9 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

9 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eski i defterdekiler “Fikrimi değiştirdim, her kadın boya kullanmalıdır, * ——-Şimdi her tarafta crise var, eski rahat hayatı arıyorum,, — —.. grenatları; Bıyiksizlık, M. Ferdinand Kari- | man kadar belki kimseyi değiş- tirmemiş. Yine iki eli arkasında, ağzında cıgara, karşıda imiş te ben aranıp duruyorum. Pek eskiden, anasının, babası- nın sağlığından tanışırız. Tokayi eder etmez işi açtım. Sizin de cevaplarınızı alacağım, M. Blumberg! dedim. Muhatabım, yüzüme hayretle bakıyor. — Bravo, bizim familya ismini “nasıl unutmamışsınız! Ne kuvvetli (memoirej! diyordu. Önde o, arkada ben, asansö- rün bulun tarafa gittik. Bir az yürüdükten sonra sola bir çark yaptık. Oracıkta bir yazıhane var. Üzerinde, ik ük defterler, büyük büyi Karşılıklı oturduk. Müsyü Fer- dinand bir az şaşalamış gibiydi. Tefekküre dalmıştı. Dedim ki: — Azizim! Maksadımda miza- hi, yani senin anlayacağın, ( hu- moristigue) bir mahiyet yok. Ga- yet samimi bir anket. Sen söyli- yeceksin; bende ağzından çıktığı gibi yazacağım, M. Ferdinand diyor ki: 1 — En çok gezdiğim yer, yazın Adalar, Bogaziçi. Adalardan büyük Ada. Her yaz ev tutardık, oraya giderdik Gece mehtap pro- araba ile. Eşeği hiç sevmem ve binmem. Bugaziçinde, Yeniköyden Me- zarburnuna kadar. Bazı sene Adaya, bazı sene Bosfora giderdik. O zaman cuma günleri mağaza e açık. Pazar gelince gezerdim. Bü- ; va. yük muharebenin ilân, zann- ederim, bir pazar günü idi. Yoksa bizim girdiğimiz mi? Biz ne zaman girdik? Ha, daha Novembre değildi. Muharebenin başladığı gün, arkadaşlarla ve ailelerle (Sümmer Palâs) ta otu- e Kışın, Beyoğlunda o ka- sâr gezmezdim. Tokatliyanda filan. Konkordiya operaları, bahçede yazın olurdu. Oraya giderdim. Kristala hiç gitmezdim. Sonra, Sketing açıldı. Bir iki defa gittim. Şimdi, yaz vakti yine büyük Adaya giderim. Çünki orada (nature) çok güzel ve temizdir. Kış (saison) nda Avrupadan gelen meşhur (virtuose) lerin hep- sine giderim. Meselâ piyanistler, viyolonistler, böyle büyük artist- lere... Sinenin seslisi çok güzel, Fran- sız ve Alman filimlerini Amerika > filimlerinden fazla seviyorum. için yazı | söyledim: Adalar. Kiye azl Telefon : ya Doğruyol, Emlâk sahipleri! Üzüntü ve zahmet çekmeden z Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 20307 — Posta kutnsu: yahut seneler Çok beğeniyorum. İşime de yakın oluyor. Evden apartıman daha iyi. Daha konforlu, daha kolay. 3 — Kendim, asıl piyanistim. Piyanoya çok meraklıyım. Çocuk- luktanberi piyano çalarım. Klâsik ( Compositeur ) leri severim: Chopin, Bethoven, Mendelssohn; en çok Chopin'i. Çok sigara içiyorum. Günde elliye yakın. Alkol kullanmam. Sabah olunca, sekizde işimin başındayım. Lokantaya gitmem. Evde yemek yemeği tercih ederim. Misafirleri çok seviyorum. Bize çok misafir gelir. Poker ve başka oyunları hiç sevmem. Kadın bahsini M. Ferdinand ta yan çizmek istiyor, olur mu? Ben evliyiml.. Ne diyeyim? diye gülerek geçiştirmeğe çalışıyordu. — Azizim! dedim. Allah iki göz vermiş. Bir de zevk yani (gout) denilen şey. Elbette bir çeşidi hoşuna gidecek. Zarar yok, gene evli ol. Biz eskiyi soruyoruz. Bekâr iken, yani şimdi değil. O vakit, ne tarzı beğenirdin. Göz- lerin kapalı gezmiyordun ya. M. Ferdinand razı oldu. 4 — Uzun boylu; siyah ve büyük gözlü; siyah saçlı; esmer. Çok zayıf olmasın, çok şişman da olmasın. Bugünde bu şerait içinde bir (Compagnonne) aldım. Kadın- da, en evvel (bout& de carackter) ararım. (Affeetueuse) kadınlardan hoş- lanırım. (Caprieieuse) leri hiç sevmem. Kadın, (simple) ve (modeste) olmalı, Çok (intellectu- elle) olmasını istemem. Eskiden, hiç boya olmamalı derdim. Şimdi! Her kadın, az çok boya kullanıyor ve kullanmalıdır. 5 — Şimdi her tarafta umumi bir (Crise) var. Gençliğimde geçirdiğim rahat ve ( normale ) (hayatı arıyorum. Anamın, babamın yoklukları da bir büyük boşluk. Onların şef- katlerinden omahrumiyet te bir ıztıraptır. 6 — 25 yaşında olmak mese- lesine gelince, bunu biraz düşün- meliyim. Derin sualdir. Bugün bulunduğum vaziyet bana maddeten büyük bir menfaat vermiyor. Yalnız, yanımda bulunan yüze yakın kimsenin maişetine alet olmam, bana bir haz veriyor; manevi bir haz. Bu sebeple mem- | nunum, 25 yaşında olsam yine ayni vaziyeti isterdim. Sermet Muhtar 558. İstanbul Tepebaşı. Nişantaşında da oturdum. Şimdi Tepebaşını daha Tonaatım değişti. Avrupada aranıyor! Lindbergin çocuğundan hâlâ haber yok! “WANTED INFORMATION AS TO THE WHEREABOUTS OF (HASA, LİNDBERGİ, KR. ÖF HOPEWELİ,N. 1, | SON DF GOL CHAS. A, LİNDEEREN Wortd-Famows Avlator This child was kidnaped from bis home in Hopeveli, N. 1, between 3 and 10 p.m. on Tuasday, March 1, 1932. J DESCRİPTİON: ge, 20 meciths Sar, blend, euriy | Weight, 77 to 30 ib. Eyes, dark bine | Lindbergın çocuğu hakkında Amerikanın 1400 şehrinde ası- lan ilânlardan biri. ( Bu ilân- larda çocuğun eşkâli ve ağırlığı anlatılmaktadır) Taymis gazetesinin New York muhabiri bildiriyor: New Jersey hükümeti zabıtası erkânından bin- başı Schöffel Avrupaya hareket etmiştir. Bu seyahat Lindbergin çocuğunun kaçırılmış olması hâdi- sesile alâkadar bulunuyor. Bin- başının vazifesinin mahiyeti anla- şılmanıştır. Bir rivayete göre Lindbergin Ingiltereli hizmetçileri- nin mazisini tetkik edecektir. Diğer bir rivayete göre Ame- rikalı polis binbaşısı Lindbergin çocuğuna dair biriz keşfetmiştir. Amerikada bulunan izlerin keşfi henüz ilerlememiştir. Taymisin Berlin muhabiri de şu malümatı göndermiştir : Berlinde bir Alman kadını ku- cağında 17 aylık oğlu olduğu halde Potstamdaki ( biraderinin nezdine giderken Amerikanın İndi- ana hükümetine mensup bir tıp talebesi çocuğu Lindberg'in oğ- luna benzeterek kadını takip etmiş ve polise vermiştir. Bu hâdise münasebetile polis merkezi önünde büyük bir kala- balık toplanmıştır. Potstam (o zabitası (o telefonla Berlin polis müdiriyetile uzun müddet görüştükten sonra kadı- nın büviyeti tahkik edilmiş ve çocuğun Lindbergin oğlu olma- dığı anlaşılmıştır. Norfolk (Virginiada) 7 (A. A.) — Çocuğunun o bulunması için Lindberge yardım eden Norfolk gemi mücehbhizlerinden birisi ço- cuğu kaçıranlarla münasebet tesis eylemiş olduğunu ve yavrunun sıhhatte bulunduğunu söylemiştir. Şam ve tizma intihabatı Berut 7 (A. A.) — Şam ve Hama intihabatı, sükün içinde icra edilmiştir. (o Neticeler, 30 martta istihsal edilmiş olan neti- celeri tebdil etmem iştir. — Amca Bey'in 9) Güzel bir albumunu meccanen almak isterseniz: AKŞAM'a (| abone olunuz ! Comal Nadir bey arkadaşımız Anca Bey'in gazetemizde / intişar etmiş (en gözel karikatürlerini bir araya pi | topladı; bunları renkli, zarif bir Öl | kapak içinde güzel bir albüm halinde neşretmiştir. | Nisan 1932 zarfında zetemizo bir sen 5 aylık abone kaydeğilecek karilerimize mevcut abonesini Nisan içinde gari 3 ay için temdit ettirecek İ) olan abonelerimize, abone bedelleri Ç | Nisan sonuna kdar idarelanemizce İİ kabzedilmiş olmak gartile, bu güzel İ) album'dan bir nüslr hediye cd ve posta ile adreslerine gönderile, Ismail Müştak beyle bir saat.. Müştak bey “Buzculuğ ğa mekle vi diyil Lâle devrinde yaşamak isterdim. O devrin hasretini çekmemek kabil mi? (Baş tarafı birinci sahifede ) Saadetin para ile kaim olduğuna kani olanlardan değilim. Zaman olur ki ben bu yazıhanede | herkesten ziyade sıcaklardan şi- kâyet ederim. Ah biraz olsa da, derim. Bir buzcunun ağzından çıkacak söz müdür bu? Mevzua geçtim. Müştak bey cevap verdi: — Hayatım nasıl mı geçiyor? Ben buna geçmekten ziyade serinlik | durmak diyeceğim. Tıpkı durgun bir suyun hayatı gibi.. Kitaplarım, mecmualarım arasında geçen bir kaç saat haricinde oturmak ve uyumaktan ibaret bir program.. Bir adam tasavvur ediniz ki devamlı ve hummalı bir faaliyet içinde yuvarlanıp giderken birden istikametini değiştirerek meselâ bir dağ başının yahut bir köy evinin inzivasına çekilmiştir, bu adamın 24 saati nasıl geçiyorsa aşağı yukarı benim 24 saatlerim de öyle geçmektedir. — Fakat ticarethaneniz? — Evet bir ticarethanem var, ancak işim buzculuk olduğu için mi neden ticaret hayatına bir türlü ısmamadım. Fikri hayat ile bütün alâkam büyük bir aşk ile sevdiğim tercümelerimden iba- rettir, Ruhumdaki ihtiyaç boşlu- ğunu kısmen dolduran bu meşgale olmasa kendimi mevsimlerin gelip geçmesini, yapraklarının — açılıp dökülmesini ve kabuğunun ihti- yarlayıp (o çatlamasını o bekleyen agaca benzeteceğim. Su üstünde seken bir taş gibi bahisten bahise atlıyoruz: — Farrediniz ki, beyefendi, şimdi on beş yaşındasınız, haya- tınızı yeniden yapacaksınız, hangi mesleği seçerdiniz? — Bir dakika tereddüt etmeden gazeteciliğil.. Gazetecilik ve poli- tikacılik kadar bana zevk veren bir meslek tanımıyorum. Bir gazete idarehanesinin çıplak bir odasında, basit ve mütevazı bir yazı masası önünde geçirdiğim mesai saatle- rinin hatırası hâlâ yüreğimde sık sık duyduğum bir sızı halinde yaşıyor. Bugün o hayata tekrar avdet etmek kabil olsa eski arka- daşlarıma iltihak etmekte bir dakika tereddüt etmem. Şu dakika bile sizinle konuşurken nazarı hayalimde o hayatın sevimli man- zarası canlanmaktadır. Müsaade ederseniz başka bahse geçelim.. — Nasıl eğleniyorsunuz bey- efendi? — Basit, çok basit... Ş.brin gürültülü o eğlencelerinden pek hoşlanmam. Ne çare ki yolumun üstünde şimdilik yalnız bunları ! buluyorum. Halbuki ben tabiate âşıkım. Muhitin cali zevklerinden ziyade tabiatın riyasız huzurunda toplayacağım eğlencelere meftu- num. Bununla şimdiki eğlencelerin hiç bir kıymeti, hiç bir manası olmadığını iddia etmiyorum. Ümu- miyetle en büyük eğlencem seya- hattir. Bence bunun zevkine pa- yan yoktur. Klüp, ahbap içtima- ları, sinema, hulâsa dar bir çem- ber içine sıkışmış mahdut bir eğlence sahasında insan nasıl ve ne kadar eğlenirse ben de o ka- dar eğleniyorum. — Sinemayı sever misiniz? z ve — Amerikalıların mani rabıtasız filimlerinden madasında evet. Fakat bir taraftan tiyatroya m e pe öldürdüğü, sahneden can ve ha- reketi kaldırarak bunun yerine gölgeyi ve çatlak madeni sesi koyduğu için sinemaya âdeta düşmanım. En çok sevdiğim sine- ma artisti - sözüme gülmeyinizl.. Şarli o Şaplindir . Bu adam- daki gördüğüm temsil ve ibda kudreti hakikaten harıkulâdedir. Güldürürken de ağlatan veya ağla- tırken de tebessümler veren (Şarli)yi seyrettiğim zaman gözümün ö den perde ve hayal kalkıyor, bütün hakikat canlanıyor. — Pek alâ beyefendi... Başka eğlenceler... futbol maçları.,. Fut- bolculardan hangisini beğenirsiniz? — Bu benim için yep yeni bir eğlence mevzuudür. Galatasaray klübünün temiz ve yüksek muhiti bana sporu sevmek ve sporcuların asaletini (o takdireimek (fırsatını verdi. Maç denilen şeyin heyeca- nın duymağa başladım. Atılan bir golün zevki, kaybedilen bir oyunun teessürü ne olduğunu ya- vaş yavaş anlıyorum. Ancak henüz futbolcular hakkında bir muka- yese ve muhakeme yapabilecek kudretine malik değilim. — Tarihteki devirlerden hangi- sinde yaşamak isterdiniz ? — Tabii Lâle devrinde... Nedi- min sibirkâr | lisanile ebediyete namzetliğini koyan Lâle devri Istanbul rubunun bütün ihtiyaç ve iştiyakını tatmin edecek evsafa maliktir. Seyri Sadâbadı sen bir kere ıyd olsun da gör Onda yeryer mahlar, mehler bedit olsun da gör diyen Nedimi, o Istanbul Obahçe- lerinin bu güzel bülbülünü okuyupda Lâle devrine hasret çekmemek kabil mi? — Aşk hakkında ne düşünü- yorsunuz? — Fırtına, tayfun, zelzele, ta- biatin büyük hâdiseleri hakkında birşey o düşünmek mümkünmü? Onlar istedikleri zaman gelirler, * istedikleri yolda yürürler ve iste- dikleri vakit çekilip giderler. Aşk da böyledir. Hiç bir kanuna, hiç bir kayıt ve rabıtaya, nihayet hiç bir kudrete tabi olmayan aşk bir düşünce mevzuu olamaz. Olsa olsa bir mürakube mevzuu olur. Yalnız şunu söyleyebirilim ki kâinatta yaradışıtan kıyamet gü- nüne kadar hiç eksilmeyecek, biç yıpranmayacak ve hiç itibardan düşmeyecek tek bir kuvvet varsa o da aşktır. Her halde mevzu bir buz ticarethanesinde| görüşülecek mesele degildir. — Hayatta en büyük arzunuz nedir? — Mütemadiyen seyahat etmek, Mevsimleri takip eden ve ıklim- lerin peşi sıra koşan kuşlar gibi durmadan dolaşmak.. En büyük arzum ve en yüksek gayem budur. Biraz da buzculuktan bahsettik Eski gazeteci arkadaş bana buz mevsiminin ihtiyaçlarin, (şehrin buz taksimatını anlattı, Fakat bunları söylerken öyle isteksiz bir hali, bu bahislere öyle parmak ucile ancak dokunuyor gibi öyle bir yabancılığı vardı ki sormayın. Ben dışarı çıkarken Obuzcular yandaki memur odasına giriyor- lardı. Hikmet Feridun (Varın: Falih Rıfkı beyle 1saat..| me ri Lİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: