4 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

4 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşam Yanlış felâket - Manzum hikâye - iŞ lm ir köyde yaşıyordu küçücük bir aile, ayatlarında yoktu ne keder, ne gaile | Genç kadınla kocası: Iki vücut, bir can; On yıl kalplerindeki sevda denen, heyecan Birbirine bağlamış onları sıkı sıkı: Ikisi de olmuşlar bir vücut gibi tıpkı! Bu köyde kurtulmuşlar şehrin gürültüsünden, > Sosyete hayatının bin bir üzüntüsünden | “Bahçeleri küçücük, evleri minimini, Kırlarda yaşıyorlar bir cennet âlemini | Her sabah vadilere, dağlara çıkıyorlar, Seviştikçe büsbütün aşka acıkıyorlar|.. slaiğie, Güzel Nevin, Ahmedin biricik karısıydı, Ömrünün, gençliğinin, canının yarısıydı | O kadar severdi ki güzel kadını Ahmet Onu bir gün görmese içine olurdu dert! Nevin de kocasına o derece bağlıydı, Şefkatliydi, esirdi, tutkundu, sevdalıydı | —3— Böyle yaşıyorlarken kuşlar gibi beraber, Eski ahpaplarından almıştılar bir haber: Nikâhlı kızlarına yapacaklardı düğünl Dediler: “Bu düğüne gitmemek değil mümkünl,,, Orta yerde pek mühim bir müşkül vardı asık Davete yeni esvap bulacaklardı nasıl?... Bu apansız haberle şaşırdılar, kaldılar, Çare aramak için düşünceye daldılar! Nibayet karar verdi bu yoksul karı koca, Elbise diktirdiler, girdiler hayli borca! Şık, yeni esvaplarla görünmek gerçe iyi; Ne çare kolay kolay bu fakir aileyi İbtiyacın pençesi istemedi bırakmak: Nevin pek arzu etti küçük bir elmas takmak! Nihayet bulmuştular onunda çaresini, Genç kadın alacaktı bundan da hevesini; Nevin gitti bir eski mektep arkadaşına, Anlattı, bu dügünle, neler geldi başmal Reddetmek olamazdı bu hayırlı daveti, Bir kıymetli gerdanlık aldı o gün iğretil —4— Türlü eğlencelerle, pek güzel geçti dugün, Nevini süzmüştüler davetliler bütün gün: Beyaz vücudu mevzun, beyaz esvabı ipek, Şendi, cana yakındı, güzeldi, şirindi pek! Yemek.. Ince saz.. Neşe.. Her kafadan başka ses; En nihayet dağıldı yerli yerine herkesi Birer birer çekildi davetliler evine; Çok teşekkür edildi kocasile, Nevine, Onlar da ziyafetten geç vakit dönmüştüler, Koltukların üstüne yorgun, argın düştüler! Gerçi onlar düğünde gülmüstü, sevinmişti; Fakat, biran geçince, bir yıldırım inmişti Bu fakir ailenin birdenbire başına, Kadıncağız boğuldu gözlerinin yaşınal Acı acı aksetti odalara çiğliği: Düğünde düşürmüştü iğreti gerdanlığıl.. iyi Rahat, mesut yaşarken düştüler bir kedere, Gerdanlık gece, gündüz aranıldı boş yerel Her şeye baş vurdular, her şey beyhude çıktı, Bu felâket onları, tıpkı dağ gibi, yıktıl Ellerinde ne varsa, satıp savup hepsini, Kaybolan gerdanlığın aldılar yenisinil.. b Nevin fakir yaşarken ömrünü küskün küskün, Gerdanlık sahibile karşılaşmıştı bir günl Ilk önce konuşuldu başka şeyden bir zaman, Nihayet bahsedildi iğreti gerdanlıktan! Yadetti dertli kadın o uğursuz günü, Anlattı emaneti nasıl düşürdüğünü: “Bütün mallarımızı elden çıkarıp sattık, “Aynını almak için, böyle mahvolduk, battıkl “Başımıza çullandı, borç dedikleri. belâ, “Nice seneden beri, ödeyemedik hâlâ!...,, O dakika şaşırdı Nevinin arkadaşı, Birden bire birleşti ikisinin de başı, Merhametle çekerek, onu göğsüne bastı, Dedi ki: “Vah zavallı!.. O, yalancı elmastı!...,, Kâmuran Necdet Rüştü — Avrupada sıcaklar devam ediyor Deniz sporları, bilhassa kotra yarışları PİNE elân rağbet bulmaktadır di ili k sel Avrupada şiddetli sıcaklar devam ediyor. Bu yüzden plâjlar elân çok kalabalıktır. Plâjlarda muhtelif deniz yarışları yapılmaktadır. Bunlar arasında yüzme, kürek çekme, kotra yarışları başlıca mevkileri işgal ediyor. Bu sene kotra yarışları pek rağbettedir. Bilhassa İngilterede hemen her Pazar günü büyük bir yarış tertip ediliyor. Son zamanlarda bir kişilik küçük kotralar moda olmuştur. Bu kotraların yüzlercesi toplanarak yarış yapmaktadır. Resmimizde bunlardan bir kısmı görülmektedir. Bu sene ingiliz plâjlarında da pijama modası umumileşmiştir. Hemen bütün kadınlar pijama ile gezi- yorlar. Plğjlardaki gazinolarda mayo ile oturanlar da çoğalmaktadır. Londra civarında, Taymis sahilinde de büyük baryo yerleri yapılmıştır. Bunlar müthiş surette kalabalık oluyor. Senelerden beri Ingilterede plâjlarda bu kadar kalabalık görülmemişti. Bu sene yazın epice uzun süreceği ve plâjların daha bir müddet rağbetini muhafaza edeceği tahmin olunuyor. Tefrika No. 53 Pertev : — Sizde lüzumundan fazla sağa gelmişsiniz... dedi. Hasan da, bu sözün manasıni anlamadan tekrarladı : — Evet... Siz de lüzumundan fazla sola gelmişsiniz... Tekrar, yerlerine çekildiler... Akşam üzeri, avcılar, yata dön- düler. Meliha hanımın, sabahki rahat- sızlığı geçmişti. Güverteye / çıkmış, avdetini bekliyordu. Pertev, henüz yarım mil uzak- tayken Melihanın gölgesini güver- tede gördü. Küpeşteye dayanmış, elinde dürbün onlara bakıyordu. Kayık- larının içinde harikulâdeliğe ben- zer bir hal var mı, yokmu, anla- mak istiyordu. Ihtimal ki, avdet edenlerin ade- dini sayıyordu. Pertev, müphem bir surette bir hicap hissederek başını eydi. Bir çeyrek sonra, Pertev, Meli- hanın karşısındaydı. Meliha, Pertevi sanki görme- mezlikten geldi. Pertev, tekrar, manasız bir hicapla, başını önüne iğdi. Sonra, yorgunluğu bahane ede- rek ortadan çekildi. O akşam, sofraya inmedi. Ye- meğini kamarasına getirtti. Vurula vurula beş tane papa ğanla bir maymun vurulmuştu. Bunlardan iki papağanla bir may- munu Hasan vurmuştu. Avcıların içinde en mahiri addolunuyor ve herkes tarafından tebrik edi- avcıların liyordu. Hasan, diğer avcıların kendisini pohpohlaması üzerine, O tavazu gösteriyordu. Pertev'in kendisinden daha iyi avcı olduğunu, tam başı üzerinden o mahut darbayi attığını anlattı. — Hayır, hayır... Ben, bugünkü avcıların en mükemmeli degilim... Hiç şüphe yok ki, Pertev bey, benden daha iyi avcıdır. Ben, papağana, iki tüfek attım. Vura- madım. Hayvanı kaçırıyordum. Zira, tüfeği yeniden doldurmak kabil (değildi. (Buna (imkân yoktu. Ah, öyle özüldüm ki... Tam o esnada: Bummml, Nasıl korktum ve nasıl sevindim, tarif edemem. Havadan bir rengarenk tüy yağmuru döküldü. Zanneder- sem, ohayretimden (haykırdım. 4 Eylül 1937 , 4 Eylül 1932 Ana - Kız Rakabeti Nakili: (VA - No) Megerse Pertev bey, benim ar- kamdan, on metro gerimden ve başım üzerinden ateş ederek kuşu vurmuş... Aman efendim... Bu ne nişancılık... Vallahi, onun nişancılığı yanında, benimki solda sıfırdır... Devede kulaktır... Pertev bey emsalsiz bir avcı, emsalsiz... Bu sırada, Meliha, başını kal dırdı. — Hasan... Iyi anlamayadım... Nasil dediniz, nasıl ?.. Pertev bey, sizden bir kaç metro gerideydi, öyle mi? — Evet. — Ve sizin bundan haberiniz yoktu. — Yoktu. — Birden bire ateşmi etti? — Etti, — Ve arkanızdan ateş ederek kuşu vurdu? — Evet — Aman yarabbi.. Ne tehlikeli işl.. Sizi yaralayabilirdi... Hasan, omuz silkti. — Yaralayabilirdi.. Onun ye- rinde başka bir avcı olsaydı, cid- den canım sıkılırdı. Fakat Pertev bey, çidden mükemmel nışancı... O, nereden ve nerede isterse tüfek atabilir. Iğne deliğinden kurşunu geçirir sanırım... Orada bulunan Ferit efendi Valkin derhal muhavereye karıştı. — Her şey mukadderata bağlı.. Olacak varsa olur... Bir iş olmı- yacaksa nafiledir... (Insanların eceli, levhi ezelde yazılıyor. Ecel gelmeyince can çıkmaz... Sonra, manidar bir tarzda genç kadına döndü. — Allah esirgesin, hanımefendi, maazallah zevcinizin, bir sediye ile vapura getirileceğini aklınızdan bile geçirmemişdiniz, değil mi? Sap sağlam ava gittiydi. Halbuki, bir tali... Daha doğrusu, bir sur- tali neticesi olabilirdi, ve siz, dul kalabilirdiniz... Sesine daha manidar bir eda verdi. — Maazallah... Maazallah.,. Hasan, gülmeğe başladı. — Maazallah... > Kadın: — Insan hiç bir şeyden şüp- helenmediği zamanlarda bile en büyük hadiselere muntazır olma- lıdır... Görünür görünmez kazabe- lâ... Çoktanberidir şu itikattayıra kiinsan, bu fani dünyada, hiç bir şeye itimat etmerceli ve bel bağlamamalıdır.. Hiç bir şeye ve hiç bir kimseye.. (Arkası var) UNAL Maarif vekili Esat bey Niğdede muallimler arasında Adana 31 ( Hususi) — Maarif vekili Esat bey Niğde seyahatlex rinde bir ziyafet esnasında muallimlerle hasbuhalde bulunmuştur; Arada tatil münasebetile Niğdede bulunan Cebelibereket muallim- lerinden Sinan bey türkçenin garp kelimelerile içinden çıkılmaz bir hale. getirildiğinden bahsetmiştir. Bundan başka hiç bir müfettiş © veya müdürün nümune bir ders vermediğini, müfettişlerin y: tenkitte bulunduklarını söylemiştir. Vekil bey bu noktaların nazarı dikkate alınacağını söylemiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: