10 Aralık 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

10 Aralık 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

leketler bahis mevzuu olunca, daha da artar ve zaruri bir hal alır. kim memleketimizde, grev ve lokavt hakkı henüz tanınmış ol- madıgı ıçın devlet mecburi uzlaşma ve tahkim müesseseleri — vasıtasıyla iş uyuşmazlıklarının hallinde gayet müessir bir rol oynamaktadır. An- cak devlet bu fonksiyonunu ifa eder- ken, bizim kanaatimize göre, aklın ve ilmin icaplarına uygun bir hare- ket hattı takip etmemektedir. Yok- sa yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bilgiden ve iyi niyetten kaynak ola- rak işledikleri müddetçe bu müesse- enin iyi neticeler vermesi ve ciktirilmesinde zaruret görüldüğü müddetçe, grev ve lokavtın kabul e- dilmemiş olmasının meydana getir- diği boşluğu büyük mikyasta doldur- ması imkânsız değildir. İki dereceli sistem ollektif iş uyuşmazlıkları memle- ketimizde iki kademeli mekaniz- ma ile halle çalışılır. Bu mekanizma- lar uyuşmazlıkların hallinde mecbu- ri uzlaşma ve tahkim usullerini kul- lanırlar. Mekanizma iki kademelidir. Hakikaten memleketimizde yargı or- ganlarımıza tam bir benzerlik halin- de iş uyuşmazlıklarını hal için iki de- receli bir sistteem kurulmuştur. Bu sistemin unsurları İl Hakem Kurul- ları ile "İş yuşmazlıkları Yüksek akem Kurulu" dur. Yüksek Hakem Kurulu gibi İl Hakem Kurullarında da Devlet, İşçiler ve İşverenler tem- silcileri aynı sayılarla yer alırlar. İ Hakem Kurulları kurula baş- kanlık edecek bir hakim, bölge ça- lışma müdürü ve bu ikisinin işçi ve iş veren mümessilleri Aarasından se- çecekleri ikişer kişiden meydana ge- li u kurulların gerek mahiyet ve bünyelerine ve gerekse terekküp ediş tarzına dair pekçok haklı tenkitler kolaylıkla yapılabilir. Fakat biz bu- rada bunları daha ziyade Yüksek Ha- kem Kuruluna yöneltmek ve yapılan tenkidlerin aynen il hakem kurulla- rı için de varit ve carı olacağına işa- ret etmek istiyoru Filhakika 1954 yılında İş Kanu- nunda yapılan bir değişiklikle — Yük- sek Hakem Kurulunun terekküp tar- zı da değiştirilmiştir. Son değişikli- ğe göre Kurul ikişer devlet, işçi ve işveren mümessilinden meydana ge- lecektir. Daha evvel kurulda 1şçı Ve işveren temsilcisi mevcut bulun yordu. 1954 yılındaki degışıklık sos— yal politika hayatımızda ileriye doğ- ru atılmış nisbeten iyi bir adımdır. Bu günkü vaziyete göre kurula katılacak devlet temsilcileri — Yargı- tay Hukuk ve İcra ve İflâs Daireleri Başkanlarından seçilecek biri ile, ki bu zat Kurulun Başkanı olacaktır, Çalışma Genel Müdürüdür. Bu tesbit tarzında ilim ve ihtisasa gereği kadar kıymet ve yer verildiği her halde ko- lay kolay iddia olunamaz. İyi bir hukukçunun ayni zamanda genel ve özel olarak memleketinin sosyal po- litika meselelerini bilmesi — mutlak mânada imkânsız değildir ama, ihti- AKİS, 10 ARALIK, 1955 saslaşmanın bu derecede ileriye gitti- ği devrimiz düzeni içinde bu vazife- nin çok daha selâhiyetli — olabilecek başka bir devlet elemanına gördürül- mesi maksada, akla ve ilme daha uy- gun düşen bir hareket olurdu İşçi ve işveren temsılcılerımn tesbiti şekli çok daha şiddetli ve fa- kat haklı tenkidlerde bulunmaya zor- layacak durumdadır. Herşeyden ev- vel temsilcilerin kim olacağına nihai olarak Çalışma Bakanlığının karar vermesi aklın alacağı bir şey değil- dir. Biraz izah edelim. İşçiler kendi aralarında Çalışma Bakanlığının iki asli üye ve dört yedek üye seçeceği bir miktar üye adayı tesbit ederler ve bunları Bakanlığa arzederler. Ba- kanlık bunlar arasından kimsenin bil- mediği bazı ölçülere göre ikisi asli, dördü yedek olmak üzere altı kışıyı tesbit eder. İşveren temsilcileri için > LA 0 t LA Hayreddin Erkmen Greve grev de takip edilen usül aynıdır. Devletin kendi temsilcilerini seçmek nasıl en tabit hakkıysa, kendisi dışındaki te- şekküllerin kendi meselelerinin ba- his mevzuu olduğu bir durumda bu derecelerde müdaheleye kalkışması o kadar gayri tabiidir ve haksızdır. Eğer en ciddi meselelerimizde bile sadece şekli ve zevahiri kurtarmak- la işlerin yürütülebileceğini halâ zan- nediyorsak çok yazık. Demokratik bir sosyal düzen kurmak ve böyle bir düzen içinde yaşamak arzusunda ciddi ve kararlı isek ne demokrasi ile ve ne de akıl ve mantıkla izahla- rı kabil olmayan bir çok durumlar gibi bu işaret ettiğimizin de bir an evvel düzeltilmesi gerekir. Bir nokta daha var. Ve bu bir ev- velkinden de garip. Çalışma Bakanlı- ğına arzedilecek işçi temsilcilerinin tesbiti işi şimdiye kadar söyledikle- rimizin en akıl almazıdır. Bakanlıağ İKTİSADİ VE MALİ SAHADA bildirilecek isimler (geçenlerde yapı- lan seçimler için bunların adedi 18 idi) sadece Ankara İli dahilinde İş Kanununa tâbi iş yerlerinin - birinci temsilcileri ile il çevresindeki sendikaları başkanlarının — müştere- ken göstereceği namzetler arasından tesbit edilir. Yüksek Hakem Kurulu- na işçi mümessili olarak katılan iki zat bütün Türkiye işçilerinin temsil- cisidir. Fakat Seçimleri sadece ve sa- dece Ankara çevresindeki mahdut sa- yıdaki sendikaların — başkanları ile Ankaralı işçilerin birinci temsılcılerı tarafından yapılmaktadır. Şu dur n demokratik düzende yeri olabi— lecek bir mekanizma olamıyacağını ispat etmek için uzun uzun münaka- şalara girişmeye ve deliller getirme- ye hiç lüzum yoktur. Eğer bu zevat bütün Türk isçisini temsilen bu ödev- lerini göreceklerse, bütün işçiler ta- rafından veya hiç değilse — bunların büyük bir kısmım temsil eden sendi- kalar ve konfederasyonlar ve meselâ Türk-İş tarafından seçilmeleri lâzım ve zaruridir İşveren temsilcilerinin tesbitine gelince: Çalışma Bakanlığına seçim- e bulunması için arzedilecek aday- lar Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği İdare Heyeti tarafından tesbit edilir. Bu- günkü şartlar altında, yani İşveren sendikaları bulunmadıgı müddetçe böyle bir tesbit tarzı maksada fazla aykırı düşmüş olmıyacaktır diye dü- şünülebilir. Fakat burada da bu te- şekküllerin hükümet müdahele ve te- sirlerinden ne derecede azade olabile- cekleri hususu akla takılıyor. İngiltere edecek ? 7 Ekim günü Butler Avam Ka- marasına Bütçe Kanunu tadil tek- lifini getirdi. Bütçe Kanununda de- ğişiklik yapılacağı duyulduğu andan itibaren İngilterenin içinde ve dışın- da alakalı çevrelerin endişeleri ve muhtelif yorumları dünya matbuatı- nı işgal etmeğe başlamıştı. Zira mev- zuubahis olan, Sterlinin milletler a- rası kıymetiydi Maliye Bakanı Butler daha evvel reiskont haddini yükseltmiş ve müs- tehlikleri muktesid olmağa davet et- miş olmakla beraber memleketin kriz denecek kadar müşkül bir du- rumda olmadığım da son Za- manlara kadar İsrarla beyan etmiş ti. Nitekim hayat pahalılığı endeks- leri, memleketin altın ıhtıyatları ve ediye Muvazenesi rumu, ticari terimler son altı ay zarfında İngilte- renin aleyhinde bir seyir takip etmiş olmakla beraber kriz vaziyetinin mevcudiyetini işaret etmiyorlardı. una rağmen sterlinin milletler ara- sı kıymetinin tenzil edileceği söylen- tileri yayılmağa devam ediyordu. İş- t rivayet sterlini hakikaten müşkül duruma sokuyordu; zira kı- sa vadeli sermaye süratle Londrayı 13 Butler istifa mı

Bu sayıdan diğer sayfalar: