15 Ekim 1935 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 28

15 Ekim 1935 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CANBAZ- YAZAN: Ali Riza Seyfi Geçenlerde ;Dinarlı7ile ŞMülâyim ;peh- livan arasında yapılan maçtan iki arkadaş dönüyorduk. Bu maça beni arkadaşım türmüştü. O, spora gençliğidenberi merak- lıdır. Evinde kuvet gülleleri bugün bile göze çarpacak bir yerde durur. İstiklâl caddesinde bir gazinoya girdik, Camın önündeki masalardan birine oturduğumuz ve güreşin nasıl olduğu üzerine konuşmağa başladığımız vakit, yanımızdaki masalarda oturanların bize, hele arkadaşıma dikkatlı dikkatlı bakmakta olduklarını sezdim. İri ve çok güzel bir vücudu olan arkadaşımı belkide güreşlerle alâkalı pehlivanlardan biri sanıyorlardı. Arkadaşım da birçok gözlerin kendisine çevrilmiş olduğunu anladı, bana dedi ki: — Bu adamlar beni pehlivanlardan biri sanıyorlar, başkası olsa bu kadar dikkatlı bakışların altında sıkılırdış ancak bir ha- dise geçirdim ki : Bütün sıkılganlığım ben- den aldı, O sözünü bitirerek gözünden hiç eksik iğ e Dağa yil gözlüğünü si- Me z ben sord be senin hayli tuhal işle- rini biliyordum, bu dediğin hangisi olacak? güldü: — Yalnız bu dediğim işi bilmiyorsun, bunu şu keyifli halimde sana anlatacağım, şu kadar ki; Sen kimseye anlatmıyacaksın... Hemen: — Çocuk mu oldun, olduğunu bilmiyor mısın Diye protesto ettim. O ya inandı, ya inanmış göründü, orası benim umurumda değil, iş hikâyede... Hikâyeyi şuraya ondan işittiğim gibi yazıyorum : ağzımın çok sıkı — Ticaret doktoru olacağım diye Almanyaya gittiğimi bilirsin... Tabiatımı da bildiğin için Berline varınca ticaretin teseni bile aklıma getirmediğimi anlarsın.. Gelsin serseri dolaşmalar, yakın şehirlere yolculuklar... Bu serseriliklerim sırasında bir gün kendimi Lwow şehrinde buldum. Burası Genel savaşda Lemberg diye ağız- dan ağıza gezen şehirdir. Şimdi Lwo“ olmuş; her ne ise, orası bize gerek değil. İşte bu şehirde bir sabah küçük bir Kak de oturuyordum. Kafede çok müşter yoktu.. Yalnız karşımdaki köşede bir kü çük masanın çevresine birkaç kız, kadın erkek birikmişti. Onlara yan gözle bakıma beni yiyecek gibi süzdüklerini, elleri* işmar ederek ateşli ateşi konuştukların seçtim... Bir dakika sonral kızlardan bi hüngür hüngür ağlamağa başlayınca; ikinci kız, ne olursa olsun bir iş yapmağı kurmi bir hal ile yerinden kalkmıştı, benim mt sanın başına gelerek Almanca : — Kabalığımı bağışlayınız, Türk müsünüz, Mısırlı misiniz dedi, si Pek güzel yüzlü, gül dudaklı olan ki cığaza! Deyince sanki bir avuç altın bulmi gibi zıpladı, parlak gözlerini arkadaşları! çevirerek haykırdı unun üzerine köşedeki kız ve erköi

Bu sayıdan diğer sayfalar: