26 Kasım 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

26 Kasım 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Ankara İsviçreli sanatçılar Geçen hafta Ankaralı -ve fransızca bilen- tiyatroseverler, Fransız Kültür Merkezinde, iki isviçreli sa- natçının resitalini dinlemek zevkini tattılar: Jean Bard ve iris Avichay. Jean Bard, Cenevre ve Paris kon- servatuvarında yetiştikten sonra, u- zun yıllar Georges Pitoefle çalışmış, kendi adına kurduğu toplulukla yirmibeş yıl İsviçre ve Fransada temsiller vermiş, birçok oyun yaz- mış, birçoklarını da sahneye koy- muştur. Şimdi Cenevre Konserva- tuvarının deklâmasyon hocasıdır. Eşi “ve eski öğrencisi-, Iris Avichay ise, ciddi bir müzik -piyano- öğreni- minden sonra, Cenevre Konservatu- varının Tiyatro bölümünü, Komedi ve Trajedi mükâfatlarını okazana- rak bitirmiş, "Corocaie" tiyatrosun- da uzun yıllar çalışmış, kocasıyla birlikte uzun turneler de yapmıştır. iris Avichay bugün fransız diliyle konuşan İsviçrenin en güçlü kadın sanatçılarından biri olarak tanın- maktadır iki seçkin sanatçı, küçük ve çıplak bir sahnede, XVI. yüzyılın şairi bilinmiyen baladlarından La Fontaine'in masallarına, Prevert'in, Aragon'un şiirlerine; oMichelet'nin Jeanne d'Are'mdan ve La Bruyere'in "Karakterler"inden Colette'in, Alain Foumier'nin romanlarına; Moliere- in "Cimri"sinden lonesco'nun "Kel Şarkıcı"sına ovarıncaya kadar çok çeşitli metinler üzerinde virtüozca oynadılar: yalnız jestleri, mimikle- riyle değil, ustaca kullandıkları han- çereleriyle de oynadılar. O kadar ki, ne dekorun, ne de kostümün yoklu- gunu duyurdular. Üstelik, okunmak için yazılmış deneme ve roman par- çalarına kazandırdıkları hayat solu- guyla gerçek tiyatronun söz sanatı, kendilerinin de bu sanatın gerçek- ten ustası olduklarım ispat ettiler. Bu, sadece başarılı bir resital değil, "mükemmel bir diksiyon der- siydi de. Bu dersi asıl, tiyatro öğren- cilerimiz dinlemeliydiler. Ama sa- londa onlardan kimse yoktu, ve.. onları çağırmayı -veya oraya götür By düşünen de olmamıştı gali- ba! 32 Oyun: "Küskünler Kahvesi" ("The Ballad of the Sad Cani"); Oyun, 3 perde. Yazan: Garson McCullers. Oyunlaştıran: (Edward Albee. Kostüm: Hâle Eren. Işık: Kenan Dinçman. Konu: "Ecinniler" gibi, "Küskünler Kahvesi" de konusunu roman- dan, daha doğrusu uzun bir hikâyeden alıyor. Ama Albee, bu oyunlaş- tırmada Camus kadar başarılı olamamış. Anlatan'ı bile -pek birşey an- latmadıktan başka- iğreti, "hava"nın dışında kalıyor. Dergide eseri ta- nıtan Sevgi Sanlı, oyuna bir "kısırlık çığlığı" diyor. Oysa oyunun kadın kahramanı, kocasını -evlendikleri gece bile- yatağına değil yanına dahi yaklaştırmıyor... Bu erkek yapılı, iriyarı, işini bilir Amalia, bu akıllı uslu kahveci kadın, o çapkın, ipten kazıktan kurtulmuş Marvin Macy ile ne diye evlenir ve neden ondan böylesine nefret eder, belli değil! Sonra yanına aldığı o kimsesiz, o iğribüğrü, fitnefücur, kambur cüce Lymon'a -aralarında cinsel bir ilişki belirtisi de olmadığına göre- neden o derece bağlanır, belli değil! Nefret ettiği kocası hapisten çıkagelince, Cüce, neden kendini unutacak kadar Marvin'e hayranlık duyar, onu, is- tenmediği eski evine âdeta zorla getirir, neden bile bile Amalia'yı bir ölüm kalım savaşına sürükler ve bu savaşta onun mahvolmasına çalı- şır, belli değil! Belli olan tek şey, Albee'nin sapık duygularla oynayarak ve yorumu Seyirciye bırakarak- üç karanlık tipli, karanlık bir dram yazmış olduğudur Oynayanlar: Haydar Ozansoy (Henry Macy), Muazzez Kurdoğlu (Miss Amalia), Âli Cengiz Çelenk (Kambur Lymon), Süreyya Taşer (Emma Hale), Bozkurt Kuruç (Marvin Macy) v.s Beğendiğim: Cüneyt Gökçerin ölçülü ve şiirli, yazarın gölgede bı- raktığını aydınlığa çıkarmaktan titizlikle sakınmayı başaran, akıcı sahne düzeni. Refik Erenin -Kenan Dinçmanın sanatlı ışığı altında- ha- vayı veren güzel ve kullanışlı dekoru. Muazzez Kurdoğlunun -erkek yapısını yeteri kadar kaba, kalın çizgilerle vermediği halde- çok değişik ve başarılı Amalia'sı. Bozkurt Kuruçun rahat ve etkili Marvin'i, Ali Cengiz Çelenkin gerçek bir yaratış -ve akrobasi- niteliği taşıyan kıv- rak kompozisyonu. Süreyya Taşerin, Ali Algının, Nuri Göksevenin çiz- dikleri renkli, canlı tipler. Beğenemediğim: Eserin, izahsız kalan o psikolojik yönüyle, insanı rahatsız eden iç yapısı. Herşeyi unutturan örnek bir reji, parlak bir "oyun". Naciye FEVZİ Sonuç: Küçük Tiyatroda "Küskünler Kahvesi" Melodramın amerikan... 26 Kasım 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: