15 Mart 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23

15 Mart 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kapıyahafilçe bir fiske vurdu İçerden Necip Cevadın sesi duyuldu: Giriniz. Tekin tokmağı çevirdi. Kapıyı yavaşca ii. İçeri girdiler. Burası da çiçek do- luydu. m kokulu hava yüzlerine sever gibi çarptı Necip Ev köşede duran küçük pi- yanonun yanında ayakta duruyordu. Tale- belerini görünce gülerek onlara doğru yürüdü: — Hoş geldiniz çocuklar. Nasıl bu ir geceki konser hoşunuza gitti mi i a çok üstüne çıktı. MY 'akat vera” inin 8 bir sesli li Aylâz acık? Tekin büyük bir reverans yaptı: Üstad! Duygularımız be- Kendimizden eşlik... Size tebriklerimizi söylemek için geldik. Fakat söyliyecek söz bulamı- orum, — Teşekk Gelişiniz beni çok mi Sizi benimle beraber çay içmeğe dav Gençler ie bakıştılar, Tekin: - Sevinçle geliriz Bayım! fakat Necip Cevad sorguyla bi — Fakat OBayım, ie saatimiz geçerse, anne bizi alm u nasıl şey çocuklar? Hangi anne sizi içeri Ni acak — Bizim pansiyonun sahibi, Ona anne ie Gidip ona haber versek, Si mı? — Buluşunuz mükemmel Üs — Sizin vr nerede? — Taksimde. - Mesele vok Hemen çıkalım... caglar ni açmışlardı. Fakat o, ka- doğru yürümedi. Piyanonun üstünde ran sarı gül buketini eline aldı. — Çocuklar! size birer gül vereyim. Bakınız ne güzel renkleri, ne baygın ko- kuları var. Güllerin saplarını ei EN gözüyordu. Dağılan gülleri Opiyan üstüne bıraktı. Okşar gibi, ayıryor, seçi- yordu ; — Aman ür ederim çocuklar, etsem gelir misiniz ? girme — Haydi çocuklar! beğendiğinizi alın... Hepsi birer gül almıştı. Yalnız Aylâ Ml kıpırdamamıştı. Necip Cevad ayretle ona baktı: lâ sen niçin almıyorsun? ? Genç kız, bir çocuk şeylanlığile güldü: enim gözüm ellerinizdeki > sizin gülde,.. CN adam, Aylâya Yilan Yumuşak N kadar niçin söylemedin Son kelimeyi öyle yavaş söylemişti ki, yalnız Aylâ duydu, Uzun kirpikleri, göz- mi bir ân örttü. içini söyler gibi mırıl- B & çok mes'udüm... bi Cev d, Gk yi vad, genç kızın güzel yüzüne ederim. namıma söz söylediğimi — Han om güllere teşekkür Gurup ve il ilâve ederi -.Genç'fadam, elindeki gülü zakir. Sonra gençlere döndü : Aylâya - Çıkalım değil mi çocuklar? — Çıkalım Üsdad! “is Küçük, şık, bir salonda idiler, Necip Cevad söylüyordu: Burasını Ruslar işletiyor. Sabaha kadar açık.. çok temiz, sade, samimi bir köşe. Sahipleri bir aile sikıldığı geceler, buraya gelir çay içer ve oturu- Hattâ bazı küçük şarkılarımı köşe- deki piyano başında yazmışımdır.. canım rum. içeceksiniz çocuklar? isteklerinizi söyleyiniz. o küçük Sevin? Aylâya neler fısıl- dayorsun? merak ettim. Sevin birdenbire kizardı. Cevap vere- medi. Aylâya baktı. Aylâ gülüyordu. — Sizi methediyordu Hocam! — Ya, neler söylüyordu ? — Bu gece çok neşeli olduğunuzu ve bize arkadaşça muamele ettiğinizi... — Daha, daha? — Söyliyeyim. Eşsiz bir sanatkâr ol- duğunuzu, sizinle iftihar ettiğini söylüyordu. — Demek ki küçük Sevin hocasını çok seviyor. bütün talebeniz seviyor Üs- — Sizi tadi Sade Sevin değil. ve u gece şereli- nize, bildiğim (birkaç >: a söyliyece- « OÇayımizı Ni e sonra mi başına geçec a- demki, seve a bize arkadaş muamelesi yaptı. Ben de aynile mukabele edeceğim.. — Bravo Tekin... — Yaşa Tekin.. Bütün genç kızlar ve delikanlılar Tekini alkışlıyorlardı. Tekinin tatlı bir sesi vardı. Anadolu şarkılarını mü- kemmel söylerdi. Aylâ gülerek Necip Cevada döndü: — Tekinin şarkıla- rında bir hususiyet var- dır. Hangi memleketin şarkısını söylerse, ora” mel Moris Şövalye ve Milton şarkıları da söyler; Tekin olduğunu unutturur. Necip Cevad alâkayla dinliyordu; Demek ki bizim Tekinin, çalışkan ve ciddi bir talebe olmaktan başka mezi- yetleri de varmış. Yalnız bizi uzun zaman bekletmezse memnun oluruz. Tekin elindeki çay Bardağı masanın üzerine bıraktı. Yerinden fırladı ; — Emredersiniz hocam. Şimdi marifet- lerimi e Sevin sen piyano ça larsın değil mi Sevin de yerinden kalkm — Senin şarkılarının biliyorüm, çalarım... hen hepsini Küçük salonun. Le duran piya nonun başına geçmişlerdi. İncecik vücudile Sevin taburede ufak bir çocuk gibi yor. Parmaklarını tuşlarda dolaştırdı. Te- kin şarkıya başlamıştı, Söylediği bir Urfa türküsüydü. ecip Cevad yavaş sesle Aylây — Bravo doğrusu; dedi. Mükemmel düru- söylüyor. Ben Anadoluyu çok gezdim Hemen her yanını bilirim. Tekin balik ten bir Urfalı gibi söylüyor.. bunları nereden öğrenmiş. kız gözlerini Necip Cevadın yüzünde dolaştırdı : — O her sene küçük bir seyahat ai Her halde bu seyahatler içinde öğren olacak... ( Akası 32inci sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: