30 Ekim 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

30 Ekim 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO İstanbul Komedi Bölümünde Dram! İstanbul Şehir Tiyatrosunun yıllar- danberi ( İstanbulluları (güldüren Komedi ölümü, bu mevsim başı, onları ağlatıyor. peare'in en acıklı dramlarından biri- ni, "Atinalı Timon"u oynıyarak. Bu fâciaya Komedi Bölümü sahnesinde ne- lüzum vardı, demeyiniz. Dram Bölümü, yıkılmak Oo tehlikesi göste- rince, hemen tamirine başlandı. Ta- mir işi öyle kolay biter mi? Halâ sürüyor. Dram Bölümü kapalı ka- lnca mevsime Shakespeare'le başla- ma geleneği elden bırakılacak değil ya. Dram bölümü, komedi bölümüne taşınıvermiş. Gündüzleri saat 6 tem- sillerinde, evvelce Ankarada oynan- mış olan, "Çöpçatan" komedisi gül- mek için o tiyatroya gelenlere yeti- yor da artıyor bile. Eh, geceleri de Shakespeare meraklıları biraz göz- Şehir Tiyatro- sunda ilk defa bundan 17 yıl önce oynanmıştı. Hem de çok daha kuv- vetli bir reji, daha da kuvvetli bir kadro ile. Öyle iken, o zaman da, va- rım yoğunu har vurup harman sa- vuran, sonra dara düşünce sofrasın- da ziyafetler çektiği, ihsanlara boğ- duğu sahte dostları tarafından yüz- üstü bırakılan bu müsrif Atinalının insanlara küsüp Ormana çekilmesi, ağaç kökleri yiyerek sefil ve peri- şan yaşaması ve bütün benzerlerine lânetler (o yağdırması o seyirciyi pek sarmamıştı. o İnsanoğlunun nankör- üğü, ikiyüzlülüğü, odalkavukluğu, vefasızlığı Shakespeare'den önce de, sonra da çok işlenmiş bir konudur. Ama Timon kadar rastgele, hesap- rağ- men tutumunu değiştirmeyen, sonra da biraz olsun kendinde kusur bul- maya yanaşmıyarak insanları öylesi- ne zehirli bir dille kötüleyen bir mi- rasyediye kolay kolay rastlanmaz. Ne çare ki Timon bir Shakespe- are kahramanıdır. Renkli ve keskin konuşmalarında insanlığın hâli üze- rine öyle gerçekler vardır ki, haklı da olsa haksız da olsa, zehir de saç- sa onu dinleriz. Üç yüzyıldanberi dinliyoruz da... Sahnedeki oyun Kişileri (oOkırkı aşan -pek önemlileri e ikiyi, üçü geçmeyen- "Atinalı Timon", kalabalık ziyafet değişik orman tablolarıyla konulması en güç o Shakespeare'ler- den biridir. On yedi yıl önce Muhsin 32 Ertuğrulun imdadına yetişmiş olan döner sahneden de mahrum olan Ko- medi Bölümünde böyle bir dramı sahneye koymak daha da güç bir iş- tir. Ama Tunç Yalman işi sadelikle halletmesini (o bilmiştir. Dekor gibi, oyundan da -hattâ metinden de- âza- mi iktisadı yapmış. Bu sayede seyir- ci, gözleri ve kulakları yorulmadan, "Timon"un "öz'ünü görüyor ve din- liyor. O aşırılıklarla dolu dram için bu kadarı da bir kazanç sayılmalı- dır. Bellibaşlı rollerden Timon'da -Şe- hir Tiyatrosuna girişi müessese için bir kazanç olan- Agâh Hün, sade bir kompozisyonla muvaffak oluyor. Lüzumsuz duygululuklara da kendini kaptırmıyor. Sadık Kâhya Flavius'- ta Müfit Kiper çok inandırıcı ve se- vimli bir tip çiziyor. Yazık ki Ape- mantus gibi altın bir rol Selâhattin Mogolun elinde bakır oluvermiş. Bu rolde İbrahim Delideniz gibi bir sa- natçı nasıl aranıyor! İzin almadan üç günlüğüne Ankaraya gittiği için yirmi yıllık emeği bir anda hiçe in- dirilen, ve Şehir Tiyatrosundan kapı dışarı edilen İbrahim Delideniz! Şe- hir Tiyatrosunun kaç defa yüzünü güldürmüş, kaç piyeste müessesenin en iyi komedyenlerinden biri olduğu- nu isbat etmiş olan bir sanatçı. Şim- di gelin de Şehir Tiyatrosunda sanat- çının hâlâ sıra memurlarından fark- lı bir miğineleye lâyık görüldüğüne inanın!. Yedi yıl sonra... Haldun Dormen yalnız kendi tiyat- rosuna değil, Türk tiyatrosuna da büyük bir hizmette bulundu. Ye- di yıldanberi sahneden çekilmiş, â- deta unutulmuş olan Canide Sonku- yu kadrosuna aldı ve bu mevsim başı onu İstanbullulara yepyeni bir çehre ile tanıttı. Canide Sonku bir zamanlar sahne- mizin parlak bir yıldızı idi. Shakes- peare'in Juliet'inde parlayan bu yıl- dız, yıllar yılı Şehir Tiyatrosu sah- nesini "Hamlet'in Ophelia'sı, "Cyra- no"nun Roxane'ı, "Ruy Blas"ın Kra- liçesi, "Düşman"m Kadım ve daha nice piyeslerin kadın kahramanı ola- rak aydınlatmıştır. Sonra sahneden çekildi, kendini film çalışmalarına verdi, "Yavru Kartal'ı oynadıktan sonra da Ur daha sahneye adım at- madı Halbuki henüz olgunluk çağına ermiş olan Cahide Sonkudan sahne- miz en güzel, en şuurlu yaratışlarını bundan sonra bekliyordu. Haldun Dormenin teşebbüsü, o beklenen şe- yi, gecikerek de olsa, ogerçekleştir- mek fırsatını yaratmıştır. Bunu şim- di Küçük Sahnede oynanmakta olan Clifford Odets'in "Taşralı Kız'ını, buruk piyesi seyreden İstanbullular çok iyi biliyorlar. "Taşralı Kız", alkolün en verim- li çağda unutulmıya mahküm ettiği kudretti bir sahne sanatçısının ve o- na hayatını bağlamış olan güzel ve vefalı bir kadının dramıdır. Bir za- manların ünlü aktörü Frank Elgin, kendisini tekrar sahneye, başarıya ve şöhrete ulaştırmak isteyen genç, dinamik rejisör Bernie Dood'un sa- yesinde değil, karısının o sabırlı ve şefkatti mücadelesi sayesinde bükük belini doğrultabilecektir. "Sahnedeki oyun Haldın. Dormen, "Taşralı Kız"da büt piyesin yükünü taşıyan bellibaşlı iki rol için bundan daha güzel, daha da isabetli Ur sahne çif- ti bulamazdı. Cahit Irgat, alkolün pençesine düşmüş Frank Elgini bü- yük bir gerçeklikle, nüanslarına va- rmaya kadar iyi düşünülmüş ve gerçekleştirilmiş bir kompozisyonla, alkolizmin bütün psikolojisiyle "ya- şıyor". o Karşısında Cahide Sonku, kocası ile kendisi ve tiyatro çevresi arasındaki o sessiz ve çetin savaşı, zeki olduğu kadar duygulu, duygulu olduğu"kadar da iradeli bir oyunla yürütüyor ve sonunda zaferi kaza- nıyor. Genç, ateşli rejisörü Erol Keskin, gıpta edilecek bir canlılık ve haki- miyetle ocanlandırıyor. Ne yazık ki son sahnelerde, o iradeli, hâlâ da genç ve güzel kadına aşık olduğu zaman bu ölçüyü kaybediyor ve... bir, iki yanlış ton -en kritik anda- seyirciyi güldürüveriyor. "Taşralı Kız", Cahit Irgatla Ca- hide Sonkunun, belki biraz ağır, bi- yüklü ama böyle bir eserce yadırganmıyan oyunlarıy- la zevkle seyredilmekte ve İstanbul seyircisi yeniden kazandığı Cahide Sonkuyu büyük sanatçılardan esir- gemediği candan alkışlarla her gün selâmlamaktadır. AKİS, 30 EKİM 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: