15 Mart 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 28

15 Mart 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜNAHKAR DEĞİLDİ Memlekette ailesinin şöhreti bu idi. Dili de tamamile arap dili idi. Yani manasile bir arap binbaşı idi, Bu temiz Türk kasabasında biricik askeri kumandan o idi. Flerşey onun emrile ve onun elile yapılıyordu. Eyvahi., dedim; eğer bu araplar, çoraplar, ordunun için” de ve memleketin asker membaları ba» şında kalırlarsa; hiyanet edemezlerse bile, fırkalarından izin geldiği vermek için aldığı ötedenberi Çok perişan olmuştum, üst oldu, vesikasını bir sarı altın işitiliyordu. Ruhum alt De yapacağımı ve ne düşüne- dahi Gözlerimi » wâcudümün sızılarını, kemiks lerimin ağrılarını unuttum. Ruhumda açılan yaraların kanlarını akıtıyordum. Tepemin üstünde birtakım sesler olu» yordu. Bir aralık, tiz ve sert bir kadın sesi, haykırır gibi akislerle kışlanın boş luğunda çınlıyordu. Kimbilir hangi yü- reği yaralı feryad ediyor?.. dedim. Çok geçmeden öfkeli bulunduğum bodrumun demir KO Rağni e açtı, ve gıcırdatarak arkaya — Gel ulan burayal Dönük misin kömür müsün?.. ne ip oğlu köpeksin; edepsiz çi esilmiş gibi bağırıyor. Haydi kuralar, yürü.. yoksa dayağı atmaya buradan başlayacağım. Yerimden nasıl sıçradığımı, ve bu namussuz herifi nasıl yakaladığımı bilemiyorum. Noktalarla geçtiğim, ve burada yazmaktan bile ulandığım söz, öyle fena ve öyle çirkin bir teliffuz idi ki, Elmasın bütün etlerini kendi ellerimle parça parça etseydim, bu kas dar canım yanmaz ve bu kadar delirmez. dim. Gözlerimin, yerlerinden fırlayıp taş duvarlara çarpılarak patladığını his- settim. Nereden venasıl geldiğini hâlâ bilmediğim bir kuvvetle herifi elleris min arasında buldum. Ve biraz sonra 26 rüşvet şaşırmıştım. eller, karın ... gevşeyen parmaklarım sıcakİkan pıhtı larile biribirine yapışıyordu. Bodrumun duvarlarında ne kadar taş varsa, o kas dar da et parçası vardı. Herifin kafası örselenmiş, ve bir araba tekerleği altında kalmış kirpiye dönmüştü. Bunu gözle- im görüyordu. Lâkin ben bir kâbustan uyanıyor gibi idim. Kapı açıktı. Avlunun ortasında iki üç gölge e Onlar kımıldamıyorlardı. ilsey uradan çıkıp sayuzabilirdim. aka dizlerim titredi, uğum ii düştüm. Ve vie gerisini bilemi- radan kaç Gün GeL Neler oldu?.. onu kimseye de sormadım. Boğazımdan geçirilmiş, ayaklarımı sırosıkı yen kalın Iâleli demirler içinde divanı barbin huzuruna gittiğim gün, kendimi pek kuvvetli ve pek metin buluyordum. Karşımda hep üniformalı büyük büyük rütbeli epice zabit vardı. Arkamda sün- güleri takılı sekiz on asker duruyordu. Bulunduğumuz yer epice büyüklü. Sıralarda bir bayli de insan vardı. Fakat bu re hiçbirisini fanımız yordum. Demek ki benim kasabamın halkı değildi. Başka bir yere getirilmiş tim. Asker elbiseli bir kâtip, tuhaf ve Rl bir lisanla yazılmış üzün uzun eyler okudu. Herkes heyecanla Kâtip okudukça divan heyetinin yüzlerinde hayret, hiddet ve nefret alâmet demirla- bi e benim göz“ lerime batacak kadar aşikâr oluyordu. Ben kâtibin okuduklarına kulak vermis yordum: nihayet o bitirdi. Divanı harp reisi, ihtiyar bir miralay: — Söyle bakalım bunlara karşı bir diyeceğin var mı? ? tleri büyüyor, bunca canavarlığa karşı diyecek birşey bulamazsın. Cihadı mü» kaddesimizin arefesinde halkı isyana, ve padişahı şevk etsematımıza karşı ifaatsiz- liğe, devlete riayetsizliğe teşvik, askeri terki silâha ve vatan hizmetinden imti- naa tahrik eylediğin gibi, ordunun kah- gibi parçalarsın. Allah Türk yaratacağına bir domuz e imiş. Haydi son diyeceklerini kurşuna dizileceksir! u son rumu iade — Tabii raman bir zabitini de canavar pencelerinle Seni bütün İçimde serin bir nefes dolaştı, ociğerlerim (hafifledi. Ruhumdaki kötü ve sıkıntılı baskı- lar sıyrıldı, rüyada konuşan bir insan gibi söylemeğe başladım. Sözlerimin birer kahkaha kadar ahenkli olduğunu endim de bissediyor; ve ne iyi söylü- ne güzel konuşuyorum diye kendi bendini beğeniyordum. Nasıl bir mukaddeme ile başladığımı unuttum. Esasen orada söylediklerimin hepsini unuttum!.. Kelimeler ağzımdan çıkıp, söz, bana Şu» etmişti. uçup gidiyor, bende hiçbir izi kalı, yordu. Şu kadar aynen söylemiştim : — Kurşuna dizilmek, ipe çekilm veya herhangi bir şekilde öldürülmek bugüne kadar çektiklerimin yanını pek büyük bir bahtiyarlık gibidir. Bı, nu bana, o herif te yaptıklarından öp, tatbik o etseydi, ona karşı bu çetin davranmazdım Efendiler!.. Zulüm ve haksızlığın önüne katılı sürülen bir halk, bu memlekete yalağ, midesile bağlı bulunan bir hainin kani, çısı ve dipçiği altında isyan ede l haklıdır. Lâkin, böyle bir zamanda b başlamak üzere olan galeyanı susturmaya çalışmanın, hakkı baltalamak olduğun şimdi öğrenmiş bulunuyoru müdafaaya koşan. ını zannediyorum namus ve şerefin geride kalanlara lane eyleyen bi askere hırsız, cani, katil muamelesi ya pılır; ve bu asker bu hakaretli muams leden müteessir olursa, bunu yapanları karşı durmaya teşebbüs ederse gok yerinde ve lüzumlu bir iş yapmış olur Fakat, böyle bir zamanda, cepheleri di, itidale getirmeye uğraşmanın, hakkı we adaleti (çiğnemek olduğunu da şimdi öğrendim. Beni bu bak ile bu adaletin gi ahı tuttu; bu iki büyük kuvvetin inli kamına : lâyık Beni kurşun dizmelisiniz. Namus ve haysiyeti tüğrür na silâha sarılan bir milletin, en mü öldüm. maya yeltenen diğer bir millete men sup bir fellah, namüslu bir Türk aske! rine: — Gel ulan buraya köpek oğlu kö pek, edepsiz karın: bilmem Deresi kesik! miş gibi bağırıyor diye tecavüzde bu lunursa; ve bu Türk de dili koparıp çamurlara bu namusu) atar, o adami parçalarsa, o Türk canavar ve haydut değildir. Günlerce dayak ve işkence altındı| kalmış bir adamın, böyle birdenbin kaplanlaşmasına, madde ve fı kin gösteremez. Bu da hakkın ve adaletin bir intikamıdır. İşte şu kırılmış gibi biribirinden ayrılmak üzere olan kemik: lerimle, çürüyüp dökülmek üzere bulu M:8 CEMAL ATAÇ #

Bu sayıdan diğer sayfalar: