30 Ekim 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

30 Ekim 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER bunu konuştular. Bu sırada, gazeteci akını da bağlamıştı. O kadar ki Baş- giller, bir kapı açtıklarında bir gaze- teciyle karşılaşıyorlardı. Tereddütlerin yenilmesinde, Çan- kaya havasının vazibesi yanında Tür- kiyeden gelen yeni haberler de rol oynadı. Evliyazade karargâhının bil- dirdiğine göre, Cumhurbaşkanlığı için partiye mensup çoğunluk, oyunu ver- meden önce, yazılı bir vesika isti- yordu. çime karargahı Başgile, . den bile oy temin edildiğini dele ler. Armut pişmişti ve Ho- canın ağzına düşmeye hazırdı. Ama Hocanın da, ağzım açması gerekiyor- du. Başgiller, bir uçağa binerek İs- tanbulun yolunu tuttular. Ancak Basgil, ilk günlerin sarhoş- luğu içinde, İstanbula geliş tarihi o- larak daha erken bir gün vermiş. A. P. teşkilâtı da bunu o taraftarlarına bildirmişti. Bu yüzden A. P. liler bir kaç defa -hele bir defasında, grup halinde- Yeşilköye taşındılar, o fakat her seferinde elleri boş döndüler. A- rada, meydan kumandanından yedik- leri azar yanlarına kâr kaldı. Belki de bundan dolayı, uçak piste kondu- Bayan Başgil, gazetecilerin bekleşmekte olduğunu gördü ve bu- nu elemle kocasına, bildirdi. Gazete- ciler orada günlerdir nöbetteydiler. İki taraf karşılaştığında, ilk so- ru gazetecilerden değil, o Başgilden geldi. "— Gürsel adaylığını koyuyor mu?" Böylece başlayan mülakat hayli u- zun sürdü. Bu atada Bayan Başgil gümrük muamelesini tamamladı ve' ünlü âlim yakasını gazetecilerden kurtarır kurtarmaz kan koca kendi- lerini otomobile güç attılar. Kadıköy yakasına geçerek, Feneryolundaki, şahane bahçe içindeki evlerine gitti- Başgil, Cumhurbaşkanlığına aday- lığını koyuyordu. Eee, madem ki mil- let istiyordu.. Buna rağmen, aynı gün akşama doğru İstanbulda bir ha- ber yayıldı: Başgil senatörlükten da- hi istifa etmişti. Fakat haberin balon olduğu kısa zamanda meydana çıktı. Bilâkis, başkentten Feneryoluna ge- len müjdeler o Cumhurbaşkanlığının çantada keklik olduğunu gösteriyor- du. Evliyazade karargâhı her şeyi inceden inceye hazırlamıştı. Ankara garında sık sık saatlerine bakan bazı adam- lar sabırsızlıklarını her hareketleriy- le gösteriyor, arada sırada da çalım- lı laflar ederek milletvekili veya se- 12 natör olduklarını hissettirmeğe çalı- şıyorlardı. Beklenilen, yataklı oeksp- resti. ONe var ki, saatler geçiyor, tren bir türlü gelmek bilmiyordu. Sa- at 9.15'de Ankara garında (olması gereken ve çok seyrek gecikme yapan ekspresin başına bir kaza ogelmesi ihtimali, sabırsız adamların endişesini arttırıyordu. İçlerinden biri Danışma- A. Fuad Başgil Yaka paça iade ya giderek gecikmenin sebebini anla- mağa çalıştı. Gecikme, Sazlı istasyo- nunda vuku bulan ve dokuz vagonun yanmasıyla sonuçlanan bir yangın- dan dolayıydı. Tahminlere göre, ka- tar ancak birkaç saat sonra başkente vâsıl olabilecekti. Merak edilecek bir husus yoktu. Tren ve yolcular osağ- lamdı. Fakat, haberi duyunca karşı- layıcıların dudakları büzüldü, kaşla- rı yukarı doğru kalktı ve birbirlerine şüpheli şüpheli bakmağa başladılar. Bir müddet daha gezinerek bekledik- ten sonra garı terkettiler. Telefon- lar işledi ve durum anlaşıldı. Hakika- ten Sazlık istasyonunda bir yangın olmuştu. Yataklı ekspres bu yüzden gecikiyordu. Ankaraya ancak o saat 15'de gelebilecekti. Taraftarlar tre- ni Sincanköyde o karşılamayı uygun gördüler ve otomobile atlıyarak o yolu tuttular Samsun temsilcileri olan karşıla- yıcılar Başgili saat 14.30 sıralarında Sincanköyde buldular. Yataklı eksp- resin ortalarındaki bir vagonun geniş koltuklarından birine oturmuş olan Başgil pek neşeli, pek memnun görü- nüyordu. Geriye yaslanmış, ayakları- nı uzatmıştı. Ciddi bir senatör kıya- fetine bürünmüştü. Siyah bir elbise giymiş, siyah-mavi karışımı bir kra- vat takmış, gözlerine meşhur siyan gözlüğünü yerleştirmişti. Yanında A. P. nin Başkan yardımcılarından Tah- sin Demiray vardı. Samsun milletvekilleri, o Başgilin bulunduğu kompartımana büyük bir iştihayla daldılar.. Profesörü (Adeta koltukladılar. Ellerini (oovuşturarak hal hatır sordular. Birkaç defa te- mennada bulunarak bağlılıklarını bil- dirdiler ve osenatörlük mazbatasını takdim ettiler. Gazeteciler de kendile- riyle birlikte kompartıman dalmış ve Başgilin yanına sokulmuşlardı. sın mensuplarım dışarı denediler. Ama Başgilin müdahaleciy- le vazgeçtiler Gnzeredilerisn biri aniden Başgi- le sordu; "— Siyasi mas kdmnkein taraftar mısını Başgilin nd temsilcilerden Yusuf Demirdağ az kalsın küçük di- lini yutacaktı. Birden atıldı, soruyu soran gazeteciye doğru eğildi ve ya- nağım okşadı. Sonra sertçe: — Ne demek o, bakayım?." Gazeteci sağırdı. Ne, ne demek- ti? Korkulu gözlerle Demirdağa bak- tı ve: affına " — Ama an efendim, bizi korkutu- yorsunuz" cevabım verdi. Demirdağ gülümsedi ve: "— Ece, tabii, biz askeriz" dedi. Başgilin etrafındakilerin, Profesö- rü fazla konuşturmağa niyetli olma- dıkları belli oluyordu. Ama Başgil konuşmakta mahzur görmemekte, hattâ bu işe gönüllü görünmekteydi. Nitekim bundan sonra omuhavereye pek karışan olmadı. Kompartıman- da sâdece Başgilin ve basın mensup- larının sesleri duyuldu. AKİS, 30 EKİM 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: