27 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

27 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- deâberi velinimetimin yüzünü gör- Akşam Tâhihi roman teri Z | BİZANSIN SON GÜNLERİİ|| — Yazan iskender Fahreddin Padişahın gözdaleri, Bizans elçilerinin Karila-| rından birini zehirlemeğe karar vermişlerdi. (Safinaz) bu işi yapacak ve Bizanslılar kor- karak biran evvel Edirneden kaçacaklardı! Sultan Mehmet sofra başında çok şen görünüyordu. «Elvira! -dedi-bu şarapları senin için getirttim. içsene! sıkılıyormusun? » Safinaz ve Dı- iltifat gösterdiği gözdelerdendi. O gece harem dairesinde sebebil anlaşılmaz bir reye gittiği belli değil. #— Bağlara git- mesin. — Aradık... fa- kat, —meydanda — Acaba ne- rede..? - — Herhalde anlamalıyız... D çıplak vücudunu açarak perdenin saklanmıştı rahşan bu muhavereyi haremde | .— Âh o kaltaklar . sarayımıza işidince, gizliden gizliye sarayın, | geldikleri günden beri hiç biri- kendilerine mümkün olan her | mizin rahatı kalmadı... hele Efen- köşesini aramışlar, fakat Padişa- | dimizin tabiatımı hiç sorma: O hın izine tesadüf edememişlerdi. | kadar değişmiş ki. . — İşie ben de en ziyade buna sinirleniyorum.. bu aşifteleri Edir- 'neden kaçırtmak için bunlardan birini adam akıllı dövelim, yahut zehirleyip öldürelim... — Çok iyi — Sen hangisini tercih edersin? — Zehirlemeyi... türl Padişah (Elvira) ile neler görüştü.. Elvira tam vaktinde gelmişti. —| Sultan Mehmet sofra başında | gayet şen, fakat müteyakkızdı. — Sıkılma Elviral Bu şarabı senin için getirttim. Iç.. Ve gül! Elvira, çabuk sarhoş olmamak için, önündeki şarabı yudum, yu- dum içiyordu. Padişahın, benüz kimseye aç- madığı çok mahrem ve mühim Safinaz; sarayın harem dairesi methalinde arkadaşına sordı — Dırahşan! / Efendir günden beri görmiyorsun? — Niçin sordun. — Nene lâzım.. Elbette bir şey düşündüm ki soruyorum. kaç Dövmek güç- | — Ben mi..? Orasını hiç sorma! ans oruspularının geldiği gün- — Ben de öyle! — İkimiz de gözden düşmüşüz de haberimiz yok.. — Bu işin önüne geçmeli.! — Ne yapalım? — Ben çaresini buldum. — Nedir o...? — Sen benim hakkımda her zaman atıp tutarsın amma, bak ben gine senin iyiliğini düşünüyorum . — Vallahi Safinazcığım, birda- ha senin aleyhinde sağzımı açıp | bir düşüncesi vardı: Bizans sur- *bir kelime bile söylemiyeceğim , | ları hakkında esaslı malümat Aman, sen bilirsin iki gözüm .. | almak ! Bu işi halledelim — Benim hatırıma geleni mem ki sen kabul edecek misin? — Söyle yavrum / söyle, vakit Elvira, Padişahın gözünün için baktı. Hünkâr fevkalâde şen gö- rünüyordu. (Agripas)ın karısı, - Padişahın ne davranmasından cesa k: — Şevketmaap, dedi, bizim işi- - mizi ne vakit bitireceksiniz ? (Mabadi var) Leyli -Nehari, Kız -Erkek Şark Lisesi İlk orta kısımlar ile Lise ikinci devre birinci sınıf (9uncu sene) için her gün (Kız - Erkek, Leyli - Nehari) talebe kaydına devam olunmaktadır. Müracaat her gün Başikter Aakaretler » Telefon gelen elçilerin karıları arasında €a ziyade Efendimizin hoşuna kadın var: Klio ve B. O. 3826 Tren kazası | Aydın - Nazilli hattındaki kaza nasıl oldu? — | | Aydın - Nazilli hattında bir tren kazası olduğu, 13 kişi yaralandığı yazılmıştı. Yapılan tahkikata na- zaran kaza şü - sürette vükuüa gelmiştir: Kaza, “Aydın,, demiryolu üze - rinde Kuyucak ve Nazillli istas- yonları arasında vuku bulmuştur. İğirdir istasyonundan saat all yirmi geçe Nazilli'ye doğru yola çıkan 9 numaralı katar Kuyucak istasyonuna selâmetle varmış, fakat Kuyucaktan kalktıktan on d: sonra en arkadaki - vagonlardan acı acı feryatlar yükselmeğe başlamıştır. Yolcular büyük bir heyecan içinde — kafalarını ” pencerelerden çıkarınca, katarn, iki parçaya ayrıldığını görmüşler. Biraz sonra katarın tam ortasına tesadüf eden | bir vagonun bağlama zencirinin koptuğu anlaşılmıştır. Tren- bu sırarada eniş aşağı | gidiyordu. — Makinist — arkasında | olan hâdiseden bihaber yoluna devam ediyor, arkadaki araba- lar da başı boş eniş aşağıya bütün süratile treni takip edi yorlardı. Buesnada makinist başını arkaya çevirince vaziyeti görmüş ve derhal lokomotifi istop etmiştir. İşte tam bu sırada; bütün sür- atile aşağıya doğru gelmekte olan arabalarla diğer arabalar müsa- deme etmişlerdir. Müşademe neticesinde yolcular- dan 13 kişi yaralanmıştır. Bunla- nn yaraları hafiftir. Yaralananlar içinde Aydın Müddei umumisi, Aydın hattı üçüncü kısım müfet- tişi Refik ve Aydın hattı Telgraf Müfettişi İbrahim Beyler de var- dir. Kaza etrafında tahkikata başlanmıştır. Müessif bir ölüm Serfiçeli Mustafa Nureddin be- yin oğlu, Edirne mebusu Zeki Mesut beyin kayın biraderi, Ay- nizade Mehmet Ali ve Hasan Tahsin beylerin hemşire zadesi Suriye tahdidi hudut komisyonu müşaviri Harun beyin, Halepten İstanbula nakledilen cenazesi, bu gün kaldırılarak, Merkez efer aile kabristanına defnedilmiştir. Harun bey henüz yirmi dokuz yaşında, iyi tahsil görmüş, kıy- metli hariciye memurlarımızdan- dı. Vefatı hariciyede büyük bir teessür uyandırmıştır. Genç ya- şında ziyar cidden zaiyattandır. Kederli ailesine beyanı taziyet dan: Yani Nikolaidis efondinin efenlideki alacağının temini ishifası zım- aızda ve faruhta malisllesinde 25 aumaralı bir bap oyuncakçı ge 88 sohmi 45 gün müddetle mevki: mü: zayedeye vazolansrak dörl yüz lira be dibi uhtesinde olüp b z edeli ddi ayıkında — görülmem Üİ Ahalosi İera kılnmak h müddetle temdiden Tnüza; vazalanmuştur. Hadudü : Bir tarafi Yazılı medr Tir tartik Karahanı, bir taraf Se maht altı liradır. Talib — olan: nn kiymeti mühamıninesinin yüzde |oü nispetinde yey alçalarım — alaral 220/10126 dosya / numarasile S0/11/2 tarihinde İstanbul dördüncü İera ma- murlüğü müzayode kısınına bizzat veya bilvekâle / Tmüracaat — eylemelari — ilân olunur, ün 120 sehim itibarile | | dim, zaptiyeler filân, gürültüyü | buldu. Ve, ilerde de zuhur edecek Boccace'nin hikâyeleri mindeki silâhişar ihtiyar b yorlar, bu sobeple, birbirlerine candaş mabi — kesiliyorla. Kizi iyilikle almak imkânını — bulama: yınca , bizi kandırıyor; biri hiz kapı aralık tarakılar cak; bızı kaçıraca; lar. Lâkin, deşin ötekin yakt İki w üD aym ge iştl arfinda aymı be karşılaşıyozlar. Bağırmalar, çağırmalar, çığlık- lar, küfürler, hattâ, silâh sesle, Bu haykırışmalar henüz din; işti ki, konukomşu, sonra efen duydular, hep © tarafa doğru koştular. Etraf muhasara edile Zorbalar çil yavrusu gibi dağıl dılar amma, - nafile! - fayda ver- medi. Birçokları tutuldu. Bunlar meyanında Jeannot ile Minguin de yakayı ele verdi. Silâhşur Jaconin'in, eve dönünce, bu olup biten işler sebebile ne derece hiddete / kapıldığını — siz tasavvur buyurun! İhti bindi; eli ayz başladı. - Fakat, evlâtliğinin — bu işte zerre kadar alâkası olmadı- ğını, kızın zorla kaçırıldığını öyre- nince, adamcağız, biraz sükün bu gibi kötü maceraların önüne geçmek için, kızı, mümkün mertebe çabuk evlendirmiye karar verdi. Verdi amma, bu sırada, Jeannot ile Minguin mahbus... Akrabala- Tımn paçası tutuştu. Ana baba, amca dayı, teyze hala, toplaşarak, ürüktarık, Jacomin'in evine gittiler; el etek öpüp, oğullarınm deli onlara affettirmek iste- doslar | Ben yaşamış; feleğin (den geçmiş bir ada- ne demek oldu- Binacnaleyh , gullarınızın ikisini de affetti Biliyorsunuz ki, ben burahı dı dim. Halbuki, Marie, bu şehirin ahalisindendir. Siz, bana de; kendikendinize tarziye vermelisi- niz. Çünkü, aramızda bu hâdise İ yüzünden tahkir edilmiş varsa, © da, sizsiniz. Ricacılar “Marie, nasıl bizim şehrin — ahalisinden — olabilir ? , diye, şaştılar. Bunun üzerine, adam izahat verdi: — Dostum müteveffa Gui de ne maceralar Cremone, evlâtlığım Marie'nin ilk babalığı idi. O, bundan on dört sene evel imparator - Fredric'in odasında bulunuyordu. İmparatar | Fredrik, malumunuzdur. ki, bu Fano şehrini zaptederek, askerle- rine yağma ve garet ettirdi. Gui de Cremone de, bir çok askerlerle te, zengin evlerden birine girmiş, Yükte hafif, pahada ağır ne | bulmuşsa alıp dışarı çıkacağı esna- | da, merdivenlerde 2-3 yaşında kü- çücük bik kıza tesadüf etmi kız, dustumu görünce, ona: *Bi Babal, diye seslenmiş. Kendisine böyle hitap ediliş, arkadaşımın son derece hoşuna gitmiş. Gani- metlerinde bir kısmını bırakarak onun yerine çucuğu almış. Ordu ile birlikte dört bir tarafı dolaş- rakabetten çıkan garip netice tırmış. Neden sonra, sulh - oldu. sadakı Tarip İhtiyar, genç kızın kulağına baktı Biz de askerlikten çekilip bu Fano şehrine yerleştik. Arkadaşım, ölür- ken, evlâtlığını bana emanet etti. Görüyorsunuz ki, Mari, sizin hem- şehriniz, Ona, siz, benden fazla hürmet göstermelisiniz. Delikan- hların deliliğini siz affetmelisiniz! Jeannot ile Minguin'in babası olan zat, bu macerayı dinledikçe bir tuhaflaştı; dinledikçe bir tu- haflaştı. — Nihayet, dayanamadı; dedi ki: — Anlattığınız macera, beni, son derece mütehassis etti, efen- dim. Aklıma, Frederic'in ordusu- mun şehrimize girişi geldi. O sı- ralarda, Fano kasabasında büyük bir. kâşanem vardı. Yağmadan sonra belki de katliam olur diye, korktuk, çoluğu çocuğu alarak kaçıştık. Fakat, iki büyük oğlumu almış küçük kızımızı, gürültü içinde evde unutmuşuz. Daha doğrusu, anası, onu bende, ben de anasının yanında - sanmışız. Hiçbirimizin — yanmda — olmadığı anlaşılınca telâşa düştük. Geriye döndük ki, kâşanemizin yerinde yeller esiyorl. Yağmadan sonra yakmışlar. Külleri ile karşılaştık. Kızımızın da, bu yangında yandı- ğini sandık. Silâhşur: — Öyle ise, Marie'nin, sizin kızınız olması pek muhtemeldir! - dedi. - Fakat, bunun böyle oldu- ğunu nereden anlıyacağız? — Kızımın sol kulağı memesine minimini bir haç işareti dağlamış- tım. Şayet müsaade ederseniz bir kere bakayım. Adam, Marie'nin - sol kulağı memesine baktı ki, sahiden de minimini bir haç yok mu? Baba kız, bu mesut tesadüften dolayı kucaklaştılar. Hemen zap- tiyeye de haber gitti. Mevkuf bulunan ve yaptıkları işe çoktan- dır pişman olan iki kardeş getirildi. Silâhşur, onlara; — Kucaklıyın Marie'yi bakalım! - dediği zaman “ acaba kızı iki- mize birden mi verecek? , Diye hayretlerinin derecesini düşünün!- Fakat silâhşur devam etti: — Onu, hemşireniz olarak kucaklıyınız! O zaman, mesele anlaşıldı. İki bizader, ilkönce, meşum addettik- leri tesadüfün me mesut bir tesadüf olduğunu anladılar. Ve, hemşirelerine yanlışlıkla kaçırma- dıkları için Cenabı hakka hamdı sena ettiler. Aradan bir sene geçmemişi ki, üç kardeşe de ayrı, ayrı ha- yırlı kismetler. çıktı Evlenerek gül gibi geçindiler. Bu aile, me- sut bir aile olarak parmakla gösterildi. Nakili: (Hikâyeci) BOCCACE'NİN HiKÂYELERİ Bundan sonraki hikâye: Kocası niyetine başka erkeğin koynunda yatan kadın Mütercimi: (Vâ-Nü)

Bu sayıdan diğer sayfalar: