24 Mayıs 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

24 Mayıs 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın cinden Fransız Dramı ve Bizim Zafer Fransa bu güzel, dost memleket bir dram yaşıyor. Dram, bugünkü şartların icabı sayılsa da uzun, upuzun yılların bir neticesidir. Birikmiş hatalar, insanların birikmiş ihtirasları, birikmiş uzlaşmazlıklar, hakikatleri görmemekteki anlaşılmaz inat Fransayı ni- hayet ciddi bir buhranın ortasına getirip bırakmıştır. Bu, çoktan beklenilen bir hâdiseydi ve güzel, dost memleket kendisini saran, kendisini sıkan çemberden kurtulmak için belki de buna muhtaçtı. Fakat Fransa'— yı biraz tanıyanlar, Fransayı biraz bilenler dramın» da- ha iyi günlere açılacak bir pencereden başka şey olma- yacağından emindirler. Kuvvetli bünyesiyle, dünyanın nazarlarım pek çekmeyen asıl sağlam taraflarıyla mem- leket, buhranı kısa zamanda atlatacaktır ve bizzat Fransızların «dünyanın en iyi paylaşılmış şey» i say- dıkları aklıselim çok geçmeden hâkim olacaktır. Fran- sa, hürriyet havasının en iyi teneffüs edildiği toprak- lar haline, yeni baştan girecektir Fransız, dramı, elbette ki çeşıtlı şekıllerde izah edi- lebilir. Bu çeşıtlerden bir tanesi de, Fransız Demokra- sisinin dejenere bir rejim oldugunu soylemekten ibaret- tir: Gerçi bunun, fazla orijinal bir tarafı yoktur, Hitler ve Mussolini mılletlerını tek parti hâkimiyeti altına so- karlarken Fransanın iç buhranlarını, siyaset kavgala- rını, Meclisten sık sık sokaklara dökülen çatışmalarını «böyle mi olalım?» diyerek bir kötü misal niyetine gös- termişlerdir. Onlardan sonra da, dünyanın bir çok ye- rinde bir çok diktatör aynı usulü az veya fazla bir ba- şarıyla tatbik etmiştir. Fransa'da buhranın patlak vermesinden bu yana bizim Zafer gazetesini okuyanlar, Fransız dramının Fransız Demokrasisinin açtığı bir dert olarak takdim edildiğini görmüşlerdir. Evvelâ başlığında «Nisbi seçim ve parti çekişmeleri yüzünden Fransa'da siyasi buhran had safhada» diyen gazete, ihtimal ki bununla pek faz- la kimsenin ikna olunmayacağını anlayarak bir kaç a- dım daha atmıştır. İyi seçilmiş dizi dizi kelimeleri us- taca yanyana getirip göze ve kulağa hakikaten pek hoş selen bir konstrüksiyon yapmakta mahir sayın başyaza- rına —bu başyazar, asıl, o güzelim kostrüksiyonları iç- lerine mâna yerine hiç, ama hiç bir şey koymaksızın nasıl ayakta tutabiliyor, ben hep ona şaşarım, ona bay- ramındır— mutad veçhile muğlak bir de başyazı 1s— marlamıştır. Yazının her cümlesini anlamak, tabii ze— kâları normal biz fâniler için kabil değildir ama, nih yet esas fikir münakaşa kaldırmayacak bir açıklıkla ortadadır. Sayın başyazara göre de, Fransız dramının sebebi Fransız Demokrasisidir. Efendim Fransada- se- çim sadece Meclisin terkibini tâyin cdermış Bu terkip, bir teşrii devre zarfında bir çok icraların gelip gitme- sine müsaitmiş. Yani, bir teşrii devre zarfında bir icra gelip oturdu da, ne yaparsa yapsın bir türlü gitmedi mi, tamam, rejim müstakar hale gelirmiş. Halbuki Fransada nisbi seçim esası şahsiyetsiz hükümetler kur- ma usulünü büsbütün renksizleştirmiş, tereddi ettirmiş. Fransa bu sistemin zararını İki Büyük Cihan Harbi arasında gördüğü gibi, İkinci Cihan Harbinden sonra büsbütün görmüş. Bu son derece parlak fikirlerin ar- kasından, sayın başyazar asıl söylemek istediğini söy- lemektedir: «Bunun, Fransa hacminde bir devlet için dahi nasıl tehlıkeler dogurdugunu bugün gözümüzle gormek eyiz. krasi nazariyatçılığı ** şu gördü- ğümüz ibret teşkıl edıcı tehlikeli buhranı doğurmuştur.» AKİS, 24 M AYIS 1958 Metin TOKER Sayın başyazar, malüm kültürüyle, Fransız dramı- nın bir Demokrasi dramı değil, bir eski Büyük Devle- tin hâdiselerin zoruyla bir Küçük Devlet haline geçi- şinin dramı olduğunu, şüphesiz bilir. Hakikaten Fran- sa, tam sayın başyazarın dediği tarihlerden itibaren ve o zaman Zarfında, yani iki Büyük Cihan harbi arasın- dan bugüne kadar bir nevi istihale devri yaşamaktadır. Memleket 1870 felaketinden sonra, yaralarını tıpkı bu- günkü gibi, böyle karışık, dalgalı, koalisron hükümet- lerine müsait, çatışmaları süratle sokağa düşen bir par- lamenter rejim içinde sarmıştır. Fransanın ezeli iki bloku, sağcılarla solcular, 1870*in hezimetinden 1918'in zaferine hep mücadele ederek memleketlerini getirmiş- lerdir. Biraz siyasi tarih okumuş herkesçe malümdur ki, 1870 ile 1918 arası Paris. 1918 ile 1939 Parisinden, siyasi bakımdan hemen zerrece farklı olmamıştır. 1958 General de Gaulle'üne mukabil, Fransa tarihinde bir 1890 General Boulanger'si bulundugu da kimsenin meç- hulü değildir. Ne Demokrasi, ne seçimli rejim, ne par- tilerin çatışması Fransayı hürriyet içinde kalkınan bir memleket olmaktan alıkoyamamıştır. Bu kalkınma, 1945'den bu yana Fransız tarihinin en süratli kalkın- ması olmuştur. Bugünkü Fransa'nın, bütün politika çe- kişmelerine rağmen, kudretli bir memleket sayıldığın- dan barajlarımızı Fransızlara yaptıran biz Türkler el- bette ki habersiz sayılamayız. imdi, benim merak ettiğim şudur: Bu bizim Zafer ve onun çeşitli sayın başyazarları, niçin her fırsat- ta ve çok zaman hakikatleri degıştırerek demokra- tik rejimin aleyhinde bulunmayı bir fazilet sayıyorlar? Kalkınan Türkiye, Kalkınan Türkiyı Hurrıyetsızlık içinde kalkındırılmaya çalışılan Türkiyenin, bilhass son dört sene içindeki gelişmeler sonunda nasıl bir sı— kıntı beldesi haline geldiğini göstermek için bu sayın yazarlar kafilesini zorla et kuyruğuna, peynir kuyru- ğuna, gaz kuyruğuna mı sokmak lâzımdır? Saatlerce bekleyip elleri boş döndürüldüklerinde herhalde kuyruk hakkındaki kanaatleri sayın Somuncuoğlunun aynı mevzudaki kanaatinden farkta olacaktır. Bir dert, teşhis edilmeden tedavi olunabilir mi? Fransa mı olalım? Ab, keşke, çaresini bulsak da Fransa olabilsek. O hale gelebilsek ki, tıpkı Fransızlar gıbı «Les gouvernements passent, 1'Administration Tres- Hükümetler geçer, İdare kalır» diyebilsek. Bizde de tıpkı Fransada olduğu gibi, üstelik «hususi yoldan» iktidarı isteyen bir General de Gaulle bir basın toplan- tısı yapabilsin ve bin gazetecinin katıldığı o toplantıda söylenenleri gazeteler bir sayın Hicabi Dinçin veya sa- yın Rahmi Ergilin müdahalesi olmaksızın arzuladıkla- rı puntolarla yayınlayabilsinler- Fransanın dertleri» De- mokrasinin derdi değildir. Fransız dramı, nisbi temsil dramı değildir. Ama Türkiyenin dramı, ta 1950'den bu yana garip bir ekseriyet sisteminin' dramıdır Hemen bütün Avrupanın ekseriyet sisteminin de. nisbi temsi- lin de sadece faydalı taraflarını taşıyacak bir seçim sistemi aradığı sırada bizde iktidarda bulunan parti- nin sözcüsü gazetede müfrit bir kanaatin savunulduğu-' nu görmek, inanılsın ki herkesi üzüyor. Memleketimi- zin de aynı gayretler 1çınde hem adil ve hem hükümet etmeye müsait bir yeni seçim sistemi peşinde olması gerekirken, bana öyle gelır ki. iktidar organına düsen vazife Hitler ve Mussolini'den kalma tekerlemeleri tek- rarlamaktan ziyade bu gayretlere iştiraktir.'

Bu sayıdan diğer sayfalar: