30 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m e e — evvelâ dik bir merdiven, sonra sarp Sahife 6 Sğnekilli Akşam ——- ea rasathanesinde bir saat.. Yeni gelen alet sayesinde Istanbul saatleri muntazam işleyecek.. Gökyüzünde esrarengiz bir musluktan mütemadiyen renk ve ziya fışkırıyor, arza doğru kıvrılıyor... — Istanbulun içini dışını bilirim, — Yangın kulelerine, meşhur cami- “ lerinin minarelerine çıkmış, Kız kulesini gezmiş, yeraltı sarnıçla- rında dolaşmış, Yedikule surlarının karanlık dehlizlerine, elçilerin bo- gulduğu rütubetli mahzenlere in- miş, hemen bütün sarayları gez- mişimdir.. Fakat son zamanlara kadar ne zaman vapurla boğazdan geçsem, başımı kaldırır, Kandilli , sırtlarındaki rasathanenin beyaz kulesine bakar: — Şurayı gezemedim vesselâm! derdim. Kim bilir benim gibi bu beyaz küçük kuleyi merak eden ne kadar hemşehrim vardır.. Işte hem kendi merakımı bem de ckuyucularımın merakını tatmin etmek için dün kalkıp rasathaneye gittim. Vaniköy iskelesinden çıkınca bir tepeyi tırmanmağa başladık... Bol çam ağaçları... Fakat rasatha- neye yaklaşınca İstanbulda hiç görmediğim gayet iri kertenke- leler etrafımızı sardı.. Her adımda önümüzden birer ikişer kertenkele zıplıyor. Aman bu nekadar bol kertenkele... Sonradan öğrendik ki meğer burası üç şeyiile meş- , hur muş... Aşağı koru bülbülleri , ile.. tepenin yukarısı da kerten- , keleleri ve yılan yuvalarile.., Nihayet denizden küçücük gör- düğümüz beyaz kuleye yaklaştık... Kule ahşap 3 kat... Güzel bir par- kın tam ortasında... Parkta türlü türlü çiçekler var.. Fatir bey an- laşılan gökteki yıldızlara olduğu kadar çiçeklere de meraklı... Bun- dan başka parkta gicir gıcır temizlenmiş bembeyaz mermer merdivenler... Daima akan büyük bir çeşme var... Esasen tepede bu çeşmenin şırıltısından başka çıt işidilmiyor... OYalnız ( aşağıdaki koruluktan bülbüllerin sesi, uzak- tan, Çini Maçinden radyo ile din- lenen garip bir konser gibi insa- aım kulağına kadar geliyor... Fatin bey ile muavinini kütüp- hane odasında bir takım hesap- lar, rakamlar ve kitaplar arasında bulduk.. Önlerinde koskocaman bir perger takımı bilmem hangi yıldızın hangi tarihte hanki daki- kanın kaçıncı saniyesinde arzın in geçeceğini hesaplıyor- ardı. Fatin bey zaman zaman masanın üstündeki küçük enfiye kutusunu açıyor bir tutam enfiye alıp çekiyor. Sonra gayet muhte- şem siyah ipekli mendiline müra- caat ediyordu. Istanbulun meşhur rasıdı beni büyük bir nezaketle karşıladı ve rasathaneyi gezdirdi.. Evvelâ ku- leden başladık... Kulenin en alt katı saatlere tahsis edilmiş. Burası tamamile karanlık ve saatler hara- retten müteessir olmasın diye her taraf kapalı.. Saatlere dışarıdaki koridordan, dürbün gibi ufak bir delikten bakılıyor. Bunlar en emin, en ayarlı saatlermiş... Bu saatler dairesine yeni bir alet getirtilmiş... Bu alet çalar saatler gibi bir şey.. Yeni aletler Osmaniye telsizine saati saniyesi saniyesine vermek kabil olacak- mış. Aynı aletle Galata köprüsü- nün üstünde aylardanberi öylece duran vakit kürresini de işletile- bilecekmiş, yani bu aletle bütün Istanbul saatleri düzeltilebilecek, her kesin saati bir olacak... Bunları dinlerken aklıma ikide birde duran Beyazıdın, Galatanın saatleri geldi. Fatin bey saatleri düzeltikten sonra İstanbulluların kim bilir ne kadar duasını alacak, Kuleden sonra daha yukarıda bulunan sismoğraf dairesini ziya- ret ettik, Karanlık odalara girdik. : Rasathanedeki beyaz kule, dürbün dairesinden sismograf binasının görünüşü Karanlık bir salonda Fatin bey duvarı elile itti.. Hani eski- den esrarengiz saraylarda gizli kapılar varmış. İşte bunlar gibi dönme bir kapı açıldı. Içe- riye girdik. Muhtelif aletler.. Dö- nen pervanemsi şeyler... riepsi zelzele kaydetmeğe mahsus... Bir köşede on on beş tane su süzgeçi vardı.. Bu süzgeçlerin içindeki maddeler rütubeti cezbet- mek içinmiş... Sismoğraf aletleri en küçük rütubetten hassasiyetini kaybedermiş. Aletleri rütubetten kurtarmak için bu süzgeçler çok işe yarıyor. Sismoğrafdan sonra dürbün daire- sine gittik. Burası görülecek bir yer.. Maalesef büyük binanın yalnız en üst katındaki dürbün salonunun inşaatı bitmiş.. Bunun için dürbünden Fatin bey istediği kadar istifade edemiyor.. Hele kışları dürbünü kullanmak hemen hemen imkânsız.. Dürbün salonu- nun tavanı büyük bir kubbe ha- linde.. Bir kubbe değil, birbirine geçmiş iki kubbe.. Kubbeler bir manivelâ ile dönüyor.. Bu suretle tavanda gök yüzünün istediğiniz cihetini oOgörmeniz (kabil olu- yor... Dürbün 2 - 3 insan boyu yüksekliğinde... Büyük sarı bir merdivenin (oOüstüne (çıkılarak bakılıyor. Tavanı açtık, kubbeyi çevirdik, dürbünü ayar ettik, merdivene * çıkıp baktık. Dürbün güneşe doğru çevrilmişti. Az daha hayretten dilimi yutacaktım... Gü- neşin bir tek huzmesi kilometro- larca uzamıştı.. Önümde bir ziya fıskıyesi var zannettim. Gök yü- zünde esrarengiz bir musluktan mütemadiyen ışık ve renk fışkırı- yordu. Bu ziya huzmesi uzun bir mesafeye kadar gidiyor, sonra arza doğru kıvrılıyor!.. Fatin bey izahat verdi: — Bizim için kamerin hemen hemen hiç ehemmiyeti yoktur. i Asıl güneşle o meşgulüz. Kamer ölmüştür , haritası alınmış- tır. Merak için insan harita ile gördüklerini karşılaştırır. Fakat güneşin henüz meçhul birçok yerleri vardır. Bunun için biz onunla alâkadar oluruz. Kamerin hesap edilmesi gayet kolaydır. Güneşinki güçtür. Dürbünümüz 800 kerre büyütebilecek kadardır. Vakıa bu mıkyas bizi heyecana düşürecek kadar kuvvetli değildir. Fakat ne de olsa dürbün medive- nine cıkıp gözlerimi adseye dey- dirince içimde bir şeyin çarptığını hissederim. Burada beş arkadaşız. Arka- daşlar haftada iki gün tatil yaparlar. O Mütebaki (vakitleri burada geçirirler. Gece nöbetini sıra ile yaparız. Vazife esnasında bir saatten fazla çalışmak kabil değildi. Çünkü rasıdın hiç yorgun olmaması lâzımdır. Hesaplar gayet hassas yapıldığı için bir milimet- renin binde biri kadar bir hata bütün işleri bozar. Bunun için rasıtlar heyetçiler vücutlarına yor- gunluğun (o gelmekte olduğunu hissedince işlerini bırakırlar. Arkadaşlar sık sık geceyi bu- rada geçirmek zaruretinde kalırlar. Burada konfür aramak şartile yapılacak yerlerimiz vardır. Son zamanlarda hava ile pek az meş- gul oluyoruz. Hava işlerine başka müesseseler bakıyor. Maamafih bize gene suruyorlar. Yavaş yavaş bu işten sıyrılmağa çalışıyoruz. Bütün mesaimizi heyete veriyoruz.,, Halbuki one tuhaftır. Hava diyince aklıma Fatin bey gelir. Hattâ kenar mahallerde bile hava biraz buzulsa, “Ah Fatin hoca??. Gene buzdun havayı!.,, diye söy- lerler. Sanki bunda üstadın bir dahli, bir günahı varmış gibi. İN 30 Nisan 1932 Askeri bahisler Halkın havaya karşı korunması meselesi Havaya karşı korunma çaresi ikidir: 1 — Aktif (müteaddi) tedbirler. 2 — Passif (lâzım) tedbirler. Aktif tedbirlerin başında, kendi hava kuvvetlerimizle düşman tay- yarelerine (taarruz ederek onu bir daha dahili memlekete gele- miyecek kadar hava hakimiyetini elde etmek meselesi gelir. Bun- dan başka, yerde tabiye edilecek top ve makineli tüfeklerle düş- man tayyarelerini düşürmeğe ça- lışmak ve nihayet mühim sanayi merkezlerinin oOve (fabrikaların üzerine (o gerilerek (o çelik ağlar veya diğer maniler ile düşman tayyarelerini yüksekten uçmağa icbar ederek tesirlerini azaltmak ta müteaddi tedbirler meyanına dahildir. Yalnız tekmil bu tedbirlerin şeklinden anlaşılacağı üzere bun- lar orduya ait şeylerdir. Asıl halkın ve ciheti mülkiyenin ya- pacağı işler ikinci kısma, yani passif tedbirler meyanına dahildir. Bunların da başında en ağır tay- yare bombalarından ve gazdan müteessir olmıyacak mahfuz ma- haller inşası gelir. Bunların beton armeden inşa edilmesinin sakfi talimata nazaran 3 : 4,5 metro olmalı, toprak sakaflar ise 19: 26 metro olmalıdır. Beton arme olanlari hayli pa- halıdır, toprak sakaflılar ise hem daha ucuz hem de bombaların tevlit ettiği müthiş ihtizazatı daha az nâkil olduğundan içindekiler için daha rahattır. Yalnız arazinin hali ve zemini içindeki osu seviyesi ekseriya bukadar derine inmeğe müsaade etmez. Bunun için müsait yerler ister. Ortasında tepe, eski kale enkazı yerlerde, hattâ ufki deh- lizlerle gayet kalın toprak sakıflar temini (o mümkün (olduğundan dehlizkâri mahfuz mahaller çok müsaittir. Meselâ (İstanbuldaki tünel kavaya karşı korunma noktai nazarından bulunmaz bir vasıtadır. Kalın sakaflardan sonra en emin tahaffuz vasıtası dağınık- lıktır. Bilhassa evler haricinde ve bahçeler içinde yapılacak ufak 1-2 metro derinliğinde dar hendekler bomba parçalarından birkaç insanı korur. Bodrum katları,sağlam duvarlarda yalnız parçalardan korurlar. Bun- lar infilâkla yıkılarak içindekileri öldürmek tehlikesi olduğundan serbes araziye nazaran daha az emindir. Passif tedbirler arasında en mühim rolü oynıyan tertiplerden birisi de gizlemedir. Talimat buna büyük yerler vermektedir. Buna nazaran tayyareden yerdeki he- befler ya gözle veya fotografla tesbit edilir. O halde gizleme de bir kaç türlüdür. 1 — Basit gizleme işleri: Renk- çe araziye benzemek.. Meselâ çamurlu yerde insan, hayvan veya tesisin üstüne çamur sürmek, kar- da beyiz giymek, fundalıktı üze- rine bunlardan takmak.. Ilah. 2— Hareketsizlik. Yeri en çok belli eden harekettir. Hareket etmiyen bir insanı görmek içn tayyare ona 600 metreye kadır yaklaşmak O mecburiyetindedir. Toplu insanlar 1500 den, yürüyen kolları ise ta 4000 metreden gö- rür. Yürüyen bir şimendiferi 4500 metreden gördüğü gibi, eğer baca- sından duman cıkarırsa 7009 m.den farkeder. O halde tayya- reden gizlenme için en münim çarelerden birisi de teyyareyi görür görmez olduğu yerde hare- kesiz durmaktır. 3 — Ağaç, funda, örtü altına girmek. 4 — Tayyareye muntazam bir şekil göstermemek. 5 — Sahte tesisler yapmak: Meselâ bir fabrikayı tamamen gizlemek ve haylı ötesinde ona benzer bir şey yapmak, ışık gös- termemek, başka yerde şehir ve kasaba hissini veren ışıklar yak- mak.! Fotoğrafa karşı gizleme ise ap- ayrı bir sanattır: Ressamlık ve boyacılık sanatı.. Bunda en ehem- miyetli şey boya veya örtü vası- tasile gölgeleri izale -yahut başka tarafa gölge vücuda getirerek düşmanı aldatmaktır. Meselâ bir evin gölgeli tarafına bez gererek gölgeyi izale ve bunun üzerine siyah boya ile ağaç resimleri yapılması o tayyareciyi şaşırtır. Hulâsa korunma işinde gizleme en büyük rolü oynamak- tadır. M.Ş dam gibi Büyük bir sanatoryom di Fransada yüksek dağ tepesinde, karlar içinde büyük bir snator- yom yapılmıştır. Briançon cıvarında inşa edilen bu snateryom yaz kış açık bulunacaktır. Snatoryom kabil olduğu kadar bol güneş ve hava alacak bir şekildedir. Buraya vereme istidadı olan kadın ve çocuklar alınacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: