4 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

4 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YASSIADA DURUŞMALARI Bebek Dâvası Bir adam ki... iyah cübbeli avukat henüz sözlerini S dahi tamamlamamıştı ki büyük alam bir köşesinden yuh fesleri, bütün diğer taraflardan alaylı kah- kahalar yükseldi. Burhan Apaydın hışımla döndü ve yerine oturdu. Za- ten bir ewelki cümlesinin sonunda, söylediklerinin dâvayla alakasını an- lamamış olan Başkan sözünü kes- miş, fakat Menderesin avukatı tıpkı Menderes gibi bunları tınmadığından son cümleyi eklemişti. İhtimal ki üs- tad bunun pek cafcaflı bir söz oldu- gunu sanıyordu. Ancak salonun gös- terdiği reaksiyon teşhisinin, tahmi- ninin pek doğru olmadığını ortaya bakışları ve sükünete daveti üzerine söndü.Ama Burhan Apaydının lesini daha sonraları hatırlayanlar sık sık gülmektin kendilerini dılar. Menderesin avukatı, uzunca bir tiradın sonunda şöyle demişti: — Yere düşmekle ekin sakıt olmaz kadrü kıymetinden Cevher Adnan Mehir s, kıymeti de Başbakanlıkta gösterdiği başarıy- dı! Fe, buna haftanın başındaki gün Yassıadadaki jimnastikhaneden boz- ma duruşma salonunu bir baştan öte- kine dolduran dinleyiciler değil, dağ- daki tavşanlar bile kahkahayı basar- lardı. Zaten "Bebek Dâvası", doğrusu istenilirse, bir çok dramatik nokta taşımakla beraber -biri sahne sanat- kârı, öteki politikacı iki kahraman bu noktaları belirtmek için bol bol “rol kestiler" ya..- tam bir komedi, daha doğrusu fars havası içinde geç- ti. Dinleyiciler erken kalktıklarına, karanlıklarda sokaklara döküldükle- rine, beş lira vapur parası verdikleri- ne ve akşama kadar tahta sıralarda kazık gibi oturduklarına hiç yanma- dılar. Tiyatroya gitseler bu kadar eğ- lenmezlerdi. Bir Başbakan dost, onun soprano oynaşı, oynaşının teatral eda içinde "Onu çok sevdim. Bütün ar- zum ondan bir çocuk yapmaktı" di- ye ses titretişi, neredeyse kendi adı- nı hatırlamayacak bir kadın doktoru, masum olduğu daha celsenin başında anlaşılan ve bunu barbar bağırdığı halde dinletemeyen bir başka kadın doktoru, gayrımeşru çocuk cesedi ta- şıyan resmi Başbakanlık arabası, o- nun kalp krizi geçirdiği için Başkan tarafından sükünete davet edilen şo- förü, pokerci kadınlar, kızının Baş- bakan metresi olmasından gurur du- yan bir anne, sopranonun operet liv- 20 resinden çıkmışa benzeyen arkadaş- ları ve nihayet resmi evrak kasasında bulunup savcının elinde bir bayrak gibi dalgalanan lekeli kadın donu, ka- dın çorapları, çıplak kadın resimleri. Bütün bu şahıslar, dekor ve aksesu- var haftanın başındaki iki gün duruş- ma salonunu neşeye boğdu. Halbuki, acı bir vak'anın Yüksek Adalet Divanı önünde hesabı görülü- yordu. Sosyete orada ünün eğlenceli geçeceği, sabahle- iskelesinde (anlaşıldı. Pek çok şık hanım üzerin- deydi. Tedbirli davranmışlar ve da- vetiyelerini daha evvel temin etmiş- lerdi. Emektar Fenerbahçe erkenden doldu. Fakat bütün fotoğrafçıların gözlediği soprano hiç kimseye görün- meden vapura binmeye ve başaltın- daki salonun dibindeki yerini, almaya muvaffak oldu. Ancak gazeteciler av- larını kolay kolay bırakmaya niyetli değillerdi. Ayhan Aydanı keşfettik- lerinde etrafını salıverdiler. Mahke- mede "romantik âşık kadın" rolünü başarıyla oynayan dramatik soprano Fenerbahçe vapurunun başaltında bir subretin şuhluğuyla davrandı, kendisini sıkıştıran muhabirlere za- rif, nükteli, hafif cevaplar verdi. Söy- lediğine göre gazetecilerin yüzlerini seviyor, fakat yazılarından hoşlan- mıyordu ! Aydan Ankaradan ayrılıyor Hâtıralar tazelenecek Vapur Yassıadanın dolma iskele- sine yanaştığında karaya çıkanlar duruşma salonuna yollanacak yerde oralarda biriktiler. Mİ ünlü sanatkârı ve daha d. ü Başbakan oynaşını görmekti. Fakat alâkalılar izdihamın arttığını görünce dinleyi- cilere yürümelerini ihtar ettiler. Ay- han Aydan diğer tanıklarla birlikte en son çıkarıldı ve hususi itinayla, tanıklara ait mahalle sevkedildi. Bu sırada, Adada oynanan bir "nazlanma Oyunu"nun son perdesi kapanmış ve Menderes de eski oyna- şının huzuruna çıkmak için hazırlan- mıştı. Düşük Başbakan evvelâ duruş- maya çıkmamak için ısrar etmiş, bir türlü hazırlanmamıştı. Fakat son- radan kendisine burada oyun oynan- madığı ve mahkemede bulunup bu- lunmamanın kararını sanıkların ver- mediği hatırlatıldığında düşük Baş- bakan traş oldu, giyindi. Daha sonra kendisini duruşma salonunda gören- ler ve takındığı tavırları seyredenler bu nazın da piyese dahil olduğunu sezmekte güçlük çekmediler. Mende- res oyunu bir baştan ötekine başa- rıyla oynadı. Sanki son derece üzgün, bedbaht, mustaripti. İçi kan ağlıyor- du. Aşkı, ölmüş yavrusu, bütün o fa- cialar yaşlı gözlerinin önünde canlan- mıştı. Hattâ bir ara sağ elinin par- maklarıyla bu yaşları pek gösterişli bir tarzda sildi. Ama bir noktada kendini kaybetti ve hakiki tıynetini belli etti. Başkan, Ayhan Aydandan ayrılma sebebini bir yeni münasebet kurmuş olmasına da bağlayan düşük Başbakana "O yeni münasebet kim olacak ?" diye sorunca Menderes ro- lünün bugün dram olduğunu unutu- verdi ve gülerek, bir sokak çapkını- nn pis edasıyla: "— Onu bırakalım reis bey" dedi. Başkan, kendisine has babacan tavırla: "— Peki.. Onu da Ayhan söylesin" diye levhayı tamamladı. Duruşma başlıyor pyonm başındaki gün hâkimler heyeti yerini aldığında saat tam 9.30'du. Biraz evvel Adnan Mende- res ve Dr. Fahri Atabey getirilip yer- lerini almışlardı. Sanık mahallinde sâdece iki sandalya vardı. Bunlardan dinleyicilerin tarafına düşenine dü- şük efendi, ötekine talihsiz doktor oturtuldular. Menderes -iki deniz su- bayının arasında getirilmişti- gri renkte, kruvaze bir elbise giymişti. Yüzü bembeyazdı ve açık renk kra- vatınm tonuna uyuyordu. İyi taran- mamış saçlarının arkası kalkmıştı. Menderesi hemen her gün gören gazeteciler daha ziyade öteki uçta. AKİS,4 KASIM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: