15 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

15 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

liğ olundu. Fakat Zzamanla, faaliyet büsbütün durdu, Tekel Genel Müdü- rü Ömer Refik Yaltkaya da geçenler, de baklayı ağzından sıkardı. "Mevcut gayet az olduğundan, 300 biri kilo kahvenin tevziinden — vazgeçilmişti. Tevziat, bir partinin daha ithali mümkün olduğu zaman yapılacaktı!" Ancak, yeni bir parti kahvenin ithal. edileceğine dair ortada hiç bir ema- re mevcut değildi. Hattâ, ticari mah- filler, Cumhuriyet Hükümetinin kah- ve ıthalınden vaz geçtiğini ısrarla belirtmekteydiler. 451 binden geriye kalan bin kilo kadar kahvenin macerası da gayet basitti. Bu, memlekette kaçak ola- rak giren tonlarca kahvenin,, ele ge- çirilerek .müsadere edilen kısmı ye- künuydu. Muhtelif partiler halinde e- le geçirilen o kaçak kahveler 15 nu- maralı anbara depo ediliyordu. Rayihasız kahveler urası da vardı ki, kahve bekledik- çe fire verirdi. Uç sene sonra bon cılklaşmaga başlar, kafeinini kaybe- derdi.Rayihası zail olurdu. Rengi de. ğişirdi. Esasen 5 numaralı kahve stok malıydı. Brezilya, bir müddet satıl- madığı takdirde 5 numaralı kahveyi denize döker veya gübre olarak kulla- nırdı. Türkiye, bir asırdanberi "Rio adı verilen Brezilya kahvesi içerdi. Baş- ka yerden kahve ithal etmezdi. 3 nu- maralı 1 kilo' "Rio" kahvesinin güm- rük teslimi fiatı takriben 1 dolardı. Cumhuriyet Hükümeti, memleketin ihtiyacını karşılamak üzere senede elzem 7 milyon doları harcıya, cak durumda değildi. Kısacası, uzun bir zaman için kahveye veda etmek lâzımdı. Zira ICA yardımının kahve- ye teşmiline imkân yoktu. Şimdi mil- lete düşen, kahveyi unutmağa çalış- mak veya kalantor ziyafetlerde mö- nünün son hanesini bir fincan kahve- nin teşkil ettiğini işitip, görüp, oku- bunun nereden temin edildiğini düşünerek yutkunmaktı. Politikacılar Hayal içinde anzasına sırt üstü uzanmış, kol- larım başının altında kenetlemiş genç adam, derin bir hesaba dalmış, düşünüyordu. Gaziantep hâdisesi sa- nıklarındandı. Beş aya yakın bir za- mandır mevkuf bulunuyordu. * Bera- ber tevkif edildikleri arkadaşları ge- cenin bu geç saatinde, zaman zaman of'larla karışık iç çekmeleriy- le ranzalarında döndükçe, genç a- damın düşünce silsilesi bozuluyor ve yapmağa başladığı hesaba yeni baş- tan başlıyordu. Yattığı yerde bir müd det, kızını düşünmüştü. Dört, — beş yaşlarında ufacık, sevimli, 'afacan mı afacan bir kız çocuğu. Zeyne- bi... Sonra evini, ailesini sevdikleri- ni, işini, Gaziantebi, İstanbulu ha- yal etmişti. Dışarda 'bir bahar hava- vardı, Ama ne de olsa Yozgatın AKİS, 15 MART 1958 havası sertti. Geceleri serin oluyor- du. Yatarken koğuşun pencerelerini sıkı sıla kapıyorlardı. Genç adam başının altında uyuşan kollarının va- ziyetim değiştirdi ve düşünmeğe de- vam etti. Haklarında yapılan tahki- kat uzayıp gidiyordu. Doğrusu devle- te hayli pahalıya mal oluyorlardı. 90 kişiydiler. Bu günlerde Antepte tevkif edilmiş olan ve aralarına katılacak 13 kişi daha bekliyorlardı. Sayıları 43 ü bulacaktı. Gayri mevkuflarla bir- likte ise sayıları 79 du. Hâdisenin 300 den fazla da şahidi vardi. İlk tahkikat sırasında Gaziantepten Yoz- gata celp edilen 100 şahidin Yozga- ta gidip gelmesi 30 bin lira masrafa mal olmuştu. Daha ilk tahkikat sıra- sında masraf 30 bin lirayı bulduğu- na göre, dava görülmeğe başladı- ğında bu masrafın 100 bin lirayı aş- ması işten bile değildi. Doğrusu Ha- zinenin böylesine bir masrafa gir- mesi büyük kayıptı. Genç âdâm, bu hesabı yaptıktan sonra sıkıntıyla yerinden — doğruldu. Ranzasında bağdaş kurdu, — oturdu. Hemen yanı başında asılı duran ce- ketinin cebinden Yenice paketim çı- kardı bir sigara yaktı. Hapishaneye düşmezden evvel de sigara içerdi a- ma, burada sigarayı iyiden iyide ar- tırmıştı. Günde kaç paket içtiğinin sayısını bile' şaşırmıştı. Yaktığı si- garadan derin bir nefes çekti. Sonra burnundan çıkardığı 'dumanları sey- rederek yeni bir hesaba daldı. Tevkif edileli neredeyse beş ay oluyordu, tik tahkikat daha yeni bitmişti. Tah- kikatın;ilk kısmı beş ay sürerse, 79 sanıklı, 300 şahitli bir muhakeme Al- lah bilir kaç yıl sürerdi. Genç a- m kendi kendine ve farkında ol- mayarak yüksek sesle: "— Yıllarca sürer bu iş" söylendi. diye' YURTTA OLUP BİTENLER Sonra da koğuşun sessizliği içi de kendi sesinden kendi ürkerek rafım dinledi. Hayır. Sesını ki du uyanmamıştı. Arkadaşları riri bır uykudaydılar. Hepsi de gü düzkü yorgunluklara İçinde daim lardı. Bir kaç gündür iyice 1sına havalar, sanıkların yeni bir meşg le bulmasına vesile olmuştu. ELl rinde kazma kürek, sabahtan samlara kadar, koğuşlarının önün ki bahçeyi kazıyor ve tanzim ediy lardı. Toprak ana, en büyük tese leri ve meşgaleleri olmuştu. Kar rın erimesinden meydana gelen altı suları, bahçenin orasında bur sındıia küçük pınarcıklar teşkil misti. Sanıklar bunlara "Hürri çeşmeleri" adım takmışlardı. Bu larla oyalanıyorlardı. Sanıklar bahçeyle, "Hürriyet ç meleri" ile ve karşı dağların yeser yamaçlarıyla oyalanıp günlerini çirmeğe çalışırken muhakeme sa hatı da ağır da olsa ilerliyordu. va dosyası savcının talebi ile Ceza mahkemesine — sevkedilmiş Burada tetkik edilen dosyada san lara izafe edilen suçlardan an "hükümetin ve adlıyenın manevi siyetine hakaret'in Ağır Cezayı zam ettiği, "Toplantı ve Gösteri rüyüşleri Kanununa muhalefet" çunun Asliye Ceza — Mahkemesi gorulmesı gerektiği kararı alı Bu karara göre 79 sanığın 23'ü bu arada Cemil Sait Barlas, man Bilen, Refik Daniş, Selim raman, Naıl Bilen, Cemıl Cal'ııt e Ali İhsan Gö ye Cezada muhakeme edilecekle Geri kalan 56 kişi ise, yalnız Ağır Cezada muhakeme edilec, Bakalım bu işler ne kadar si ekti Yozgat Cezaevinden bir görünüş "Siyasi koğuş” da burada

Bu sayıdan diğer sayfalar: