âlimden başka birşey a istiyordu: Akıl! Monarkın e yoktu onun kolları ba Vardı, Fakat bu zengin efendi da- Zengin olmak için bilgiye ve ae mühtaçtı. San'atkâr ve ona mühtaç olduğu şeyi ver- evlerini, san'atkâr caize ile geçi" / İf e Grip semen senn van sesk dama a m Boz i ükte Ortaklar Kavgasında üç kişi vuruldu Bozüyükte bir kereste fabri- kasının sahiplerinden Numan ağa geçen gün ortağı Ewin ağa ile iki kardeşini vurmuştur. Numan ağa öleden beri ortağı ile ge- çinemiyor, kavğa ediyormuş, bu kavgalar geçen gün fevkalâde izap etmiş ve silahı çekince Emin ağayı kafasmın üç yerin- den vurmuşlur. Ewin ağa çok fena ve haya- tından ümit kesilecek bir halde yalmakta isede kardeşleri Nu- man ağanın kurşunlarile hemen ölmüşlerdir. Numan ağa bu cinayeti işler işlemez dağa kaçmıştır. Arka- sından jandarmalar takibe çık- mışlardır. Maliye meslek mektebi Maliye meslek mektebine girmek isteyen maliye memurlarının dün Defterdarlıkta imtihanları yapıl- mıştır, Dün imtihana beş memur girmiştir. imtihan evrakı vekâle- te gönderilecek ve vekâletçe tet- kik edilecektir. —— Kontenjan dışındaki mâddeler Yeni kararname, mucibince ba- zı maddelerin ihracına mukabil kontenjana girmeyen malların memleketimize ithaline müsaade edildiği kaydedilmişti. Dün tica- ret müdüriyetinde yapılan bir toplanmada kontenjan barici it- hal edilecek malların ithali usu- lünün teferruatı etrafında tetki- kat yapılmıştır. SEKERLE MA ERİR aaa az AI nen adam değil, itibarlı bir nesne oldu. Tabı makinesi muhariri o- kuyucu denen ismi ve sayısı ma- lüm olmıyan müşterileri kazandı- rmca san'at ve ilim adamı daha çok halkın oldu, ve halkın safla « rına daldı. Yazma dili biraz daha halklaştı. . *» Monarşiler yıkıldıktan devlet başına mütemadiyen halk tabaakları geçiyor. San'at hâkim | tabakanm nüfuzundan kurtulamı- İ yor. Dikkat ediniz, halkı hâkim ol- miyan memlekette halkın dili de hâkim değildir. ... Osmanlı devrinde halkın diline nefret, halkın sözlerinden nefret saltanatın kendini tabii bir koru- | ma vesilesiydi. Hatta denilebilir ki, bu sevki tabii ile meydana çık- mış bir şeydir. Fakat nüfusunun yüzde sekseni köylü, devleti halk- şr olan bir memlekette geniş halk dilinin hâkimiyetine hâlâ düşman- lık edenler halkla münasebeti ol- mıyan, hayatlarını, fikirlerini, ka» falarmı balk arasında bir iğreti beden gibi dolaştıranlardır. Eğer bu münevverlerle halk a- rasında bütün hayatlarınca doldu: ramıyacakları iktısadi bir uçurum olmasaydı şeniyetin idealini pek çabuk duyarlardı. Anlaşılan on- ların halkla alış verişleri yok! AAA A AA (Haber)in muhakemesi sonra | Türklük aleyhinde çalışanlara ait neşriyat yüzünden çıkan dava Hakkı Tarık Bey şahitlik etti (HABER) arkadaşımız Ameri- | kada çıkan Ermenice bir agzete- İ nin Türkiye aleyhinde yazdığı bir yazının tercümesini birinci sahife- de bunu reddeder bir yazı ile bir- likte başmıştı. Türklüğü ve hükü- metin manevi şahsiyetini tahkir eden bu yazının naklini müddei- umumilik suç saydığından üçün- cü cezadadava açılmış, maz- nun Hasan Rasim Beyin vekili, bu tercümeyi Hakkı Tarik Bey Ankarada iken gönderdiği için, Hakkı Tarik Beyin müdafaa şahi- di olarak dinlenilmesini istemiş- ti. Tarık Bey dün mahkemede bu- lundu. Rasim Beyin kardaşi oldu- ğu için yeminsiz dinlenildi. Tarık Bey dedi ki: — Tercümeyi Ermenice bilen nu diğer bazı meb'us arkadaşları- ma da okudum. Şüphesiz bu neş- riyat cihan ve Türkiye efkârı âm- mesile Türkiyede 'yaşıyan Erme- niler dalâlete düşsünler diye yapı- olacağını ileriye sürdüler. Zaten ben de o fikirde idim. Gerek meb- us olarak, gerek gezteci olarak İ Türkiye düşmanlarının hareketle- rini takip ile vatandaşlara bildir- mek vazifemdir; onlarm da öğ- Tenmeleri haklarıdir. Yazıyı (Ha- ber)e yolladım. (Neşrediniz ve ce vabını veriniz) dedim, Hatta na- sıl cevap vereceklerini bile yaz- mağa lüzum görmedim; onların nasıl düşünüp nasıl yazacakları» nı yakından bilirdim. Dediğimi yaptılar, bastılar, cevabını da ver- diler, Ben Türkiyede Türklüğü tahkir ricinde Türklük aleyhinde ( çalı- şanların neşriyatını Türkiyede be- nimsiyerek yazacak Türkçe değil, hatta Ermenice gazete bile bulu- nacağmı tasavvur etmem ve hele bunun bir mahkeme hükmile te - mem, Bu naklin, mündericatını -red- deder bir başlıkla ve ayrı bir ce vapla yazılmış olması bunu İ olmaktan çıkaracağı gibi Oböyle cevap yazılmamış bile olsa bütün Bizden tütün alacaklar Haber aldığımıza göre. Sov. yet tütün fabrikaları mütehassıs ve ekisperlerinden bir hey'et bir kaç güne kadar şehrimize gelecektir. Hey'et Istanbul, izmir ve Sam- sun piyasalarında meycut tütün- lerin ucuzlarından bir kaç milyon kilo satın alınacaktır. Bu sene Rusyada yetişen tütünlerin ihti- yaca kâfi mıktarda olmadığı Sovyet Rusya memleketimizden tütün satın almıya karar ver- miştir, i ———— iBarideki arpalarımız Bari sergisinde teşhir oedi- len arpalarımız İtalyanlar ta- rafından çok beğenilmiş ve si- Sadri Etem | parişler verilmiye başlanmıştır. bir meb'us arkadaştan aldım. Bu- l yordu. Bunların tenviri muvafık | edecek ve Türkiye sınırlarının ha | yit edilmesine asla ihtimal ver - | suç | müteşekkil | çin | mevcudiyetini Türk milliyetinin müdafaasına vermiş, Türk tarihi- ni, Türk dilini hâkim kılmaktan başka gaye bilmediği her gün gö- rülen bir gazetenin neşriyatının heyeti umumiyesini. düşünmek, bundaki neşir maksadını de pek âlâ anlatır. Burada bu yazıyı nakleden ga- zete aleyhinde bu muhakeme ya- yapanlar aleyhinde neler yazmak- ta oldukları görenlerin edineme- dikleri kanaat bundan başka ola- maz.,, Tarık Bey tercümeyi kendi gön- nu bir kaç kişiye de okumuş olma- sının âdeta kendi veziyetinde de meb'usluk sıfatının cevap vermes de doğurabileceği düşünülebilme- lidir, dedikten ve bunun icabında başka suretle de müdafaa oluna- cağını söyledikten sonra muhake- me reisinin “bu makaleyi aynen yazacaklarına bazı parçalarını ya- zamazlar mı idi?,, sualine cevap verdi: vaziyetine bağlıdır; fakat farze- delim ki bazı parçalarını çıkara“ bilirlerdi, bu çıkarılan parçalar, asıl tecavüz teşkil eden, asıl nak- lolunması lâzım gelen, gazetenin cevabmda haklı olup olmadığını ilme müstenit bir kanaatle anla- mak ile de ası) görülmesi icap e- den yerleri, gene şimdi takibata esas teşkil eden parçaları olacak- tı; dedi. — Rasim Bey böyle bir suç ya- pabilir mi? Tarık Bey son olarak bundan bahsetti: — Rasim kardaşımdır, ama, yolları, gidişleri biribirinden ayrı çok kardaşlar var. Rasim hiç bir vakit Türklük aleyhine neşriyatı | kabul edecek çocuklardan değil- dir; o tamamile bendendir, benim malımdır, dedi. Müddeiumumi evrakı okumağa lüzum gördü. güne birakıldı. e — — m a m — — Çimento fabrikası- nın dumanları manların sıhhate müuzir olduğu iddiasile (belediye (tarafından fabrika aleyhine birinci hükuk mahkemesinde açılan davaya devam edilmektedir. tetkikat yapmak için tıp fakül- tesi müdetrislerinden Sadi Faik, İ fen fakültesinden Nazmi Asaf, İ eczacı mektebinden Ziya Beyler ebli vukuf tayin edilmişlerdir. Tetkikat başlamıştır. ——e—— Fındık ihraçları ve 1,502,061 kilo iç fındık ibraç | edilmiştir pılırken, aslını yazanların naklini | dermiş olduğu ve bu tercümenin | bu yolda neşri süç sayıldığı nok- tasından Tarık Bey bir aralık bu- | ğe mâni teşkil edeceği bir hadise | — Bu tamamile gazetenin ya- | zının dizildiği andaki ihtiyacına, | Muhakeme başka | Zeytinburnundaki çimento fab- | rikasının bacasından çıkan du- | Mahalinde | Bu sene Ağustosun 15 şinden | Eylülün 15 şine kadar. memle- | ketimizden 69,961 kilo kabuklu | İ s Günün Haberleri m AAA AAA AE YAR” Mahkemelerde esans 9000 lira i ihtilâsile maznun memurun davası Belediyenin bahkhanedeki ok- (rova resmini tahsile memur İb- rahim efendi zimmetine 9000 lira geçirmekle maznun olarak tevkif edilmiş ve Ağırceza mah- Kemesine verilmişti. i Dün Ağırcezada Ibrahim efen- dinin mubakemesine devam edil miş, sabık oktrova müdürü Meh- met Ali bey şahit olarak din- lenilmiştir. Mehmet Ali bey maz“ nunun getirdiği tavsiyeler üze- rine bu vazifeye tayin edildiğini ve ibtilâs yapmak arzusile gel diği bu vazifede emeline muvaf- fak o'duğunu söylemiştir. Maz- nun buna şu cevabı vermiştir: — Müteaddit defalar beni bu vazifeden kurtarın dedim. Din-. lemediler. Başıma Lu iş geldi. Reis, maznuna bir diyeceği olup olmadığını sormuş, Ibrahim efendi oktrova müdürlerinden Osman, balıkhane müdürü Ah- met Muhtar beylerle kontrol Na- ri efendinin müdafaa şahidi ola- İ rak dinlenmesini istemiş ve mu- hakeme bu şahitlerin getirilmesi için başka bir güne bırakılarıştır. Bir müstehcen neşriyat davası “Rahip ve Rahibeler,, ismin deki tefrikasından dolayı bir ay beşer gün hapis cezasına mah- küm olan Akşam gazetesi mu- harrirlerinden Vâlâ Nurettin ve | Iskender Fahrettin Beyler hak- kındaki dava evrakı mahkemei temyizden nakzen gelmiş ve dün yeniden ikinci ceza mahkemesin- de davanın ruyetine başlanmıştır. Temyiz mabkemesi müstehcen görülen fıkraların tasrih edilme- miş ve eserin heyeti umumiyesi hitam bulmamış olduğu hakkın- daki temyiz Jâyıhalarını nazarı dikkate alarak bu noktadan da- vayı nakzetmiştir: Vâlâ Nurettin ve İskender Fah- rettin Beyler vekillerinin dava gününden haberdar edilemedi- ğinden babisle davanı talikını is- temişlerdir. Mahkeme bu talep üzerine davayı pazartesi gününe talik etmiştir. Şimal memleketleri ve mallarımız Şimdiye kadar şimal memle- ketleri : bilhassa İsveç memle- ketimiz malısulâtını mutavassıt memleketlerden almaktaydı. Ha- ber verildiğine göre ofisin te- şebbüs ve oradaki elçimizin bu sahadaki faaliyeti müsbet neti- ce vermiş ve bu memleketler. den doğtudan memleketimiz tüccarına müracaat başlamıştır, Ml a Yedikule arabaları Aldığımız bir mektupta gece yarıları Yedikuleye işleyen tram- vayların yanlız birinci mevki va- gonları tahsis edildiğinden ve bir saat fasıla ile gelen arabalar arasında ikinci mevki bulunma- dığında şikâyet ediliyor. Nazarı dikkatı celbederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: