23 Mart 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

23 Mart 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden V A Z r seçim kampanyasının fiilen içinde bulundugumuzu Egormemeye imkan kalmamıştır. Gerçi bu, bir garip seçim kampanyasıdır. Ama, bilhassa son senelerde D.P. nin büyükleri hepimizi bütün garabetlere alıştırdıkları için hadisenin yadırganacak tarafı yoktur. Alınacak tek ders, olsa olsa, D.P. bu ekiple iktidarda kaldıkça normale dönülemeyeceği ve ancak böyle bir değişikliğin idare tarzına son vereceğidir. O zaman, tıpkı 1923 - 1950, hattâ 1954 arasında olduğu gibi çarklar tabii çalışma- larına kavuşacaklar, hükümet ve devlet mefhumları, parti anlayışı bugünkü halden kurtulacaktır. Zira, garabete alışmamış kimselerin içinde bulun- duğumuz seçim kampanyası karşısında şaşkınlıktan dil- lerini yutmamaları kabil değildir. Seçim, resmen ilân edilmiş değildir. Ama iktidardaki parti, emanetine tev- di edilmiş bütün devlet vasıtalarını bu istikamette se- ferber etmiştir ve hakikaten eşine ender rastlanan bir fütursuzlukla bunları kullanmaktadır. Artık, hükümet ve devlet mefhumlarına en basit saygının gerektırdıgı bütün çekıngenhkler geride kalmıştır. D.P. nin "Se- çim Fonu"na iştirakleri sağlanmak istenen zengin iş adamlarının karşısına çıkılıp "dile benden ne dilersin" denilebilmekte, hattâ ayak üstü mühim kararlar emir halinde verilebilmektedir. Radyo, bir D.P. ocağının açı— lışını havadis bültenine almakta ve orada bir D.P. letvekili tarafından yapılan konuşmayı nakledebılmek— tedir. Her şey, her şey D.P. nin bu seçimleri vurması uğrunda mubahtır. Maddi her şey, manevi her şey... Bu- na mukabil Muhalefetin kaderi susturulmak, cop yemek, müşkilatla karşılaşmak, tecavüze uğramak, nihayet hapsedilmektir. Allahtan ki Türkiyedeki kuvvetler mu- vazenesi bu niyetlerin hepsinin tatbikine imkân verme- mekte, D.P. nin gücü arzularının tamamının tahakku- kuna yetmemektedir. Ama imkânsızlıklar, hadisenin mahiyetini değiştirebilecek faktörler olmaktan uzaktır. Böyle hallerde, mühim olan niyetlerdir ve bugünkü D.P. ekibinin belli ettiği niyetler bu ekibin en süratli şekilde değiştirilmesini zaruri kılmaktadır. İktidarın ilk seçim- lerde el değiştirmesine olan acele lüzum, bu hakikatin netıces idir. dı, açıkca görülüyor ki, kuvvetler muvazenesi neticesi bir takım niyetlerini tahakkuk için maddi güce sahip olmayan D.P. bunları, sağlayacağı bir manevi ha- va sayesinde gerçekleştirebileceği ümidindedir. Tanınmış isimler üzerinde şahıs şahıs uğraşılması, cemiyetimizin dayanak noktaları diye bilinen kıymetleri kendileriyle beraber gösterme gayreti, kalabalık ziyafetler tertibi, nimet vaadi mukabili alkış toplama kampanyası hep bu manevi havanın peşinde nasıl ihtirasla koşulduğunun de- lileridir. Maksat, "hiç kimsenin dayanamadığı" fikrini kafalara, bunun neticesi olarak da yılgınlığı yüreklere serpmekten başka şey değildir. Kudretli bir milyonerin boyuneğdiğini gören yüzbinlerle insan "O dayanamazsa, ben nasıl dayanırım" diye teslim olacak, sıra sıra iş adamının iş çevirmek için o yandan göründüğünü oku- yan başka kitleler bunun ayıp tarafı bulunmadığına ina- narak aynı yolu tutacak, en haysiyetli ilim adamlarının bugünkü rejimin mesulleriyle tatlı tatlı şakalaştığını duyan aydın sınıf bir lanet çekerek mücadelesinden vaz geçecek, süfliliği kabul eden bir çift mirasyedi —gazete patronunun kavuşturulduğu nimet dik başlı, meslek ve- karına sahip gazete patronlarına "ben mi kaldım" de- AKİS, 23 MART 1960 e dirtecektir. Plân budur ve plânın bu olduğunu görmemek için kör olmak dahi kâfi degıldır Zaten o kudretli mil- yonerin, Aaçıkgöz geçinen iş adamının, haysiyetli ilim adamının, hatta süfli mirasyedilerin kapalı kapılar ar- kasında size anlattıkları bu hakikati pek âlâ bildiklerini göstermektedir. Ama kudretli milyoner "bunlar her şe- yi yaparlar" kalkanını kendisine siper etmekte, iş ada- mı "kardeşim, benim politikayla alâkam yok; şu se- çim furyasında ne yaptırtabilirsem — yanıma kâr kala- caktır; eh, adam da yapıyor, ne diye istifade etmeyeyim; seçim günü reyimi istediğim gibi kullanırım" felsefesini pek, makbul addetmekte, haysiyetli ilim adamı emriva- kiden, taşıdığı sıfatın zaruretlerinden bahsetmekte, ha- vadis dahi koymaktan çekinen gazete patronları "bun- lar gidici değil, ne diye başımı belâya sokayım" parola- sına cankurtaran gibi sarılmaktadırlar. Bir insan bu idarenin kalmasını arzular, böyle oyun- lara gırmesıne hiç kimse ses çıkarmaz. Nihayeti, mem- in menfaatini olmasa bile kendi menfaatini muay- yen kimselerin iş başında bulunmasında görenler, onla- ra yardımcı kesilirse bunda şaşılacak fazla yön aran- maz. Ama iktidarın değişmesi lüzumuna samimiyetle inandıktan sonra, tuttuğu tarafın zaten maruz bulundu- ğu hayati güçlükleri bir de bu neviden hareketlerle art- tırmakta rol kabul etmenin faziletli hiç bir tarafı yok- tur. İnsanlar, kendilerini inandırmakta son derece ma- hirdirler. Her hareketin bir mucip sebebi, bir mazereti mutlaka bulunur. Bunun için hakikatlerin bir kısmının hasıraltı edilmesi ve madalyonun o tarafına hiç bakılma- ması başlıca usuller arasındadır T şey ve bilhassa Istanbulda sarfedılen gosterış— li gayretler açık olarak belli ediyor ki, ücünü kaybetmiş bulunan D.P. bir havanın peşındedır Bir ha- va ki, herkesi "Aa, bunların karşısında dayanılmıyor!" kanaatine Kesektir. O gidiyor, bu gidiyor, şu gidiyor.. Gerçi gidenlerin gittikleri herkesten | DEP. büyüklerinin malumudur. Bunların şahıs olarak D.P. ye zerrece fayda vermeyecekleri, hattâ zararları dokunaca- ğı bilinmektedir. Ziyanı yok. Mesele seçimlerin vurul- masıdır ve onların yardımıyla yaratılan hava D.P. ye maddi gücünün yetmediği bir takım hünerleri yapmak imkânını sağlayacaktır. Bir kere seçim kazanıldıktan sonra, Allah kerim olacaktır, Artık iktisat politikası ye- niden tabii seyrini mi alır, armatörlerle hükümetin mü- nasebetleri eski haline mi döner, verilenler geri alınır mı, yoksa bahşiş diye mi bırakılır? Bunlar, ikinci dere- cede mühim meselelerdir ve bugünden düşünülmesi şart değildir. Devletin devamlılığı prensibine bu derece aykı- rı prensipler, bugünkü İktidar partisinin dinamizmini, enerjisini ve pratikliğini teşkil etmektedir. Hakikaten, Cumhuriyet tarihinde bu derece dinamik, enerjik ve pra- tik bir idare gelmemiştir! Bu idarenin neye malolduğu bir bilanço halinde yarın gözler önüne, serildiğinde ku— çük hususi menfaatleri, gönül rızasıyla veya değil, plâna alıp D.P. ile, daha doğrusu onun zihniyetiyle mü— cadele edenlerin 1şler1n1 güçleştirenler başlarının eğildi- ğini hissedeceklerdir. Kendilerinden gölge etmemelerinden başka ihsan istenmeyenlerin, hareketlerini biraz daha iyi ölçmeleri iyi günleri sadece yakınlaştıracak, sadece kolaylaştıra- ca ; Bunun böyle bilinmesi şarttır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: