1 Ekim 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21

1 Ekim 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İşini Tevfik beyin bütün şöhreti eda kızlarının; güzelliğinden ileri ordu. Bütün Boğaz Mehpareyle ilikaya tapatlardı. İki kızkardeş te şirinden ayrı, biribirinden fazla bir İlk taşırdı. Mehparenin iri lâcivert gri vardi, Mehlikanınsa koyu siyah. iparenin kumral, yumuşak, ipek "Saçları vardı. Mehlikanınsa kayu a, kıvırcık ve parlak... Mebparenin Se beyaz, kar gibi bir teni vardı. . 5 ilikanınsa esmer, parlak ve yanık. * igarenin inçe uzun; nahif bir vü kuvvetli, vardı ( Mehlikanınsa m adaleli ve sert, orta bir boyu... GIP ŞEVi bir yıl evvel bir bahriye mi- evlendirilmiş, bir yıl sonra da sının ölümiyle dul kalmışdı. Meb: | ise henüz genç kızdı ve Boğazda a, hiç kimseyle alâkadar olmadığını e rilen Mehlika sık sık gülerdi. Senabıhak Küs par & ise gayet seyrek. Mehlika en, gülmekten, söylemekten bulduk, Hem tanırdı, Mehpare ise yalnız kalmak- am girift kelimek susmaktan, düşünmekten ve ge- mdelerini methek., cümlede bir po Canım beyefendiciğim, uzun boy» İâşünmeğe ne hacet, bu akşam için in ise, arkasındı veriniz, * geleceğim, gelirim|*» di. iri İâcivert göle, bu vaad dahi bizi bahtiyar eder. a bakış Yok, hayır. başka şeyler düşü- im, gözleri üstükrdum.. bem efendim... .yanağının biri H3enç kadının gözleri yüzüme yal , dudakları kıvrık gibi bakıyordu. Başını hafifçe ılmağa başladı, omuzuna bükmüş, ellerini beli hi- m faze ve en göna kaldırarak parmaklarını kırmağa ırdu. Birdenbiriamıştı. zun mi wi sw hem efendim, asl şeref ve önüne baktı. İenize ait.. emredersiniz, iltifat bu. ğumu gören ilâyorsunuz. Bu ukşa 1 i kaleirarak dedi ze biz ihtiyarlar bii İuyoruz. Arzu gi yalının önündeki zim istediğimiz gi skiler hâkim ol” yemek yiyorduk. lı, kırmızı dilişykz . m tasdi ederim. bahçede, rının geçmesini £ 5 vi dinlemiyeri iki ucundaydılar, ikisinin de e rinde birer atlas maşlab, başla. 'ada ince, tül bir başörtü vardı. ide hiç konuşmadan sakin, ağır ve z yemeklerini yiyorlardı. btiyar mabeyinciyse, durmadan ko- , kendimi temi yordu ; ım efendim, bu tebeddülüyle ahkâm des ışam yemeğine yor, 5 lem, refika da! | e | o, hayır, hayır. ; sinirlendirsin!|. #ilmi ?. lama bakıyorduz#yman beyi sinirlendirdi, belki de ci oluyordu? Fırakşam gelmiyecek.. belkide - af bus « samimiyet yakan böyle düşündüğüm için affınızı ı m edeceğim - belkide dedim, bizi nun la an cak selizi Genç dul başını yemeğinden kal dırarak: — Baba! diye seslendi. htiyar mâbeyinci sustu, Ben, sakin sakin başımı salladım — Bir türlü Mn kurtulamıyor- sunuz. İlkbahar oldu, halâ üşüyor, s0- guk almaktan korkuyorsunuz. Halbuki önümüzde bir yaz varki, asırlarca de- vam edecek beyefendi... İhtiyar mabeyincinin gözleri yaşaı- mıştı. Cebinden patiska bir mendil çıkararak, burnunu sildi, sonra yüzüme uysal bakışlarla baktı: — Evet, evet... Biz birer ahmaktan başka birşey değiliz... Evet, evet.. ah- mak... o Budalayız. keler budala ki, bastığımız yeri, gittiğimiz yeri, gördü gümüz şeyi bilmiyoruz-. ah, böyle daha iyi oldu, biz bu inkılâp içinde harca" nacağız. Gür başaklar yetişecek olan bir tarlanın, bir bahçenin gübresini teşkil ediyoruz, ne kadar fena yüreği- miz. ne kötü düşüncelerimiz olursa olsun, biz bu vazifeyi yapacağız, diki- len başlarımız üzerine hertürlü darbe inecek, susmağa, vazifemizi yapmağa mecburuz. — Fakat, hayır,, dedim. Sizin sus- mağa kiçbir mecburiyetiniz yok, fikri- nizi istediğiniz gibi söyliyebilirsiniz. Yeterki, bu fikriniz bir topluluğu ifna ve tahrik etmesin, yeterki muzir dü. şünceler saçıp ta şunu veya bunuda yeni ve henuz pek genç idarenin aley- hine isyan ettirmesin. i — Ne demek, bayır. düşünmeği esasen sevmem.. tında bir... htiyar mabeyincinin karısı, çatalını tabağa bırakarak: — Kuzum beyefendi, bırakın bu bahisleri de biraz başka şeylerden ko- nuşalım | dedi. Sonra ir dönerek: — Ankarayı nasıl buluyorsunuz efendim ?. e ve sıcağından şikâyet ediyorlar.. Ona, Ankarayı kis sa cümlelerle anlatmağa başladım, fakat bütün düşüncem, hiçbir şey konuşmu- dan ağır ağır yemeklerini yiyen iki kız: kardeşdeydi. Mehlika ikide birde başını kaldırarak yan yan bana bakıyordu. Gözlerinin içinde tatlı, güzel ve mânalı ışıklar vardı. Bazan gözlerim bu göz“ lere takıldığı zaman, yanağının birinde küçük bir çukur hasıl oluyor ve başını önüne eğerek gülümsüyordu. Küçüğü ise, biç konuşmadan ve yüzüme hiç bakmadan ağır ağır yemeğini ei Bir aralık başımı onun t tarak dedim ki: Z — Siz hasta mısınız efendim ? Yok. sa, dilinizmi yok ? Hiç konuşmuyor. sunuz bu şekilde haddiza- Birdenbire başını kaldırarak hayretle bana baktı, sonra billâör gibi güzel bir sesle: — Benmi efendim? Hayır, basta değilim, görüyorsunuz ki dilim de var! dedi. İhtiyar mabeyinci çatalını bavada sallıyarak : — Kızlarıma sitem etmeyiniz beye fendi, onlar, ancak biz sustuğumuz za» man konuşurlar. Hamra hanım, iri göğsünü geriye çekerek: — Evet ama, beyefendiciğim, bizim sustuğumuz yok ki — Ama, hanım.. daha iyi oluyor. Söyliyecekleri e toplana toplana birer cevher oluyı i İki kızkardeş te kahkahalarla güldüler. Ben, artık doyduğum için tabağı yavaşça önümden ittim: — Fakat susmakta güzel şey beye» fendi... Bilhassa kadınlar için. Allah kadınları bambaşka bir âlem halinde yaratıyor.. İki genç kızkardeş te merakla yüzü- me baktılar — Bir süslü, bir güzel, bir zarif çekmeceyi gözünüz önüne getiriniz ki, bunun içinde, bizim bildiğimiz dünya" dan ayrı bir dünya var: Sihirli halılar üzerine binip uzaklaşan peri padişah. larının oğluyla, peti padişahının kızı... Hurma ağaçlarının gölgesinde rakseden peri kızları, altın kakmalı kabbeleri, mermer sütunları, ipek balılarıyle bir çöl ortasındaki vahada yükselen mub. teşem saraylar, havuzlarında erimiş gü müşler fışkıran kasırlar, başında atlas sarıklar taşıyan sultanlar, ayaklarında inciden işlenmiş yemeniler görülen cariyeler. - Genç dul, oya başını silkerek : I olur, siz Öumhuri- — Fakat yetisi kapa misiniz ? diye bağırdı. Anlamadım — Bir pin rab yalla ki, bi- zim pe bıraktığımız bir âlemin tâ kendisi > t ben masaldan babsediyo- rum, », hakikatten değil, mma, — Hayır.. sadece bir masal... Yani kadınların masalı.. kadınların içâlemi- nin masalı... Ben sizin böyle bir âlem taşıdığınızı, küçücük kalbinizde bütün dünyayı, herşeyi sakladığınızı anlatmak istiyorum. i Hamra hanımın yüzü heyecandan Kn t ne güzel, ne güzel... De vam » dr misiniz e bu kadar... Bir kadın kal bini Li. için Şebrazât olmak lâ- zımgelir.. e kim olduğunu biliyor musunuz ? — Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: