4 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

4 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nın istikametini değiştirecek bir bil- gi verdi. Salonda heyecan havasının esmesi, alakanın tekrar uyanması ve gazetecilerin kalemlerine sarılmaları o yüzdendi. İbrahim Alper 1955 yazında İz- mirdeki Büyük Yamanlar kampının müdürü bulunmaktaydı. O' senenin 4 Eylülünde, Cumhurbaşkanı Celal Bayarın gece kampa yemeğe geleceği bildirilmiş, hazırlıklı olma- sı tembih edilmişti, İbrahim Alper bunun üzerine Göl gazinosuyla tema- sa geçmiş, oradan iki garson getirt- miş, masayı kurdurtmuş, yemekleri hazırlatmıştı. Hakikaten akşam ye- meğine, eşiyle birlikte Celâl Bayar gelmişti. Davetliler arasında o tarih- te Devlet Bakam olan Osman Kapa- ni -Evet, D.P. iktidarı hiç bir şeyden hatırlanmasa, Osman Kapaninin Ba- kan olduğu devir diye ebediyen gü- lünçlük damgasını sırtında taşıya- caktır-," Behçet Uz, vali Kemal Ha- dımlı, D.P. Başkanı Enver Dündar Başer, başyaver Refik Tulga bulun- maktaydı. Evvelâ bahçede ve ayakta içkiler içilmiş, müteakiben sofraya oturulmuştu. Yemeğin sonunda kah- veler içilirken konuşmalar Kıbrıs ko- nusuna intikal etmişti. İbrahim Al- per masanın yanında, ayakta dur- maktaydı. Enver Dündar Başer mese- lelerin aldığı istikamet üzerine rum- ların şımardığını, buna çâre bulmak gerektiğini, zira halkın söylenmeye ve şikâyet etmeye başladığım söyle- mişti. Bunun üzerine Celâl Bayar şöyle demişti: "— Selânikte bir bomba patlarsa, İstanbul ve İzmir, rumlarının halini o zaman görürsünüz. Hükümet bu hu- susta kararlıdır. Merak edilecek bir elbet yoktur." an, hâdisenin ehemmiyetini' tanığa böyle bir muhaverenin cereyan o ettiğini nasıl tevsik ettireceğini osordu. Doğrusu istenilirse, sofrada bulundukları dirilen zevatın bu konuşmayı hatır- lasalar da açıklayacaklarından pe enlin değildi. Onun için "Orada, ta- rafsız gibi olması lâzım gelen başka kimler vardı?" diye sordu. Ama, e- linde D.P. bastonuyla dolaşan düşük Cumhurbaşkanının masasında taraf- sız bulmak, çöplükte inci aramak gi- bi bir şeydi. İbrahim Alper düşündü, nihayet o gece için Göl Gazinosundan getirtilmiş bulunan, garsonları hatır- ladı. Bunlardan birinin adı Ahmetti. Öteki ise, aranılıp bulunabilirdi. Red, red, red.. aşkan, bundan evvel düşük Cum- hurbaşkanının ne diyeceğini öğ- renmek istedi ve Celal Bayarı mikro- fon başına çağırdı. Fakat Bayar, söy- lenenleri duymamıştı! O zaman üs- AKİS, 4 KASIM 1960 Hikmet Bil Beklenen tanık tadın sandalyası üzerinde niçin öyle dargın, gözleri bir yere dikilmiş otur- duğu anlaşıldı. Rahatça duymuyor, bu yüzden kendi hayallerine gömülü- yordu. Salim Başol kendisine bir ku- laklık takmasını tavsiye etti. Bayar, vırla kulaklığı uzattı, Cumhurbaşkanı takamadı. söylediklerini tam duymamıştı ama, duyduğu kadarına itiraz ediyordu. "— Bu şahit tamamile yalan söy- lüyor !" dedi. Kendisi, vuku bulmamış bir hâdi- seyi bilip elbette ki söyleyemezdi. O bakımdan, Yamanlar kampında böy- le bir konuşma cereyan etmemişti. Bayar bununla kalmadı ve tanığı it- ham etti. Aleyhte bulunmak için bu sözleri' tertiplemişti. o İbrahim. Alper de bu ithamı reddetti. Bayarla bir a- lışverişi yoktu, niçin yalan söyleye- cek, tertip yapacaktı? Duyduklarını naklediyordu. O kadar! JİNEKOLOJİ - OPERATÖR Dr. NİHAL SİLİER Kadın Hastalıkları - Doğum Mütehassısı Muayenehane : oOSamanpazarı Bilür Han, Kat 2, No. 32 Tel: 19031 YASSIADA DURUŞMALARI Aynı konuda konuşan iki kişi, İb- rahim Alperin değil, Celâl Bayarın tarafını tuttular. Ancak onlar, gece sofrada bulunan yarandandı. Bunlar dan biri Kemal Hadımlıydı. İzmirin eski valisi pek ateşli görünüyordu ve bu halini baştan beri muhafaza edi- yordu. Cakalı, cakalı konuşuyor, bir takım parlak lâflar, ediyor, onu red- dediyor, bunu reddediyordu. Hattâ ilk gün Yüksek Soruşturma Kurulunun kararnamesini bile reddetmiş ve Ba- şol kendisine kararnamelerin redde- dilemeyeceğini, ancak bunlara karşı savunma yapılabileceğini sert bir şe- klide hatırlatmıştı. Her halde Ke- mal Hadımlı, kumpanyanın en se- vimsiz âzasıydı. İbrahim Alperin ta- nıklığına karşı da itiraz etti ve onu suçlandırdı. Aynı konunun ikinci hatibi bir ta- nıktı. Adı, Dr. Ali Halim Bayerdi. O devirde Verem Savaş Derneğinin baş- kanıydı ve İbrahim Alperin bahsettiği ziyafeti veren adamdı. Sofrada Baya- rın tam karşısında oturduğunu söyle- di. Hayır, böyle bir konuşmaya şahit olmamıştı. Ancak sonradan, kahvele- rin dağıtıldığı, yâni bu muhaverenin cereyan ettiği sırada şişman dokto- run masadan ayrılmış bulunduğu an- laşıldı. Reşide Bayar o gecenin Bü- yük Yamanlar kampında geçirilme- sini istemiş, bunun üzerine ev sahibi başkan vali Kemal Hadimimin em- riyle yatak yorgan tedarikine koş- muştu. Zaten Ali Halim Bayer bir şey bilmediğini belirtmekle ifadesine başlamıştı. Başkan Başol tanığa "Bir partiden misiniz?" diye sordu. Bayer biraz şaşaladı, sonra: "— Halk Partiliyim" dedi. Ancak arkadan ilâve ettiği, salon- dakileri hayli güldürdü. C.H.P. liydi ama, "Medeni Berk şey etmişti". Bu, "şey etme"nin ne Iduğunu herkes anladı. Şişman doktor İzrnirdeki V.C. kurbanlarından biriydi. Devrin ça- lımlı Başbakan Yardımcısı getip te "Höt" öt" deyince partisinden istifa et- Savaş Derneğinin o tarihteki başka- nının sözlerindeki ehemmiyeti hayli azalttı. Bayarın 4 Eylül gecesi, Selâ- nikte 5 Eylül gecesi patlayacak bom- badan bahsedip bahsetmediği bir mu- amma olarak ortada kaldı ve başka tanıkların dinlenmesine lüzum hasıl etti. "Torpilci Zorlu" Zaten, bomba hâdisesinin dışında, istanbulda başlayan hareketlerin tertip olduğu hususundaki kanaat ar- tık herkeste yerleşmişti. e Haftanın 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: