2 Mayıs 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

2 Mayıs 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Çarşı - Pazar Bu da bir bayram D. P. nin takip ettiği iktisat poli- tikasının tesirleri Şeker Bayra- mı arifesinde — vatandaşların büyük bir çogunlugu tarafından bir kere da- ha ağır bir şekilde hissedildi. Yakın zamanlara kadar dini bayramlar da- ha başka şekilde karşılanır, daha baş- ka şekilde —kutlanırdı. Türkiye'nin sütratle değiştiği bir kere daha orta- ya çıktı Birçok ihtiyaçların karşılanma za- manı olarak aile reisleri bayramları seçerlerdi. Gerçi parası olanlar için böyle bir plânlama akla gelmezdi. Fa- kat orta halliler için bayramlar bu bakımdan çok elverışlıydı Çoluk ço- cuğa giyecek bayramlardan önce alı- nırsa bir taşla iki kuş vurulurdu. Hem giyecek ihtiyacı karşılanıp hem de hediye verme ve almanın manevi tatmini sağlanırdı. Daha başka bazı ihtiyaç maddeleri 1çın de aynı zama- nın seçildiği olur! Bu yuzdendır kı bayram arifele- rinde piyasa canlanır, alışverişler çok artardı. Çarşılar dolar boşalır, dük- kânlarda, mağazalarda halkın sabır- la beklediği, sırası gelince beğendik- lerini alıp çıktığı görülürdü. ayram arifelerinde çarşılarda gö- rülen canlılık sadece giyim kuşam veya bu tip istihlâk eşyası satışları- na inhisar etmezdi. Gıda maddeleri- ne plan talep de o günlerde çok yük- selirdi. Gelenek öyle idi ki bayram gunlerınde herkes mümkün olan en iyi şekılde karnını doyurmak, bay- ramı “ağız tadı ile" geçirmek ister- di. En fakirlerin bile evine et girer, Türk mutfağının meşhur hamur tat- lıları ev kadınlârırica eh büyük ihti- mamla hazırlanırdı. Bir zamandır bayramlar biraz başka türlü olmağa başladı. Bu bay- ram da öyle oldu. Pıyasa görünüşte gene canhydı Alış veriş artmıştı. Fakat fark şuradaydı: Pek çok kim- se aradığım bulamamış, pek çok kim se de, eskiden mümkün olduğu halde, çarşıya çıkmak cesaretini fiile gös- terememişti. Pek çok kimse aradığını bulama- mıştı. Çünkü piyasada mal yoktu. Ko- casına firenk gömleği dikmek ista- yen bir kadın bütün — çarşıyı dolaş- mış, giyilebilecek biikaç metre pop- lin bulamamıştı. Yiyecek bakımından da bazı şey- ler yoktu. Meselâ bazı yerlerde ka- dayıf bulunamamıştı Tereyağ yok- luğu daha ağır bir şekilde hissedil- mişti. Bunlara benzer bir sürü yaka saymak mümkündü. Kısacası ellerin- de para olanlar ihtiyâçlarını tatmin etmek imkânından mahrum olmuş- Pek çok kimse de ya mağazala- ra girmek cesaretini gösteremeden vitrinlerin önünden düşünceli düşün- celi geçip gitmiş, ya da çarşıya bile çıkamamıştı. Çünkü gelirleri bulunan mallardan ihtiyaçlarını giderecek ka- dar satın almalarına imkân vermi- yordu. Bundan on yıl öncesine gore bir hayli yükşek gelir elde eden in- sanlar on yıl önceki durumlarının da- ha iyi olduğunu hatırlıyor, o günle- rin hasretteni çekiyorlardı. Enflasyon zengini her gun biraz daha zengin, fakiri her gün biraz daha fakir kıl- makta devam ediyordu. Cemiyet için bir muvazene unsuru olan orta ,sı- Bayram şekeri satın alınıyor ağız tadı' Hasreti — çekilen AKİS, 4 MAYIS 1957 nıf ortadan kalkmakta! her gün biraz daha fakirleşmekte idi. Artık sadece fakirlerle .. zenginlerden bahsetmek mümkün olacaktı. işte bu orta sınıf- tan oldukça yüksek maaşlı bir me- mur, bü bayram arifesinde çarşıya çıktı. Lisedeki oğluna yeni bir elbi- se yaptırmak istiyordu. Genç liseli artik erkeklik çağına girmekte, kılık kıyafetinin biraz daha iyi olması için titizlenmekte idi. Bunda hakkı da vardı. Çünkü üzerindeki elbise yâ- kında gitilemiyecek bir hale gelecek- ti. Hiç değilse onu giyen gene öğren- cinin bütün huzurunu kaçıracak ka- dar eskiyecekti. Oldukça yüksek ma- aşlı memur için bayram iyi bir fir- sattı. Fakat vitrinlerin önünde durup da kumaş fiyatlarını etiketlerden oku- yunca içinde bir şeylerin yıkıldığını hissetti. Metresi 50 den, 60 tan baş- layan yerli kumaşlardan 3 metre al- mak bile meseleydi. Kaldı ki bir de terzi parasını düşünmek zorundaydı. Kaba taslak bir hesap yaptı. Oğluna diktireceği mütevazi bir takım elbise onun bir âvlık çalışma sonunda ala- cağı maaşı yutacaktı. Adımlarını sü- rükliyerek uzaklaştı. Şüphesiz he kendisi bayramı neşeli geçirdi, he de karısı ve oğlu Devlet gemisinin dümenine hâkim olanlar kendilerini bu oldukça yük- sek maaşlı devlet memurunun yerine koysalar, üç uzun bayram günü bo- yunca onu ağırlığı altında ezen si- kıntıyı yaşasalardı belki de iktisat politikasını yeniden gözden geçirmek lüzumunu duyarlardı. Hele bir de, enflasyonun gelir seviyeleri daha dü- şük olan sınıfları nasıl güç bir duru- ma düşürdüğünü daha yalandan gör- meleri mümkün olsaydı kalkınma e- debiyatının niçin büyük bir antipati ile karşılanmağa başladığım — anla- makta hiç zorluk çekmezlerdi. Kalkınma Hayal ve hakikat 2 Nisan tarihli Zafer gazetesinde Plân, Program ve Hakikat" baş- lıklı bir makale vardı, Makaleyi şim- di milletvekili olan bir eski profesör -Melih Koçer - yazmıştı. Başbakan Menderesin son defa 15 Martta yap- tığı basın toplantısında açıkladığı fi- kirleri desteklemek için yazıldığı sa- nılan bu makale birçok bakımdan dik- kate değerdi. Yazı memleketimizde son Zzaman- larda plân ve program kelimelerinin sık sık kullanıldığını belirtmekle bağ- lıyor, az sonra da plân ve program kavramlarını - küçümsediğini — açığa vuruyordu. Bu arada İktidar ileri ge- lenlerini göklere çıkarmak fırsatını da kaçırmıyordu: "İster bir liman, bir hidroelektrik santral veya bir fabrika olsun, teme- , li atılan veya iletmeye açılan hiç bir tesis yok ki, ismiyle beraber plân ve 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: