15 Mart 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 31

15 Mart 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dukları Morina balığının etini biz Moşumuza gitmişti ki, yemekle de istedik. Getirdikleri zaman teşekkür ettik. Buzlar MR a Pi ö t — Başı I5inci Sayfada — Teşekkür etmek ayıp! Onlara misafir gelen herkese, ilkönce i Avcılığında mahir ok yedik; kemik denecek kadar kalın kılçıklarını da Köpeklerimize verdik. Fakat balık, o kadar balık verirlermiş. ondan Bunun üzerine Eskimi teşekkür etmesini Hepimiz insanız. Biri- birimize yardım etmeğe mecburuz. Bugün en size balık verdim, yarın da siz bana başka birşey verirsiniz. a 0 te onların — Birisinin bize: iç sevmeyiz, dedi. ikinci Elan âdetlerinden daha garip birşey anlatayım: Beraber yemek yerken bizim gemiden — Başı 23 üncü sayfada — bete sürükleyenlere soru sormak lâzım. loksa 15 yirmi günlük birheveskâr çalış- masından sonra, senelerce İçinde kavrul- ilukları bir sahada, kış sporu müsabakala m girenlerle rekabeti akla getirmek gülünç e Başkalarını bilmiyorum, fakat Almanlar, Dlimpiyatları Tüzerlerine aldıkları günden beri çalışmağa başlamışlardı. We halâ da alışıyorlar. Bizde ise her müsabakada ekrar edilir, yazanlar, söyliyenler usan- şar; fakat « huylu huyundan» geçme ı hakikatleri, biricik anla Miyanlar asıl anlaması lâzım olanlardır. Berlin olim mpiyatlarına birşey kalmadı. Güreşte, atta bir parça umudumuz var eğil mi? Halbuki takım seçip çalışmak yle dursun, daha kat'i şekilde iştirak ( Arkası 30 inci sayfada Kanı Sıcak İnsanlar getirdiğimiz peksimetleri, bizi misafir eden avcının kızı çok sevmişti. Kızın gönlünü almak için, giderken yanımdaki bütün pek- simetleri masanın üzerine bıraktım. Fakat, ertesi sabah; kalktığım zaman, bize verilen odanın işine bakan kadın hizmetçi, bana peksimetleri geri verdi: demek kız hedi- yemi kabul etmemişti. O gün kızı dışarda, buzların üzerinde küçük kardeşile gezerken gördüm, yanına doğru gittim. Fakat, beni görür görmez hemen büyük bir buz yığınının arkasına saklandı. Büsbütün merak içinde kalmıştım. Yanına gittim ve sordum; — Niçin kagıyorsunuz benden? — Bana vermişsiniz, dedi. Müşkül vaziyette kaldım. — Peki, isminiz neydi sizin, unultum. — Bilmiyorum — Nasıl olur! insan ismini bilmez mi? — Başkasından öğrenin! “« pi — Onuda peki dedim ve geriledim. Bu vak'a hem hoşuma gilmişti, hem de beni büsübütün meraka sokmuştu. Eve e kizin adını hizmetçiye sordum. Kadın — Bizde birfkızın adını sormak ayıptır, dedi. Bunun üzerine ben de israr etmedim. Çünkü bulunduğum yerin âdetine uymak mecburiyeti nde idim. e âdetlere uyarak az zamanda Eskimo erakni o kadar sevdim ki, ora». da ei niyet ettim. Bu müddet için- de kızında ismini (tabii kendisinden i baştan) öğrendim: İlk günler benden kaçan, son a bana i iyi bir arkad aş olan Mekupaluk, şimdi” ibenim karımdır. Onunla evlendikten sonra birkaç kere Avrupaya geldim gittim. Şimdi ben de, nud RasmussenTgibi, yarı Avrupalıyım, i | yarı Eskimo!

Bu sayıdan diğer sayfalar: