24 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

24 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER lığı müftülüklere bu hususta emir yermeliydi. Bütün bunlardan başka okullarda da Risale-i Şu külliyatı okutulmalıydı; Ancak ve ancak böy- lece nurlu İstikbale kavuşulabilirdi. Aşağı ve Küçük Medreselerde bunlar ele geçirilirken, bir başka yerde Nurcuların faaliyeti devam et- mekteydi. Bu, kadınlar koluydu. Bah- çelievlerde 61. sokaktaki 21 numara- lı ev üçüncü ve en faal karargahtı. Karargâhı Ulviye Sümer adında bir kadın idare etmekteydi. Bütün ayin- leri organize eden bu kadın azılı bir Nurc m İşin güzel tarafı, bayan Nur n yanından hiç eksik etme- diği Şirin kızlardı. Bu güzel ve genç kılların ne işe yaradığı bir türlü an- laşılamıyordu. 15 Ağustos günü Ankara Emniye- ti bütün hazırlıklarını tamamlıyarak Nurcubaşıları toplamağa karar ver- di. İlk baskın Aşağı Medreseye yapıl- dı. Burada ele geçenler yabancı de- ğillerdi. Saidi oONursinin baş müridi Ziver Gündüzalp, Mustafa Sungur ve medresenin kâtipliğini yapan Ekrem Göker orada yakalandı. Aşağı Med- resenin arşivleri Emniyet mensupla- rı için pek faydalı oldu. Bu arşivler- de Nurcuların ileri gelenleri birer bi- rer dosyalanmıştı. Bunlardan Gedik- li Başçavuş Fahri Türkmen, Pilot Başçavuş Ali Demirel, İsmail Kuru- cu, Abdullah Yegin, Ali Gürbüz, Sab- -i Özdemir, Mehmet Çağlar, Tevfik Özdemir, Kâmil Çavdar, Halim Tunç- bilek, Hüseyin Biçer, Osman Çağlar adlarındaki şahıslar derhal toplandı. Ayrı ayrı ifadeleri oalındı. İfadelere bakılırsa hepsi masumdu. Hepsi, sa- dece dini bütün müslümandı. Adam- ların tek günahı Atatürk ismi anı- lınca soğuk soğuk terlemelerinden ibaretti. Bir de İnkılâp kelimesinden hoşlanmıyorlardı. Emniyet mensupla- rı Aşağı Medreseyi bastıkları anda, bir kısım Birinci Şube memurları da Bahçelievlerde araştırma yapıyorlar- dı. Bahçelievlerdeki araştırma da ve- rimli oldu. Nurcu kadınlar yakayı ele verdiler. Bir üçüncü baskın da Nur- cuların yayın işlerini tanzim eden matbaaya yapıldı. Matbaa Denizciler caddesindeydi. Salih Özcan adında azılı bir Nurcuya aitti. Hilal Basıme- vi adı altında çalışan bu basımevinde Nurculuğa ait yığınla omevkute ele i. Matbaanın sahibi Adapazarın- ylığım (o yapmaktaydı. Durum ilgililere bildirildi. Temizleme tesirini çabuk göster- di. Haftanın sonunda başkentte yakı- cı sıcağa rağmen, saçları sıfır numa- rayla traş edilmiş kaim enseliler kesili bereleri (o başlarından atmışlar ve Ağustos güneşinden bol bol istifadeye koyulmuşlardı- Soruşturma Gayya kuyusu Geçen haftanın başında, yeni Büyük Millet Meclisi binasının D bloku- nun üst katındaki koridorun sol tara- fına isabet eden, üzerinde "Başkan- lık" yazılı kapının ardında ellerini alınlarına koymuş bazı adamlar acı acı düşünüyorlardı. Nasıl yapacaklar- dı? Nasıl olacaktı? Nasıp edip te bir an evvel bu işi bitireceklerdi? Uzunca bir masanın etrafına otur- muş adamların hemen hepsi ceket- sizdi. Kravatlar çözülmüş, gömlekle- rin yakaları aralanmıştı. Alınlardan icim gibi ter boyunlara sızıyordu. Mendilleriyle osık sık o alınlarını ve boyunlarım silen bu adamların gerçi şikâyetleri yoktu. o Yüzlerinde, yap- tıkları işin önemini kavramış insan- ların rahatlığı okunuyordu. Başladık- ları işi yüz akıyla bitirmeğe çabalı- yorlardı. Ama üzüldükleri nokta bü- tün gayretlerine rağmen işin daha ortasına bile gelemedikleriydi. Orta- sına bile gelinemiyen iş sakıt iktida- n şimdi Yassıadada bulunan men- supları hakkında dosya düzenleme işiydi. Gerçi pek çok kişi hakkında pek çok dosya hazırlanmış ve bir kenara konmuştu. Ama neticeye varmak için belli ki biraz daha zaman lâzım gele- cekti. İş zincirleme bir işti. Sabıkla- rın birbiriyle olan yakın alâkası bu- nu gösteriyordu. Vurgunculuktaki işbirliğine bakılırsa oYassıada sâkin- lerinin Adada gül gibi geçindiklerine hükmetmek gerekirdi. Zira sakıt ik- tidar mensupları sanki aynı terzide giyinen büyük bir aileydi. Kirli çama- Daktilo makinesi Bu güneşe kar mı dayanır ? sırların üzerinde hep, eş markalara rastlanıyordu aftanın başında uzun masa sâ- kinlerinin tartıştıkları konu sakıt ik- tidar mensuplarının Anayasayı ihlâl suçlarıydı. Bu konuda tahkikat ev- rakı hazırdı. Delillerin hepsi toplan- mış, tasnif edilmiş, dosya itinayla ra- fa konmuştu. Eksik olan, sakıtların ifadeleriydi. İşte bu ifadeleri alacak eyetin Yassıadaya gitmesi ve işi bir an evvel ikmal etmesi gerekiyordu. Adaya gidecek heyet kaç kişi olacak- t1? Gideceklerin yerine kimler kona- caktı? Elde, doğrusu istenilirse ele- man azdı. Sakıt iktidar mensupları- nın kirlilerini tasnif etmek için değil kırkbeş, yüzkırkbeş kişi az gelirdi. Uzun masa sakinleri işi fazla uzat- madılar. Milli Birlik Komitesinin Ku- rula takviye olarak tayla ettiği 12 kişiyi muhtelif o komisyonlara böldü- ler. Üçünü Merkez Soruşturma Ku- rulunda vazifelendirdiler. Üç kişilik bir heyetin ise ifadelerin alınması için Adaya gönderilmesini kararlaştırdı- lar. İş bundan sonra Adaya gidecek heyetin oOOmuzlarına (o yükleniyordu. Anayasayı ihlal eden sanık dört yüz kadar sakıt iktidar mensubunun ifa- desi alınacaktı. Heyet geçen haftanın başında yola çıktı ve hafta ortasında Yassıadada (o vazifesine (o başlıyabildi. Tahkik Heyeti üyeleri Adada kala- caklardı. Günde cm ila onaltı saat a- rasında bir mesai sarfetmeleri gere- kiyordu. Akü taktirde ifadelerin alın- ması aylarca sürebilirdi. Zira sakıt iktidar mensuplarının konuşmaya o- lan merakı -konuşmağa mecalleri kaldıysa- malumdu. Kurul üyeleri meselâ sabık Meclis Başkam Koral- tandan Milli Mücadeledeki kahra- manlık masallarım' dinleyeceklerini ve bunun pek uzun süreceğini daha şimdiden bilmekteydiler. Nitekim öy- le oldu ve Koraltan heyet üyelerinin tarihi bilgilerini bir hayli arttırdı! Tempo bu olunca sabıklar hakkın- da 25 Eylülde Yüksek Adalet Divanı- na verilmeli gereken dosyaların ta- mamlanması güçleşiyor, hattâ ve hattâ imkânsızlaşıyordu. Duruşma- lar Ekimden evvel başlayamayacak- ti Çatlayan daktilolar.. Soruşturma Kurulunun çalışmala- rından ziyadesiyle memnun olan bir zümre vardı ki keyiflerine diye- cek yoktu. Bunlar başkentin daktilo tamircileriydi. Gün geçmiyordu ki bir iki daktilo bozulmasın, gün geçmi- yordu ki bir iki daktilonun değiştiril- mesi lâzım gelmesin. İş bu raddeye varınca çalışmaların aksamaması ve zamandan kazanılması için Yüksek Soruşturma Kurulu kadrosuna bir AKİS, 24 AĞUSTOS 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: