17 Şubat 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

17 Şubat 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER gibi görünüyordu. —Yoksa, Tahkikat talebi önergelerinin müsbet bir karar alınması maksadıyla gündeme dahil edilmediğini bütün C.H.P. milletve- killeri biliyorlardı. Nitekim müzake- relerin en kızıştığı sıralarda Başkan vekillerinden Avni Doğan C.H.P. sı- raları arasında — dolaşarak sükünet tavsiye ettiği, inzibatı temin ettiği görüldü. Hakikaten Tahkikat önergeleri, C.H.P. tarafından bir buçuk yıldır kesif surette devam ettirilen propa- ganda kampanyasına D.P. nin artık mukavemet gücü kalmadığından hu- susi maksatla gundeme İşin eğlenceli ciheti, tarafı bulunduğundan bazı hakikatle- ri kaleminin ucundan kaçırı kaçırı- veren -Allah selâmet versin- Baha- dır Dülger bunu Zaferde de belırttı D.P. tertemizdi. rafa çekmeye çalışırdı! Evet, dır Dülger işte bunları, ciddi ciddi yazdı. Önergelerin görüşülmesi kararı, kat'i şekilde geçen haftanın başların- da alınmıştı. C.H.P. nin kampanya- sından bunalan D.P. büyükleri, şid- det ve nefretle "Bitsin bu nifak!" di- ye haykırmışlar ve taleplerin bir gün içinde Meclisten geçirilmesini emret- mişlerdi. Tabii, uslu D.P. Grubu ta- leplerin hiç birine iltifat etmeyecek, böylece D.P. aklı sıra Muhalefetin ne derece "sakim, yıkıcı" usullerle ça- lıştığını milletin gözü önüne bir defa daha sermiş olacaktı. Evvelâ, bu celsenin cuma günü aktedilmesi kararlaştı. Bu yüzden de Menderes talihsiz Maraş seyahatini evvelâ iptal etti. Fakat — Bakanları savunacak D.P. sözcüleri mehil talep ettiler. Dosyaları incelemeleri Jlâ- zımdı. C.H.P. liler uzun zamandır çalışıyorlardı Kendileri de pazarte- lihsiz maraş seferi tekrar ele alındı. İki zihniyet Goruşmeler pazartesi gecesi sabaha kadar devam etti. Uşak hâdisele- ri mevzuunda Dr. Gedikin kendisini savunması hiç bir yenilik taşımıyor- du. Ankara radyosu bu konuşmanın tamamını saat 18.30 ile 19.20 ara- sında okudu. Fakat metin İs- tanbula geçirilemediğinden — İstanbul radyosu 19.20 ye kadar havaiyat çal- dı. Aslında, Ankaranın yaptığı da başka şey değildi ya... Dr. Gedik is- yanlardan, ihtilâllerden bahsediyor- du. Fakat pazartesi gecesi Meclisin 6 yıldızı Turhan Feyzioğluydu. Sivasın genç C.H.P. li milletvekili çok iyi ha- zırlanmıştı. Şahane bir konuşma ya- Hırsız-Polisi Oyunu rtık İstanbulda, tepesi atan, bir gazeteci evi kolluyor, cebine ya bir sopa, ya bir kır- baç koyuyor, gidip adamcağızı yakalayarak bunu kafasına in- dirip kendi gerilmiş sinirlerini teskin ediyor. Sanki bu, yeni bir spor. Üstelik, idare makamları- nın inanılmıyacak — derecede müsamahalı — davrandığı — bir spor. Zira, karda kızak kayan çocuklara müdahale eden idare makamları, bir gazeteci teca- nı sıvıyor, kendi gayretleriyle sinirli zatı İstanbulun tanınmış sabıkalıları arasında arayıp bu- luyor, Adalete teslim ediyor. O zaman bile, adli takibatın yü- rümesine bin tane müşkül çı- karıyorlar. "Umur-u adiye" haline ge- len sporun son kurbanı gazete- ci Orhan Birgittir. Bu sefer si- nirli zat, kendisini sinirlendiren hususu da açıklamış, Birgitin kafasına sopasını indirdikten sonra -Allahtan Birgitin kafa- sının değil, Birgitin sağlam ol- masının neticesidir- "Haydi ba- kalım, gene Başvekilin aleyhin- de yaz!" diye haykırmıştır. Kim bilir belki de aynı va- ziyet idare makamlarının ba- şında oturanları da sinirlendir- diğinden ve onlar da Başvekilin aleyhinde yazmayı büyük bir günah — saydıklarından elleri bunları, bu haklı infialin asil sahıplerını cezalandırmaya git- memektedi EFe, gün ola harman ola! Ya- rın kudret sahibi olacakları he- men hemen kati şekilde ortaya çıkan eller elbette ki aynı dere- cede merhametli davranmaya- caklardır. Üstelik bu sefer, re- jimin icabı, Safa Kılıçlıoğlular- dan şefaat dilenme de bir pul- luk işe yaramıyacaktır! parak hâdisenin bütün inanılmaz ta- raflarını birer birer ortaya koydu. D. P. sözcüsü ise Nusret Kirişçioğluydu! Ama karar evvelden tesbit edildiğin- den önergeler salı sabahından itiba- ren birer birer reddedilmeye başlan- dı. tekim Zile hadiseleriyle alâ- kalı önerge reddedildiğinde gün ışı- maya başlamıştı. Müzakerelere gene saat 14 de devam edilecekti. D. P. Radyoların anlatmadıkları Bütün işler, bir devenin başının al- tından çıktı. Maksat var mıydı, kasıt var mıydı bilinmez ama -Allah- tan heyete İçişleri Bakanı sevimli Gedik dahil değildi, yoksa mutlaka dehşetli bir beyanat yayınlar ve me- seleyi "çaktığını", ortada Muhalefe- tin ihtilââ teşebbüsü bulunduğunu ilan ederdi- Adnan Menderes geçen haftanın sonlarında bir gün Maraşa girerken kurban edilen deve topaldı. Bir inanışa göre topal deve kurban etmek uğursuzluktur. D.P. Genel Başkanı bu seyahatinin bir baştan ötekine her faslında mütemadi uğur- suzluklarla karşılaştı, devamlı suret- te sinirlendi, kızdı, bağırdı, haşladı. O kadar ki, Hatayda bindirilmiş kı- talar sayesinde toparlanmış hakika- ten muazzam kitleler bile Başbaka- na Maraşta karşılaştığı manzaranın hüsranını unutturamadı. Hikâye, haftanın sonundaki cuma günü hudut kasabalarımızın birinde başladı. O gün Kaymakamlık bina- sının önüne toplanan kalabalık, dik yakalı gömleğine geniş bordo çizgili gri bir kravat bağlamış, saçları mun- tazam taranmış, koyu kahverengi el- biseli bir hatibi sukünetle dinliyor- du. Hatibin, kasabaları için vaad et- tiği bazı şeyleri aynı sükunetle alkış- layan kalabalık, arada bir konuşanın sözünü keserek isteklerini söylüyor- u. Hatib Türkiye Başbakanı Adnan Menderesti. Nitekim — konuşmasının bir yerinde, kendisi de bunu dinliyen- lere bildirdi. Hem de bir haylı sinir- lenerek.... alkışları dinlemek için birkaç sani- ye duruyordu ki, kalabalığın arasın- dan orta yaşlı, Güney illerinin güne- şiyle esmerleşmiş, — sakalları hafifçe uzamış bir vatandaş bağırdı: "— Islahiyenin — çobanıyım. Başbakan, ben de oradan konuşmak istiyorum. Beni dinlemezsen, sana in- kisar ederim. Alkış yerine "inkisar" kelimesini işiten Menderes bir an duraladı. Ma- raştan bu yana gerilen sinirleri se- sinin tonuna tesir etti ve tiz bir eday- la Islahiyelilere - kendisinin Türkiye Başbakanı olduğunu söyliyerek şöy- le dedi: AKİS, 17 ŞUBAT 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: