2 Ekim 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

2 Ekim 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pek Zarif Majestelerinin Pek Münasebetsiz Muhabiri Hadise 17 Eylül akşamı, İstan- bulda Park Otelde geçiyor. Ak- şamın ilerlemiş bir saatidir. Otelin lokanta kısmında tenhalık çoktan başlamıştır. Buna rağmen dipteki Poldi orkestrası çalmakta devam ediyor. Masaların birinden bir adamın Orkestraya kemancı bir şeyler (o konuşuyor. Orta boylu, zayıf, saçları hafif be- yazlanmış adamın garip bir tavrı vardır. Sıkıntılı ve sinirli görün- mektedir. Konuştuğu Lorel - Har- di türkçesinden ecnebi olduğu an- laşılıyor. Kemancı evvelâ ne söyle- diğini anlayamıyor. Fakat, adamın ir şeye kızmış olduğunu hissedi- yor. Konuşmada, Adnan Mendere- sin ismi geçmektedir. Adam, o gün eski Başbakan baklandaki hüküm infaz olunduğundan orkestranın susmasını istemektedir! Poldi or- kestrasının mensupları birbirlerine "Bu da nereden çıktı" der gibi ba- kıyorlar. Orta boylu, hırçın adam "Milli Matem" temasının tutmaya cağını düşünerek "Otel Matemi" sebebini ileri sürüyor. Park Otelin en iyi müşterisinin öldüğü böyle bir gece Park Otelin orkestrası nasıl olup ta çalmaktadır? Müzisyenler yeniden birbirleri- ne bakıyorlar, sonra salona bir göz atıyorlar. Yemek (bitmiş, masalar tamamile boşalmıştır. Eh, madem ki otelin en iyi müşterisi de ölmüş- tür!. Çalgılarını topluyorlar ve o- muzlarını silkip yürüyorlar. Dünyanın her tarafındaki otel or- kestraları bu neviden tiplerin, hele akşamları saatler ilerledikten sonra, böyle müdahalelerine alışık- tırlar. Kimi kalkar, Rus Çan Ni- kolanın katlinin yıldönümü dolayı- sıyla matem marşı çaldırır, kimi. Prenses Margaret evlendi diye dü- gün marsı ister. Gerçi, 17 Eylül ak- konuşmağa başladı. Salonun dip kıs- mında bulunan duvar saati tamı ta- mına 16.40'ı gösteriyordu. oAdamın ilk sözleri: "— Mütalâamızı sava olarak ar- zedeceğiz" oldu. Sonra, baştanbaşa hukuki istılah- larla dolu bir iddiayı irticalen ser- de başladı.. Salon bir mahkeme salo- nuydu ve hâdise, bitirdiğimiz hafta- nın sonlarındaki o gün İzmirde ce- şamı Türkiyede bu şekilde davra- nış en azından münasebetsizliktir ama, nihayet, Poldi orkestrası mensuplarının yaptıkları gibi omuz silkilebilir. Ancak, hadisenin kah- ramanı kimdir bilir misiniz? Dün- yanın en tarafsız gazetesi diye bi- linen Times'in ve dünyanın en cid- di mecmualarından biri olarak ta- nınan Economist'in Türkiyedeki temsilcisi David oHodham! David Hodham'ın sâdece Times ve Eco- nomist ile alâkadar olmayıp âdeta ingiliz basınına Türkiyeden yalnız başına ses verdiği düşünülürse bu muteber basının bir süredir mem- leketimiz halikında oyaptığı yalan yanlış, taraflı, gerçeklere hiç uy- mayan ve tefsirleri hep çocukça -budalaca dememek için- yayınla- rın sebeb-i hikmeti ortaya çıkar. İhtilalden bu yana Türkiyenin rea- litelerini hiç anlamamış. Türklerin David Hodham reyan ediyordu. Savcı Yardımcısı Nazım Karaas- lan sözlerine söyle devam etti: "-..Milli vicdanın mahkum etti- ği ve cezalarının infaz edildiği o bir zihniyeti efkârı umumiyenin temsil- cisi bulunan gazetecilerin huzurunda ve millet önünde tel'in eden ve mille- te söz veren bir siyasi teşekkülün mesul bir şahsı olan maznun ahde vefasızlık göstererek, sırf rey avcılı- ruh haletlerini hiç kavramamış, ha- diselerin bir tekine dahi doğru teş- his koyamamış, tahminlerinin zer- resi doğru çıkmamış bir ekzantrik adamı -kendi ruh haleti bu iken- tutup da İngilterenin dostu olan ve dostu kalmak isteyen bir memleke- te Zarif Majestelerinin (o muhabiri diye göndermekteki basiretin, ak- --n ve iz'anın derecesini varsın in- gilizler düşünsün. Hodham'ın son aylarda yazdığı bütün yazıları, ha- diseler teker teker ve kafaya indi- rilmiş balyoz gibi tekzip etmiştir Üstad ne kehanetlerde bulunmuş- tur ki, hiç biri çıkmamıştır. Memle- kette ne kuvvet muvazeneleri çiz- miştir ki hepsinin kofluğu anlaşıl- mıştır. Belki de talihsizin sinirlili- &i, bu "bozum olma'ların neticesi- dir. O takdirde, bütün merhamet duygularımız kendisiyle beraberdir. Ancak, ingiliz dostlarımızın bir noktayı ounutmamalarında fayda vardır. Basın hürriyeti, gazetecile- rin yazılarına tanınmış bir hürri- yettir. Davranışlarına, şahsi ahval- lerine değil.. Hodham da, başkaları da istediklerini yazabilirler. Biz de yazarız. Mesele orada biter. Bun- dan dolayı hiç bir makam serzeniş- te dahi bulunmak hakkına sahip değildir. Yabancı gazetecilerin ha- ber ve tefsirlerinden dolayı resmi azarlanmalara maruz bırakıldıkla- rı, yahut -New York Times'ın mu- habiri Hangen'in başına geldiği gi- bi- gayrıresmi şekilde persona non grata ilân edilip kapı dışarı edildik- leri devir Menderesle birlikte ka- panmıştır. Ancak, We münasebetsizlik- lerinin hoş rülmesi demek otel münasebetsizliklerinin hiç tepki u- yandırmayacagı mânasına gelme- mektedir. Şimdilik, koca ingiliz ha- smıma, o muteber gazetecilik âle- minin kendisini kimlerle temsil et- tirdiğini görüyor ve niçin yalan söylemeli, gülüyoruz. ğı maksadıyla Türk ahlâk ve âdap törelerine aykırı hareket etmiştir" Bu sözler, küçük salonun orta- larındaki sanık mahallinde oturmak- ta olan iri yapılı biri (tarafından, dikkatle dinlendi. İri yapılı adam İz- mirin A, P. İl Başkanı, EMİNSU'cu General Mehmet Ali Aytaştı. Rengi gittikçe sararan A.P. li başkan, elle- rini ününde kavuşturarak iddianın hü- küm kısmını dinledi. Savcı o Yardım- AKİS, 2 EKİM 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: