31 Ocak 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

31 Ocak 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kiner, siyah elbisesi içinde fev- kalâde şıktı. 00.001 plakalı Cadillac - in içinde gece kıyafetlerine bürün- müş ve bekliyen iki genç kadını da görenler, Yetkinerin o meşum gece- de eğlenme imkânından mahrum kal- dığını görerek Üzüldüler. D. P. Peki, ya. Tüzük? . nin muvaffak idare adamla- D rından müteşekkil yeni Geçici İl idare Kurulu, bu haftanın ilk günü Kemal Aygünün başkanlığında uzun bir toplantı yaptı. Toplantı o kadar hararetliydi ki üç günlük başkan, tebrik için gelen partilileri bile ka- bul etmeye vakit bulamadı. Ocak Kongreleri hazırlıklarını ve teşkilâtın durumunu gözden geçiren yeni kurulun toplantısının uzun ve hararetli olması elbette kimseyi şa şırtmadı. İstanbul teşkılatının o ka- dar çok derdi v rdı muvaffak i- dareciler günlerce başbaşa verip ça- reler araştırsalar bile işin içinden çı- kamayacaklardı. attâ — hizipçiler imdiden memnuniyetsizlik alâmet- Ucuz Elin Yahnisi Z iş görüp mukabilinde çok para alma heveslilerinin sa- yısı gittikçe ârtıyor .Baksanı za, Hasan Erim adında biri, D. P. Ocağı kurmak gibi ufak bir iş için 75 bin liralık çek almış! Ama bankaya gidince görmüş ki çekin karşılığı yok. Ee, boşuna dememışl "Ava gıden avlanır" diye... 75 bin li- ralık çek karşılıgında parti de- ğiştirip ocak açan Hasan Erim. o zaman hiç sesini çıkarmamış ama, aldatıldığını anlayınca 0- cağı yanmış gibi feryadı bası- yor. İşin eğlenceli olmaktan u- zak tek tarafı, durmadan açı- lan Vatan Cephesi ocakları ile radyolarda yeni iltihakların perde arkasını göznüne çıkarmasıdır. leri göstermeye başlamışlardı. Sarol aleyhtarları, hiziplerin üstünde ol- ması istenen Geçici İdare Kurulu ü- elerine "aşırı Sarolcu" damgasını yapıştırmakta tereddut etmemişler- Sonra ortada bir ün 49'uncu maddesı vardı: Baş- kan olmak için bir kimsenin parti- de en az altı aylık kıdemi olması lâ- zımdİ.üç günlük partilinin Başk an seçilmesi Tüzüğe aykırıyı Hizipçi D. P. illerin yem Başka- nı yıpratma kampanyasına başladık- ları, muhakkaktı. Kampanyanın bu kadar erken — açılmasında, bır gün evvel cereyan eden ve kıdemli De- mokratları ürküten bir hâdisenin de hiç şüphesiz payı vardı Demokrasi — dersi eçen haftanın son günü, Istanbul- G da Atatürk Bulvarı üzerindeki 10 Bulvarsaray düğün salonunda kür- süyo çıkan çıplak kafalı, sempatik tavırlı adam dinleyicileri Küçükyalı faciası için ihtiram duruşuna davet ettiği zaman, bir türlü dinmeyecek- miş hissini veren gurultu birdenbire kesildi. O gün Bulvarsaray düğün salo- nunda, D. P. meşhur — Vatan Cephesı ocaklarınd birinin açılışı kutlanıyordu. Mutat Vatan Cephesı coşkunluğu ıçmde söz alan hatipler “dünün diktatörü"nden "C. H. nin ilelebet İktidara gelemıyeceğı" inden bahsederken bir gün evvel vu- ku bulan facıayı çoktan unutmuş— lardı. Söz sırası kendisine gelen iki günlük partili, yani P. İ Başka- nı Kemal kıdemli partili ar- kadaşlarının bu ufak unutkanlığını tamire çalışıyordu. İki günlük partili başkan, sade- ce arkadaşlarının ufak hatasını dü- zeltmekle yetinmedi. "Ben — acemi- yim" diye söze başlayarak, usta par- tililere dokuz yıldır unuttukları dört başı mamur bir demokrasi dersi ver- di. Parti programından bahsetti. Si- yasi partinin "programa — inanmış. programı tatbik mesuliyetini idrak etmiş" insanların topluluğu olduğu- nu anlattı. Acemi polıtık acı -ne de acemiydi ya- D. P. gramının İi- derler tarafından rafa kaldırıldıgım sanki bilmiyordu, üstelik "söz polı- çe gibidir, vâdesi gelince tutulur" diyordu! Dersin ikinci kısmında demokra- silerde alenıyet prensıbı ele alındı. Parti çalışmalarının gizli olmaması gerektıgı, toplantıların tarafısız ve hatt. partilerine mensup vatandaşlar tarafından takip edile- bileceği anlatıldı. Anlaşılan D, P. İstanbul teşkilatının başına getırı len adamın esrarengiz Dram Tiyat- rosu toplantısından ve davetsiz müş- terileri önlemek için soğuk mühürlü davetiyeler hazırlatılmış. Spor Sara- yında yapılacak talihsiz Vatan Cco- hesi gösterisinden haberi yoktu.İlt Başkanı, hiç çekinmeden hesap ver- ekten de -hem şalisi hayatın bile hesabını vermekten- bahsediyor, he- sap veremeyeceklerin D. P. içinde yeri olmadığını söylüyordu. Devlet memurıyetınden yeni ayrılan patik idareci hiç şüphe yok çok da— ha yukarı kademelerdeki D. P. lile- rın, bılhassa mütereddit paı'tııllerı "C. H. izden hesap soracak"slo- ganı ile satlarda tutmaya çalıştığı- nın farkında değildi. mokrasi dersinin son faslı çok daha enteresandı M demokrasi- lerde tenkid hürriyeti idi. Muhalefet elbette İktidarı tenkıd edecekti. Ten- kid ölçülü de olurdu, Ölçüsüz de. Bu onların bileceği bir işti. İsterlerse yalan da soylerlerdı Ama ölçüsüz tenkidden ve yalandan onlar değil bılakı D. P. kazanırdı. Tpkı D. P. nin “aşırı davranışlarından" muha- lefetın faydalandıgı gibi... uşma doğrusu bır hayli isti- fadeh oldu D. P, Liderlerinin arzın- dan yıllardır boyle makül sözler i- şitmeyenlerin yürekleri biraz ferah- ladı.Sonra Emlak bankasına ait (Savcılık eliyle aldığımız tekziptir.) tavzihi Son sa nızda R Ilhzın)ı,:ın Soysal imza yınlanan — yakışıksısz yazıyı y ret ve teessüfle okudum. Gere- ken mukabelede bulunacak, halk efkarını tamamen tatmin ede- cek cevabı vermem, hakikate da- yanan ve haklı olan her dâva- vanın müdafası gibi çok kolay- dır. Ancak tespit etmekteyim ki, derginiz tarafından açılıp onun ta- an devam ettirilen bu yakı- şıksız polemik, sadece demokrasi üşmanlarının işine yaramağa baş- lamaktadır.Bunun içindir ki, hele bir kaç gün önce teveccüh eden pek mes'uliyetli bir vazifeden son ra münakaşaları sürüklemek iste- diğiniz vadiye -hıçk degılse gonul rızasıile- - gitmemek niyetin son yazıdaki, falan sozu is- pat etmezseniz yalancısınız yolun- daki ithama dahi niçin cevap ver- miyeceğimi belirtmem zaruridir: Gerek şahsımı hedef tutan hü- cum, gerek ona verdiğim cevap, bahis konusu olan şahsın hakkın- da mahkumiyet kararı verilmeden önce vuku bulmuştur. Malüm şah- ap girmesinden sonra ise, ithamlara devam eden bizzat der- izdir; ben sadece haksız hücum- İarınıza cevap vermekle ye Verdiğim cevaplarda, gerçeğe ay- kırı olan tek ıddıa yoktur. Esasen "hakikatten hiçbir zaman ayrılma- mak" daima sadık kaldığım hayat düstürümdur. İlk cevabımdaki -muayyen şah- sı ilgilendiren- iddialarımın İspatı- nı benden ancak o şahıs istiyebilir. Cevabımın üstünden iki aya y: bir zaman geçtikten sonra hapis- haneye girdiğine göre isteseydi ilk çıkacak nüshada yayınlanmak üze- re size bıraktığı "bir tekzibin hi- kâyesi" adlı yazısında bu talepte dahi bulunurdu. O halde, İlham Soysalın hıçbır yetkisi olmaksızın kıraldan ziyade kıral taraftarlıgı yaparak başkasını ilgilendiren bir hususu alenen isnat, etmemi benden talep etmesi ne akılla ve ne de hu- kuk kaidelerie,asla bağdaşmayan pek garip bir hareket tarzı teşkil etmektedir. Ve başkası hesabına meydan okumalar şüphesiz ki kale alınamaz İlgili şahıs son cevabımdaki herhangi bir iddiayı dahi ispat et- memilisteseydi -pek eğlenceli idi, pek keyifle okudum demek için gereken fırsat ve zamanı buldugu- na göre- bu yoldaki talenlerini de İlhamı Soysala bildirebilirdi. Derginizin başladığı ve devam ettirdiği bu — polemikte — sonradan rtaya çıkan bir unsuru (yani il- gili bir şahsın hapse girmesini) is- tismar etmenize de meyden ver- memek için, o şahsın fikirlerini AKİS , 31 OCAK 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: