4 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

4 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> ; » b gi” 4 Eylül 1932 m Darısı başımıza Izmirde telefon ücreti pek ucuz Bir mükâleme Istanbulun üçte biri fiatine Izmir, 3 — Son zamanlarda Izmirde halkta telefona karşı bü- yük bir rağbet başlamıştır. Her- kes evine telefon almaktadır. Bu rağbetten istifade etmek istiyen şirket telefon tesisatı fiatlerini ucuzlatmıştır. 25 lira mukabilinde bir eve bütün tesisatile telefon almak kabildir. İzmirin telefon fiatleri Parisin telefon fiatlerinin aynıdır. Telefon- lar ucuzladığı için orta halli aile- lerinin çoğu evlerine telefon almaktadır. Diğer taraftan şirket muhavere ücretlerini de beş kuruş- tan daha aşağıya indirmek niye- tindedir.,, Izmirden gelen bu haberi oku- duktan sonra: — Darısı Istanbulal.. dememek kabil değildir. Istanbulda bir eve telefon almak için en aşağı 100-150 lira para vermek lâzımdır. Halbuki bu para ile İzmirde beş eve telefon almak kabildir. İzmirden gelen malümata nazaran şirketin telefon tesisatını 25 liraya indir- mesindeki omaksat çok abone temin etmek ve bu suretle vari- datını çoğaltmaktır. Şirket abonesi çoğaldıkça tele- fon masraflarını indirecek ve bu suretle İzmir halkının ekserisinin evlerine telefon sokabilecektir. Istanbulda da 25 liraya telefon almak kabil olsa birçok orta halli rına evlerine telefon alırlar. Sonra muhavere ücreti olarak alınan 15 kuruş ta pek fazladır. Bunun da indirilmesi lâzımdır. Kim çaldı? Bakırköyden bir evden mühim eşya çalındı Bakırköyde bir vakası olmuştur: Bakırköyde oturan Ekmekçiyan efendi isminde birinin evine hırsız girerek bir çok eşya aşırmıştır. Hırsızlık kilit kırmak suretile yapılmış ve kıymeti 5, 6 bin lira kadar tahmin olunan mücevherat ve eşya çalınmıştır. Zabıtanın yaptığı ilk tahikatta soygunculuk Şevket, Süleyman ve İbrahim | isimlerinde üç kişi imaznunen | yakalanmışlardır. Fakat bunların hırsızlıkla alâ- kadar bulundukları henüz tama- men tesbit edilememiştir. Gerek polis merkezi ve gerekse 2 inci Şube müdiriyeti tahkikata devam etmektedir. Pehlivan güreşi Eylülde Bandırmada büyük güreş yapılacak Bandırma, 2 (Hususi) — Ban- dırmanın kurtuluşundan bir gün evvel 16 eylül cuma günü bura- daki idman yurdu tarafından Türkiyede mevcut olan büyük pehlivanların iştirakile bir güreş yapılıyor. Ba8a (150) lira konmuş- tur. İzmir ve İstanbul güreşlerinin arasmda yapılacak olan Bandır- madaki bu güreşe bütün İzmire iştirak eden pehlivanlar gidecektir. Kara Ali pehlivan da memle- ketinde yapılacak bu güreşe ken- disine meydan okuyanları davet ediyor. Bu güreş İstanbul ve An- karada yapılacak baş pehlivanlık müsabakası hakkında tahminlere imkân verecektir. Ticaret müdürleri İzmir ticaret müdürü Ziya bey Samsun ticaret müdürlüğüne , İstanbul şirketler komiseri Rasim — Samsu ticaret müdürlüğüne yin edilmişlerdir. tüccarlar, esnaf dükkânla- | GÜNÜN HABERLERİ İncir, üzüm Ingilizler, gümrük resmini yükseltiyorlar mı? Ottava konferansında Avustu- ralya hükümetinin vaki talebi üzerine İngiltere hükümeti kuru meyva ithalât resmine yüzde elli zam yapmağı kabul etmiştir. Şimdiye kadar hektolitre için 7 şilin olan bu resim, bundan böyle 10 şilin olacaktır. Taze üzümlerden her sene 1 şubattan 12 temmuza kadar devam edep müddet zarfında litre başına bir peni resim alınacaktir. Çekirdeksiz, razakı ve kuru incirlerimiz de yüzde elli zamma tabi olacaklarmış. Yunan Korent üzümleri sair üzümlere nisbetle daha ucuz ve ekseriya İngilizlerin fakir sınıfı tarafından kullanıldığı için bu resimden istisna edilmiştir. Görülüyor ki bu haberler tahak- kuk ederse, Ottava konferansın- dan bizim zarar görmekliğimiz muhtemeldir. En büyük posta kutusu Dünyanın en büyük mektup posta kutusu Amerikadadır ve tayyare postası nakliyatına mah- sustur. Kutu Portlanddadır. Res- mimizde bir kadın bu kutuya mektup atarken görülüyor. 7000 metroda Alman heyeti Wolff ajansı bildiriyor: Himalaya dağlarının bir çok zirvelerine çıkmak maksadile ter- tibedilmiş olan Alman keşfiyat heyeti, Almanyaya avdetemecbur kaldığına dair olarak ortaya çıkarılan şayiaları tekzip eyle- mektedir. Heyete iştirak edenlerin hava- ların birdenbire bozulması netice- sinde 20'den fazla bir zaman bir numaralı kampta kalmak mecbu- riyetinde bulundukları doğrudur. Bundan başka heyet azasından üçü hastalanmış ve diğer ikiside mezuniyet müddetlerini tecavüz ettiklerinden dolayı o Almanyaya avdete mecbur kalmışlardır. Ancak, diğer azanın kaffesi 7000 metroda kurulmuş olan kamptan çıkabilmeği ümit ettik- leri 8120 metrelik Nanga Parbat tepesine suut için icap eden ha- zırlıklara başlamış bulunmakta- dırlar. Milâs takımı Aydında Aydın, 1 (A.A.) — Vaki davet üzerine Aydına gelen Milâs takımı ile Aydın spor klüp oyuncuları arasında yapılan futbol maçında Aydın takımı sıfıra karşı iki sayı ile galip gelmiştir. Himalaya dağlarına çıkan Ostor, 3 (A.A.) — (Kişmirde) | Akşam Almanya - Fransa Almanya notasını izah ediyor M. Herriot gazetecilere sükün tavsiye ediyor Berlin 3 — Fransanın Berlin sefiri dün Almanya hariciye na- zırını ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında Almanyanın son notası görüşülmüştür. Fransa notanın bazı noktaları hakkında izahat almıştır. Londra ve Romanyadaki alman sefirleri bu hususta Ingiltere ve Italya hükümetlerile temas et- mişlerdir. Bu temaslar hakkında fransız (o gazetelerinin verdikleri doğru değildir. Almanya bu hu- susta moktai mazarnda israr edecektir. M. Herriot, sükün tavsiye ediyor Paris, 3 (A. A.) — Kabine meclisi, dün akşam M. Herriotnun riyasetinde içtima etmiştir. Başve- kil, harici vaziyeti teşrih ve izah eylemiştir. Maliye ve bütçe nazırları mali ıslâhatın icrası oOiçin merhale, merhale yapılması derpiş edilen projeler hakkında malümat ver- mişlerdir. Kabine meclisinin içtimamdan sonra, başvekil sorulan bir suale, yalnız gazetecilere soğuk kanlılık ve sükünet tavsiyesi suretile cevap vermiştir. Türk - Sovyet sanayi mütehassısları Denizli, 2 (A. A.) — Türk - Sovyet sanayi mütehassıslarından bir dün buradan gitmiş diğer bir grup ta Sarayköy ve Nazilliye hareket etmiştir. Burada kalan mütehassıslar tetkikatlarına devam etmektedirler. Tütün satışı Manisada piyasa epice yükseldi Manisa 3 (Hususi) — Tütün piyasaları her tarafta durgun bir hal almıştı. Bilhassa tütünün okkası beş altı kuruşa düştüğü günde zürram haline acımamak kabil değildi. İnhisar idaresi müfit bir şekilde piyasaya atılarak hayırlı neticeler temin etti. Kumpanyalar da hare- kete geldiler. 40 kuruşa kadar piyasa yükseldi. Şimdi artık geçen sene rekol- tesinden ancak yüzde on kadar bir mıktar kalmıştır. Yeni sene rekoltesi ancak geçen senenin üçte biri derecesindedir. İngilterede Greve nihayet vermek için teşebbüs Manchester, 3 (A. A.) — Lan- cashire mıntakasının 3 mümessili, mensucat sanayii ibtilâfında ta- vassutta bulunmağı teklif etmiş- lerdir. Mensucat “amelesi cemiyeti icra komitesi, (sendikası (o âzasından ücüratın mutasavver olan */,25 nisbetinde tezili keyfiyetinin grev hareketini muhik gösterip göster- miyeceğini sormuştur. Manchesterde iki meting akte- dilmiştir. Bunlardan birisi çulhalar cemiyeti merkezi komitası, diğeri de şimal kontlukları mensucat federasyonu merkezi meclisi tara- fından tertip edilmiştir. Bütün alâkadar sendikalar aza- sı, pazertesi günü Newcastleye gideceklerdir. Orada Trat-Union' lar kongresi umumi meclisi topla- nacaktır. Bunların bilhassa mali bir muavenet teminini (istihdaf etmekte oldukları haber veril- mektedir. Grevin umumi vaziye- tinde tebeddül yoktur. Tefrika No. 18 Sahife 5 4 Eylül 1932 Harp zengininin Gelini Büyük milli roman — Beşon gün daha dişini sık. Pırıl pırıl, at nalı gibi bir boroşu göğ- süne takmazsam anam avradım olsun! dedikten sonra bir kahve daha ısmarlayarak (o minderine kuruldu. Suat hanım Izmir mar- şını çalıyor, Cevdet efendi de ayağa kalkmış, ayak- larını yere vura vura, başını, göğdesini sallaya sallaya, yerinde tepini- yordu. Büyük hanım araya girdi: — Ayol taze sokağa çıkıyor, mani oluyorsunuz. Cevdet efendi, antlarla, kesraillerle bir arap havası arkasından bir zeybek çal dırdı: Zeybek ikinci defa tek- rar edilirken büyük hanım gene işi kesti: — Taze, piyanoyu çaldı amma hâlâ aynalı dolap- ları görmedi. Hava kararmadan şun- ları bir görse. Ip ucu hakikaten mü- himdi. Cevdet efendi derhal paçaları sıvayarak yerin- den kalıktı. ve gelin ha- nımın yanma koşarak kolundan yakalayıp çekti; dolap- ları göstermeğe koyuldu. Suat, hoplaya hoplaya fırlamış, saatine bakarah eşyalara göz gez- diriyordu: — Ha bunlar mı? Bu büfe fena değil. Kontrbüfenin stili büfeye uymuyorsa da pek fena değil. Portmanto pek âdi; Mahmutpaşa işi. Büyük hanım: — Şu kocaman aynalı dolap olacak amma oda değill derken Suat müstehzi müstehzi: — O Portmantodur. Antrelere koyarlar! (oDiyor, şaşkın şaşkın herkesi ağzına baktırıyordu. Bedriye de sordü: — En güzel bu dolap değil mi? — Oda büfedir; küçükleri de kontrbüfedir. Bunlar ne demekti, nelerdi? Hep hayrette idiler. Dayana- mıyan büyük hanım dokuz doğu- ruyor, yanındaki kızına: — Kokona her şeyin farisisini konuşuyor; türkçesini söylese de biz de anlasak! diyordu. Bu hatunlar merakta daim olsunlar, gelin hanımın da bir an evvel evden çıkmak için aceleden içi içine sığmayordu. Cırrrl.. diye kapının zili öttü. Daima ayakta ve pürtelâş olan Bedriye aşağıdan seslendi: — Lütfi ağabeyim geldil Cevdet efendi: — Çabuk buraya gelsin! Kale bedeni gibi piyanoyu, Bedesten kapısı gibi aynalı dolapları gör- sün de babası herifin ne kıratta Zadam olduğunu anlasın! diyordu. Büyük hanım: —Oğlan da zayıfladıkca zayıfla- yor! heyalifenere benzedi. Yüzüne igneyi batır, irini all derken, kızı Seher hanım da: — Kuradaya döndü; ne kadar kemiği varsa meydanda. Gör- dükçe billâhi içim şahrem şahrem oluyor! Nakaratını tutarken efendi hazretleri sözü bastırdı: — Kadın değil misiniz? Alayı- nızın saçı uzun, aklı kısadır. Boru Mubarriri; Sermet Muhtar değil, gençlikle oyun mu oynıyor- sunuz? Kelleyi kaşıyarak, bıyıkları bu- rarak, çapkınca bir kahkahayı müteakıp: — Oğlum, kayıkçılık değil, gençlik bu, Üstelik yeni evlilik te cabası, Yenice eleğim, nerelere asayım? Itoğlu it, tabii et tutacak değila. Şimdi zayıflarsa yarın toplar. Kâratanın kasaba borcu var, beyahu? Aynada başını, saçlarını düzelt- mekle meşgul olan Suat, bu lâf- ların hiç birisine alâkadar değil- miş gibi susuyor, çantasından çıkardığı aynayı arkasına tutarak, çarşafının “ense tarafındaki büz- mesini tanzim “ediyordu. Ogün, soluk soluğa Bedriye arkasından ihtiyarlar gibi, sallana sallana Lütfi, sofaya çıktılar. Cevdet efendi, oğlunu kapı eşiğinde görür görmez gene ge- leyane geldi: — Ulan hergeleliğin âlemi Yok. Gel de şu antikalara bir göz at bakayım!,. Nasıl beğendin mi? Işkemben kıpırdayor mu? Beykoz çeşmesi gibi ağzının suyu akıyor mu? Bak, dikkatli bak! Hele şu dolaba adam akıllı dikiz geç! Lütfi epiğ miktar bucalanıyor, cevap vermektense yutkunmağı tercih ediyordu. Cevdet efendi gene 'söyliyordu: — Avuç dolusu para saydık amma gene alayını bedava aldık. Hele şu aynalı koca kallâviye bak Mübarek tahta perde. Önüne zürafayı getir; tepeden tırnağa kadar kendini seyretsin. Lütfi, mütehayyir bakarken, aklına esip karısının yanma s0- kuldu; Yavaşça: — Suatçiğim! Dedi. Cevap alamadı. — Suat hanım! Dedi. Suat, gene oralı değildi. — Yahu bana bak! Diyince Suat aksı aksı döndü: — Ne var, ne istiyorsun? Sa- gırlamı konuşuyorsun ? Diye sert- lenince . ( Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: