24 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

24 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

de daktilo tamircisi eklendi. Kurul böylece me nefes aldı, işler norma- le avdet etti. Ancak aksilik bu kadar değildi. Kurula kâğıt ve daktilo şeri- di yetiştirmek de bir meseleydi. So- rutturma Kurulunun bir günde sar- fettiği kâğıt miktarı, bir umum mü- dürlüğün bir haftada sarfettiği kâğı- dın üstündeydi. Devlet Malzeme Ofi- si işi başında pek umursamamış, €- hemmiyet vermemişti. Ama vaziyet anlaşılınca paçalar sıvandı ve tahki- atın sonuna kadar yetecek kâğıt bir yere depolandı. 500 bin liralık ödeneğin şimdiye kadar 200 bin geçen haftanın başından itibaren se- kiz sivil, bir binbaşı ve üç de yüz şı hâkimle takviye edilerek lm larına hız verdi. Kurulun pek yakın- da yeniden takviyesi istenecekti. So- ruşturma Kuruluna, mensubu elliyi aşkın bir bilirkişi ordusu da yardım etmekteydi. Bilirkişi heyetleri türlü meselelerde Kurul üyelerine ihtisas- ları dahilinde fikir veriyor ve tahki- katın aksamamasını, sıhhatli, sağ- lam olmasını sağlıyordu. Sakıt ikti- dar mensuplarının memleketi saran suiistimallerinin içinden çıkmak, üs- telik herhangi bir a meydan vermeden, kurunun yanında yaşın da yanmasına sebep olmadan işi ta- mamlamak kolay olmuyordu. Kurul üyeleri bu bakımdan oldukça ağır bir yükün altındaydılar. (Geçen hafta tamamlanan dosya- ların başında Üniversite Hâdiseleri geliyordu. Bununla ilgili ifadeler ta- mamen alınmıştı. Dinlenen şahit ade- di 150 kadardı. Şahitlerin ifadeleri için kullanılan daktilo kâğıdı adedi iki hinin üzerinde bulunuyordu. Çe- şitli meselelerle ilgili olarak bugüne kadar dinlenen şahitlerin sayısı ise, tam olarak o bilinememekle beraber, Soruşturma Kurulu bu şekilde canı- nı dişine takmış çalışır ve duruş- ma günü yaklaşırken bu tarihi hâdi- seyi kaçırmamak isteyenler mahke- meye giriş kartı peşindeydiler. Şimdi- den herkes bir "nüfuzlu adam" peyle- meye çalışıyor ve âdeta sıra kapıyor- du. Ama duruşmayı kimlerin takip e- debileceği henüz belli değildi. Bir de- a duruşma salonunun o 1800 kişilik olduğu lafları yanlıştı. Salona ancak 450 kişinin sığabileceği anlaşılıyordu. Evvelâ Basının bütün ihtiyaçları, hiç bir şikâyete mahal bırakmayacak tarzda okarşılanacaktı. e Dünyadan muhabirlerin akın edeceği biliniyor, hesaplar ona göre yapılıyordu. Nite- kim bu hafta Yassıadaya bir takım yeni misafirler gitti. Ancak bunlar, Adanın mütad sakinlerine benzemi- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960 Hasan Polatkan Mührün Süleymana oyunu yordu. Ellerinde çantalar, bir takım âletler vardı. Adaya Basın Yayın U- üdürlüğü tarafından gönde- rilmişlerdi. Teknik elemanlardan ku- rulu heyet muhakemelerin yapılaca- ğı salonda tertibat alacak, yerli ya- bancı basın mensuplarının muhabere imkânlarım ( sağlıyacaktı. Giden e- kipte filmciler de bulunmaktaydı. Bunlar ışık vaziyetini ve makinelerin yerini tetkik ettiler. Sakıtların du- ruşmalarım filme alacak olan bu şa- hıslar haftanın sonunda hummalı bir faaliyete giriştiler. En kısa zamanda ütün hazırlıklarım tamamlıyacak ve geri döneceklerdi. e Filmcilerden baska televizyon operatörleri de bü- yük âletlerine yer istiyorlardı. Duruşmaları her gazete ve siyasi aleniyetini sağlaya- cak tek vasıta olduğundan gazeteci- lerin rahat çalışabilmesi için ne gere- kiyorsa hiç biri İhmâl edilmiyordu. Fotoğrafların nakli, haberlerin saa- tinde verilmesi, basın mensuplarının kalacakları mahal düşünüldü, terti- bat alındı. Salonda gazetecilerden artakalan yer dinleyicilere caktı. Ancak bu yerin pek mahdut olacağı anlaşılıyordu. Zira yerli ya- bancı basın mensubu sayısının dört yüzden aşağı olmayacağı muhakkak- tı. Duruşmalar başlayınca bütün dün- yanın gözü bir defa daha Türkiyeye e maların sırası henüz kati sekilde esit edilmemişti. Ama per- YURTTA OLUP BİTENLER de bir yıldızın, Celâl Bayatın üzerine kalkacak ve evvelâ düşük Cumhur- başkanı yargılanarak ocezasını ala- caktı. Onu, muhtemelen Başbakan ve son hükümeti takip edecekti. Da- -a sonra meşhur Tahkikat Komisyo- nunun üyeleri hâkimlerin önüne çı- kacaktı. Müteakiben sıra diğer mil- letvekillerine gelecekti. İlk üç grup, yani Cumhurbaşkanı, Başbakan ile hükümeti ve Tahkikat Komisyonu üyeleri -kanun maddeleri göz önünde, tutulursa- idam talebiyle Adalet Divanına sevkedilecekti. kında idam talep edilecek bir başka- rat azaları T. Ceza Kanununda yapı- lan son değişiklik sayesinde idam de- talebiyle yargılana- . Siyasi sa- nıklardan başka sanıkla, ise âdi mah- kemelerde hesap vereceklerdi. Nite- kim böyle, bir ekip hakkında tahki- kat geçen hafta içinde başkentte ta- mamlandı. Gerillâ teşkilâtı Hakikaten geçen hafta içinde bir gün Soruşturma Kurulunun ka- rargâhı olan yeni Meclis binasının giriş kapısında oturan esmer üsteğ- menle iki paraşütçü assubay müra- caat için açtıkları defterin 47. sayfa- yeni bazı isimler kaydediyorlar- Gelenler başkentin Demokratları AN iyi tanınan bazı isimlerdi. Bunlarla başında Ankarada idarecilerinin V.C. adı altında kur- dukları Gerillâteşkilâtını idare eden gazinocu Gazi Afşar vardı. Afşar mi- safir bulunduğu Muhafiz kıtasından alınmış ve jandarma nezaretinde Ye- ni Meclise getirilmişti. Jandarmalar bir zamanların cakalı oDemokratım paraşütçüye teslim ettiler. Paraşüt- çü assubay iri kıyım, saçları kısa ke- Demokratı asansöre doğru yürüttü. Kısa bir zaman sonra D.P. li efendilerine yaptığı hizmetten dolayı milyonlar sahibi olan Afşar, kurulan Gerillâ teşkilâtı hakkında Soruşturma Kuruluna ifade Veriyor- du. Afşarın evine yapılan bir baskın neticesinde polis elbiseleri, şişler, coplar ve buna benzer malzeme bu- Bulvarda karanlık yüzlü bazı adamlarla gezdi- ğini görenler vardı. Gerillâ teşkilâtı kimin tarafından kurulmuştu? Bu- nun için tahsisat-ı mestureden alınan para ne kadardı? o Afşardan cevabı istenen suâller bunlardı. Eski cakalı Demokrat, efendilerine pek sâdık çık- madı. İstenilenleri kolaylıkla ve yeni hükümete hayır duası ederek söyle-

Bu sayıdan diğer sayfalar: