26 Nisan 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

26 Nisan 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

onları evlâtları gribi sever. Ama ders- lerinde müsahamasızdır. Üniversite- nin gayesinin seri halinde diplomalı mezun etmek değil, olgun adam ye- tıştırmek olduğunu söyler. Talebeleri- ni demokratik eğitim ve kültür ile mucehhez olarak — yetiştirmeğe iti- a eder, hürriyet aşkını aşılamağa çalışır. Hukuk Fakültesi talebeleri, İdari Hukuktan geçen bir talebenin yarı yarıya mezun olmuş sayıldığını söylerler. Gene İdare Hukukundan geçen bir talebenin öbür dünyada sor- gu sualden muaf tutulacağını arala- rında şaka yollu naklede Ord. Prof. Onar sahıbı bulundugu İdare Hukuku kürsüsünün diğer men- suplarına karşı da gayet liberal dav- Aralarında — şimdiye — kadar her hangı bır hızıpleşme veya şah- siyet meselesi b mevzuu ol- mensuplarınm ve onlara im- Nıtekım, mamıştı ürsüs serpılmelerını ister ân ve zeminler yaratır. Idare H ukuku kürsüsünü' ikiye böl- müştü! Birinci kürsünün başında kendısı kalmış yardımcı olarak da iki doçent Lütfi uran ve Vakur Versan - almıştır İkıncı İdare Huku- ku kürsüsünü bir z Ba kanlık emrine alınma şerefinın bagış- lan acagı rivayeti çıkan dirayetli ve genç ilim adamı Prof. Ragıp Sarıca- ya bırakmıştır. Ragıp Sarıcainın do- çenti de Ism t Giritlidir. Böylece, Ord. Prof Onar kürsüsü mensupları- na ordinaryüslük veya — profesörlük yollarını açmıştır. a inhisarcı ol- mamıştır. ığer bazı ıl adamları mız gıbı fildi şı kulesine çekılmış bır “târiki dünya" olarak da itham edi- lemez. İdare Hukuku Kursusu men- suplarının her somestrı başında ve so- nunda bir gelenek halinde, ekseri- ya Park Otelde bır arada öğle yemeği yediklerini herkes öğrenmiştir. Ord. Prof. ürsüsü mensuplarının, ev lâdları olduğunu ıfade eder. En büyük evladı ise Kubalıdı Kubalı, İdare Hukuku kursusunde d çentlık unva- nını alan ilk ilim adamıdır. Fakat sonradan Esas Teşkilât Hukuku kür- süsüne, profesör olarak getirilmiş, 1- dare Hukuku kürsüsünden ayrılmış- tır. Bir tabiat âşığı olan Ord. Prof. Onar, başta musiki ve tiyatro olmak üzere, güzel sanatlara karşı büyük a- lâka duyar. Rektörlüğü zamanında İstanbul Üniversitesinin çiçeklendi- rilmesi ve ağaçlandırılması ile biz- zat meşgul olm ştur Onar, 1934 v 1942 senelerinde iki defa Hukuk Fa- kültesi Dekanlığı da yapmıştır. Unıversıte Muhtariyeti İşte, bu hayat, bu ilim ve bu dav- ranıştır ki Ord. Prof. Sıddık Sami Onarı talebenin sevgılısı, halkm işa- ret feneri halıne mış Bu ha- , bu ilim ve bu d nış yuzunden- dır kı dıkkatler buhran geçiren İstan- bul Üniversitesi üzerine toplandığ gın- da gözler ona çevrilmiştir. Hocala hocası, niçin saklamalı, son seneler- de üniversite- muhtariyeti prensıbının siyaset adamları tarafından nasıl ze- delendıgını görüyor ve bundan üzün- ü du, uyuyor. Memlekete gerçek demok- rasiyi getırecegı sanılan "14 Mayıs Zaferi"nden üç şene sonra alınan ılk uslandırıcı tedbirlerle de yetınemeyen tidar bugün bir posta — mü- vezzii ile Üniversite — hocası ara- sında — hem: hemen hiç fark bırakmamıştır. Bakanlık — emrine alma müessesesi, Üniversite Muh- tariyeti ile kabili telif değildir. Hangi fiilin ilerde suç sayılacağını önceden kestiremiyen öğretim üyele- ri devamlı bir tehdit altına sokulmuş- lardır. Tepesinden Demoklesin kılı- cı eksilmeyen Üniversitenin inkişaf etmesi beklenemez. Üniversiteliler kanununda, muh- tariyet prensibine zıt hukumler za- ten mevcuttur: Meselâ bütçe faslı.. Üniversitelerin bütçeleri B. M. M. nin. -yani siyasi bir heyetin. kontro- lüne tâbi tutuluyordu Bu münasebet- Prof. Ali Tanoğlu Nereye? le her yıl Bütçe Muzakerelerı sıra- tında üniversiteler gerek komisyon- da, gerek umumi heyette milletvekil- lerinin tenkidine uğrar. — Üniversite bütçeleri elbette bir kontrole tâbi ol— mallı: siyasi değil; mali vi teknik bir kontrole... Sıddık Sami Onar buna rağmen samımı surette kanidir ki, vazifele- müdrik profesörler vazıfelerını hala dirayetle yapal)ılırler Nitekim kendisi, bunu pel yapmaktadır. Derslerınde günün meselelerıne ilmin objektivitesi içinde temas etmekte ve kanaatlerini söylemektedii Ord. Prof. Onar hemen her umumi Seçim arıfesınde, Türkiyede mevcut bütün siyasi partılerden adaylık tek- lifi almıştır. Her siyasi teşekküle YURTTA OLUP BİTENLER mensup arkadaşları vardır. Fakat kendisi siyasi hayata atılmayı iste- memiş, teşebbüs etmemiş ve o hayatı bir türlü sevmemiştir. Siyaset adam- ları ile ancak rektörlüğü, dekanlığı ve ıçtımaı mevkıı icabı temaslar yap- mıştır. Hiç biri ile samimiyet tesis etmeyi aklından geçirmemiştir. Zira Ord. Prof. Onar gibi bir insandan si- yasilerin daima — talepleri olabilir. Bunlar ise memleket ve üniversite muhtariyeti hesabına her defasında hayırlı olmayabilir. Onar yaradılışı itibariyle birinci plâna meyi, ken- disinden bahsedilmesini ve hele püpli- sıteyı hiç sevmezdi. İlmin gerektirdi- ği tevazu ve objektiviteyi muhafaza etmeyi maharetle becermiştir. Ama asla baş eğmeksizin. Nitekim Kuba- lının yıldırımlar davet eden son be- yanatını da kendı hesabına bu yüz- den tasvip etmişti Çünkü Kub haksızlık ve yolsuzluklar karşısında infialini bildirmiş ve kimseye teca- vüz etmemiştir. eğil üniversite, muhtar olmayan bir yüksek okul dahi tasavvur edemi- yen Prof. şhur profe- sörler Yapı Kooperatılîne âza değil- dir. İstanbul Hukukunda arkadaşlık edip 1926'da hayatını bırleştırdıgı Be- dia Onarla saadeti artması İçin Maçkada bır evi lzem bulmaktadır. Üstelik, evi miras olarak bıraka- cağı çocugu da yoktur. Yaraların sarılması Bu haftanın, hemen bir baştan öte- kine tatille geçmesi İstanbul Ü- niversitesi için talihlilik oldu. Dersle- re Perşembeden itibaren başlanacak- tı. Prof. Kubalı da meşhur dersine onbeş gün sonraki salı günü girecek- Bu arada yaraların sarılması la- zımdı Sıddık Sami Onar ve arkadaş- ları böyle duşunuyorlardı İstanbul Üniversitesi her şeyden evvel eski, mütecanis halini almalıydı Dışardan gelen tahriklere kulaklar kapatılma- lhydı. Hiç bir şey Üniversite için öğ- retim —üyelerinin birbirine düşmesi kadar felâket getiremezdi. Kuvvetin birlikten doğduğu prensibi unutulma- malıydı. Millet, Üniversite kalesinin düşmesini ıstemıyordu Profesörlerin gözleri açılacak mı- Bunu, önümüzdeki günler göste- recektır Ama başta Hocaların hoca- sı, bir çok öğretim üyesi bu haftanın içinde dağılan tesanüdü yeniden kur- mak için kollarını bir defa daha sı- vamaya hazırlanıyorlardı. Dert gö- rülmüştür. Arsa gölgesi Üniversitesi- nin üzerinden süratle kaldırılmalı, on- dan sonra ekzotik Uzak Doğu seya- hatlerinin muhtariyeti feda için kâfi gelmediği gösterilmelidir. İlinin me- şalesi tekrar tutuşturulmalı ve alev politikanın üstünde tutulmalıdır. Teh- likenin istikametini tâyin zor değil- dir. Üniversitenin içinde, etrafında toplanlacak şahsiyetler de çok şükür henüz eksik sayılmaz. Öğretim üye- leri öğrenim üyeleri kadar basiretli davranmasını bilmelidirler. Vazifele- ri onlara numune olmaktan başka şey midir

Bu sayıdan diğer sayfalar: