21 Ağustos 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

21 Ağustos 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Ağustos 1929 ——— AKŞAMDAN AKŞAMA AAA0 —— TuIOat kumpanvasında eriye burnunu sokmak dostum, geçenlerde, mi bile çok kim- gelerce meçhul bir köşesindeki tulüat tiyatrolarından birine dal- miş. — Seyrettiklerini — sonradan bana yağlandıra ballandıra anlat- tığı için, merakımı yenemedim. Dostumla — birlikte, — şehrin © köşesine — gittik. — Etrafı — tahta perde — çevrilmiş bir bahçenin | önünde klarnetle Fleur d Amour çalınıyor, davul - tempu — tutuyor. Bittabi, — elektrikler, bayraklar, meraklı bir. kalabalık. Gişeye yanaştık. İki kişi için biri mevkie 50 kuruş istediler. Vere Bilet desteleri önlerinde durduğu halde, hernedense - bilet kesme- den bizi içeri koyverdiler. Gi ki, mahaşarallah! Birinci mevkide iskemle bulmak değil a, iğne atsan yere düşmiyecek, Localar- dan biri boştu. Onu tutmak üze- re gişeye döndüğümüz zaman teş- his olunduk. — İsmimi — telâffuz ettiler. İki üç kişi etrafımı aldı: — Aleyhimizde yazmıya geldi- niz galiba? - dediler. Daha ben cavap vermiye hazır- Tanırken, bu. tanımadığım zevat arasında, bir tane tanıdığım hasıl oldu: Çocukluğumuzda senelerce beraber yaşadığımız bir mektep arkadaşı: — Sakm ha... -dedi- Aleyhte maleyhte yazmıya kalkışma! Bu- rasını ben işletiyorum. Malüm ya: Galatasaraylıyız! Galatasaraylılar ancak biribirlerine yardım göste- Fiat farkını almadan boş locayı bize açtılar. Neşem kaçmıştı. Aleyhte, lehte düşündüğümü yaz- mıyacak olduktan sonra buralara kadar, büyük büyük, ne demeğe kalkmış da gelmiştim? Mamafih, azıcık imalifikr. edince, çareyi buldum: Madem mektep arkada- şımindi, tiyatronun nerede ve ne isimde olduğunu söylemiyecek, yal- 'nız, orada gördüklerimi yazacaktım. Artık ferahladı fın tetkikine Ziriştim. Üç yüz kişilik bir kalar balık, bahçede, kırık sıra ve is- kemlelerde, şanoya karşı oturuyor. “Parter,in etrafına, kumdan ve alçıdan, sümmettedarik, çepeçevre alçak bir duvar yapılıvermiş. Bu açık düvarın arkasımı, tahtalarla bölmüşler, bölmüşler; loca addet- er. Localarda, olâmeleünnas ilmektedir. Perde iner inmez, dört beş ses birden yükseliyor Fıstıkçının, kahvecinin, gazozcu- nun naneşekercinin, çıkolatacının sesleri.. - Mamafih, halk, mütemadiyen — birşeyler yiyip içmekle beraber, satıcılara pek ruyu iltifat göstermiyor. Çün- ki, dikkat ettim: Evlerinden yi- yeceklerile içeceklerini de beraber getirmişler. İşte bir gazeteden çıkarılan patlıcan dolmaları. İşte, şu hanımnine de, dizine oturttuğu testiden, gelinine ve torunlarına mavi boyalı çinko maşrapayla su dağıtıyor. Arkadaşımla ben, çene- miz oynamadığı için, elâleme karşı bayağı mahçup düştük. Burada, biraz da, bara giderek “ konso- Masyon , yapmıyan hasis insan- lara benziyorduk. Binaenaleyh, kahvecinin teki i reddedemedik. İki kahve getirttik. Nargileleri de, locamızın duvarına oturtarak — başladık - gürül gürül guruldatmıya Ceketlerimiz Çıkartmış, bir. iskemlenir ğına geçirmiştik. Keyfi, yoktu. Seyrediyorduk. Kantolar, malüm... Bunda ye- niden tarif edecek birşey yok: Kim bilir, kantolara dair kaç yazı — okumuşsunuzdar. — Benim —— . — Neler çıkıyor? Ekmekler hem pis hem de hamur halindedir Büyük Aadada faaliyette bu- hunan ekmek firininin yenileme- yecek derecede bozuk ekmek çıkardığını yazmıştık. Şehremaneti sıhhiye müdüriyeti bu neşriyatı nazarı dikkate almış ve Büyükada ekmeklerinin ıslahı için tetkikata ve bu ekmekleri sıkı bir kontrola tabi tutulmağa karar vermiştir. Şehremanetinin alâkadar erkânına şunu hatırlatalım. ki İstanbulda yalnız Büyükadanın — ekmekleri bozuk değildir. Her nedense bir aydanberi bilhassa Beyoğlu, Şişli taraflarında ekmek hamur gibi, bozuktur. - İçinden pek çok Pislik çıkıyor. Dün matbaamızda yemek yiyen bir arkadaşımız, yedigi francola- 'nın içinde fare terslerine tesadüf etti. Bu francola Hocapaşada bir fırma aittir. Her gün, böyle mide — bulandırıcı ekmeklere, francalalara — tesadüf — ediyoruz. Emanet, şehir içindeki imar faa- liyetini - tahsisat “yoksulluğundan bu sene yapamayacak... Fakat, paraya, yüz binlerce liraya ihtiyaç göstermeyen halkın yiyeceğini, içeceğini olsun düzel- temez mi? Halk, pişkin, temiz ve halis bir dilim ekmek bulamazsa emanet bütçesinden müfettişler, mürakipler için verilen tahsisata yazıktır. Ticaret muahedesi Ekser devletlerle muahede akdedildi Yeni gümrük tarifeleri müna- sebetile devletlerin ticret muahe- desi yapmak için hükümetimize müracaat etmişlerdir. Bunlardan İngiltere Romanya ve İsviçre ile müzakereler bitmiş ve muahede aktolunmuştur. İtalya, | Fransa ile müzakerelere devam olunmaktadır. Japonya ile müza- kere bitmek üzeredi Ticaret muahedesi bir kaç güne kadar imza edilecektir. Bundan başk Litvanya ile de hede aktedilmişti yeni intibam, Ş Hanımefendiler istedikleri kadar “rejim,, le zaiflamağa çalışsınlar;- zaif beyenmek zevki yalnız mah- dut bir münevver sınıfa has zevk, Halk, eti butu dolgun, göğsü göbeyi yerinde kadınlardan hoş- İanıyor . Tulüat piyeslerinin resmen mem- devam ediyor galiba ki, oyundan evel, soflör deliğine araba kör ş:klmdeki kutuyu | oturttular. Bittabi, içine suflör | muflör girmedi. Piyes, gene tulüat halinde devam etti. İsmi İncili Çavuş olan bu piyes, birçok noktai nazardan, üdebamızın munta: man devam ederek Tisan ve saire tetkikatı yapmasına deyer bir cazibededir. Aktörler içinde, komik Ahmet Efendinin fıtri sanatkârlı- ğını zikretmeden geçemiyeceğim. | Dün geceden bende kalan en iyi intiba, memleketimizde, kadın- hk sahasında yapılan teceddüt hareketinin en aşağı halk taba- kasında bile hazmedildiğini gör- | mekliğimdir. Tiyatroda, — kadın- lar ve erkekler, gayet alışkınca ve bir Avrupalı soğukkanlılığı ile yanyana — olurmaklta idiler. Üç beş senede gösterilen bu tekâmül akıllara heyret verecek şeydir. (Vâ - Nâ) Tayyare piyankosundan mukâfat ve amorti kazananlar piyanko müdiriyetine müra caatla parâla- rını almaktadırlar. ilhassa amorti kazananlar fazla olduğu için pianko müdiriyetinin kişelerinin önü ka- labalık olmaktadır. Resmimiz e- lerinde - biletler olduğu halde amortilerini almağa gelen müra- caatları gösteriyor. Türk harfleri ve ha- ricteki türkler Büyük harf inkilabımızın mem- leket haricindeki güzel tesirleri devam etmektedir. Trakyada, Kıb- rısta, Bulgaristan türk *gençleri arasında büyük bir harf faaliyeti Köylüler de öğrenmek için çalış- maktadırlar. Bilhassa son zamanlarda Kıb- rısta bu hususta çok çalışılmak- tadır. Türk memleketlerinde yeni Türk yazısı tedris olunmağe baş- lamıştır. Diğer taraftan gazeteler de yeni harflerle neş maktadırlar. Gazetelerin yazdığma nazaran Kıbrıs halkı yeni türk yazısının eski yazıdan daha — kolaylıkla iğretmektedir . t yap- Arap harflerile müsvedde! Türk harfleri hazirandan sonra umumiyetle tatbik edildiği halde bazı devairde hâlâ buna tamamile riayet edilmediğini gi Evelcede yazdığımız gibi evrakın tebyizi daktilolarla yapılıyor. Ancak, kırtasi muamelatı çok olan dairelerde müsveddeler kur- şun kalemle ve eski arap harfle- rile yazıldıktan sonra daire reis veya müdürünün önüne geliyor. Müdür, yazıla dedikten sonra bu müsvedde makine ile 've türk harflerile yazılıyor ve müsvedde imha- ediliyor. Kanunun çok sarih emri fında resmi makamların bu kanun- Zahire borsası Emanet iktisat müdürü meclise iştirak edemiyor Zahire borsası ” nizamnamesi yapılırken borsa meclisi idaresine kimlerin iştirak edecekleri tesbit edilmiş, fakat emanet mümessili hakkında bir kayt konmamıştı Bunun üzerine şehremaneti nin bir maddesi / tadil emanet ekmek> işlerile yakından edilmiş, alâkadar — olduğu emanet iktisat — müdürlerinin de — borsa meclisinde hazır bulunmaları ka- rar altına alınmıştır. Bu defa İktisat vekâleti 7 mart tarihinde nizamnamenin 17 inci maddesini tadil etmiştir. Bu mad- deye göre borsa kâtibi umumisi ile komiseri meclisi idarenin tabii azasıdır. Kâtibi umumi borsa meclisi tarafından intihap ve ticaret oda- sile İktisat vekâleti tarafından memuriyeti tastik edilecektir. Bu madde tadil edilirken evelce ilâve edildiği halde, emanet iktisat müdürünün iştirâki kaydı unutulmuştur. bu maddesi bu müdürü yalnız istişari vaziyette meclisi idareye iştirak edebiliyor ve hakkı huzurdan da - istifade edemiyor. Bu suretle ekmek- işleri, ema- net mümessilinin nokatai nazarı alınmaksızın kararlaştırılıyor. Şehremaneti, kendi iktisat mi dürünün de, eskisi gibi, meclisi idare içtimalarına iştirak etmesi- ni vekâletten rica etmiştir. Pirinç hılekarlıgı Aşağı cins pirinçleri parlatan bir fabrika Şehkimi de satılan bazı pirinç- bileli olduğu anlaşılmıştır. iyasada bazı tacirler Sıyam pirincini Mısır pirinci gibi göster- mek için pirinçleri parlatmaktadır. Bu parlatma işi Balatta hususi bir fabrika dahilinde yapılmak- tadır. Fabrikada adi pirinçler elekten geçirilmekte, sonra pamuk yağıla parlatılmaktadır. Adi pirinçi Mısır pirinçi gibi 'gösteren bu fabrika bu muamele için Şokka başına 2 kuruş almaktadır. Hileli pirincler diger pirinçler- den farkedilmemekte; Eczalı pamuk tabrikasının içinden bir manzara Bazı müteşebbislerimiz - tarafındı sıhhi eczalı pamuk fabrikası tesis ve saire için Jâzım gelen sıhhi p: Yeni fabrika bu ihtiyacı temin etmektedir. yani 12 bin paket pamuk çıkarmal lan yedikulede Gazlı çeşmede bir edilmiştir. Şimdiye kadar pansmaı amuklar Avrupadan gelmekte idi Fabrika günde 300 kilo, ktadır.| “Sahife 3 |beir çırpıda || Böyle İstanbul mu olur? Dün elime bir vilâyet gazetesi geçti, açdım, okudum. Bir mu- harrir İstanbula gelmiş, memle- ketine dönünce tahassüsatını ya zıyor. Bu yazıdaki İstanbul, İstan- bul değil de haza Paris haza Berlin, haza Londra, haza Nev- york, haza Şikago.. Hele muharririn anlattığı şu İstanbula bakın bir kere: * Sabahleyin Sirkeciye indik. Büyük ve geniş caddeler adam akıllı sulanmıştı. Sokaklarda bir tek toz tanesi yoktu. Beyaz elbi- seler giyinmiş, mini mini çocuklar, beyaz arabalar içinde Dadıları ile birlikte dolaşıyorlardı.,, İstanbulu gören muh: zaran Sirkecinin manz: ledir. Bakınız Gülhane parkı da nasılmış : * Hayt parkı andıran büyük bir orman... Ağaçların, çiçeklerin, lerin —arasında — büyüklü, ü bir çok yol ... Denilebi- lir ki İstanbulun en güzel eğlence yerlerinden biri de Gülhane par- kıdır. Akşam - üstleri İstanbulun en kibar, en asri, en mümtaz ileleri buraya geliyor... Doğrusu bu kibar halkın kol kola ağaçlar arasında dolaşması görülecek şey..n Bakın bizim kırk yıldır tanıdı- ğımız Beyoğlu ne çeşit bir yermiş | “Gece Beyoğluna çıktık. Paris | buluvarlarını andıran geniş, mu- | azzam bir cadde,. Göklere tırma- 'nan büyük ve muntazam binalar.. Bütün halk sokakta.. Dükkânlar- dan, mağazalardan dökülen ışıklar caddeyi gündüz gibi aydınlztıyor. Sokağı dolduran halk büyük bir neşe içinde gezip dolaşıyor... Bakın bizim mühim, nefis bir eğlencemiz varmış ta haberimiz yokmuş: “Birkaç zamandan beri İstanbul halkı için yeni bir — eğlence açılmıştır. - Kanalizasyon.. — Bazı caddelerdeki uzun çukurlar cıvar halkı fevkalâde eğlendirmektedir. Bir sabah bakıyorsunuz, evinizin ünde büyük derin bir çukur açılmış, ertesi günü çukurdan filân eser yok.. Bir kaç saat için- de kanalizasyon amelesi çukuru iörmüş ve Ceddej 'vinizin önünü eski balinden daha güzel bir vaziyette görünce hayretler edersiniz.. , Meğer ne mesut, ne mükemmel bir şehirde imişiz de farkında de- | #ilmişi *Bu sıcaklarda en fazla aranı- | dan şey su ile buzdur.. İstanbulda | bu iki şey bol bol var.. Esasen | su bolluğundan dolayıdır ki İstan- | bulda her 'gün sokaklar temizle- niyor ve gayet mükemmel bir surette süprülüyor.. Allah için şimdi söyleyin böyle İstanbul olur mu hiç?.. Muhakkak ve muhakkak taşralı muharririn bindiği vapur fırtmaya tutulmuş ve adamcağız İstanbul zannı ile Avrupa şehirlerinden birine çık- mıştır.. Elhak böyle bir İstanbul olmaz... Hikmet Feridun arİ İçini isti 1686 Telefon « dare İşleri içini çiT ABONE ÜCRETLER! Türkiye içler Seneliği 1700, ai aylığı S08, Üç aylığı $00 kuruş. Eenobi etler içini Seneliği 30007 elt aylığı 1600; Üç aylığı 300 kuruştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: