16 Mart 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

16 Mart 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Batı "İhtiyar" Tilki Batı Almanya Başbakanı Dr. Kon- rad Adenauer geçen haftanın so- nunda hiç beklenmedik bir anda Amerikaya ayak bastı. Üç Batılı Bü- yüklerin —İke, MacMillan ve de Gaulle— Başyoldaş "K" ile buluşma- larına iki aydan az zaman kaldığı şu sırada, Batının "İhtiyar Tilki" sinin Washington'da ne işi vardı? Batı- dan veya Doğudan esen hangi rüz- gar bu modern Charlemagne'ı Bi- rinci Dünya Harbinin sonundanberi aralıksız desteğini kazandığı Ameri- kaya tekrar atmıştı? İşin asli şuydu ki Şansölye Ce- napları, Amerikanın gidişinden mem- nun değildi. Geçen yazki Cenevre fa- sıllarından sonra Ike, Haçlı Dulles'ın ölümüyle üzerinden bir ağırlık kalk- mış gibi, Sovyetlerle devamlı temas ve müzakereye taraftar olan Mac- Millan'ın tesiri altında kalmıştı. Ney- di Amerikanın tutumundaki değişik- likler? Bir kere geçen Aralıktaki Rambouillet Konferansında, Ike, Adenaver'e bile, Sovyet Rusyayla yapılacak müzakerelerin bir defada tamamlanamayacağını ve temasların devamlı olması prensibini kabul et- tirmiş; kabul ettirmekle de kalma- mış, resmi tebliğe de bunu soktur- muştu. Halbuki, İhtiyar Tilki, Zirve Konferansı fikrini — güçlükle kabul ettikten sonra, ilk Zirvede iki taraf arasında nasıl olsa büyük farklar kalacağını biliyor ve bu büyük fark- ları Sovyetlerle müzakere edilemiye- ceğinin bir delili olarak ilân edip mü- teakip Zirveleri baltalamağı aklın- a kurup duruyordu. Bu düşünceler Rambouillet'de hayâl — oluvermişti. Üstelik, Amerika, silâhsızlanma Berlin meselelerinde de eski siyaseti- ni çok hafifletmişti. — Silâhsızlanma işinde Amerika safha safha ilerleme prensibini kabul ediyordu. Silâhsız- lanma gibi, silâhsızlanmanın kont- rolü de dünya tarihinde ilk defa vu- ku bulacak bir hâdise olduğuna göre, Amerika tam bir silâhsızlanmanın kontrolune aldanmaktansa, o ti. Geçen haftanın ortasında NATO Konseyinin Fransız ih- tirazi — kayıtlarına — rağme ka- bul ettiği Batı plânında, atom dene- melerinin durdurulması, atom silâh- larının ortadan kaldırılmasından ön- ce gelecek bir safha olarak mütalâa edilmiştir; bu sâdece bir — misaldir. Berlin işinde ise Amerika, — Sovyet Rusyayla geçici bir uzlaşma prensi- bine pek ala yanaşmış durumdadır. Bu vaziyette, İhtiyar Tilkinin Sov- 26 yet Rusyayla Batı arasındaki müza- kereleri baltalaması nasıl mümkün olacaktır? İhtiyar Tilki, Şeytanla konuşulamayacagı kanaatındedır İh- tiyar Tilkiye göre, komünizm insan tabiatine aykırıdır; ergeç kendi ken- disine yıkılmağa mahkümdur. Batı- nın onunla müzakereye girişmesi ve bu müzakereler neticesinde -zararsız ve karşılıklı da olsa- ona şu veya bu tâvizi vermesi, komünizmi lüzumsuz yere kuvvetlendirecek ve mukadder sonunu geciktirecektir. İhtiyar Til- kinin, — Papa iovanni — XXIIT'ün huzurunda -protokole tamamen ay- kırı olarak nutuk atmağa kalkışıp- (tıpkı Hitler gibi) "Allah Alman Milletini, Hristiyanlığı ve Batı Mede- niyetini korumak için yarattı" dedi- ğini hâlâ hayretle hatırlayanlar, o- nun dünya meselelerini ilmin rasyo- nel ışığı altında değil, fakat, ilahi- yatın buğulu gözlüklerinin ardındaki dapdar bir kafayla — göreceğinden şüphe etmemektedirler. Üstelik, İh- tiyar Tilkinin başka gayeleri de var- dır. İhtiyar Tilki, aslında Almanya- nın birleşmesini de istememektedir. Çünkü, Almanya şu gün birleşiverse hâlen çoğunlukta olan Katolikler, Protestanlar karşısında azınlık hali- ne geleceklerdir. Halbuki, "İhtiyar" ın büyük ideali Batı Almanyada bir Katolik Devlet kurmak ve sonra, Katolik çoğunluğunun hâkim olduğu Batı Avrupayı federal bir statü için- de birleştirip Charlemagne İmpara- torluğunu tekrar yaratmaktır. Tabii, bu gaye, Papalığın takdisini de ha- izdir. Birinci Dünya — Harbinin so- nundaki Kolonya Belediye Reisi Dr. Konrad Adenauwer'in, işgalden isti- fade etmeğe — kadar varıp ayrı bir Frankonya - Renanya Devleti kur- mağa kalkıştığını unutmamış olan- lar, inatçı "İhtiyar" ın bu idealinden vazgeçmeyeceğini de anlamışlardır. Halbuki, Alman Milleti birleşme ümi- di ıçınde yaşadıkça bu ideali gerçek- leştirmeğe imkân yoktur. — Ruslarla temaslar devam ettikçe Alman Mil- HERKES OKUYOR letindeki birleşme ümidi de yaşaya— caktır. "İhtiyar" ise, evvelâ, bu üm din ölmesini ve bu sayede Katohk Avrupanın bir devlet haline gelme- sini; , sonra, komünizm nasıl olsa ölünce, protestan Almanların da bir azınlık olarak bu Katolik Batı Av- rupa Federasyonuna iltihakını ar- zulamaktadır baltalamakta "İhtiyar" ın takip ettiği gayelerden biri de işte budur. İhtiyar Tilki son bir gayret ola- rak, Batı Almanyaya İspanyada üs verilmesi meselesini ortaya atmış ve bunun, Zirve müzakerecileri arasın- daki asgari itimadı dahi ortadan kal- dırarak müzakereleri çıkmaza sap- layacağını ummuştur. Fakat, Ame- rika, İngilterenin uyarmasıyle bu o- yuna da gelmemiştir. Şimdi İhtiyar Tilkinin elinde hangi kozlar vardır? Şansölye, Ame- rikada bazı nüfuslu çevrelerin "sulh içinde beraber yaşama" — formülün- den, Sovyetlerin, iki blok arasındaki iktisadi, sosyal ve ideolojik rekabet- ten dahi vazgeçmesi mânâsını çıkar- dıklarını bilmektedir. Bu çevreler, Sovyetlerin dünya olaylarını mark- sizm -leninizm çerçevesi içinde tah- lil etmekten vazgeçmelerini de iste- mektedirler. Aynı Rusyanın Doğu Av istedikleri rejimi ve ittifakı seçmek- te serbest bırakmasını ve yabancı memleketlerdeki komünist partilere talimat vermekten vazgeçmesini de talep etmektedirler. Bunlar, ayrıca. Kremlinin Sovyet — bloku dahilinde Batı fikirlerinin yayılmasını da ka- yıtsız şartsız kabul etmesini talep et- mek niyetindedirler. Halbuki, bütün bu talepleri, Zirve Konferansının mevzuu haline getirmek, halen mev- cut diplomatik — anlaşmazlıkları ve patlama ihtimallerini bir tarafa bı- rakıp çok uzun vadeli dâvalarla uğ- raşmak demektir. Bu takdirde ise, Zirve'de en ufak bir başarı sağlana- mayacaktır. Halbuki, temasların mu- hafazası ve kültürel münasebetlerin yavaş yavaş artması bile, şimdiden, Sovyet halkının daha fazla refah ve daha fazla hürriyet isteyen temayül- lerinin gelişmesine yardım etmekte- dir. Bugünkü, belli diplomatik dâva- larda ilerleme ve genel yumuşama politikası aslında bu gayelere doğru ilerlemek mânasına gelmektedir. Fa- kat, Adenawer'i ilgilendiren bu değil- dir. O şimdi, Amerikan Milletinin di- ni ve ahlâki temayüllerini istismar ederek Zirveyi baltalamağa uğraş- maktadır. Bunda ise, ne Batının, ne Amerikanın, ne Turk nin, hattâ bızzat Alman Mılletının ne menfaati olduğunu anlamak asla ka- bil değildir. AKİS, 16 MART 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: