February 26, 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

February 26, 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vakıt'ın Edebi Tefrikası Mm amm No, 8 Minimini Kız Ve Aşk Benim yerimde başka birisi ol- saydı, sana daha çok gevezelik et- tirirdi. Erkekler, bilhassa ihtiyar- lar çok mMütecessistirler. o Fakat ben başka türlüyüm.. Ben kendi- nie ne borçlu olduğumu bilirim. Dikkat et: “Babana ne borçlu ol- duğumu,, demedim. Ali benden bir tek gün bile akıl danışmamış- tir, bunun için de başına gelenle- yi görüyorsun. Bütün kıyamet o- pun batası yüzünden hepimiz pı- rasız kaltirk. Neyse, sözü değişti” relim. Nuri Bey piposunu boşalttı, ge- ne doldurdu. Minimini kız: — Beraber ölsek amca, dedi. — Sen başlamağa, ben bitirme- ğe korkuyorum. Ihtiyar çama bir yumruk vurdu. —Bu korkmamış. Rüzgârlar esmiş, yağmurlar yağmış, şimşek- | ler çakıp gökler gürlemiş, damla- | rma tırtıllar dolanmış, aldırış et- memiş. Bu koca ağaç!.. Ona her şey vız gelmiş. O Hayat nedir bi- lir misin Gülseren?.. Amcanın «ğ- | zünü unutma, önümüzde olan her şey bayattır. — Yalnız kalmak istemiyorum, ötekinden korkuyorum, — Evet, kadınsın.. Erkekler si- zi anlıyamaz.. Biz muhayyel bir galibiyetle öğünürüz, siz esir ol- mamak için çırpınırsınız.. Ben de neler söylüyorum, neler söylüyo- rum.. Haydi eve gidelim. — Annemle babam kavga edi- yorlardır, matmazel kapıdan din- Tiyordur. — Gülseren, hürmetsizlik etme. — Kapıdan dinliyor, beni gör- | mekten de menediyor.. Hatırını kırmamak için bende dinliyor- dum. — Alâ! Mükemmel!.. Ne iyi terbiye etmişler seni.. — Ben kapıdan dinlemek iste- mem, Ben babamı, annemi sev- mek, onların bebeği kalmak ister- dim. Büyüdümse kabahat benim değil. Ve sanki, güneşin ölmek üzere olduğu ufuklara söylüyormuş gi- bi: — Büyüdüklerindenberi, bütün arkadaşlırım kapıdan dinliyorlar: Bize darılmayın amca, öğrenmek, bilmek istiyoruz. — Ben çokşey biliyorum kr” zım, benim artık öğrenmeye ihti” yacım yok. Haydi, kalk eve gid& lim, seni matmazele teslim ed© yim.. Söylediklerini söylemem. — Onun söylediklerini #öYliYe- bilirsin. Kendine başka kap! arı” yor. — Haberden dolayı değil mi?.. Sen kendini onun yerine koy. Ma- demki kapılardan dinliyor. baba - mın başma gelenleri duymuştur. Gemi batarken, fareler kaçar. — Ben fare değilim amca... E- Her felâket yalnız babamım başına gelseydi onu daha çok severdim. Derdi varken sen de babamı daha çok seviyorsundur. — Tabit, ben iyi kalpliyim. Ba. na her şeyi söylediler ama, iyi gün dostudur demediler, ben fena gün dostuyum... İnsan ya kibardır, ya değildir. Kibar olduğumu biraz ev vel ispat ettim. — Biraz evvel mi? — Haydi gidelim Gülseren... Bi. raa daba büyüdüğün zaman ve Yazan: Selâmi Izzet ( akşamı hatırlarsın. Sakın nişanlı” na anlatma, inanmaz... Güzel, ha- rikulâde güzel bir kız, çünkü sen harikulâde güzelsin, ve bir zaman- lar Don Juan lâkabı ile maruf Nu- Tİ... —“Harikulâde güzel miyim am- ca?.. Ben kendimi çirkin buluyo- İ rum. Ama her zaman değil, saçla- İ rumi kaldırdığım bazı akşamlar | kendimi çirkin buluyorum... Mese- â... İşte saçlarımı sıktım, kafam daha küçük, ben daha büyük gö - rünüyorum... Ensem güzel değil mi amca... — Ensen güzel, kulakların da ha güzel, Birden bire arkasını döndü. “Nuri, oğlum Nuri, yavrum Nu- İ ri, kendini koru...,, | Fakat Gülseren yaklaştı: | — Amca, aynamın önünde dan- settiğim gibi, senin karşında dan- sedeyim mi? — Rumba mı?.. Hayır, danslardan nefret ediyorum. — Hayır, rumba değil... Ken dimi güzel göstermek için danse- diyorum... Sarışmdı, kıvraktı ve gün ba» tımında, Marmaranın ilâhları ona gülümsüyordu. Nuri Bey: — He hey, dedi. Genç kız, kimsenin bilmediği, görmediği bir dansı oynuyordu. Birden 'bire bu danseden minimi- İ nölületem çıletr, Genclik öldü Nuri İ Bey, senelerce, bu kadmı tahay- | yül etmiş, bir türlü bulamamış, ele yeni geçirmemişti. — Dur, dedi, dur artık, neden bana bumu Yapıyorsun?.. Eski bir hatıraya söylüyordu... O da, gitmekten, rüyalarına giren ötekile düşüp kalkmıştı. Sonra metresler baş göstermişti... Şimdi karşısında danseden mminiminiye de erkek baş gösterecekti. Onun metresleri olmuştu, bu kızın âşık - ları olacaktı. Çifte inilti! Minimini kız ken- dini gene yere attı, Nurinin elleri- le Yüzünü kapadı. eg | da henüz hiç bir Karanlıklarda bir ses duyuldu! — Nuri... Gülseren... i Ali Beyin sesi hiddetli çıkıyor- bu, Nuri cevap verdi: — Burdayız Ali... Ve marmaranın karşısmda, bor- | sacının sert yüzü göründü. — Bizi mi arıyorsun baba? — Sizi rıyorum... Matmazel ka- | pı dışarı indim Gülseren... Ben te- lefon ederken, kapıdan dinliyor- du. Sana gelince dostum, bavulu” nu hazırla, — Bavulumu hazırlıyayım mı? — Seni koymuyorum, mecburi istirahat veriyorum sana, — Ne istirahati? çN Ali Bey Marmarayı işaret edi- yordu. — Ne güzel... Ne mi?.. Nuri Bey içini çekti: — Evet. güzel değil bu| ” Minimini kızın babasından ödü patladı. (Devamı var) Fransada Gizli bir kuvvet! Cinayetler, Staviski reza- leti ve Pol Bonkur Paris, 25 (Hususi) — M, Prem sin katli hâdisesini (saran esrâr perdesinin kaldırılması hususun” muyaffakıyet basıl olmamıştır. Bu baptaki tahkikata adliye ve polisin en kıy” metli ve tecrübeli şahsiyetleri me mur edildiği halde henüz bir 08“ tice elde edilmemiş olması umu- mi fikirleri | sinirlendirmektedir. Gazeteler M. Prensin (o barbarca katli bâdisesini ve faillerin mej- dana çıkarılamamasını (Fransız zabıtı tarihinin en müstesna vak'alarımdan © adetmektedirler. Hele cenaze üzerinde ölü açma ameliyatını yapan odeokterların, cesedin fevkalâde didiklenmiş ol- ması yüzünden ölümü mucip olan âmil hakkında bir netice elde & dememiş olmalarını beyan etme leri hakiki bir hayreti o mucip ol- muştur, Maktulün yirmi yaşmdaki oğlu gazetecilere vaki olan beyanatın. da:: “Babam, parlâmento komis- yonu huzurunda Staviski hâdisesi hakkında hakikatleri ifşa etme - mesi için öldürülmüştür., demiş- tir. Bu haberi gerek parlâmento- da ve gerek hükümet mahafilinde derin bir tesir yapmış ve hükümet katilleri bulacak © olana 100 bin frank mükâfat vereceğini ilân et- miştir. Tahmin olunduğuna göre bu- gün Fransız kabinesinin başmda M. Dumerg bulunmasaydı bu ka- til hâdisesi, Staviski hâdisesinin mucip olduğu kargaşalıklardan çok daha vahimlerinin o vukuunu icap ettirebilirdi. “Le Jour,, gezetesi eski muha- ripler arasındaki heyecandan ba- his olan baş makalesinde, (cesur ve atılgan insanlar olan o bunlar» dan korkulması lâzım geldiğini yazıyor. Tahkikat heyetinin elinde Sta- viskinin 120 milyon franklık tedi- yatta bulunduğu hakkında vesaik mevcut olduğundan Staviskinin bu parayı tesviye ettiği görülmek» te ve bu da “Staviski bu Parayr nereden aldr,, sualinin hatıra gel mesini mucip olmaktadır. Bu da, Staviskinin (o bu parayı ecnebi devletlerden birinden al- mış olması mütaleaşını ortaya at- maktadır. Fransız mahfellerinden bazıla- rı Staviskinin bu parayı Macaris- tan ve Almanyadan aldığı zar nındadırlar; çünkü bu iki devletin Fransada yaptıkları propaganda” çok büyüktür. Bazı rivayetlere göre M. Prens son altı sene (o zarfında Staviski hakkında bir kaç (Okere ifşaatta bulunmak istemişse de mütevali tehditler yüzünden bunu yapma- mıştır. o Bunun için M. Prens son altı senenin hâdiselerini ve ves» mi raporların hulâsalarını bir ta- rihçe şeklinde defterine kaydet- miştir ki, bu raporların © asılları her halde meydana çıkacaktır. Paris Omahafilinin o ekserisi Fransada faaliyette bulunan bey- nelmilel bir teşkilât mevcut oldu- ğu fikrindedir. Bu çetenin faali- yeti M. Prens gibi bazı şahsiyet- lerce malüm © edise de bunlar, baladan aldıkları emirler dolıyr siyle ağızlarını açamamışlardır. HARPTEG Teşkilâtı Mahsusa e VAKIT'ın yeni Tefrikası: 114 “Aman ben vuruldum!,, diye bitap yere serildi UMUMI İştip taraflarına doğru giden Yahya kaptan İştip köyleri civa» rında Sırp kuvvetleriyle büyük bir müsademeye tutuşmuıya mec- bur kalmıştı. Bu müssdeme çok şiddetli olmuştu. Bulgar komite- cilerinin cesaret ve azmini gölge- de bırakacak kadar cesur ve fe- dakâr olan Yahya kaptan bu mü- sademede de pek büyük yararlık | göstermiş ve Sırplara çok telefat verdirmişti. Fakat müsademe €s- nasında kendisi de yaralandığın- dan ateşi keserek çetesiyle bera” ber rie'at etmeye başlamıştı. Yahya kaptanm maksadı Us-| trumcaya doğru çekilmek ve ora- da yarasını tedavi ettirmekti. Fa- kat vücudu keşfolünan bir çete için İştiple Bulgar hududu ara- sındaki on saatlik mesafeyi kolay kolay katetmek mümkün değildi. Sırp kuvvetleri Yahya kaptan çe” tesini fena halde takip etmeye ve sıkıştırımıya o başlamışlardı. Bu- nanla beraber Yahya kaptan yara Iı olduğu halde birçok dar nokta” larda Sırplarla müsademeyi ka- bul ede ede Bulgar hududuna doğru çekilmeye devam ediyor- du Bu müsademelerden birinde Yahya kaptana bir kurşun daha isabet etmiş ve çete reisi bunun ü- zerine ağır yaralı bir halde oldu- ğu yere yuvarlanıp kalmıştı. Reis- lerinin öldüğünü zanneden efrat- tan bazıları koşa koşa onun yanı na gitmişler ve kollarma girerek Yahya kaptanı yattığı yerden kal- dırmışlardı. Yahya kaptan ağır yâ rak olduğu halde bile çetecilere lâzım gelen emirleri veriyor ve kurtulmak için hangi çarelere te- ——— — M. Prensin ölümü de bu cümleden dir. M. Prens gibi bir çok mühim hakikatleri bilenleri tedhiş için bu cinayet yapılmıştır. Hükümet ve parlâmento ma hafilinde büyük bir oendişe hü- kümfermadır. Başvekil M. Du- merg M. Premin (katli hâdisesi hakkında alâkadar makamlarla daimi temastadır. Halk M. Prensin katli tertibatı batının yüksek makamlari (işgal eden kimseler tarafmdan yapıldı- ğı kanaatindedir. | Halk bilhas- sa parlâmento ve emniyet müdür- lüklerine karşı büyük bir galeyar göstermektedir. | Dahiliye nazırı M. Saro Fransa- da gizli kuvvet mevcut (o olduğu hakkında gazetecilere beyanatta bulunarak: “Eğer böyle bir gizli kuvvet varsa bulunup imha edile- ceğini temin ederim.,, demiştir. “Le Jour,, neşrettiği diğer bir makalede Staviskiyi ha me zaretinin himaye ettiğini iddin €- diyor ve bu bapta bir vesika neş- rediyor. Bu vesika ise sabık hari- ciye nazı (OM. Paul Boncour'u zanal bırakmaktadır. Sa- bık hariciye nazırının Staviskinin idare ettiği bir müessese ile alâ- dar olduğu beyan (edilmektedir. Bu vesikayı meb'uslardan ve sa- e nazırlardan OM. Henri Lilas neşretmektedir. * VAKIT 26 ŞU3AT 1934 Yazan: A, MiL vessül olunacağını anlatıyordu. Yahya kaptan Sırplar tarafm- dan her an ihata olunmak ve imha edilmek tehlikesini gözönünde bu- lundurarak nihayet Bulgar topra - ğina ilticaya muvaffak olabilmiş- ti. Yahya kaptan ağır yaralı oldu - ğundan yarısı Ustrumcada sarıl dıktan sonra kendisi tedavi edil mek üzere Sofyaya gönderilmişti. Fakat Sofyada kalmak istememiş, daha doğrusu oradaki bakıma em» niyet edememiş ve bir kaç gün sonra İstanbula gitmişti. Yahya kaptan İstanbulda teda vi edildikten sonra bir daha Ur trumcaya geri dönmemişti. Teşki- lâtı mahsusanın reisi olan Süley- man Askeri Bey bir müddet sonra yaka gittiği zaman Yahya kaptanı da beraberine almıştı. Gerek Irak muharebelerinde, gerekse bilâhare İstiklâl harbinde onun büyük ya” rarlıkları görülmüştü. Çetenin diğer kısmını idare €- den Mehmet Ali Bey ise Doyran kazası havalisinde dolaşmakta idi. Onun çetesi 120 kişi kadar olup Yahya kaptanm çetesinden daha kuvvetli idi, Çok cesur ve metin o- lan Mehmet Ali Bey bu çete hare- ketlerini pek serbest bir surette ya pıyor ve ihtiyata o kadar riayet etmiyordu. Mehmet Ali Bey Doyran havali- sinde bir gün gene korkusuz dola- şırken çetesi bir tabur kadar Sırp askeri tarafmdan O kuşatılmıştı. Mehmet Ali Bey kendi çetesine s6- kiz, on defa faik olan bu Sırp kuv» vetile derhal müsademeyi kabul ederek harbe başlamıştı. Mehmet Ali Beyle arkadaşları bu ihatadan kurtulmanm pek kolay olmıyaca- ğını ve hattâ imkânsız bulunduğu- nu bildikleri için hayatlarmı düş- mana mümkün olduğu kadar pa halıya satmağa azmettiklerinden düşmanla pek şiddetli bir surette çarpışıyorlar ve ona çok telefat verdiriyorlardı. Fakat bu aralık Mehmet Ali Be- yin karnına isabet eden bir kurşun onu ağır surette yaralamıştı, Reis- lerinin yaralandığını haber alan çete efradı daha büyük bir şiddet- le düşmana hücum etmeğe başla- mışlar ve behemehal bir geçit aça- rak oradan hem yaralı reislerini müsademe mıntakası haricine çi- karmağa, hem de kendilerini kur- tarmağa bütün kuvvetlerile (atıl mışlardı. Mehmet Ali Bey ağır surette ya- ralandığı zaman yanımda bulunan arkadaşı Manastırın Kırçova ka « sabasmdan Halit Efendi cesaretile efradınm muhabbetini nm olan reisi düşman eline düşürme- mek için yaralı olarak yattığı den kaldırmıştı. Fakat Mehmet A- li Beyin yürümeğe hiç mecali yok-| tu, Onun için Halit Efendi ağ: yaralı arkadaşımı sırtma (alarak tehlikesiz bir noktaya doğru taşı » mağa başlâmıştı. , Göevam: vazj

Bu sayıdan diğer sayfalar: