17 Şubat 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

17 Şubat 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER İzmirin teklifini kabul etmişti. Ama bu defa, İstanbul listesini hor gör- mesi ihtimali İstanbullu adayları kor- kutuyordu. Ali İhsan Göğüşün Gazi- antep gibi kaleyi İstanbula tercih et- mesi muhakkak görülüyordu. Suphi Batur ise Sinopa gidecek ve elbette ki C.H.P. için orada daha faydalı olacaktı. Ama bütün bunlar, bir ta- kım endişeler Uuyandırmaktan geri kalmadı. İstanbul elli küsur milletve- kili manasına geliyordu ve muhte- melen önümüzdeki seçimlerde C.H.P. bu kadarlık bir farkla İktidarı ala- caktı. Seçim korkusu Mü- Fakat bütün bunların dışında, teşebbis Heyetın bir daimi heyet havasını i yapmadığı, bir Genel Merkez diktası- na kendisini kaptırmadığından dola- yı soğumuştu. Buna mukabil C.H.P. bütün kongrelerini ve Kurultayını daima zamanında topluyor, en çetin tartışmaları oralarda hallediyor, de- mokratik bir sistemin icaplarını ye- rine getiriyordu. İstanbulda "Müte- şebbis Heyet Sistemi"ne başvurul- ması tarafsızlar arasında C.H.P. sem- patisini inanılmaz derecede azalttı. C.H.P. nin şampiyonluğunu — yaptığı sistem içinde kongrelerde kavga çık- ması, Kurultayda reylerin dağılması normaldi. Mesele, toplantıdan sonra tarafların müşterek azim ve irade içinde çalışmasaydı. Ama, ortada hi- zip var ve bu hiziplerden kuvvetsizi- ni Genel Merkez tutuyor diye kongre toplamamak!. İşte, buna imkân ol- mamak gerekirdi ve o yola sapmak prestıjı inanılmaz şekilde azaltacak- Ustelık Kravatsız denilen hizbin pabucun pahalı olduğunu görünce son derece dikkatli, ihtiyatlı davranma- sının da kaale alınması gerek bir faktör olduğu hususu geçen hafta içinde İstanbulda çok konuşulur bir mevzu haline geldi. Kongre yapılırsa, Kravatsızlara bağlı delegelerin Genel Merkezin politikasını benimsemiş şe- kilde rey kullanacakları ve yanlış ata oynamaktan vaz geçecekleri hususu açık şekilde ortaya çıktı. O halde, endişe edilecek ne vardı? Kongre pek âla toplanabilir, böylece Partinin ça- lışmaları sekteye uğramaz, İstanbul halkına da arzuladığı itimat ve emni- yet verilebilirdi. Bunun güç tek tara- fi yoktu ve asıl o yola sapmaktan çe- kinmek hatâların en büyüğüydü. Nitekim, geçen hafta 1ç1nde bu fi- rede esaslı topladı. D.P. gibi “"Hafıza-i beşerin nisyan ile malul olduğu" prensibi kabul edi- 14 lebilirdi. Buna güvenerek bir takım Pyrrhus zaferleri dahi kazanmak mümkündü. Ama C.H.P. önümüzde- ki seçimleri C.H.P.ye değil, vatandaşlara güvenerek kazanmak yolundaydı ve bunun çaresi de C.H.P. nin D.P.den farklı bir parti olduğu- nu göstermekten ibaretti. Bunun yo- lu ise her halde, kongre toplamamak, Genel Maerkez diktasına boyun eğ- mek, hele Ekrem Özden gibi damgalı kimseleri Müteşebbis Heyette tut- mak değildi. Müteşebbis Heyeti İs- tanbulda bir tek ana mesele bekle- mektedir: İl Kongresini toplamak, seçimleri yapmak ve muhtemelen kıs- mı küllisi bugünkü çalışkan Müte- şebbis Heyetin azalarından mürek- kep bir normal heyeti işbaşına getir- mek. Seçimleri, İstanbulda ancak bu Ekrem Özden Bir çıban dört başı mamur normal heyet ka- zanma şansına maliktir ve o yola sapmamak gafletlerin en büyüğüdür. Böylece, bu haftanın başında C.H. P.nin İstanbuldaki vaziyeti iki şıkka bağlı kalıyordu. Eğer Partiyi kendi şahsından fazla düşünüyorsa Ekrem Özdenin kendisine Müteşebbis He- yette verilen yeri derhal tahliyesi ve Müteşebbis Heyetın ilk iş olarak se- çimlere gitmesi! Dışişleri Zorlu kaybetti çen hafta içinde bir gün Resmi Gazetede çıkan bir — kararname Hükümetin en nüfuzlu iki rüknü ara- sında aylardır devam eden bir çe- kişmenin -beklendiği gibi- daha kud- retlisi tarafından kazanılmasıyla so- na erdiğini gösterdi. Bu iki Bakan Başbakan Adnan Menderesle, en y: kın ideal arkadaşı bakanlıklarüstü Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu- dur. İhtilâf, Dışişleri Bakanının Dış- işleri Bakanlığı Umumi Kâtipliğini ikiye bölme arzusundan ileri geli- yordu. Zorlu Dışişleri Bakanı, Bakan Vekilliğinden kurtulup da senelerdir özlediği koltuğa asil olarak kurulun- ca Amerikan sistemine merak sar- mıştı. İlk işlerinden biri, tıpkı Ame- rikan Dışişleri Bakanlığında olduğu gibi bir Plânlama Dairesi kurmak ve bu Dairenin başına -hattâ Umumi Kâtip Melih Esenbelin ve diğer bütün Daire Reislerinin muhalefetine rağ- men- dürüst olduğu için geçimsiz ta- nınmış olan Bakanlığın en namuslu, en çalışkan ve en çok öğrenme isteklisi bir memurunu Namık Yolgayı- Paris Büyükelçiliği Müs- teşarlığından alıp bu yeni Da- irenin başına geçirmek olmuştu. Ger- çi Namık Yolga zorlu Bakanın Dev- let işlerindeki nüfuzu için zaruri pra- tik işlerde hiçbir söz sahibi olmaya- caktı, olması da beklenemezdi. Şüp- hesiz, Bakanlıkta pratik işlere akıl erdirmek bakımından çok daha bü- yük dehalardan geçilmiyordu. Fa- kat, Namık Yolga uzun vadeli ince- leme ve plânlama işlerini yaparken, diğer Dairelerin iş sahalarına da el atacaktı ya! Buna tahammül edile- mezdi. Fakat bu kadar dallanıp bu- daklanan milletlerarası - münasebet- ler içinde, bir de tenkitçi ve hatâ bu- lucu Muhalefet karşısına dikilmişken, Bakanın asgari birkaç ciddi adama ih tiyacı vardı; kimsenin sözünü dinleme di ve Plânlama Dairesi kuruldu. Fakat arkadan Bakan bu derecede müsbet olmayan bir Amerikan taklitçiliğine daha girişti. İşler çok Aartmıştı; bir tek Umumi Kâtip bu işlere yetmiyor- du; Bakanlığın bir siyasi, bir de ik- tisadi Umumi Kâtibe ihtiyacı vardı. Zaten Amerikada da Bakandan sonra bir alay Bakan Yardımcısı yok muy- du? Bizde de iki tane Umumi Kâtip normal sayılmalıydı! Dışişleri Baka- nı bu suretle, Umumi Kâtiplik maka- mının Bakanlık içindeki nüfuzunu kırmak ve ne olur ne olmaz kendi- sine rakip çıkabilecek kimseleri şim- diden daha tehlikesiz hâle getirmek istiyordu. Vaktiyle, Bakanlığı el al- tından idare ettiği sıralarda -gayet zeki, bilgili ve çalışkan olan- pek se- vişmedikleri eski arkadaşı — Muhar- rem Nuri Birgi Umumi Kâtip sıfa- tıyla Başbakanın gözüne girmişti de onu Londra Büyükelçiliğine atlatın- AKİS, 17 ŞUBAT 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: