17 Şubat 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

17 Şubat 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Opera Öteki "La Boheme" 1896 yılının 1 Şubat günü İtalyanın Torino şehrinde Giacomo Puccini adlı genç bir Italyan bestecisinin ye- ni operası "La Boheme", Arturo Toscanini adlı genç bir orkestra şe- finin idaresinde ilk defa temsil edili- yordu. Genç besteci o güne kadar, bilhassa Manon Lescaut operasıyla takdir toplamış, — istidadına önemle bakılmasını sağlamıştı. Fakat "La Boheme" in Torinodaki ilk temsili olsun, sonra Romadaki temsili olsun, bir besteciyi ümitlendirecek, sevindi- recek gibisinden değildi. "La Bohe- düpedüz bir fiyaskoya uğramış- Fakat bu başarısızlık bir başka besteciyi — için için — sevindiriyordu. Hınç almanın keyfini tada duran öbür bestecinin adı, Ruggiero Leoncavallo idi. Leoncavallo da bir "La Boheme" bestelemişti. Hem de Puccini'den da- ha önce.. Eserinin librettosunu hazır- lamış, musikisini yazmaya koyulmuş- tu ki, ilk delikanlılık yıllarından be- ri yakın dostu olan Puccini'nin de aynı konu üzerinde, Henry Murger'nin "Vie de Boheme" romanından alınan bir konu üzerinde opera yazma fik- rinde olduğunu öğrendi. Puccini'nin yaptığı düpedüz dostluğa aykırı bir hareketti. iki besteci- nin arasının iyice açılmasına sebep oldu. Hele Puccini'nin işlerinin yolun- da gidip, "La Boheme"i Torino'da oynatmağa muvaffak olduğunu gör- mek, Leoncavallo'yu öfkeden kudurt- tu. Ama işte, fikir hırsızı dost, lâyık olduğu cezayı görmüş, eseri halkın olsun, tenkidcilerin olsun hışmına uğ- ramıştı. Şimdi artık Leoncavallo için kendi eserini sahneye — çıkartmanın tamsırasıydı. Yıllar — geçedursun, iki eserin aki- beti, ilk günlerin vaadettiğinin tama- men aksine tecelli etti. Uğradığı ilk başarısızlıklardan kısa bir zaman onra Puccini'nin temsil edildiği her yerde karşılanmıya başladı. O kadar k ser, Puccini'nin şöhretinin temel ta- şı haline geldi. Leoncavallo'nun "La Boheme" i ise ancak, bu bestecinin "Pagliacci"den başka neler yazmış olduğunu merak edip eserlerinin ka- taloğunu gözden geçirenlerin karşı- laştıkları, fakat bir türlü seyretme ve dinleme fırsatını — bulamadıkları bir eser olarak kaldı. İlk birkaç tem- silinden sonra Leoncavallo'nun "La Boheme" i, "Pagliacci"den başka bü- tün eserleri gibi, repertuardan çekil- miş, arşiv raflarında tozlanmaya mah kum edilmişti. AKİS, 17 ŞUBAT 1960 Operet kırması Gçenlerde New York'ta "Opera Guide Theatre Company" (Opera Klavuz Tiyatro Kumpanyası) adlı bir teşekkül, Leoncavallo'nun "La Boheme" ini yeniden sahneye çıkar- dı. Adı geçen kumpanya, unutulmuş operalara meraklı Pasguale Rubino adlı bir musıkışınas tarafından ku- rulmuş, bundan önce Catalani'nin "La Wally" ve "Loreley" adlı ope- raları gibi repertuardışı eserleri New York'lulara tanıtmış, şimdi de Mas- cagnı nin “"İris" ini, Giordano'nun "Fedora" sını hazırlıyan, yarı ama- tör bir teşekküldü. Columbia Üniver- sitesinin MacMillin Tiyatrosunda ve- rilen temsil, icra kalitesi bakımın- dan, hele bu kumpanyanın yarı ama- tör durumu göz önünde tutulunca, tatmin edici sayılabilirdi. - Zaten o akşam MacMillan Tiyatrosuna gelen opera -ve antika- meraklıları için, Metropolitan ya da La Scala'nınki- ler kalitesinde bir opera temsili sey- retmek ve dinlemekten çok, görecek- leri temsilin, eseri gerçek çehresiyle tanıtacak selahıyette olması mühim- di. Leoncavallo'nun "La Boheme" - iyle ünlü adaşı arasında, perde bölü- mü, rol kategorileri ve konunun iş- lenişi bakımından farklar vardır. Le- oncavallo operasına, dört ahbap sa- natçının tavanarasındaki odasında değil, Puccini'nin operasında ikinci sahneyi teşkil eden, Monmartre'da Cafe Momus'da başlamıştır; Puccini'- nin Mimi - Rodolfo aşkını eserinin ana konusu yapmasına karşılık, Musetta - Marcello münasebetini ön plana al- mıştır akat iki "La Boheme" arasın- daki bu gibi farklar teferruat sayıla- bilir. Esas fark, bir eserin günümüze kadar ulaşıp, ötekinin unutulmasına sebep olan farktır. Leoncavallo'nun "La heme" i, bizzat bestecinin yazdığı alelade lıbrettodan başka, en basit salon musikisinin seviyesini as- mayan, bayağılığına rağmen bayağı- lığın tesirini bile yapamıyan musiki- siyle unutulmaya, kütüphane rafla- rında tozlanmıya hak kazanmış bir eserdir. Bu "La Boheme'"ile kıyasla nınca Puccini'ninki bir şaheser ola- rak yükselmektedir. "Pagliacci" dı- şında tek bir eserini dinlemek her- halde, Leoncavallo'nun niçin bugün yalnız "Pagliacci" ile tanındığını gös- termiye yeter. Zaten "Pagliacci" de, yanlışlıkla repertuara girmiş ve na- sılsa orada kalmış intibaını — veren bir opera değil miydi? Televizyonda "Cavalleria" ()aera repertuarının yapışık kardeş- leri, "Pagliacci" ile "Cavalleria Puccini Unutulmayan adam Rusticana"nın — birbirlerinden ayrıl- dıklarına pek seyrek rastlanır. (Ge- çen hafta yapışık kardeşlerden biri- nin babası Leoncavallo'nun ölü doğ- muş çocuklarından birini diriltmek için Colombia Üniversitesinde umut suz gayretler sarfedilirken, öte yan- da diğer kardeş "Cavalleria Rusti- cana" tek başına ü miye — çalışıyordu. Operası, mevsimin üçüncü için "Cavalleria"yı seçmişti. Bu seç- meye "Cavalleria"nın opera seyirci- sinin gözdesi olması, operayla ilgisi olmıyan vasat halkın ilgisini çeke- cek bir konuya (aşk, ihanet, kıskanç- lık) sahip olması, bir de kısalığı -bu tek perdelik operanın temsil süresi bir saat kadardır- tesir etmişti. Cavalleria"nın televizyondaki temsili, başka hiçbir işe yaramadıy- sa bile, hiç olmazsa televizyonun ope- ra için, opera sahnesinden bile daha uygun bir vasat olduğunu bir kere daha isbata yaradı. Tabii ki böyle ya- bancı bir fikri inandırıcı olarak is- bat edebilmek için, selâhiyetli şahıs- lara ihtiyaç vardı. NBC'nin televiz- yon operası kadrosu neyse ki bunlar- dan mahrum değildi. Onların sayesin- de, bundan önce NBC'nin operayı te- levizyon ekranına çıkarma yolunda- ki bütün çalışmalarında olduğu gi- bi, opera, kendi sahnesinde nadiren erişebildiği değerlere ulaştı. NEBC'- nin opera yayınlarında her Zzaman olduğu gibi "Cavalleria"da da şahıs- lar kukla olarak kalmıyor, birer in- san olarak yaşıyor, söyledikleri an- laşılıyor, neticede opera bir ses gös- terisinin üstünde, dört başı mamur bir"musikilitiyatro"olarakgerçek- leşiyordu. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: