5 Şubat 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

5 Şubat 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rosundaki kıskançlıklar da, araya karışan çeşitli menfaat kaygıları yü- zünden, her mevsim bir başka şekilde kendini göstermekten geri okalma- makta Bir bardak suda fırtına Son zamanlarda patlak veren ve ga- zete sütunlarını akseden olaylar da bunun bir devamı gibidir. Cüneyt Gökçer idaresinden memnun görün- meyenler, şahsi .. rini umumi bir huzursuzluk havası yaratmaya alışar arak o gizlemekte, Cüneyt Gökçerin sivrilmiş sanatçıla- ra tahammül edemediğini, onlara bü- yük roller vermediğini, küçük roller- de ezdiğini, körlettiğini, bu yüzden müesseseden ayrılmalar (olduğunu, bu gidişle Devlet Tiyatrosunun yıkı- lacağını iddia etmektedirler. Ama bütün bunların 800 kişilik bir kadro içinde birkaç kişinin mak- satlı ve menfi propagandasından baş- ka bir şey olmadığım ve bir bardak suda fırtına koparılmak istendiğini anlamak güç değildir. Cüneyt Gökçe- rin Genel Müdürlüğe getirilmesinden bu yana büyük rol verilmediği iddia edilen bazı tanınmış sanatçıların, iddianın tamamile hilâfına büyük rol- ler aldıkları, önemli eserlerin sahne- ye koyulmasıyla görevlendirildikleri Devlet Tiyatrom sahnelerine çıkan bütün eserleri, bütün başrolleri Ge- nel Müdürün kendi inhisarına alma- dığı ve alamıyacağı bilinmektedir. Fakat bunlar, zaman zaman, kendilerine verilen rolleri ve o reji- leri, kimi hastalık, kimirol veya eser beğenmemek gibi türlü bahane- lerle kabul etmek istememişler, rumluluk duygusundan uzak bir dav- ranışla ve yıkıcı bir zihniyetle vazi- feden kaçınmışlardır. İşin bu cephesi olayları yakından takip edenlerin ve Cüneyt Gökçerin "Cumhuriyet" ya- zarımı verdiği beyanatı dikkatle in- celemiş olanların gözünden kaçma- mıştır. Müesseseden ayrılanlardan çoğu- nun özel tiyatro kurmak, daha ser- best bir sanat hayatına atılmak için normal şekilde Devlet Tiyatrosundan ayrılmış oldukları da bilinmektedir. Bunlardan ancak biri, ikisi bir bar- dak suda fırtına koparmak isteyen o birkaç kişinin menfi telkinlerine kur- ban olmuşlardır. Son günlerde mü- esseseden ilişiği kesilen bir sanatçı- nın ise, buna prömiyer akşamı rolünü ırakmak ve Devlet Tiyatrosunda şimdiye kadar eşi görülmemiş bir skandala meydan yemekle, kendisi- nin sebep olduğu meydandadır. Buna rağmen perdenin kapanmamış ve ay- nı eserin iki hafta sonra prömiyeri verilerek temsiline başlanmış olma- sı Devlet Tiyatrosundaki düzenin ko- AKİS, 5 ŞUBAT 1962 lay kolay yıkılacak gibi olmadığını göstermektedir. Yeni hedefle Devlet Tiyatrosunun genç ve dina- mik Genel Müdürü şimdi yeni he defler peşindedir. Bunların başında Altındağ semtine küçük bir halk ti- yatrosu kazandırmak geliyor. Bu ti yatronun görevi başkentte türlü se- beplerle tiyatro sanatının nimetlerin- den faydalanamayan geniş bir halk topluluğuna, bir eğitimi hizmeti görmek olacaktır. Bunun 1 çin gereken ödenek bu yıl bütçesinde ayrılmıştır. Ama, Devlet Tiyatrosu Altındağ Tiyatrosunun (açılmasını beklemeden (Altındağlıları tiyatro- ya getirmenin yolunu bulmuş, salı ak- şamlarını çok ucuz bir fiyatla onlara ayırmış, biletlerini de kolayca alabil- meleri için Altındağda özel bir Bilet Satış Bürosu açmıştır. Devlet Tiyatrosunun genişleyen hizmetler karşısında, ihtiyacı karşı- lamadığı ve geçen tatbikat yıllarında önemli bazı eksikleri okluğu anlaşı- lan kuruluş kanununun yerini alacak yeni bir teşkilât kanununa kavuştu- rulması, Bölge Tiyatrolarını müsta- kil bir çalışma sistemini ak yeni hükümler, Cüneyt Gökçerin bun- dan sonra ulaşmaya çalışacağı ilk hedeflerdir. Netice Şimdi öyle görünüyor ki, 4 yıllık bir tecrübenin sarp yollarını sendele- meden aşmış bulunan Cüneyt Gökçer, bir idareci olarak ileriye daha büyük bir güvenle bakabilmektedir. Sanat- çı olarak da "Cadı Kazanı", “"Salo- me", "Kral Lear", “Gergedan” ve "Hamlet'le reji alanmda, Oidipus, Jeune Eskilerden bir hatıra premier Gökçer TİYATRO Tear ve Hamlet gibi rollerle de oyun alanında kolay aşılamıyacak bir zir- veye ulaşmış olmanın huzuru içinde- dir. Henüz 42 yaşında olan idareci Cü- neyt Gökçer, görevinin bütün güçlü- güne rağmen, geleceğe gülümsiye- rek bakabiliyorsa bu, şüphesiz an- cak vazifesini hakkıyla (o başaranla- rn nasibi olan o güveni, o huzuru duyabildiği içindir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: