23 Mart 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

23 Mart 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Bunda korkacak ne var, a kocacığım, doktor bu ameliyatta onda dokuz tehlike vardır diyor ama elin- üş, demek ki sen kurtulacaksın .. ....KAENEEEEAEEEUUURUN SUNA BUNAMA EANENENENNNNN | Beyaz Kedinin Uğuru de dokuz kişi öl Çarşıda mükellef bir kuyum - Sa dükkânı olan Veysel efendi o abah dükkânı açtığı zaman kar #ima çıkan beyaz kedinin uğruna | Ölkkat etti; kendi kendine: >— Haydi bakalım, geçen salı gibi inşallah bir iki yüzük, bir de gerdanlık okuturuz. Dedi. Aradan bir buçuk saat #tçer geçmez beyaz kedinin uğru Zöründü. Çok şık bir genç hanım dükkândan içeriye girdi: © — Bana iri pırlanta taşlı bi: Yüzük, bir de gerdanlık lâzım.. Fa kai sakın beni aldatmayınız. B>- bamı tanıyacaksınız: Sabık Mad- Tik. sefiri Recai Bey.. Sonra onun *linden kurtulamazsınız. Veysel Efendi sevincini gizli - Yemiyerek: — Efendim, zaten aldatmak â- detim değildir. Fakat hanımefen- dimiz gibi bir muhterem zatın ke- timesine ziyanına bile mal satmı- Ya hazırım; Bir yüzük. Birkaç yüzük ve birkaç da gerdanlık çıkarıldı. Ha- #mefendi bunlardan birini beğen mekle meşgulken dükkâna iki a - dâm girdi. Biri genç kadını görün- “e: — İşte o! dedi. Arkadaşı: — Seni mel'un! dedi. Bu adar Sağızı da yolmıya mı geldin?, Aç fantanı bakayım. Veysel Efendi, şaşkın o şaşkın “nlara bakıyordu. Birisi genç kı - İn çantasını yoklarken öteki Vey: *l Efendiye hakikati anlattı. — Biz taharri (omemurlarıyız. vakittir bu kızm peşindeydik. in rasladık. Bu kız (o meşhur! Yankesici Afettir. Sana bir sefirin Kiayım dedi değil mi?. İşte böyle ikle bir dükkâna girer ve soyarak Vkar, Kızm çantasından bir şey çık- Madi, Fakat Afet telâş içinde Vey- Efendiye, memurlara yalvar a basladı: e Kel YAZILAR — Kuzum, beni ( götürmeyin. Veysel Efendi, sana bir şey yap : “m mı?. Her tarafını ara, hiçbir zialına el sürdüm mü?. Veysel Efendi, arandı, tarand.. Hiçbir şeyi eksik değildi. Allah: na şükretti. Fakat kadının ağla - masına da dayanamıyarak memur lara onun kendi tarafından kahra uğramamasını rica etti, Memurlar da yumuşamıştı. Afet çıktı, gitti. (Memurlara Veysel Efendi beyefendiye teşek: kür etti. Sonra onları akşama Sir | kecide bir meyhaneye davete lü - zum gördü. Sayelerinde kimbilir kaç bin lirası kurtulmuştu. Me - murlar evvelâ kabul etmediler. Fakat Veysel Efendinin ısrarı ü - zerine o akşam için sözleşildi. Veysel Efendi akşam dükkânı- nı erkence kapıyarak (o Sirkeciye indi. Sazlı (o meyhanede bir saat, iki saat bekledi, ne gelen var, ne giden.. Herkes üçer beşer keyfe - diyor, Veysel Efendi tek başına içiyordu. Yanındaki masada tek başıma oturan yeşil gözlü bir kız mütemadiyen işaret ediyor, davet bekliyordu. Veysel Efendi beşinci kadehte i memurlardan ümidi kesti: — Kimbilir, belki adamların mühim bir işi çıkmıştır! gelmiş - — Ne güzel memleket yar. Ne sükün ne güneş.. Ne hava,. | Değil mi sevgilim ?.. Çocuk Aklı — Müzeyyen kızım, piyano ho can gelecek. Yıkandın mı?. - Evet anneciğim.. iyice — Ellerini sabunladın mı -— Tabii.. — Kulaklarını?.. — Sade bir tanesini yıkadım maimazelin tarafındakini.. * * # — Üç kere 9 ne eder?. — Yirmi sekiz.. — Hayır, yirmi yedi.. Halâ öğ renememişsin.. -— Ama bir rakam şaşırıyorum. | Yeni zenginler Geçenlerde İstanbula (gelen seyyahlar içinde bir ( yeni zengin kaır koca tercümanlarile yangın kulesini geziyorlarmış.. Tercüman yangın kulesinin en üstüne çıkar: dığı bu seyyahlara: — Bu kule, dünyanın en yük- sek kulelerinden biridir. Lem:$. Bulgar zenginleri: —- Bize daha yükseğini de gös- ler, Parasının ehemmiyeti yok, ve- ririz.. demişler., Üç çene Gün geçtikçe şişmanlıyan ve yüz yirmi kiloyu bulan Naile Ha- nım, gün geçtikçe mahzunlaşıyor, kucasının kendisinden soğuduğu - na zahip oluyordu. Bir gün daya - ! namadı, şikâyet etti: i — Ragıp, artık beni hiç sev- mez oldun, yanıma bile gelmiyor- sun. Evvelden (ikide bir çenemi okşardın... p — İyi ama, o zaman bir çenen vardı, şimdi hangisini okşıyacağı- m: şaşırıyorum. sürü vena s0 van an enn 0n a veba eme Bine hee vs ee EAA ken biraz keyfedelim! Diyerek yeşil gözlü kızı masa- v sına davet etti. Gece yarısına ka- dar onunla kafayı tüssülediler. Be raber sokağa çıktılar, beraber o - tomobile bindiler. Veysel Efendi ancak ertesi sa- bah bir otelde gözünü açınca ak- İk başına geldi. İçinde 52 lira bu lunan cüzdanı, mendilleri, bozuk paraları, ortadan kaybolmuştu. Polise koştu, başıma gelenleri, sabahtan geceyarısına kadar ola- nı biteni anlatınca komiser: — Bugün sizi iyi (oyolmuşlar. Sabah acaba memur diye gelenler ne kadar mücevher götürdüler?, Veysel Efendi' deli olacaktı. 1- iadesini verdikten sonra bir me - murla dükkâna koştu. Sefir kızı için çıkardığı bütün yüzükler,!'* gerdanlıklar ortadan kaybolmuş. | tu. abbi.. | i ket , Bak, nuna halkalarla zincir moda oldu. Bu iri aşağı on beş, yirmi liraya mal ol- duğunu gören Adil Bey kâarıcığını bu yeni modadan mahrum etmiş- ti. Bir gün gezmeye olmamış, ' kimseyle de dostuluk bir zat ölmüş. ma sen neden yaşadığını musun ?, he.. he.. psini.. s5.. söyliye.. İ ceğime vallahi. .. Emsalsiz, bulunmaz, im- sası şaşırtacak bir memle- — Bilsen bu yeni sinema artisti Mari Eg bana ne ğ kadar benziyor ? — Sen de herkesi çirkin görürsün kardeş .. Esaret Bir zamanlar kadınların boy - takmaları giderlerken apurda, birçok kadmların boy halkaların en | <İ eildiğim icin almadım. : Zenciri nunda ayni cins gerdanlığı gören | karısı: — Adil, dedi, Bana bir tane şu zincirlerden almadın? “ — Sen her vakit kadınların hü: riyetinden bahsedersin de boynu na zincir takmak istemiyeceğini “ Boş bir ömür Hayatında hiçbir baltaya sap bu yetmiyormuş gibi edememiş Cenazesini geçirenlerden biri ötekine: — Acaba neden öldü?. — Neden öldüğünü bilmem a biliyor Bir yemin Mahkemede reis şahide yemin ettiriyordu. Kekeme olan şahit: — Ne.. ne.. bi.. bi.. liyorsam ce. Deyince reis sordu: » Eğer ikimirden biri dubn evvel ölecek olursa ben ge- Wp bu köşede oturacağım. .— Peki, söyle bakalım bildik ! vasılasile toplattırılıyordu. İ çılarından birisine müracaat etti Kabahatli peynir Karı koca ve beş yaşındaki ço- cukları sofra başında, tam yem ğe başladıkları sırada odaya fena bir koku yayılır. Babasının kaşla- rının çatıldığını, anasının kendisi- ne dık dik baktığını gören küçük | Haydar: — Peynir yaptı baba.. ben işittim! dedi. Borç ve hafıza Terzisi geçen gün $. 1, Beye caddede rasgelince hemen yak « ş İlasmış: i ii — S. bey inşallah bana 70 fira borçlu olduğunuzu unutmamışsız nızdır. — Hayır, daha unutmadım; a ma, bir iki ay daha müsaade et, elbet unuturum. i : Gece gelen telgraf i Nazım Hikmetin son neşrettiği “Gece gelen telgraf” kitabı, polis Vallahi Bir polis, Ankara caddesi kitap- i ve: Gece gelen telgrafı veriniz, dedi. Kitapçı saşırmışlı: - Ne münasebet, diye sordu, niçin vereyim? — Elendi, müddeiumuminin emri var, vereceksin. a Kitapçı hâlâ anlıyamıyordu. Fa- kat, “Lâhavle” der gibi başını sallı yarak kalktı, yazıhanesine geçti, çekmeyi aztı ve içerisinden iki tel: şrafname çıkararak uzattı: — Hangisini istiyorsan al, d gece iki telgraf geldi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: