14 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

14 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YASSIADA DURUŞMALARI Ökmenin çok para istemesi yüzünden bir neticeye varılamamıştı. Nedim Ökmen, Tarım Bakanı sıfatıyla İş Bankasıyla bir alış veriş yapmak mevkiine geçince bu işi hatırlamak- tan kendisini alamamıştı. Al gülüm, ver gülüm.. ökmen, anlaşma yapıldığı Dide satışı geciktirmişti. Gecik- tirmekle de kalmamış, bir küçük pa- zarlığa girişmişti. İş Bankan Zirai Donatımın üzerine geçmiş bulunan araziyi sâdece yarım milyon fark ö- demek suretiyle adeta bedavaya ka- patacaktı. Halbuki, bunun için aslın- dört milyon olacaktı. az kâra razı olmayacaktı. dan kultulmanın bir çaresi de yok de- ğildi. Feriha Ökmene ait o arsa vardı ya.. -Feriha Ökmen düşük Bakanın eşidir-. İşte, eğer Banka onu "müna- sip bir fiyat'la satın alırsa, meselâ yarım milyon lira öderse Nedim Ök- men ilk anlaşmanın şartlarını tatbi- ki kabul edecekti. Bunun üzerine Banka idarecileri tutuşmuşlardı. Bütün hazırlıklar ta- mamlanmıştı. Makineler sipariş edil- miş, hattâ gelmişti. Bunlar depolar- da kalmıştı ve Banka masraf ödüyor- du. Ruslara karşı rezil oolunacaktı, zira arazi hakkında onların da muva- fakatları alınmıştı. Üstelik, toprak altında su sondajlarına başlanmıştı. Bütün bunlar, mutlaka bir çârenin acele olarak bulunmasını gerektiri- yordu. Çâre ise ikiydi: Ya, dört mil- yonluk farkı ödemek -ki o taktirde müessesenin bütün maliyet hesap- ları altüst olacaktı-, ya da Ökme- nin arzusuna, daha doğrusu şanta- jJına boyun eğmek! Banka, ticari bir müessese olarak İkinci çâreyi ehveni şer bulmuş, ken- disine daha az pahalıya malolacağını hesaplayarak Nedim Ökmenin eşine ait arsaları satın almayı kabul et- mişti. Bunun üzerine Feriha Ökmene peşin peşin 450 bin lira ödenmiş -dü- şük Bakan 50 bin lira tenzil etmeye razı olmuştu-, u da yarım milyonu yeter bularak dört milyondan vazgeçmişti. Herkes memnundu. Tabii, 27 Mayıs. 1960'a kadar.. Tadsız başlayan duruşma pa tadsız ve heyecansız baş- ladı, iki subay arasında getirilen zayıf ve şaşkın bir Nedim Ökmen sa- nık mahallindeki tek sandal yaya otur- tuldu. Deniz kenarına isabet eden avu- de, daima giydiği lâcivert, kruvaze 10 elbise vardı. Kısa kararname süratle okundu. Kararnamede hikâye anlatı- liyor, deliller ve tanık ifadeleri bahis konusu ediliyor, neticede Yüksek So- Il "oybirliğiyle" nına şevkine karar verdiği o bildirili- yordu. Kararnameden sonra dosyada bulunan vesikalardan bâzıları da o- kundu. Bu sırada Nedim Ökmen mik- rofon başına getirilmişti ve vesikalar hakkında ifadesine müracaat edili- yordu. Başkan, iki vesikanın okun- ması arasında Ökmene oturabileceği- ni söyledi. Düşük Tarım Bakanı sor- gusunun ve tanık ifadelerinin geri ka- lan kısmında, sâdece söz kendisine verildiğinde ayağa kalkmak şartıy- la oturma İmkânını buldu. İşin vesika okuma faslı da, karar- namenin dinlenmesinden daha alâka çekici olmadı. Gerçi bunlar son dere- ce kuvvetli vesikalardı ve tıpkı bun- dan evvelki yolsuzluk (o hâdiselerinde olduğu gibi- nüfuz ticaretini mükem- melen gözler önüne seriyordu. Buna rağmen, dinleyiciler fazla bir lezzet almadılar. Her şey, bir Yüksek Ada- let Divanı değil, bir Hukuk Mahkeme- si önünde cereyan ediyor gibiydi. Hava, Medeni Berkin çağırılma- sıyla değişti. Nedim Ökmen konuşuyor Arsa o spekülatörü Anlaşmış bir hükümet! yz Medeni Berkin adı söylenir söylenmez dinleyiciler o gözlerini alâkayla kapıya çevirdiler. Ancak ta- nığın huzura alınması biraz uzun sürdü. Zira Ustad, Başbakan Yardım- cısı sıfatıyla Yassıadada tutuklu bu- lunuyordu. Onun için, öteki tanıklarla birlikte getirilmemişti. Mamafih, bi- raz sonra Menderesin sağ kolu -bil- hassa zenginleri sızdırma muamelele- rinde- içeri girdi. şişmanlamaya karşı bir tedbir olarak devr-i saadette tenis oynayan ve terlemeye çalışan düşük Bakan ar- zuladığı hatlara Yassıadada kavuş- muştu. Göbeği erimiş, zaten boylu ol- duğundan ince uzun bir hal almıştı. Sıhhatli görünüyordu. Altın çerçeveli gözlükleri gene gözündeydi. Koyu gri, damalı, şık bir elbise giymiş, bordo rengi kravat takmıştı. Gömleği be- yazdı. Tanık mikrofonu başında işe, yeminle başladı. Sanık Nedim Ökme- ni tanıyordu ama, şahitliğe mâni bir hali yoktu. Medeni Berkin anlattıkla rı, D.P. içinde şahısların birbirleriyle nasıl uğraştıklarını ve harem kavga- larını gözler önüne serdi. Efendim, Sinop milletvekili Ömer Özen kendi- sine gelmiş ve Nedim Ökmenle alâka- lı hususu bildirmişti. Bunun üzerine Özene, meseleyi bir defa da Başba- kana arzetmesini tavsiye etmişti. Fa- kat Özen, Menderesi görmeye mu- vaffak olamamıştı. Bu arada Medeni Berk, Ahmet Dallıdan meselenin esa- sını sormuştu. Dallı da, Ömer Özenin verdiği bilgiyi teyit etmiş, Üstelik “Yapılmaması lâzım gelirdi. Sizin va- ziyetinizdekl kimseler bize gayrimen- kul satmamalıdırlar" demişti. Medeni Berkin bildiği bundan ibaretti. Ömer Özen işi D. P. Meclis Grubuna ge- tirmiş, müzakere olmuş, fakat Ökmen hakkında bir tahkikata lüzum görül- memişti. Başkan, Nedim Ökmenden bu ifa- deye karşı bir diyeceği olup olma- dığını sordu. Düşük Bakanın fazla bir diyeceği yoktu. Sâdece, eski ka- bine arkadaşına bir serzenişle yetindi. "Gönül isterdi ki arkadaşım o za- man, hâdiseyi bana da intikal ettir- sin, benim de ne diyeceğimi sorsun. Zira, nihayet aynı kabinedeydik.." de- di. Medeni Berk susmakla yetindi. Ama iç politika hâdiselerini takip et- miş bulunanlar meselenin esasım da- ha iyi anladılar. Menderes, uzun müd- det Ökmeni kendisine bir rakip ola- rak görmüştü ve onu vurmak için her fırsattan o faydalanmıştı. Düşük Ba- kan aleyhinde böyle bir vaziyet orta- ya çıkınca, hâdise Medeni Berk gibi kimseler tarafından kendisine şüphe- siz hemen yetiştirilmişti. Menderes de bunu, dosyalayıp kasasına koymuş- AKİS, 14 KASIM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: