29 Aralık 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

29 Aralık 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ler. Galatasaraylılar onun kaybı ile eşsiz 'bir hocalarını, Türk mizah ede- biyatı ise büyük bır ustasını ebediye- te devretmiştir.. Son yıllarım Siroz hastalığının pen- çesinde geçiren üstad, elli yıllık yazı hayatını gülmeden yana nasibi olan Türk Milletim guldurebılmek için harcamış, kalemini yâlnız bu yol- da kullanmış ve bunda muvaffak ol- muş bir insandır. Ruhu şad olsun... Fransa Marguis do Sade mahkemede S ade, kendi tarzında bir ahlâk ho- casıdır. Ahlâk numunesi Ameri- kanın en masum cinayet hıkayelerı Sade'dan çok daha muzirdir." Bu sözleri Akademi azası Jean Cocteau söylüyordu. Sade'ın 15 cilt- lik külliyatının yeni tabı dolayısıyla — -ALA Jean Cocteau Bilirkişi açılan müstehcen neşriyat dâvasında mahkemenin karşısına bilirkişi ola- rak çıkmıştı. Diğer bilirkişi, münekkit Jean Pa- ulhan, Sade'ın Lamartine, Nietzsche ve Baudlaire dahil bütün XIX. asır yazar ve filozoflarına tesir eden mü- him bir şahsiyet olduğunu ifade etti. Hakim Sade'ın eserlerini okuma- nın tehlikeli olup olmadığını bilmek istiyordu. Paulhan'ın cevabı hazırdı: "Sade'i okuduktan sonra manastıra kapanan bir genç kız tanıyorum. E- sasen İncil okumak bile bazan tehli- keli olabilir". Müdafaa avukatı Maurice Garçon- a göre ise Sade Freude'den yüz sene önce psikopatinin cinsi veçhelerini keşfeden doktordu Bu ateşli müdafaalardan sonra, Sade'ı mahküm etmek hâkimler için herhalde pek kolay olmayacaktı. 22 TİYATRO Küçük Sahne Soytarı piyesi K üçük sahne temsil için gene garip bir piyes seçti. Piyesin adı "Soy- tarı". Yazarı, Leonid Anreev. Eser, İn gılızceden zararsız bir tere lime ile oy- nıyor. Yani, tercümenin tercümesi. Andreev (1871 - 1919), eserlerindeki kötümser maraza hava ve taşkın he- yecanlar ile devrinde Rus gençliğinin his hayatı üzerinde derin tesirleri ol- muş ünlü bir Rus yazarı. Ama piyes- lerinde, meselâ bir Çehov'un tertemiz, sağlam, büyük ve sade yapılışını ara- mak yersiz. Nitekim "Soytarı" 'bu- gün için, hayli eskimiş, tabir caizse modası geçmiş bir melodramdan baş- ka bir şey değil. Adam (Soytarı) aslında meşhur bir Rus yazarıdır. Karısının kendi çömezi olan başka bir yazarla kaç- ması üzerine bütün inançları yıkılı- yor ve alay etmek için, alay konusu olmak için bir sirkte soytarılığa baş- lıyor. Dalavereci bir ontun aynı sirkte çalışan kızı Consuelo'ya tutu- luyor. Babası tarafından zengin bir Barona verilmek istenen Consuelo-' yu kendine ve kendi inanışlarına baglayamaması üzerine kızı ve dini öldürüyor. Üç perdelik oyun bir sirkte ve onun karakteristik tipleri a- rasında geçiyor. Bu bakımdan rejisör Murad So- may, "Soytarı"yı sahneye koyarken bir rejisörün yapması gereken tefsi- ri ve seçmesi gereken görüş zaviyesini mutlak melodramdan kaçmak sure- tiyle tesbit etmeliydi. Suratlı ve ak- tarıda ilk ra seyirciyi çeken bir tüm ve işleniş içinde olan piyes ilk geceler rejisöre yük- lemek zorunda olduğumuz ağır ak- sak bir hava içinde, temponun her yavaşlayışında hemen sırılsıklam bir melodram havasına gömülüverdi. Hele son perdede Consuelo'nun sirk - ten ayrılışı sahnesinde uzadıkça uza- yan ve birbirlerini uzun süren fası- lalarla takip eden konuşmalar, veda- lar Çolpan İlhan'nın eninli sesinin de yardımı ile nihayet sıkıcı olmaya başladı. Hemen bu sahneleri takıp e- den ve tam trajik bir "dar olma- sı lâzım gelen final de aynı tempo- suzluk ve melodram anlayışı yüzün- den gittikçe yavaşladı, yavaşladı ve takati tükenmiş, serilip — kalmış bir son halini aldı. urad Somayın pi- yesteki karakterleri de aynı görüş noktasından bakarak, esere ve bir- birlerine uygun olarak çizmesi lâ- zım gelıyordu En basiti olarak An- dreev'in bir Rus yazarı olduğunu göz önünde tutabilir, Rus piyes yazarla- rının müşterek anlayış ve ifâde tar- zını hareket noktası olarak alabilir- di.. Halbuki piyesteki şahıslar oradan buradan alınıp bir araya getirilmiş, alelacele birbirlerine monte edilmiş gibi Aapayrı oyunlar tutturdular. Buna may, mukabil aynı Murad So- her üç perdede de Rejisö- rün mevcudiyetini gösteren bir ça- lışma yaptığım, dekor, — kostüm, fon müziği ile seyirciye parlak ve ilgi çekici bir oyun vermek iste- diğini kolayca anlatmış bulunuyor- du.. Bir başka, hatta en mühim nok- ta da, temsil ettiği karakteri tama- men anlayan, taşkın ve mariz Rus ruhunun bütün detaylarım kudret ve maharet ile çizen, sahneye ilk girdi- ği andan sonuna kadar, az bulunur bir aktör heyecanı ve aşkı içinde, bü- tün imkânlarını vererek oynayan A- dam rolündeki Münir Özkulun- Nevin Seval ve Kâmüran Yüce hariç- ken- dilerine verilmiş kötü ve değişik mi- çızılmemış desenler yü- zansen, iyi Çolpan İlhan Rejisörün — kurbanı zünden arkadaşları tarafından yalnız bırakılması idi. Meselâ ilk gece Mü- nir Özkul, gerçek sanatçıların say- gı değer sanat aşkı ile oynadı. Fakat çok tutulan bir oyun haline gelebile- cek "Soytarı", Murad Somayın piye- sin bütününü ve diğer Eşhası, bu oyu- nun kalite ve Aanlayışına uygun a- yarlamannş olması yüzünden sadece üç san'atçının güzel bir dekor için- de, güzel icraları halinde kaldı. Bu yüzden seyirci de piyesi Zzaman al- man tam bir komedi seklinde anladı. En iyi sahnelerinde Münir Özkul bile komedi oynuyor zannı ile karşılandı. Saf mı saf, cahil mi cahil ve güzel mi güzel olan Consuelo tabii ki ko- mik olabilirdi; ama rolün, hu derece pandomim içinde, bu derece yapma- cıklı bir bebek olarak işlenmemiş ol- ması gerekirdi. Kendisine verilecek daha olgun bir mizanseni Çolpan ti- AKİS,29 ARALIK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: