29 Aralık 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

29 Aralık 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K Aile Yemekli davetler Her ailenin tanıştığı, konuştuğu ve davetlerine icabet ettiği birçok dostları vardır. Bu dostları zaman ğ zaman eve davet' etmek nem Vazife icabıdır, hem de hakikaten büyük bir zevktir. Adabı muaşeret kaidelerine uyulmak istenirse, her "davet"e mu- hakkak surette mukabele etmek lâ- zımdır. Bunun için ev kadınının hafı- zası kuvvetli olmalıdır ve çok fazla zaman geçirmeden davetlesin karşılı- ğını yapmalıdır. ğer daha münasip görürse, insan senede iki üç defa bü- yük bir davet yaparak, bütün tanı- dıklarını bir arada çağırabilir. Fakat sık sık davetler yaparak ayrı ayrı grupları çağırmak — bugünkü apart- man hayatına göre daha pratik ad- dedilmektedir.. Plân şarttır Ister altı ayda bir büyük bir parti verilsin, i lar hem ev sahipleri için gayet telâş- ta ve üzücü olur, hem de davetliler is- tedikleri gibi rahat edip eğlenemez- ter! Bir parti vermeden evvel ev kadı- nı kocası ile oturup her hususta mu- tabık kalmalıdır. Karıkoca evvelâ ev- deki yemek takımlarım, âlet edeva- tı, sandalye miktarını, masanın bü- yuklugunu hesaplamalıdırlar Ancak bundan sonradır ki, insan Trahat art vereceğinde kesin olarak karar kılabilir.. Bugün birçok evler- de büyük bir ziyafet sofrasını hazır- lamak için icabeden çok büyük ma- sa ve takım sandalyeler mevcut de- ğildir. Bunun için de eski ziyafetle- rin yerini ekseri soğuk büfeli partiler almıştır. Muhakkak yemek verilmek istendiği takdirde çok fazla insan da- vet etmemeğe bilhassa dikkat etme- lidir. Davetin şekli ve yemek listesinden daha mühim olan birşey de, davetli- lerin listesini hazırlamaktır. Bazı in- sanlar birbirleriyle tanışmayan kim- seleri hep beraber davet etmekten çekinirler. Bu bir hatadır. Birbirlerin- den hoşlanacaklarını tahmin ettiği- miz kimseleri beraber davet edip ta- lerde yeni kimselerle tanışmak bu da- vetlere daima bir hoşluk ilâve eder. Ne var ki birbirlerinden hoşlanan- yacak, Aanlaşamıyacak kimselerin bir araya getirilmemesine ayrıca dikkat etmek İâzımdır. Davetlilerin listesi, davetin şekli ve yemek çeşitleri iyice — tesbit edildik- ten sonra halledilecek bir mesele de çocuklardır. Samimi bir davette da- hi, evdeki çocukların büyüklerin sof- rasında oturması doğru değildir. On- AKİS,29 ARALIK 1956 A D | N İLAÇ B ir Fransız muharririne göre, can ntısı, bir cemiyete musallat olabılecek hastalıkların en tehlike- lisidir. Can sıkıntısı, insana neler yaptırmaz ki! hakıkaten en Zarar- sız' şekliyle bile, can sıkıntısı, aile saadetini yıkmaya, gündelik haya- tımızı zehirlemeye yetecek kadar muzirdir. Üstelik can sıkıntısı, hangi cemiyette çoksa o cemiyetin tam randımanla çalışmadığına, ya- ni dünya gıdışıne ayak uydurama- dığına da bir delildir Can sıkıntısı çok eskiden beri, er- keklerin ziyade kadınlara mu- sallat olan bir illettir. Bunun da se- bebi aşikârdır. Kadın, uzun yüz yu- lar boyunca yalnız yaşadıgı cemi- yetin ve memleketin dâvalarını benimsememekle kalmamış, evinin dahi mesuliyetini, icabettiği şekil- de kocası İle paylaşamamıştır. Ka- dın için, bilhassa Doğuda öyle ka- ranlık bir devir geçmiştir tat, bu de- virde kadın çocuklarının istikbali- ni bir yana bırakın ne evinin ge- çim derdini, ne de hatta ertesi gün Evının temizliğinden ve bazı mahdut kadın gündelik işler biter bitmez köşesine çekilip, zaman öldürme- ğe başlamıştır.. Komşu ile laklak etmek, kahve falına bakmak kadı- nın — başlıca — meşgalelerindendi.. Bunları can sıkıntısına ilâç olarak kullanırı Bugün bazı cemiyetlerde, kahve falının yerini "bezik" veya "atom" partileri almıştır. Komşuluk mu- habbetleri mahalle hudutlarını aşa- rak, şık kadın tonlantıları şeklin- de genışlemıştır Fakat bugün ge- ne bazı cemiyetlerde bu eğlenceler ancak akşamın . mahdut saatlerine veya hafta sona tatillerine sığdırıl- maktadır. Çünkü bu cemiyetlerde can sıkıntısına karşı, vakit öldür- mekten çok daha müessir bir meş gale bulunmuştur: Başkalarına fay dalı olabilecek şekilde — çalışmak!. Başkaları için çalışmak, insanı ken- di yorgunluklarından dinlendiren birşeydir.. Hatta insan dertle uğ- raşsa bile gene de avunur ve kendi dertlerini unutur.. Bazan da insan hakiki dertlerle karşılaşınca, ken- dilerinin tamamiyle hayali ve uy- durulmuş dertler olduğunu idrak ların daha evvel karnım — doyurmak ve ayak altında dolaşmamalarını te- min etmek lâzımdır. Resmi bir davet- te ise çocukların erkenden odalarına çekilmeleri ve evin teşkilâtı dolayı- sı ile bu mümkün d ğilse, o akşam için evden uzaklaştırılmaları mese- Jale CANDAN eder, can sıkıntısı buhranları ve vehimler içinde yarattığı bir bed- bahtlıktan kendi kendine, hiç far- kında olmadan kurtulur. Her bed- bahtlıkta bazı tatminsizliklerin do- ğurduğu kompleksler rol oynar, cemiyet hesabına faydalı bir iş görmek ise, bırçok tatminsizlikleri, ortadan kaldırabi Cemiyete ya rdım için kurulmuş' birçok dernekler vardır. Her kadın kendi arzu ve istidatlarına göre bu derneklerde faal bir vazife alabilir. Derneklerde çalışmayı fazla for- maliteli bilenler için de, bugün Ankarada yepyeni bir saha açılmış tır: Hastananeler. Günüllü olarak çalışacak olan aile kadınları veya genç ızlar — hastahanelerimizde mühim boşluklar dolduracaklardır. İnsan bazan nasıl geçireceğini bil- mediği koskoca bir haftanın yarım günününde bile bir hasta koğuşun- a ne kadar faydalı olabilir. Avrupada ve bilhassa Amerikada bu gönüllü teşkilâtlarına büyük bir önem verilir ve oradaki hastahane- ler, adeta bir gönüllü kadın ordu- suna sahiptirler. Dışarda çalışma- yan, beş vakitleri olan, bilhassa zengin kadınlar haftanın muayyen günleri hastahanelere gider, has- talara her çeşit yardımlarda bulu- nur, onların maneviyatlarını yük- seltmege gayret ederler. Memleke timizde bu guzel teşebbüse zanneder sem, ilk de muştur ve geçen ara Üniversitesi Tıb Fakültesi, hastalara yardım etmek 1steyen gönüllü hanımlara kapılarım aç- mıştır. Geçenlerde, boş vaktini has- talara hasreden bu Ankaralı ha- nımlardan biri ile tanışmak fırsa- tını buldum: Edindiğim kanaat şu- ur ki cemiyete faydalı olmak is- teyen bir insan, hiçbir dernekte, hastahanelerdeld kadar müsbet bır istemektedir ve en ufak hizmeti da- hi minnetle karşılamaktadır. "Her ne olursa olsun, şurası mu- hakkaktır ki bir hastanın tebessü- mu, canı sıkılan bir İcadına bır "atom" partisinden çok dah yük bir zevk verecektir ve cemı— yet lebi çalışmak"'can sıkıntısı hastalığına karşı medeni âlemin bulduğu en son, en müessir ilâçtır. 14 anneanneye mısafır olarak gönde- cukları olabilir. Bu takdirde de gene çocuklara ayrı bir masada, — kabilse ayrı bir odada yedirmek ve onların o odada eğlenmelerini temin etmek 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: