30 Ekim 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

30 Ekim 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nâsır Zeytinoğlu Mütebessim o Adam rum" ri ve şoföre ilerlemesini işa- ret € Y. E. P. li Alican ise gazetecile- rin çemberine kendi kullandığı Con- sul'le girdi ve durdu. O da gülümse- yerek: "— Herşey yolunda. Memleket meseleleri üzerinde tam bir mutaba- kata vardık" dedi ve ayağım yavaş yavaş gaz pedalına dokundurdu. Liderlerin sonu gelmişti. Gazeteciler, Kuvvet Kumandan- larını beklemeğe başladılar. Birkaç dakika sonra Türk Silâhlı Kuvvetle- rinin temsilcilerini taşıyan arabalar konvoyu göründü. Gazeteciler sade- ce Genel Kurmay Başkanının araba- sını yakalayabildiler. Diğerleri, baş- va Kuvvetleri Kumandanı İr- fan Tanselinki olduğu halde, yıl- dırım gibi m aştılar. Cevdet unay, gazeteciler "— An Ma and demekle iktifa etti. Şoförü gaza bastı. o Muhabirlerin şaşkınlığı ogeçinceye kadar konvoy Çankayayı inmişti bile.. Aynı günün akşamı Türkiye rad- yoları, Genel Kurmay Başkam Or- general Cevdet Sunayın Türk mille- Ve bir mesajını yayınlıyorlardı sajda, "Mevcut ve meri Anayasa e li demokratik rejimin iş- lemesi mevzuunda Ordu ile siyasi partiler arasında hiç bir görüş ay- rılığı yoktur ve bu mutabakat vardır" sajın alaka çeken bir başka noktası, nden tek kelimeyle dahi bahsedilmemesi oldu. AKİS, 30. EKİM 1961 İşte, İkinci Cumhuriyetin kuru” EN arefesindeki otarihi ve dra k 24 saatin bütün. hikâyesi. Devlet Başkanlığı İsviçreden gelen turist Barıkan otelinin resepsiyon memuru gözlerini ovuşturarak, 410 numa- ralı odadan istenilen hesabı yapma- ğa koyuldu. Barıkan oteli, başkentin yeni otellerinden biridir. Aslında he- sap öyle karışık, zor bir hesap değil- di. Değildi ama, gecenin o saatinda uykuyu dağıtmak bir hayli güç olu- yordu. Saat tam 4.30 du. 410 numaralı odada kır saçlı bir adam siyah elbi- sesini giymiş, gözlüklerini- harekete hazır, bekliyordu. ise, Şadi Pehlivanoğlu adında Türkocağı ambar memuru, i du A. P. milletvekili- sarışın bir de- likanlı, kır saçlı adama yardım için alesta beklemekteydi. 410 numaralı odanın sakini Ali Fuat Başgil on da- kika sonra çıktı. Pehlivanoğludan başka yanında bir kaç müridi daha vardı. Kapıda bir otomobil bekliyor- du. Başgil, otelin iki günlük hesabı- nı ödedi. Fatura 123 lira 65 kuruşluk- tu. Otomobile bindi. Otomobil, ağır İstanbul yoluna doğru si ve müstafi senatör Başgili, gelişinin tam tersi, sessiz Ankaradan uzaklaştırdı. başkente sedasız. Aynı gecenin sabahında, saat 11 sıralarında, 004 numaralı resmi oto- mobil Otel Barıkanın kapısında dur- du, içinden çıkan bir tuğgeneralle genç bir binbaşı resepsiyona uğraya- rak, altı saat evvel başkenti terkeden müstafi senatörü sordular. İki vazi- feli subay -hareketlerinden O vazifeli YURTTA OLUP BİTENLER oldukları açıkça anlaşılıyordu- habe- ri alır almaz derhal Genel Kurmay Başkanlığını "aradılar. Kısa bir müd- det sonra Genel. Kurmay Başkanlığın- daki ilgililer (oBaşgilin gidişini oduy- muşlardı. Çantada keklik Başgil için her şey, İsviçrede başla- dı. Seçimlerin neticelerini orada . aldı, o Cumhurbaşkanlığının garanti hale geldiğini orada öğrendi. Aslına bakılırsa, milletlerarası ilim âlemin- de büyük tin sahibi olduğu Son Ha- vadis gazetesi tarafından açıklanan Profesörün memlekete hemen dönmek niyeti yoktu. Bir ara, Cumhurbaş- kanı seçildikten sonra Türkiyeye a- basmasının kabil olup olmadığı- nı araştırdı. O takdirde toplar atı- lır, marşlar çalınır ve hepsinden mü- himi, ünlü âlimin bir tehlikeli durum- la burun buruna gelmesi ihtimali or- tadan kalkardı. Ancak, tasavvurun imkânsızlığı kısa zamanda ( anlaşıl- dı. Türkiye ile İsviçre arasında, çe- şitli vasıtalarla kurulan temas Başgi- le, ilk gün kazanıldığını sandığı za- ferin, pek öyle ahım şahım bir şey olmadığını haber verdi. Ancak, C. H. P. karşısındaki üç partiden derlene- cek, bir çoğunluğun ünlü âlimi Çan- kayaya oturtabileceği de bu temaslar sırasında bildirildi. Müjdeyi veren, Evliyazade karargâhıydı. Başgil, süre tereddüt etmedi değil. Türkiye- de bıraktığı ve kendi adına çalışanlar iyi ve sadık kimselerdi. Ancak bun- lar, hiç politika tecrübesi bulunma- yan, heyecanlı ve hayallerini gerçek sanan bir takım çoluk, çocuktu lara uyup dönmek ne derece akü kâ- rıydı? Başgil ve eşi, İsviçredeki pa- halı otellerinin odasında uzun gün- ler, uzun geceler bunu düşündüler, Başbakanlık binası Sır küpü

Bu sayıdan diğer sayfalar: