17 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahile 6 A ISTANBUL HAYATI: Geceleri neden uykusu kaçıyormuş “Dünyasını cennet yapmış şimdi cehennemin iyisini arıyor |, Kalın paltolarına sıkı, sıkı sa- rınmışlar, hararetli hararetli ko- nuşuyorlar . Tramvayın daracık kaoapesinde oturuşları bile başka. Tramvayda 'değil, sanki bü- yük bir (o büronun maroken koltuklarında oturuyorlar. Bütün vaziyetlerinden belli ki, ikisi de dünyalığı tamamlamış, dört başı mamur zümreden. Şişmancası elindeki göstererek; — Azizim - dedi - bilir misin, beni ne kadar düşündürüyor?!. Bazı geceler düşünmekten uykum kaçıyor. —Evet, hakikaten son günlerde umumi Vaziyet çok karışıtı. — O değil efendim, O değil. Neme lâzım benim, böyle şeylere gazeteyi kafa bile yormam. Harap dünyayı | biz düzeltecek değiliz ya. Şimdi benim için en mühim mesele ya- rınki istirahatın teminidir. Gece gündüz bununla meşgulüm. öldükten sonra yakılmak meselesi ne kadar muvafık bir iş?l. — Haa.. Evet beyim, deyimi. — Ne söylüyorsunuz Mühim de söz mü? Benim için ehemdir, ehem. Hele şu mezar- lıkların halini gördükçe aklım başımdan gidiyor. Her taraf pislik içinde, âdetâ mezbele, gece gün- düz köpek cirit oynıyor. Aman, düşündükçe (o aklım (o başımdan gidiyor. Kararımı verdim azizim. Mu- bhakkak yakılmalıdır. Ne âlâ şeyl. O menhus mezarlığa gitmektense, cesedi güzelce yakılıp külleri kıymettar bir vazoya konularak aile arasında saklanırsa fena mı olur?, — Vallâhi, bu mesele daima benimde fikrimi işgal ediyor, fakat fırın meselesi müşkül, mem- lekette bir ihrakı ecsat fırın ya- pılsa ilk talip ben olurum. — Bunun o kadar ehemmiyeti yok azizim, Laypzigte, Romanya- da mükemmel fırınlar var, orada yakılır, küller buraya getirilir. En iyi fırınların Laypzigte olduğunu söylüyorlar. — Canım, maksat yakmak değil mi? Hangisi olursa olsun. Hatta, bence Romanya daha muvafıktır, ehven ve kolay olur, Laypziğe kadar gitmek külliyetlice masrafa mütevakkıftır. Şişman zat göbeğini hoplata hoplata gevrek bir kahkaha atarak; — Aman mirim -dedi- Laypziğe balayı geçirmeğe gitmiyorum ki, fazla masraf olsun, Ölü için vagon restoran, vagonli bileti alınacak değil yl. Tabutu furgona koydun mu rahat, rahat, istediğin yere gider. Romanya da aynı hesap, Laypzig te... Ölmek, yanmak bahsi gittikçe haretleniyordu. Bahis, yakma fı- rınlarının evsafına geçmişti. Bu esnadâ arkadaki kanapede kulak kabartıp onları dinlemekte olan iki kişi biribirine bakıştılar, kas- ketlisi derin derin içini çekerek: —Gördün mü birader? - dedi - adamın karnı tok, sırtı pek olursa neler düşünürmüş. Şu günlerde ben de uyku uyuyamıyorum, çün- kü ev kirasını tedarik edemedim... Adamcağız dünyasını çennet yap- mış ta şimdi cehennemin iyisini arıyor, yanacak yer bulamıyor!.. Biz her gün yanıyoruz a biraderi, Bu zavallılar bir gün bizimle be- raber çalışsalar da insan nasıl yanarmış görseler. Hey gidi dün- ya, hey... CR azizim? | | Şu | evet | hakikaten çok mühim mesele. | Bendeniz de tamamile aynı fikir- | Akşam Alman - Fransız ihtilâfının halli silâha düşerse.. Fransızların Ren sahilindeki kuvvetleri, Almanların müdafaa silâhı nedir? Bugünkü harp vasıtalarından bir kaçı Almanya başvekilinin, Alman- yanın artık tamirat bedeli namile hiç bir para vermiyeceğine dair olan beyanatı bütün dünyada bü- yük akisler yaptı. Bu sözler bil- hassa Fransada müthiş bir heye- can uyandırdı. Müfrit fransız milliyetperverleri, büyük sanayi erbabı Fransanın derhal harekete geçmesini, Almanya para ver- mezse Rur havzasının işgalini, hattâ bununla iktifa edilmiyerek fransız ordusunun Berlin üzerine yürümesini istiyorlar... Böyle bir hareket iki hükümet arasında muharebenin başlaması demektir. Dünyanın bugünkü vazi- yetinde harbin mevzii kalmasına ibtimal yoktur. Binaenaleyh bir Fransız - Alman harbi başlarsa diğer birçok hükümetler bu harbe iştirak edecek dünya yeniden karışacaktır... Umumi (harbin yaraları henüz kapanmadığı, Bütün dünyanın iktisadi buhranın tesiri altında bulunduğu bir sırada buna ihtimal verilmiyor. Maamafih gü- nün birinde hiç hesaba katılmayan hadiseler olmasıda büsbütün im- kânsız görülmüyor. Fransada bir harp vukuunu is- tiyen bir takım büyük sanayi erbabı vardır. Muharebe bunların fabrikalarına büyük kârlar temin edebilir. Sanayi erbabı harpten sonra ellerinde kalan eşyayı Fas- taki askeri harekât esnasında sarf etmişlerdi. O zamandan beri ye- niden ;bir çok stok hazırlandı. Şimdi bunların sarfı için yer arıyorlar. 924te Fransız kuvvetlerini Rur havzasını işgale sevkeden bu biü- yük sanayi erbabı idi. Şimdi bunlar yine faaliyete başlamış- lardır. Eski zamanlarda harp ilânının bir takım usul ve şeraiti vardı, uzun müzakereler olur, notalar teati edilir, harbin başlayacağı zaman anlaşılırdı. Umumi harp- tenberi bunlar değiştirdi. Şimdi muharebe garip bir şekil aldı. Meselâ o Mançuride Japon - Çin kuvvetleri harp ettikleri halde Japonya muharebe yapmadığını, sulh halinde bulunduğudu söy- lüyor.. Binaenaleyh günün birinde Fransanın sulh halinde olduğunu beyan ederek Almanyaya girmesi kabildir, Bir Alman gazetesi bu ihtimali tetkik ederek- Fransızların Al manyaya ne suretle gireceklerini nasıl ileriliyeceklerini (o tahmine çalışıyor. Bu gazetenin mütalâasına göre Fransızlar bu iş için sene- lerden beri bir plân hazırlamış- lardır. Bu plân gizli olmakla be- raber bazı Fransız istihzaratına bakılarak tahminlerde bulunmak kabildir. Fransızlar son seneler zarfında şark hudutlarını Almanyaya karşı çok tahkim etmişlerdir. Ordunun bütün silâhları ve mühimmatı yenilenmiştir. Bundan başka ilk emirde hemen barekete müheyya 1180 tayyare vardır. Fransa Almanyaya doğru hare- kete karar verince 210 bin kişiden mürekkep 3 ordu derhal yürüyüş yapabilir. Bunların hareketi için lâzım gelen tren, otomobil, kamyon vesaire . evelden : hazırlanmıştır. Ren üzerindeki köprülerin Alman- lar tarafından tahrip edilmemesi için de tertibat alınmıştır. Bu hususta bilhassa tayyarelere büyük bir vazife verilmiştir. Fransızların “Arm&e du Rhrin,, dedikleri ordunun, toplanış nok- tası olan Longuvy den trenle Belçika, oveLuxemburg tarikile Varvier, ve oradan Ruhr havza- sına getirilmesi mümkün, ve muh- teweldir, Bütün bu iş 6- 8 saatte ikmal olunabilir. Bu ordunun sefer- berliği ile ceneral Guillaumat ve Debeney mükelleftir. Ikinci ordu, Saar havzası hudu- dundan ilerliyerek (Koblenz - Mainz - Darmstadt - Mannheim hattını tutacaktır. Ceneral Mittelhausser idaresin- deki üçüncü ordunun vazifesi, Strassburg civarından hareket ile Stuttgradın şimalinden ilerleyerek Çekler ile birleşmektir. En çok ihtiyat kuvvetine malik olan bu ordunun vazifesinin en mühim olduğu © anlaşılıyor, Her halde fazla miktarda tayyare, tank, zırhlı o otomobiller, kuvvetli topçu, ve makineli kıtalar, cenubi Almanya ve Avurturyayı tazyik altında tutarak çeklerle birleş- meyi temin edecektir. Bütün bunlara karşı Almanya- | nın 100,000 kişilik ordusu vardır. Bunların hepsi icabında zabitlik edebilecek seviyededir. Tekmil millet askeri talim ve terbiyeye maliktir. Büyük silâhları yoktur. Lâkin keşfettikleri yeni bir barut, silâlharının kuvvetlerini 3 misline çıkarmıştır. Keşfettikleri bir kim- yevi şua ile, her maddei müştei- leyi uzaktan infilâk ettirebilirler. ASİ GAR YA NİPELİ ZE Rİ İş AZ Zn ec NONE” 17 Künunubani 4932 İLMİ BAHİSLER 1931 senesinde yeni keşifler | Basit maddeler arasında bilinmeyen şey kalmadı 1931 senesinde bütün dünyayı saran buhranlara rağmen ilim ve fen sahasında oldukça m'ihim yenilikler, ve keşifler kaydedil- miştir. Bilhassa tabiiyat saha- sında,. Bir kere sonuncu meçhul basit unsurlar (o keşfedilmiştir. Tekmil tabiatte gördüğümüz, mevcudat mahdut ve muayyen bir takım basit cisimlerin, türlü türlü birleş- mesinden meydana çıkmıştır. Yani her şeyi tahlil edip, onu takip eden cisimleri arasak daima azyni mahdut basit unsurları buluruz. Evvelâ bu basit unsurları bul- mak tesadüf işi idi. Sonra bu cisimlerin birbirleri ile alâkaları ve aralarındaki münasebet nazarı dikkate alınarak, nazari olarak bir cetvel tertip olundu. Bu cet- velde her basit cismin bir yeri vardır. Lâkin cetvel yapıldıktan sonra görüldü ki, bulunması lâzım gelen bazı cisimler yok. Binaen- aleyh cetvelde boşluklar var. Şu halde o cisimlerin keşfedilerek yerlerine konması lâzım. Hakikaten zamanla, bu cisim- lerin bir kısmı keşfedilmiş ve yerine konmuştur. 1931 senesi girerken daha 3 cisim eksik kal- mıştı. 61,85, ve 87 numaralılar. Bu cetvele nazaran tekmil cismi basitler 92 tane olmak lâzım geliyor. Bir Amerikalı ve bir Italyan kimyager ayrı ayrı 61 numaralı cismi bulmuşlardır. Amerikalılar bu cisme memle- ketlerine atfen “İllinium,, ismini, İtalyanlar ise yine memleketlerine atfen Florentinum,, adını vermek istiyorlar. İsim üzerinde henüz uyuşulamamıştır. 87 numaralı Amerikalı kimyager bulunmuştur. Son günlerde çıkan bir rivayete göre iki Amerikalı kimyaker 85 numaralı cisimde keşfetmişlerdir. Eger bu haber tahakkuk ederse, 1931 senesinde, meçhul kalmış olan basit cisimlerin sonuncusu da keşfedilmiş demek olacaktır. Eğer cismi basitler hakikaten 92 tane- den. fazla değil iseler... Diğer mühim keşiflerde, yep- yeni bir ilim şubesi olan vitamin, ve hormon faslında yapılmıştır. Biliyoruz ki vitamin denilen şey kendisi bizzat gida almadığı hal- de, onsuz gıdanın ehemmiyeti yoktur. Sanki gıda bir ceset ve vitamin ruhtur. OVitaminsiz gıdalarla ne kadar beslenilirse beslenilsin, hastalıktan kurtulmak mümkün olamaz. Meselâ O vita- mini olmaza, çok korkulan “Rachi- tisme,, hastalığı-husule gelir. Alman profesöru Windaus, geçen sene içinde bu vitamini saf ve billüri bir halde elde etmeğe muvaffak olmuştur. Bu keşfini müteakip İsveçli profesör Euler-Chelpin, ve Isviç- reli profesör Karrer A vitamini saf olarak elde edebilmişlerdir. basıt cisim de iki tarafından Bu vitamin bilhassa neşvünema hususunda müessirdir, Hemen o sıralarda İsviçreli genç âlim Dr. Otto Rygh, C vita- mininin kimyevi bünyesini bul- muştur. Bu vitamin olmazsa, bil- hassa gemiciler ile kutup seyyah- larının çok korktukları Skorbut illeti husule gelir. Geride kalan, ve malüm olan vitaminlerden B ve E vinaminle- rinin de saf olarak elde edilenleri yakınlaşmıştır. Dr. Butenand, eskiden dişi hormonları saf olarak elde et- mişti. Bu sefer de erkek hormon- ları elde etmiye muvaffak oldu. Meğer ikisinin terkibi de esas itibarile aynı imiş, yalnız ufak farklar varmış. Erkeklik ile dişi- liği intaç eden de bu ufacık fark imiş. Prof. Steinach ise dişilerin büyümesinin de mahdut miktarda erkek hormonu yaptığını meys dana çıkarmıştı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: