16 Haziran 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

16 Haziran 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 Akşam / 16 Haziran 1932 Çok şirin bir kasabamız Söke belediyesinin faaliyeti bir çok yerler için numune olmalıdır Aydın, 9 (Hususi) — Bu hafta zarfında Aydın vilâyetinin Söke kazasını ziyaret ettim. Söke, Ays dın şimendiferile İzmirden 121 ve Aydından 56 kilo metro me- safede kâin ve ortasında yalnız kışın akan bir dereile ikiye ayrıl- mış on bir bin nüfuslu şirin bir kasabadır. Izmir vilâyetine tabi Kuşadası kasabasına 23 kilomet- roluk pek berbat ve pek harabe bir şöse ile merbuttu. Söke kazasının mecmu nüfusu 24 bin olup üç nahiyeyi ihtiva eder. Bağrası, Tomatça, Akköy. Tomatça ve Akköy nahiyeleri deniz sahiline pek yakın mesa- fede, tabii manzara itibarile de fevkalâde denecek mertebededir. Sökenin Palatiadan mubarref gayet münbit ve mahsuldar, orta- sından büyük Mendres nehrinin geçtiği Balat ovası vardır. Her nevi ziraate elverişli (oObulunan ovanın yegâne derdi geneMendres nehridir. Kışın taşan nehir, bütün ovayı istilâ ederek muazzam bir göl halini alır, ve ekseriyetle kışın nakliyat altı düz kayıklarla olurmuş. Mendres nehri vaktile ovanın şimal kenarını takip ederek denize mansap olurdu. Eski mec- rası bir çok bataklıkları teşkil ederek hâlâ mevcuttur. Harbi umumi omütarekesi zamanında Sökeyi işgalleri altında bulunduran Italyanlar büyük Mendres nehrini pek yukarı bir mıntakadan ikiye taksim ederek eski mecrayı da faal bir mecra haline ifrağ etmek üzere projeler kurmuşlar ve fakat sonradan mıntakayı tahliye ettik- leri için tasavvurlarını mevkii file çıkaramamışlardır. Söke mıntakası eski bir mede- niyetin merkezi idi. Ve el'an o medeniyetin bir güzide ve kıy- mettar bakiyei asarı mevcuttur. Sökeden hayvanla 12 saat mesa- fede bulunan Yuran kariyesinde mevcüt (Didima) mabedi görül meğe sezadır. Menderesin sahilin- de uzaklardan azemet ve heybe- tile arzı endam eden Palatia tiyatrosu eski şekli, bozulmadan ve yıkılmadan el'an muhafaza eylemektedir. Bu tiyatronun civa- rmda mevcut olan hamam cidden görülecek şeydir. Anlattıklarına göre bu hamamda ( Meandirus) ilâhını temsil eden müşekkel bir heykel varmış ki bugün İzmir müzesinde bulunuyormuş. Naklettiğim tiyatro binasının biraz ( ilerisinde © Selçukilerden kalma harap bir cami vardır. Elân metrük olan bu camide öyle kitabeler (o var ki, güzelliklerine payan olmaz. Bilhassa renklerinin bozulmadan şekli aslisini şindiye Söke belediye relsi Eyüp bey kadar muhafaza etmiş olmaları yüksek kıymetlerini isbata kâfi- dir. Bu camiin fevkâlde kıymetli ve yüksek bir sanat eseri olan minberi vaktile Sökeye nakledil- miş ve en büyük camie yerleşti- rilmiştir. Kitabelerin sökülerek bir müzeye nakli ve hıfzı lâzımdır. Asarı atika muhiplerinin nazarı dikkatlerine arzederim. Sökeden Tomatçaya giden yo- lun ortasında portakol bahçeleri, değirmenleri ve bol suları ile meşhur turunçlar köyü vardır. Bunun ( Priini) kasabasının beka- yasına tesadüf edilir. Bu eski kasaba yakın zamanlara kadar gayri malüm idi. 35 seneden beri bu saydığım eski eserler üzerine tetebüat ve tetkikat yapmakta olan meşhur profesör M. Viğandın gayret ve sayi ile keşfedilmiştir. Gene Sökede Reşadiyeye gidi- lirken bu köyün yakininde (Mag- nesium ) kasabasının harabelerine tesadüf edilmektedir. Tomatca nahiyesine varmadan evvel At burğazı namile tesmiye edilen zenğin bir köy vardır. Bu köyün üzerinde eski bir kale vardır. işte bu kalenin eteklerinde vaktile eski Yunanilerle ran- lılar Oarasında tarihte Omaz- but meşhur deniz muharebesi olmuş ve Gençhusrev donanmasının mağlubiyetile neticelenmiştir. Hal- buki bugün burasile deniz sahili arasında takriben 20 - 25 kilomet- ro bir arazi vardır. Demek olu- yorki ozaman deniz olan saha, zamanla mendresin getirdiği me- yiller ve dağlardan inen toprak- larla dolmuş ve pek münbit bir ova şeklini almıştır. Ovanın cenup kısmında (Bafi) Sikenin umumi manzarası . . — gölü vardır bu göl vaktile Ada- lar denizinin küçük) bir körfezi imiş. Halen suyu tuzludur. Ve mebzul kefal balığı yetişdirir. Söke kazasının bütün sahili dalyan- larla çevrilmiştir. En mühim Ka- rma dalyanlarıdır. Mebzul kefal balığı istihsal edilir. Balıktan sonra OSökede pek nefis ve leziz balık yumurtası kralı den- meye seza iki kardeş vardır. Hacı Halil paşa oğulları Ali Rıza ve Hüseyin Avni beyler... Istihsal ettikleri balık yumurtasını tuzla- dıktan ve kuruttuktan sonra bal- mumune batırırlar ve badehu piyasaya sevkederler. Yumurtası alınan balıklar da tuzlanır ve harice gönderilir. Balık yumurtasından sonra belli başlı mahsulâtı arpa, buğday, darı, zeytin, zeytin yağı, kaşar ve tu- lum peynirleri kaymak yamak yağı, tütün, bal, meyan kökü, koyun, ve sığır hayvanlari ve sairedir. Söke kasabası eskiden Akçe şehir diye yadedilirmiş. Aydın şimendiferinin ana hattına 21 kilometrelik bir şube ile merbuttur. Muntazam ve azametli evleri nazari dikkati celbeder. Yunan- lılar tarafından tahliye edilirken mahtut bir sahası yakılmış isede kasabaya fazla bir zarar iras edil- memiştir. Hâlen kasaba dahilinde dört tane ilk mektep vardır. Yu- nanlılar tarafından yakılan saha üzerinde yeni bir mektep bina edilmektedir. Maamafih yeni yapı- lan mektebin dar bir arazi dahi- linde inşası omodern teşkilâta uygun olmasa gerektir. Bilhassa yanı başında bulunan ahırların mevcudiyeti nazarı dikkate alın- malıdır. Mektebe en uygun saha, istasyonun yanı obaşındaki tarladır. Esasen mezkür arazi vaktile mektep yapılmak maksadile maarife verilmişti. Gayet sıhhi ve gayet havadar bir mektep yeri varken yeni mektebi kasabanın ortasında dar bir saha dahilinde inşa ettirmekteki zihniyet doğru olmasa gerektir. Bugünkü kusuru tamir için hiç olmazsa spor yeri ittihaz edilen eski mezarlığın da mektebe verilerek dar sahasını tevsie ve spor için de istasyon yanındaki arsayı tahsise çalışsa pek muvafık olur. Pek faal ve centilmen bir zat olan belediye reisi Eyip beyefen- diden bunun hüsülüre yardımla- rını dileriz. Söke hakikaten garbi Anado- lunun başlıca kasabalarının en güzellerinden ( biridir. (Bilhassa başında bulunan faal belediye reisi şehrin güzelliğine, ümranına ve temizliğine fevkalâde gayret etmektedir. Eyip B. aslen Sökelidir. Tahsilini Izmirde yapmış münevver bir zattır. Altı senedir riyaset mevkiini işğal ettiği halde ancak uzun senelere sığdırılabilen mü- kemmel eserler meydana getir- miştir, Kırk bin lira hakiki bütçe- lerile bu kadar eserlerin nasıl meydana çıktığına insan hem hayret eder ve hem de takdir eder. Demek ki çalışılırsa olurmuş. Bir çok yerlerimiz için Söke belediyesi hakikaten imtisal nümu- nesi olmalıdır. Daha belediye reisi olur olmaz kasabanın ortasında bulunan abşap köprüyü beton yap- tırmıştır. İstasyonu o dolambaçlı Tefrika Mo 57 —ş7 mn 16 Hazira 1932 ağ... BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve macera romanı Nakli : Hükümette, yeniden bir teşkilât yapılmıştı. Pekin şehrinde ecnebi devletlerin sefaretleri ihdas edil-” diği için, sefirleri, Memnu Belde'ye sokmadan onlara temas etmek için, nev'ima bir hariciye nezareti tesis edilmişti. Bu hariciye neza- retinin Çince ismi Tsoung - Li - Yamen'di. Mareşal Yong - Lou, Petchili valii umumisi tayin olunmuştu. Resmi makarrı Tien - Tsin olmak lâzım geliyordu. Lâkin, bittabi, nadiren oraya gidiyordu. Ekse- riyetle Ye-Ho'nun yanında bulu- nuyor; ondan ayrılmıyordu. Imparator Kouang-Siu'nun ya- nında zevcesi, daimi surette Ye- Ho'nun, Yong - Lou'nun gözü ku- lağı mesabesindeydi. Böylelikle, Ye- Ho, kendini, bütün tehlikelere karşı masun addediyordu. Yarı yarıya işten el çekilmiş vaziyetteydi. Zamanının büyük bir kısmını edebiyata ve ressamlığa hasrediyordu. Ressamlıkta son derece teferrüt eylemekteydi. Bu kadın, şayet Imparatoriçe olmak sıfatile şöhret kazanıpta diğer meziyetleri gölgede bırak- masaydı, Çin'in yüksek bir ressa- mı ve mükemmel bir şairesi olarak gene de dikkati celbeyleye- cekti. Diğer cihetten, derin bir âlim, allâmeydi. Bilhassa Çin'in harp tarihi hakkında onun derecesinde malümat sahibi bir insan, ne gelmişti, ne de gelebilirdi. Nihayet, tiyatro sahasında da, son derece zevkiselim sahibiydi. Yalnız büyük temsillere iştirak etmekle kalmaz; baş harem ağası Li-Lien,le birlikte baş rolleri alırdı; yani aktris olarak sahneye çıkar; pek çok muvaffakıyetler kazanırdı. Bittabi, artistin temayüllerinin bu derece ifratı, muhafazakârlar nezdinde itibarını sarsmaktan geri durmazdı. Baş müfettişlik makamı onun bu gibi hareketlerini hafif- meşrebane bulur, bundan dolayı irkilirdi. Lâkin Ye - Ho, bu köhne fikirli ihtiyarların dedikodularına kulak asıpta sanat arzularından sarfı nazar edecek ahlakta şahsiyetler- den değildi. Günün birinde, imparatoriçe zevce Yung, teyzesine mühim yollardan kurtararak hattı müste- kim üzerinde açtırdığı cadde ile çarşıya (o raptetmiştir. Hükümet dairesinin tam karşısında gene ikinci bir müstekim cadde açtır- mış, ve halkın minret ve şükranını kazanmıştır. Memleketi karanlıklardan kur- tararak büyük şehirlerimizde bile görülmeyen mükemmel tesisat ile şehri en hücra sokaklarına kadar elektrikle tenvir etmiştir. Şimdiye kadar Sökede mevcut olmayan bir hal ve bir lonca yerini yaptır- mış kasap manav ve sair esnafı bir araya toplayarak hem halka yardım etmiş ve hem de yaptırmış olduğu dükkân depolardan bele- diye irat temin eylemiştir. Çarşı- caddesini yeni baştan yaptırmış ve dükkânların ayni hizada bulun- masını temin etmiştir. Şimdi en büyük emeli ve en büyük gayreti gayrı fenni şaraitle kasabaye gelen suyu islâh etmek (VA -Na) bir haber verdi. Kocası impara- tor, muhteşem yengesi ve teyzesi aleyhine müthiş bir suikast ha- zırlıyormuş. Bu suikast için, giz- liden gizliye çalışıyormuş. Bu ka- dın imparatorluğun boynuna elli senedir bir boyunduruk geçirmiş, onu sürüklüyordu. Genç imparator saltanatını ondan kurtarmak az- mindeydi. Imparatorun babası prens Tchouen ölmüştü. Malüm olduğu üzere, bu prens, Ye-Ho'nun kayınbiraderi idi. Prens Tchouen, imparatoriçe Ye-Ho'nun hemşiresile evlenmişti. Lâkin, bu kadın da, kocasını takiben ölmüştü. Şimdi artık, genç imparator, bütün tesirlerden azade kalmıştı. Saltanatını elinden gaspeden, onu adeta bir kukla haline çeviren teyze ve yengesine karşı, kalbinde müthiş bir kin besliyordu. Salta- natının istiklâlini ele geçirmek arzusundaydı. Imparator, bu istiklâl ve isyan fikirlerini o hocasından | almıştı. Hocası, Woag |1) isminde bir zattı. Bu zatı, ohaileengiz bir surette öldürülen şark imparato- riçesi, genç imparatorun tahsiline memur etmiştir. Wong, imparato Konang - Siu'dan, aslen ayrılmamış, ona, çocukluğundan beri refakat et- mişti, Genç imparatora karşı hu- dutsuz ve şefkat we merbutiyet duyuyordu. Imparator da ona karşı aynı şefkat ve muhabbeti fazlasile perverde ediyordu. Muallim Weng'e karşı Yong-Lou müthiş bir kin besliyordu. Zira, onun yedi sene müddetle sürgüne gitmesine sebebiyet veren hadise bu muallimin yüzünden meydana gelmişti. Lâkin, imparator hoca- sını sıyanet ediyordu. Imparator, hocasını son derece himaye eylemekteydi. Hattâ, onu Âli Meclise âza bile yaptırmıştı. Bu suretle, hocası vasıtasile, Mecliste, Ye - Ho'ya karşı kendi müstakil siyasetini yürütüyordu. El altımdan kendine taraftarlar bulmağa uğraşıyordu. Her ne cihetten bakılsa, Weng imimparatorun en fazla itimat ve istinat ettiği adamdı. T) Bütün ismi Weng-Toung-Ho'dur, ve asri tesisatle evlere temiz temin etmektir, Tasavvur ettiği her müşkülü yıkan ve muvaffak olan böyle bir reisin az zaman zarfında kasabayı tanınmaz hâle getireceğine şüphemiz yoktur. Sokaklar her gün temizleniyor ve sulanıyor. Bu müntazam temiz- lenme ve sulanma keyfiyeti aca- ba kaç kasbamızda tatbik edile- bilir? Kasabanın yalnız parkı yoktur. Işittimki böyle bir eserin de mey- dana çıkarılması için çalışılıyor- muş. Asırdide ağaçlarile mükem- mel bir park olabilecek ve kasa- banın tam Ortasında bulunan paşa mezarlığını parka tahvil etmek niyetinde imiş. Bunada muvaffak oldukları takdirde cidden memleketlerine yüksek himmetleri ve her zaman şükranla karşılana- cak ve minnetle yadedilecek hiz- metleri sebketmiş olacaktır. Dündar

Bu sayıdan diğer sayfalar: