1 Ekim 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 3

1 Ekim 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Günden 75 Güne ——— Fi de ki Türk Dil ku- ye nmıştı. Bu kutlu ve ün, devrim e arasın» & olan yüksek yeri almış; ve her “Eylül günü (Dil bayramı) ola- e Weryüzü dillerinin kültürel nın ana kaynağı ilkel Türk dili imu ortaya çıkaran *“ Güneş - Dil. tasdiknameleri, res ne vermiştir. ' diğer erkek valiElk tarih tezinin öz kardeşi « Gü- im vi teorisinin 1936 da üçüncü urultayınca kabul edildiği ir. Tabii ve Fiziki 7 de Bükreşte toplanan arsıulu ieistorik arkeoloji ve antropoloji i m. ei siyle İstanbulda toplanan İkinci Tarih Kongresine tebliğ olunmak iracaat edebi'irliyle bir kat daha kuvvetlenmiştir. zı ve konuşma dillerinin elden ——| kadar biribirine yaklaştırılması mızın balkça kolaylıkla anla» E yolundaki çalışmalarda ileri âlmüştür. İlk ve orta öğretim der arındaki terimlerin karşılıkları da ders i * *x rk dilinin mükemmel kamusunu getirscek salâhiyetli bir a İn işe koyulmasına intizaren şu Pe llalai poforluk çi 4 AĞL LİVE i ve anlaşan mollyanlar V ve milyon” larca insan vardır. Konuşma ve anlaş- ma vasıtası olarak Türk dili geçmiş asırların ve ge sırların cereyan halinde bir Baki Türlü bakım- lardan az çok ihmal olunabildiğini göre düğümüz bu hakikati herşeyden önce olduğu. gibi ifade ve tesbife ihtiyaç vardır. Dil, milli varlığın ilk ifadesini teşkil ettiği için içtimai ve siyasi zaru- retlerle ona sevgi ve saygı göstermenin ilk hayat şartı olduğunu hatırlatmak isteriz. Türk dilinin kaide ve zabıtala- rının henüz bakkiyle ve lâyık olduğu itinalarla tesis olunmamış olması ona karşı sevgide ve saygıda noksana bir sebep değildir. Kaide ve zabıta, mevcut bir dilin kendi bünyesinden çıkmak üzere sonra gelir. Türk dili vardır, işte hakikat. Tesadüfen karşımıza çıkan Küâşgârlı bir Türkle aşağı yukarı İstanbul leh- çesiyle konuşabiliriz. Azeri Türklerinin şive farkları araştıriliıp Otaraştırılarak sayılsa, dökülse üç beş şekle inhisar ettiği görülür. Bu farklarda bilfarz İstanbulla Bakü veya Şiraz arasındadır. Şark vilâyetlerimizle ilerisi arasında şive farkı bu kadarda yoktur. Türlü Türk camiaları arasındaki şive farkları hattâ bir lehçe farkı kuvvetini alamaz. üşareket ve farkı faraza İtalyanın muhtelif tarafla» rında bizden daha az değil, belki daha çoktur. Maballi olan bu vaziyetler, dil birliğine dayanan millet birliğine mâni değildir. Milli kültürün dilde gösterece- gi feyz, mahalli olan bu farkları ma- halli kalmağa mahküm kılar. Türk dilinde arapça ve farsça keli. meler bulunması bu dil için büvük bir nakisa ve ayıp teskil etmez. unun ayıp sayılabilecek bir şekli Osmanlı devrinin günlük resmi işlerinde ve her türlü evrak ve vesikalarında “su, yerine “nbr; ekmek yerine “nani aziz”; ev yerine “hane, bendehane; devlethane'; ben yerine «âcizleri, çakerleri, bendeleri? demeğe kadar ileri görürülen mubulâ- ğalarında görülmüştür. Şimdi o deyir» den çok uzaktayız Canlı bir varlık olan dilimiz kendi istiklâli içinde tekâmül ediyor. Türk dilinden bahseden bu yazıdaki meselâ şu yukarıki son cümleye ba- kın: Onun Türk ve Arap asıllarına mensup bütün kelimeleriyle Türk di: linde bir ifade olduğunu görürsünüz. Anlayış Türkçedir ve binaenaleyh an- BAYRAMIMIZIN 6incı YILDÖNÜMÜ latış Türkçedir. Bu cümleyi arapça ve farsçaya tercüme ederseniz, Türkçesi kadar mükemmel anlaşılmaması ihtimali Çünkü (canlı varlık ) , (istiklâl) ve (tekâmül) sözleri bizde az değildir. yuğurula yuğurula daha ziyade bizim anladığımız yeni bir şuurun ifadeleri olmuşlardır. AÂmmenin kabul edeceği bir taammümle yarın istiklâl (erginlik) ve tekâmül (evrim ) olabilir. Gelecek zamanların sinelerinde saklı bu türlü doğumlara intizaren bizim yazdığımız cümle bugünün dilinde pekâlâ kuvvetli bir cümledir Konuşulan ve yazılan dilde #hemmi- etli olan taraf cereyan halinde olan realitedir. Dil canlı olarak o şekliyle vardır. Bundan dolayıdır ki yabancı kelimeler korkusiyle dünden ürkerek bir kültür fasılası yapmağa mahal yok- tur. Geçmişin atılacak fenaları içinde tutulacak iyileride bulunur, hemde birçok milletin irfan taribi, siyasi taris hinden daha az eh Bu hakikatlere istinaden dil mevzuu &mmiyetli değildir. ile lâyık olduğu büyük ehemmiyet öl çüsünde meşgul olmağa mecburuz. Bü- yük Atatürkün bu yoldaki etraflı ça: aşmaları ve çalıştırmaları mantıki ne ticesine götürülmelidir ki, o da mevcut dilin kamusunun tesbiti ve grameriyle sentaksının tesisiyle olacaktır. Bunların apılmasına intizaren dilin canlı bir realite olduğunu bilerek ona sevgi ve saygı göstermek zorunda olduğumuzun takdir olunması gerektir, Türk diline karşı mübalâfazlılk gös- terilmesine tahammül etmemeklğ miz lâzımdır. Kendimiz kendi dilimizi seve ceğiz ve ona Srwg sizl k ve savgısıslık gösterenleri sevmiyeceğ £ Tabi, bata önünden kaçılamıyacık kadar zeri vazife budür. Türkiyede oturan herkes türkçe konuşmalıdır, bh Ie Tül tahiiye: tinde olan Yahudı, Rüm ws çin bunun aksei Ererttrebi | cek tek Ernen. mazeret yoktur. Türk dili başta Dü kler olarak bu memlekette oturan insınların hepsinin en ileri itinalarına mazhar öl: mak bak ve liyakatindedir İ timei ve siyasi akidelerimizin başında g İsn bu vazifeye bütün milletçe dört elle sarıl. mak lüzumunu bir daha tekrarlamağı Yanım 24 faydasız saymadık. YARIM AY 1 Birinciteşrin 1938

Bu sayıdan diğer sayfalar: