12 Ocak 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

12 Ocak 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Sahife 6 Akşam 12 Kânunusani 1929 illet Peri kızını N n hikâyesi Evel zaman içinde, yük- sek bir dağın tepesinde büyük bir saray varmış. Bu yüksek dağın etra- fında bulunan memleket- lerdeki ehaliden hiç kimse bu dağ tepesindeki sara- yın esrarını keşfedemi- yordu. O civarda, cesaretiyle şöhret bulan, gayet güzel ve yakışıklı bir genç var- dı. Hazin sesiyle türkü söylerdi, bunun için ken- disine «Bülbül diyorlardı. Bir gün, şehrin gençle- rine: — Ben şu dağın tepesine çıkıp saraya gireceğim. Dedi. Köylüler menetmek is- tediler: — Sen deli misin? Orası cinler ve perilerle doludur. senelerdenberi 0: saraya hiç kimse girmeğe mu- yalfak olamamıştır. Cessur genç bu sözleri — dinlemedi ve bir sabah erkenden dağın başına' doğru tırmanmağa baş- ladı. Genç, sarayın kapısını çalacağı sırada, — kapı kendi kendine açıldı. Bir hizmetçi peyda oldu ve gence sordu: -Buraya ne için geldin? —Hanımı görmeğe gel- dim! İsmin nedir? — Bülbül Hizmetçi kız dudağını bükerek yürüdü, - gitti. Sarayın kapusu tekrar kendi kendine kapandı, Bülbül bekliyordu. O esnada, birdenbire merdivenden, dört kı bir sandığın yuvarlana kendisine doğru geldiğini gören Bülbül, hiç aldır- Mayarak ayakta durur. Sandıktan bir ses yük- seli — Çıkayım mi? | Bülbül hayret ve tered- düt içinde 'ne söyleyece- ğini düşünürken, aynı sesin bir az daha şiddetle aksettiğini görür: — Çıkayım mı? Genç, bir an içinde ira- desini toplayarak: — Çık! Diye haykırı andık açılmağa başlar, içinden O kadar güzel bir kız çıkar ki, Bülbülün güzleri kamaşır ve kızın yüzüne bakamaz. Sandıktan cıkan - kı: yürüyerek Bülbülün yanı- na gelir ve şu sözleri söyler: - Ben bir peri kızıyım. kaç seneden beri bir adem oğlu ile evlenmek istiyor- dum. Şimdiye kadar sa- rayımın esrarını anlamak üzere buraya bir çok kimseler geldiler. Fakat hepsi de Fena fi- kirle geldikleri için bana |aksi cevap verdiler.Sara- yımda bir adet vardır Adem oğullarından kim Paksilik eder ve cinlere |karşı gelirse derhal ruh- ları kabzedilir. sen güzel cevap verdin ve bana karşı aksilik et- medin . Bunun için seni sevdim ve sana varacağım. * Bülbül bir daha şehre inmedi. Herkes, onun için, cinler çarptı, — dediler; halbuki Bülbül peri kızıyle evlenmişti! âkî'%iîf%â’i kıraat sütunu F ının çocukluğu Hoca, çocukluğunda çok aksi bi Babası ne söylerse onun aksini yapardı. Bir gün, deyirmenden döndükleri sırada çaydan geçecek oldular Her ne kadar köprü varsa da hayvan geçecek gibi de- ğildi. Babası kökrüden geçme- ye başladı. Hoca da, sırtı un çuvalları yüklü eşekle beraber, suyu alçak olan çaya daldı. 'Tam çayın ortasında , hayvanın üstünden çuval- lar, düşecek gibi meyil- lendi. Bunu gören babası, hocaya: — Öğlum! Oğlum! -diye seslendi - Çuvallar iğrik memiş ... Çaya düşmiye- cek! sakın onları doğrult- mağa kalkışma ha ... Diyince, Hoca: — Vallahi, baba, şu ya- şıma kadar ne dedinse aksini yaptım : Bu sefer de emrini aynen yerine getireyim! diyerek cuvalı suya devirmiş! Hocayla kapı hoca, çocukken, annesi bir gün ona demiş ki — Evladım. Ben bu gün komşu kadınlarla beraber dere kenarına gidiyorum. Etrafta hırsızlar türedi- gini biliyorsun. sakın ka- pidan ayrılma . hocanın canı sıkılır . Kapıyı sezelerinden sü- kerek rırtına alır. Dere kenarına iner. Aman oğlum! Bu ne hal? Diyen annesine. — sen, kapıdan ayrılma- mamı bana tenbih etme- miş miydin? Cevabını vermiştir. | lar ifiyordu. Kaba etlerime bası- Hayatımda bir çok seyakatler yaptım. Felek, beni, günün birinde Alfrikaya, hem de Afrikanın balta görmemiş ormanlarına attı. bu ormanlar, hiç de Alemdağı ormanlarına benzemez. Dallar, geniş bir kubbe halinde yukarı tarafları kaplamıştır. — Günlerce gittiğiniz halde bir karış sema parçası görmezsiniz. Ormanın kuytuluklarına doğru ilerlediğim sırada, yanımda yerli kılavuzlar ve bazı arkadaşlar da Bir akşam üstü, konaklamak münasip bir yer bulduk. Hep birlikte çalışarak iki üç kulübecik yapıverdik. Tam yemek yiyecek- tik ki, ansızın, ormanın kuytuluk- larından müthiş feryatlar duyduk. O sıralarda, gayetle delişmen- dim. Hemen, tabancama sarılarak dışarı fırladım. bir de ne göreyim? bir sürü maymun. bize doğru geliyor. Arkadaşlarım: — içeriye girl kulübeye - gir! tavsiyesinde bulunarak haykırdı- har. Fakat, dinleyen kim? ,Maymun- lardan mi korkacağım” diyerek- ten içlerinde bana en yakın bu- Tunanın üzerine bir el silah attım. Vay sen misin ateş eden? Maymunların hepsi birden üze- rime çullanarak, beni, ayaklarım- dan, / kollarımdan — yakaladıkları gibi, başladılar efendim, o yüksek Ağaçların tepesine çıkarmağa. Kurtulmak için çok çabaladım amma ne mümkün. Adam, bir ba- Şına, yirmi maymundan yakayı sıyırabilir mi ? Daldan dala çıkıyor ; mütema- diyen — yükseliyorduk. — Nihayet, beni, hiç kimsenin bulamıyaca- ği bir yere getirdiklerine akılları çesti. O zaman, gayet geniş bir dal üzerine yüzü koyun Şatırıldım. - Maymunlar, — galiba, bayıldığımı sanıyorlardı. kendime | geleyim diye, vücudumu tartak- lamağa; saçımı, bıyıklarımı yol- mağa başladılar. Akamdan elbi- selerimi, ayağımdan, sökercesine, potinlerimi çıkardılar. Hayvanlara karşı dürabilmek için, bütün gayretimi sarfediyor- dum amma nafile! Yaptığım her harekete karşı ceza olarak, vücu- dumün en nazik yerlerine muşta- lan - şiddetli altında inim inim inliyor; avaz avaz, ciyak ciyak bağırıyordum. benim bu. halime karşı, may- munlar,- sanki insanmışlar gibi,> kırılıyorlardı gülmekten... Vaziyeti anlıyordum: bin “bir işkenceden sonra öldürülecektim. maz, lime lime parçalanarak; imdiklerin iztirabı mal, “ yarıyoldan ziyade maha yakın, yarı yoldan ziyade arza uzak,, agaçlardan aşagıya (fırla- tılarak... Tefrikanümerosu: 42 SAHTE PRENSES Fakar vatan — hasretinin iztiraporukları karartıyor . — Buradan kurtularak - vatanı- verdiği miza dönerseniz, ' dünyaya — yeni döğmüş gibi olacaksınız, değilmi? — Şüpi . Zaten burada beş senedir hep bu ümitle yaşayorum, Bu ümidimin söndüğü gün, hayatım da sönmüş demektir. Tomas, sulanan görlerini sile- zeki — Ey.. -Dedi- benim dertlerimi deşip durma! Söyle bakalım, bu gece ne düşündün.. ve neye karar verdin? — Beni buradan hüduda kadar götürür ve serbest birakırsanız, size nammsumla söz veriyoram ki, hakkınızda gıyaben verilen mah- Nakili 1 P. kümiyet Kararını refettirecegim! — Fakat, sen galiba, Cak deni- len polis hafiyesinin ne inatcı bir adam olduğunu bilmiyorsun? — Ben onu çok eyi tanırım, benim hatırimı kırmaz. Son defa elde edilen — emarelere — göre Mis Tomas intihar — etmiştir.. diye bir rapor verir ve bü suretle mahkemece verilen mahkümiyı B ni | hakkı hayat bahşettirir. — Evet, bu söylediklerin çök doğra ve mümkündür. Lâkin o hünzir — herif, evelce söylediği sözden vaz geçmez ki... - itimat edebileyim! — Size Polis yani- size daha açık — söyleyim: hafiyesi Cak — benim öz kardeşimidir ona ne istersem yaptırabi! “Tomas birdenbire göz Neee...? herilin kardeşi misin? “Dedi ve korkusundan bir adım geriye çekildi. ” bu süretle yalan söylemeğe ben mcebat olmuştu. Eevet kardeşim.. - dedi - hayret edilecek bir şey Ortada var mı? — Eğer ve melün adamsan, hiç bir sözüne inanılmaz.. bu sebeple ümidim kirıldi da ondan... — Ümidiniz kırılmasın! Bakınız, beş parmağın biç biri digerine benziyor mu? Ben onun — kardeşi olmuşsam ne olur.. — bahusus ki, onun — büyügüyüm; —ne — istersem yaptırırım.Beni hiç bir vakit reddet- memiş ve kırmamıştır. ' de önun gibi şe ir — Çok aksi bir adamdır diyor- lar.. öyle mi? — Asla... O kadar halim ve merhametlidir ki, bir defa konuş- sanız çok hazedersiniz! — Demek ki, benim meselemin dehimde halledilebileveğine korisin öyle mi? — İmanım gibi eminim. Nev- yorka geldigğiniz zaman mihayet bir hafta içinde işi hallederiz ve siz — hürriyeli — mutlaka — sahibi olursunuz! — Ohalde şimdi ne yapalımı? Bvela beni ” Meksika - Ame- yika büdudüna götürürsünüz, üç gün sonra da siz, doğrudan doğruya Nevyorka gelirsiniz! —yok.. Nevyorka ve Caktan ben bu İşe gelemem. bir haber gönderelim kavi bir teminat alalım.. (Mabadı. var) Maymunlar arasında | Hayatımdan ümidimi kesmiş halde böyle kötü kötü düşün- düğüm sırada, hiç beklemediğim bir şey oldu. Sanki esrarengiz bir kuvvet, maymunlara: — “ bu adamı brakın! ” emrini vermişti içlerinden biri,> her halde reis- leri olacak- üç kere acı acı hay- kırdı. Maymunlar, bu. sayhayı işitir işitmez, beni olduğum — yerde brakıp ağacın en yüksek dallarına kaçtılar. Bereli vücudumda , bin itina sarfederek doğruldum. bulunduğum dalın üzerinde ata biner gibi bir vaziyet aldım. Niyetim yavaş yavaş ağacın gövdesine doğru giderek oradan aşağı inmekti . inden ne kadar yüksekte olduğumu anlamak - için aşağı baktım. O esnada gözlerim alev alev pırldayan bir çift Şılaştı. Meselenin mahiyetii madan yüreğim çarptı. bu gözlerin sahibi olan hayvan, fare karşısında pusuya — yatmış müthis ve devasa bir kediye ben- ziyor. Üstünde yol yol siyah çiz- giler vardı. Harikulâde cesamette müthiş bir Afrika parsının karşı- sında bulunduğumu / anlıyordum. Aym zamanda vaziyetimin feca- atini de anlamaktaydım. Maymunlar, tehlikeyi vaktüze- manında sezinerek cızlamı çek- mişlerdi. Ortada, sipsivri bir ben kalmıştım. Zavallı ben, yağmur- dan kaçayım derken doluya yaka- lanmıştım. Şimdi, iki düşman arasında bu- Tunuyordum: yukarıda maymunlar; aşağıda parsi Artık, halâs ümidi kalmamıştı. - Çünkü, pars, gerisin geri çekile- yek üzerime hamleye hazırlanı- yordu. Neticeyi görmemek- içi gözlerimi kapadım. bu esnada, yanımdan rüzgâr gibi bir şeyin geçtiğini duydum. tesadüfen, kur- - tulmuştum. beni nışanlıyan pars, Allahtan olacak, lüzumundan fazla daha yüksek bir biz alınış; ve, dala sıçramıştı. Pars, bu dalda iyice tutunduk- tan sonra, kuyruğunu sağa sola sallayarak — etrafına — bakınmağa başladı. Maymunlar, bu biaman düşmanlarının kendilerine bir az daha yaklaşlığın görünce, hep bir ağızdan bir çığlık kopardılar. pars, başını kaldırdı; ve, onlara Maymunlar, korkudan tiril iyorlardı. Pars ise, onları ne pek memnun olmuştu. her halde, onun damağına, may- mun eti, insan etinden daha lezzetli geliyordu. -Daldan dala sıçrıya- rak maymun sürüsüne yaklaş- mağa başladı. Aralarında yarım metroluk bir mesafe - kalınca durdü. Maymunlâr, güya onu ağaçtan düşürmek için, hep birlikte dak- ları sallamağa başlmışlardı. Fakat pars, buna aldırış bile et Mmaymunlar içinde n lezzetli olu sı lâzım gelenini ayırmağa uğra- raşıyordu. Nihayet, içlerinden en cesur maymun, parsa hücum etti. Esasen de bunu bekliyordu. lerini maymunun gırlağına geçirdi; ve onu öldürerek aşağı atti; kendi de yallah arkasından... Öbür maymunlar, fırsattan bil- istifade, aksi istikamette kaçıp gittiler. bu gürültü esnasında beni dü- şünen bile olmamıştı. Usulla / sivışıp ” arkadaşlarımın yanına döndüm amma ne va- ziyette. Arkadaşlarım, benden ümitlerini kesmişlerdi . Maceram kendile- rine anlattığım zaman, bana inan- mak dahi istemediler. bari, söylediklerime siz inanın. Nakili: (tüküyeti)

Bu sayıdan diğer sayfalar: