7 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

7 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

verinin sözlerini bekledi. Düşük Baş- bakan da az çok heyecanlıydı. İfade, Bayar kadar kendisini de ilzam ede- cekti, öteki sanıklardan, sâdece Se- lanik sakinleri omeraktaydılar. Zira bu kendi suçluluklarının veya suç- suzluklarının miyarı yerine geçecek- ti. Tulganın böyle bir konuşmayı duy- muş olması beraatleri için hiç bir şans bırakmayacaktı. Ama Tulga, böyle bir konuşma- yı duymamıştı. Sanıklar rahatladılar. Fakat eski başyaver hakikatleri ta- mamladı. Bu, orada bu sözlerin söy- lenmemiş olduğu mânasına alınma- malıydı. Kendisi duymamıştı, zira bir takım maddi mâniler vardı "— 6/7 Eylüle takaddüm eden gün- lerdeki karışıklık devam ediyordu Ora ya gece yemeği yemek için gelmiştik. Sonra program değişti ve sabaha ka- dar kalınma kararı verildi. O zaman, kampın idarecisi olan doktor ve ben yatak temini için sağa sola, telaşla koşuşmaya başladık. Salonda bulun- madığım sırada Bayar bunu söylemiş olabilir." Başkan Başol, tanığın ifadesini özetledi Yâni eski başyaver bu ne- viden bir konuşmayı işitmemişti, fa- kat kahvelerin dağıtıldığı, yani Ba- yarın bu sözleri söylediği bildirildiği sırada dışarı çıkmış bulunuyordu. İş- ve Tulga bu özetlemeden sonra, bir de mahrem dinlenme arzusunda olduğu- nu ifade etti. Milli menfaat mülaha- zasıyla açıktan söyleyemeyeceği bil- gilere sahipti. Bunların Yüksek Ada- let Divanına intikalinde fayda görü- yordu. Ancak, gizli bir celse lâzım- dı. Başkan Başol evvelâ iddia maka- mının mütaleasını aldı. Başsavcı Ege- selin bir itirazı yoktu. Eğer milli menfaat bahis konusuysa, ki Tulga bunu takdir edebilecek vaziyetteydi, gizli celse kararı verilmeli ve (eski başyaver o bildiklerini oanlatmalıydı. Salim Başol arkadaşlarıyla kısa bir istişarede bulundu. Ondan sonra Re- fik Tulgaya döndü ve konuyu biraz açmasını istedi. Evet, milli menfaat söyleyeceği sözlerin başkaları o tara- fından duyulmamasını âmirdi. Ama, bir karar verebilmek için de Divanın biraz aydınlanması lâzımdı. İfade hangi nokta üzerinde olacaktı? Aca- ba Tulga, esası açıklamaksızın bir ışık verebilir miydi ? Eski başyaver küçük bir tereddüt geçirdi. Konuyu bile ortaya atma istemediği anlaşılıyordu. Nihayet bu- un, Büyük Yamanlarda cereyan etti ği bildirilen konuşmada geçen mese- leyle, bomba hadisesiyle alâkalı bu- lunduğunu bildirdi. Başkan yeniden kendi arkadaşlarıyla istişare etti. Pe- AKİS, 7 KASIM 1960 YASSTADA DURUŞMALARI Düşük Bayar duruşmaları kulaklıkla takip ediyor Kulakları milletin feryadını da duymazdı ki, gizli celse talebini Divan kabul ediyordu. Salon boşaltıldı. Kellem kellem lâyemfa albuki o sabah dinleyiciler Fener- H bahçe vapuruna, bir saat sonra da jimnaştikhaneden bozma duruşma sa- lonuna ne ümitlerle dolmuşlardı. Programda iki film birden vardı. Sa- bahleyin bir cinayet kurdelası, o 6/7 Eylül hâdiselerinin içyüzü gösterile- cek, öğleden sonra komediye geçile- cek ve Bebek Dâvası ele alınacaktı. Böylesine zengin bir program elbette ki alâka çekecekti. Saatin 9.30'a yak- laştığı sırada herkes yerini alınca din- leyiciler arasındaki cazip hânım nis- betinin daha da artmış bulunduğu gö- rüldü. Duruşmalar gittikçe biraz da- ha fazla sosyetenin malı olmaya baş- lıyordu. Bundan, sosyetede bile Yas- sıada duruşmalarının başka bir çok konuya tercih edildiği anlaşılıyordu. Dinleyiciler arasında mor bir pardesü giymiş olan Nilüfer Gürsoy -Baya- rın kızı- gene dikkati çekiyordu. Bir hafta evvelki duruşmalardan bazıla- rına gelmemiş bulunan genç kadın 6/7 Eylülün, son iki duruşmasında ha- zır bulunmuştu. Fakat artık daha sâ- kin oturuyor ve babasının kendisini görebilmesi için bir hareket yapmı- yordu. Zira Bayarın dalgın tavrı bu gayretleri hiç kolaylaştırmamıştı. Ni- lüfer Gürsoy öğle tatilinde yemek ye- nen barakaların önünde tek başına oturuyor, bazen çimenlerin üzerine çö- kerek denizi seyrediyordu. Gazeteci- lerin bütün alâkası artık kaybolmuş- tu ve Nilüfer Gürsoy Yassıadanın beylik simalarından biri haline gel- mişti. Zaten o da alâka çekmek için en ufak arzu göstermiyor, kendi ha- lindeki kibar ve gururlu tavrını mu- hafaza ediyordu. Düşük kafilesinin salona alınma- sından önce film operatörleri makine- lerinden Bayarın oturduğu iskemleye olan mesafeyi dikkatle ölçtüler. Bi- raz sonra kumpanya, küçük yokuşun dibinde göründü. Sanıkların getiril- mesi, lunan tel örgülerin kapısı açılıyor, ön- de subaylar, yanlarda elleri silahları- nın tetiklerinde erler bulunan kafile arzı endam ediyordu, önde daima Ba- yar yürüyor, onu hep Menderes takip ediyordu. Düşükler küçük yokuştan 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: