22 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşam — Gününmeselesi Adam yetiştirmek Geçenlerde — İtalyada epeyce mühim bir tebeddül oldu. M: mü: solini, başvekâletten maada elinde bulundurduğu — yedi — nezaretten çekildi, bu sandalyalara başkala- | rını geçirdi. İtalya kabinesi, eski- | | den, yalnız M. Mussoliniden iba- retti. Şimdi Duce, başvekâletle bir nezaret uhdesinde tutuyar. Diğer nezaretlere genç nazırlar tayin etti. Fakat, bu yeni nazırlar, şuradan buradan seçilmiş politi- kacılar değildir. Bunlar, Faşist fırkasının ileri gelen azalarından, aym zamanda ve bilhassa, uzun zamandan beri bu nezaretlerin müsteşarlığında Müssolininin ma- iyetinde çalışmış, muvaffak olmuş tecrübe görmüş genç politikacı- lardır. Her nezarette, senelerce çalışa çalışa o işlerde ihtisas sahibi o muşlardır. Mussolini, yeni İtalya için, yeni nesilden insan yetiştir- mek çaresini bu suretle bulmuş- tur. Eski ricalin hepsini iş başın- dan uzaklaştırmış, fakat nezaret- lerin başına tecrübesiz yeni ve faşistler geçirmeden evvel n nezaretleri kendisi almış, fakat — müsteşar olarak, — ilerde Rezaret makamını işgal edecek kıymette gençler seçmiştir. Şimdi bu eski müsteşarlar nezaretleri işgal ediyorlar. ipler, hitabet kürsisinde ye- gibi, diplomatlar ” sefaret klerinde erginleştikleri gibi, idare ve devlet adamları da zeki, tahsil görmüş, Jiyakatli olmak şartile - idare makinesi içinde tec- rübe görür. Büyük Avrupa millet- lerinde vaziyet başkadır. Meselâ Fransada, Almanyada, — nezaret sandalyesi idare adamlarınındeğil, olitika —ve fırka adamlarınındır. Çünki oralarda devlet makanizması kurulmuş, her şey yolunda; bil- hassa umumi müdürler senelerden beri aymı işin başında bulunan mutahassıslardır. Nazırlar, bazen kendi nezaretlerine ait işlerde hiç mutahassıs — değildirler. Sadece kabinede bulunmak için bir ne- zaret deruhte etmiş bir fırka ve Politika adamıdır. Fakat böyle olduğu halde bile, Fransada müs- teşarlar, nazırlarla beraber sukut eden — parlemento — adamlarıdır. Bundan maksat da, nazırla bera- ber yeni parlemento / unsurların: siyaset ve idare işine alıştıfmaktır. Bizde, hattâ İtalyada, yani ye- nidea İurulan devletlerde, baştan başa görülecek yeni işleri olan memleketlerde, nazırların o işlerde bir dereceye kadar mutahassıs dikkat Bunun ki Müssoli mazırlar | Tını uzun müddet müsteşarlıkta tulmuştur. Siyaset ve detlet adamlarına ihtiyacımız nazarı dikkate alınırsa, bizim de bu usule, yani müsteşar- ları mebuslardan intihap usulüne Tiayet etmemiz icap eder. Bu su- retle, yeni bir kabine teşkili icap' ettiği zaman hatıra gelecek isim- lerin adedi artmiş olur. Her halde müsteşarların parlemento dal den alınması meselesi bizim için tetkike — değer bir — mevzudur. Çünki her yerden fazla mutah: sıs ricale ihtiyacımız var. Almanyada işsizler Berlin 19 (Hususi) — Alman- yada işsiz amelenin miktarı Eylül zarfında artmıştır. Daimi işsizlerin miktarı 20,000 ve muvakkat buh- randan neşet eden işsizlerin mik- tarı 5'000 kişi artmıştır. 'Manak_yan “Vay o hain Aleksanyan sen misin!,, - aRAR ın karakteri nedi diyerek herif saldırmasını çıkardı. Bir gece de bazı seyirciler tehnammül edemiyerek tabancalarını çıkardılar ve ateş etmeğe başladılar Tiyatra zamanı yaklaşıyordu.. Salondaki — elektrikleri — yaktılar. Yavaş yavaş seyirciler geliyor.. Azam efendinin odasından sahne ve salon mükemmel surette gö- rünüyordu... Manakyan efendinin oğlu bir taraflan — gözleri ile parterdeki seyircileri sayıyor bir taraftan da anlatıyor: — Babam ve arkadaşı ” halka tesir etmeği gayet iyi bilirlerdi.. Hem o kadar ki seyirciler onların asıl benliklerini unuturlar, kendi- Terini oyundaki şahsiyetleri ile tanırlardı.. Meselâ zavallı Fasul- yeciyan efendi çok vehimli, kor- kak bir adamdı. " Fakat vücudu ve istidatı dolarysı ile hep cesur rollere çıkardı. Bunun için Fasul- yeciyan efendi halk arasında gayet cesur bir adam olarak tanılırdı. Daha tuhafını söyleyeyim: Alek- sanyan efendi kadar iyi adam yer yüzünde pek az bulumur. Lâkin Aleksanyan daima hain, katil, cani, zalim rollerini oynardı. Ahali bunun için © melâike gibi adamı hain, zalim, katil, cani zannederdi. Arani efendinin bu sözleri çok doğrudur. Hakikaten hususi ha- yatinde pek iyi bir adam olan Aleksanyan efendi. fena roller temsil ettiği için gayet büyük tehlikeler geçirmiş, ölüm anları atlatmıştır. O zamanın tiyatrosu ile pek yakından alâkadar olanlar anla- tırlar; Her gece — Aleksanyan efendiyi öldürüp tiyatrodaki “ma- sum, ları kurtarmak için zavallı aktörün yolunu / beklermiş... Bir gece Aleksanyan efendiyi Çarşı- kâpıda yakalamışlar fena halde döğmüşler.. Polis işe müdahele etmiş.. Aleksanyan efendi ile kavgacıları karakola getirmişler.. Komiser dayağı atan — Bu adamı niçin Gevap vermişler : — Efendim en meşhur. hain Aleksanyandır. Tiyatroda çocuk- çına, Aadamları — öldürür, evlere kundak sokar, bunu döv- meyip de kimi dövelim?.. sanyan efendiye dönmüş: — Yaaaal Demiş demek hain Aleksanyan sensin ha... Ben de senin ne zalim bir adam olduğunu gördüm... Dayağı hakketmişsin. Haydi git, hem bir daha öyle fenalıklar yapma, işi tatlıya bağla. Yoksa bir dayak da benden yersin. Hakikaten Manakyan efendi ve kumpanyasının — temsil — ettikleri şahsiyetleri " halkın başının sokmakta büyük bir mahareti vardı. Esasen Manakyanın karak- teri de budur. Aleksanyan efen- dinin başına gelen bu vakayı Wram efendiden sordum: — Doğru, dedi, daha garibi TTimurlenk oyatundan 'Sonra dedi; Evvelâ anlamadık: — Timürlenk rolünü oynayan artisti mi arayorsunuz?. diye sorduk.. — Ha. Biçare Aleksanyar — Bendenizim efendim buyurun, diyince uzun boylu adam ku- şağının içinden koskocaman — bir saldırma çıkararak: Manakyan — efendiyi — astıran ?. (Malümya peder rol icabı Timur- lenk oyununda asılmıştı.) O hain tavurların neydi senin? Söyle o nemrut hallerin ne idi?. Seni şimdi öldüreceğim... Herifin elinden aşıl işıl - yanan bıçağı zorla aldık.. Aleksanyanın bayatını kurtardıl gün de Bulgar vahşeti oynayorduk.. Sonra o piyes yunan vahşeti oldu ya... Halk bu eserde öyle çoştu, öyle coştu ki ikinci perdede idi.... Seyircilerden ikisi tabancalarını - çıkararak — bulgar askeri rolünü oynayanlara ateş etmeğe başladılar. Tiyotroda bir kıyamettir. koptu.. Kaçan kaça- na.. Adamın biri de bir yatagan- . bulgar zabiti la sahneye fırladı rolünü yapan Dülgeryanı kovala- mağa başladı... Derhal polise | Almanyada edilen cn son si: tem bir hastanenin resmini dercediyo- ruz. Bu - hastane içerisine bol güneş ve hava girmesine müsait bir surette yapılmıştır. Odala- Tn önünde birer | balkon vardır. Gün- düzleri hastalar bu balkona — çıkarak orada güneş ban- yosu yapmakta ve taze hava almak- tadır. Hastanenin gü zel bir de bahçesi |£ vardır. Burası sinir | hastalıklarına mü- | sap olanlar ve n | kahette bulunanlar için inşa - edilmiş- tir. Kınar harım, Manakyan ve Fehim etendiler — Sen değil misin dün gece |koştuk, meseleyi güç belâ bastırdık. O zaman bizden başka bir çok tiyatrolar da vardı amma hiç birinde buna benzer vakalar ol- mazdı.. Onun için' halkın bu gibi tezahüratta bulunması cehaletine . Bu da babamın ve yarattıkları tiplerin halk üzerinde büyük tesirler yap- tığını gösteriyor... Bu esnada uzun bir zil çaldı, tiyatro başlayordu. Aram efendi: — Buyrün küş bakışı oyun seyredelim.. Dedi.. Perde açıldı, Şamram hanım, pullu elbiseleri ile sahnede arzı endam etti raksa başladı: * Yeni doğan bir yıldızım , “Ben çarliston bir kızım.., « Gelecek mükale; Münakyan efendi Igaristanda » En son sistem hastane Ödemiş nası bir yerdir? Ödemiş 14 (Hususi) — Öde- mişte hayat büyük şehirle nisbe- ten pek. başkadır. Fakat ” diger kazalara göre de iyididir. Akşam- lan çıkılacak temiz kıratane, ge- celeri eğlenecek güzel bir gazino karınızı doyuracak — mükemmel bir lokanta bulal Mühterem . okuyucularımın be- nimle beraber Ödemişe seyahat- lerini vica edeceğim. İşte trenimiz “İlkkurşun,, istasyonundan kalktı. Geri tarafa kalan bir tepenin üs- tünde, türkün istiklâl uğrunda savurduğu ilk kurşumun abidesi yükkeliyok. Elicü Lolnu sallayarak. yeşil yurtlarımızı çiğneyip ilerliyen meğalo ideacılar işte ilk defa burada bir avuç kahraman tür- kün müdafansıyla karşılaşmışları Ödemişe yaklaşıyoruz . ve muntazam bir surette ekilmiş yemiş bahçeleri arasındayız. Tren, okaliptös ağaçlarile çevrilmiş bir istasyonda durdu. Şef trenin çat- lak sesi yükseldi: Ödemiş. Bavullarımızı alıp indik. Otomo- bil! diye bağıran şölör muavinleri arasından “kaskelli bir efendi fendim birinci sımıf yıldız öteli, İletelim mi? — Aygıtlarınızı alalım mi? Aygıtlarımızı rımızı - verdik. Biraz sonra bir otomobil — içinde bozuk ve adi kaldırımlı yollardan ilerliyerek mühteşem bir otel, önünde dure duk. Temiz giyinmiş kafa tası ayna gibi parlayan bir bey bizi karşılayor. — Yıldız. ötelini teşrifinizden dolayı bahıtiyarım. Bu zat Yıldız. ot eciri Hacı namiyle yadedilen nekreş bir şahısdır. Odamıza yerleşti ten, banyolarımızı yaptıktan sonra çarşıya/ çıkıyoruz. İsmet paşa caddesinin iki ta- rafına sıralanan kahve ve kırata> neleri, buralarda çalman müte- addit — gramofonları seyrederek İrliyoruz. Etrafimez G0ktâl7 Mi lambalarının ziyaları altında gün- düz gibi. İşte Musa hocanın çayhanesine vasıl olduk. Ortada müdevver bir masanın etrafında bir kare teşkil vedilmiş ” poker çeviriyorlar. Beri tarafta iki genç, marangoz Hamit ve terzi Emin beyler ellerini çene- lerine dayamışlar dama masası önünde —arpacı kumrusu gibi düşünüyorlar. Öte tarafta poker oynayan gençler görülüyor. Çayhanenin içi tavla şakırtıları, rest, maldon, bop - sadalari Beybabanın 'şen / kahkahalriyle çalkalanıyor. İçeriye eli bastonlu mahmur bakışlı bir zat girdi: — Merhaba ekselans. Benimle beraber seyahati ihtiyareden oku- yucularımdan biri soruyor: - Bu- Tada dansinğ yok mu? — Yok — Bar — Yok — Kafeşantan — Yoak — Sinema — Yok — JTiyatro. —Yok.Türk ocağının bir sinema ve tiyatrosu vardı. Bina sigorta- sız olduğundan beş para alma- madı. Koca binayı sigortasız rakanlar de tecziye edilmediği gibi sorguya da çekilmedi. işte #imdi her şeydeh mahrumuz. Bu sırada içeriye bir jandarma neferi girmiş kumandan Halit beye eğilerek bir şeyler söyliyor- du. Alâkadar olduk. Bezdegüme karyesinde müthiş bir arbede olmuş yaralananlar, ölenler varmış. Herkesi bir telâş ve heyecan aldı. Biraz sonra biz de yeni marka bir fort otomobili ile Bez- değüme karyesine gidiyorduk. Ressamoğlu iz

Bu sayıdan diğer sayfalar: