9 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

9 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MM 9 Teşrinievvel 1932 Sabife 7 Iki saat denizin binde. Bir âlim denizde 1000 metro derinliğe kadar indi ve burada tetkikat yaplı Belçikalı profsör Piccard hava tabakasının harıcma çıkarak en ziyade yükseliş rekorunu kırarken ingiliz âlimi de çelik bir sepet içinde denizin en derinliğine da: larak bu hususta ki rekoru kır mıştır. âliminin ismi doktor Bu zat uzun müddettenberi denizin dibinde tetkikat yapmak- la uğraşır. Son defa çelikten bir kafes yaptırmış, içine telsiz tele- fon makine: jen boruları koydurmuş ve Bernuda adaları civarında denize dalmıştı. Ingiliz âlimi deniz içinde bin metroya kadar inmiştir. Âlim burada bir çok mühim tetkikatta bulunmuştur. Doktor, gördüklerini telsiz telefon vasıtasile dakil dakikasına haber verdiği gibi denizden çıktıktan | sonra da anlatmıştır. iş ine karşı durabilecek tarzda idi. İçine bir elektirik akömülâtörü, U elektrikle ısıtma aleti, bir projektör ve diğer kaç âlet koydum. Sepette benimle birlikte tarihi tabi âlimlerinden M. Ostis Barton bulunuyordu. Borular içinde 200 litre kadar oksijen de aldık. Iki sene evvel denizin içinde 500 metro derinliğe kadar inmiş- dim. Bu defa bin metroyu bulmak| istiyordum. Buna muvaffak olmak için tertibat almışdım. Müthiş bir sessizlik Freedem le küçük” bir vapur. kiral Bu vapur bizi Bermuda adaları civarına getirdi. Denizin en derin olduğunu tak- min ettiğim bir yerde çelik kafe- sin içine girdik. vapurdan bizi aşağıya bıraktılar, suya daldık. Beş on saniye geçince müthiş bir; sessizlik baş gösterdi, Insan kendini © dünyadan milyonlarca kilometre uzakda, başka bir âlem- Aşağıya doğru ğuk artıyordu. Her taraf sessizlik o korkunç bi, Ortalıkta birşey gi Fakat bundan. sonra vaziyet değişti. Sepetin küçük pencere- sinden bakınca su içinde küçük yıldızları andıran parıltılar görü- yorduk. Aşağıya doğru indikçe bu küçük yıldızlar. artıyordu. Su, adetâ berrak ve yıldızlı bir ge ceyi andırıyordu. Sanki gök yüzü tersine dönmüştü, biz bunun için- de ilerliyorduk. 1000 metrede Nihayet bin metroya geldil Yukarıya “durl,, emrini verdim, Sepet olduğu yerde durdu. Bura- da bir müddet kalarak tetkikat yapacak, resim alacaktık, Sepet durunca küçük yildizlar yaklaşmağa başladı. Bunlar bazen pencerenin önüne kadar geliyor, sonra uzaklaşıyorlardı. Gözleri, karanlığa alışınca bunların denizin derinliklerinde © yaşıyan esrarlı mahlüklar olduğunu anladık. Bun- ların vucütlarında — fosforlu madde vardı, bu. sebeple garip bir ışık neşir ediyorlardı. Bu balıklar arasında çok büyü leri vardı ve buradada yer; zündeki gibi yaşamak kavgası oluyordu; Büyük balıklar küçül küçük bir yıldızın peşinden, etrafa an müthiş bir balığın in zın açıl- dığını ve yıldız parıldıyan küçük balıkların buradan içeri girerek kaybolduğunu görüyorduk, Bir aralık üç metro kadar bü- yüklüğünde bir balık bizim sepetin cam penceresine saldırdı. Bereket pencere kuvvetli bir şekilde yapıl: mıştı. o Maamafih, Japonların “Uçurumlar kralı, ismini verdik- leri bu deniz canavarlarının hücumu da epice heyecan verdi. ir müddet buradaki mücade- leyi seyir ettik. Fakat gelir miz oksijenler bitmek üzere idi. Bunun için yukarıya cıkmak lâzım geliyordu. Telefonla “Çeki, diye haber verdim, yükselmğe başladık. Seyahatimiz tamam iki saat Tekrar suyun üzerine mız zaman hemen hemen oksijenmiz kalmamış gibi sürdi Bir kaç ay sonra yeni bir tec rübe yapmak niyetindeyim. Bu daha derinlere inmek ve su için de daha fazla kalmak istiyorum. Ancak bir çok dafa böyle i çıktıktan sonra bahri mubitin de- rinliği ve orada yaşayan mahluk: lar hakkında bir fikir edinmek kabil olacaktır. Ne kadar kazanıyorlar Sinema yıldızlarını gölgede bıraka! Son zamanlarda en çok para kazananlar meşhur sinema artis lira, hattâ dal yıldızlar çoktur. Maamafih bu kadar büyük ücret alanlar yalnız sinema yıldızları Bazı büyük artistler, cazbantçılar, hattâ spor hocaları bunlar kadar para kazanıyorlar. Sinama yıldızları çalışmadıkları zaman para almazlar. ve hiç bir yıldız senede yedi sekiz aydan çalışmaz. Halbuki bunlar m. çalışırlar ve kaza fazla para alan varlar. Şantöz Emma Destin, Mignon operasında beş dal en bir parçayı söylemek için her akşam 20 bin lira alır. Yalnız şurasını ilâve edelim ki artist bu! havayı arslanlarla dolu bir kafes içinde söyler. Arslanların önünde ken- dilerini terbiye eden adam bu- lunmakla beraber beş dakika burada kalmak herkesin yapaca; iş değildir. e Meşhur. ingiliz. tenörü John Mac Cormaek telsiz telefonda bir şarkı söylemek için 15 bin lira alır. Operada ve ya gramofon plâklarına söylediği havalar için aldığı para da başkadır. Moris Şovalye, 1930 senesinde lar var İngiterede bir hafta müddet her akşam iki şarkı söylemek için bir milyon fırank yani 8öbin lira almıştı. Son defa merkezi Avrupada seya- batte. her akşam şarkı söylediği yerlerde “bir gece için beş bin İira almıştır. Amerikada ve İngilterede caz- bantcılar çok para kazanırlar, Meşhur cazbantaı İrving Beri senede 170-180 bin lira kazan. maktadır. yi bir dazbant takımın- da çalanlar. senede 100-150 lira kazanırlar. Meşhur boğa güreşçisi Macha- güita, beş senede 45 mi frank, yani aşağı yakan dört milyon lira ücret almıştır. Spora gelince iyi bir cokey Senede bir: milyon frank kazanır. Amerikada iyi bir Barsebali oyun- cusu ayda bin beş yüz lira maaş alır, Tegilterede iyi bir futbol oyun- cusu ayda beş onbin lira kazanır. Bir futbol oyuncusu Nev Yorkta. bir maç için onbin, şikağoda 30 bin dolar almıştır. Almanya işsizlerin miktarı Berlin 8 (A.A) — Wolf ajan sından 1 Teşrinievvelde Alman- yadaki işsizlerin miktarı 5 milyon 100 binden ibaret idi, şu bale nazaran 15 Eylüle nisbeten 163 bin. azalanıştır. Bu yerlerde sk ve kapalı or- manlar yok. Wandodan beş kilo melro uzaktaki ormanın tam or- tasında boş bir yer var. Bu boşluluğun dibi, filerin otladıkları gimenlerle “dolu, Ötede beride, tektük ağaçlar var. Yalnız civarda su mecraları yok. Yegâne yalak, fillerin içinden su içtikleri toprak üzerinde | büyük bir delikten ibaretti, Kılavuzlarımız, keşfettikleri lerden civarda bir çok fil sürüle- rinin dolaştıklarını haber verdiler. Fillerin ayak izlerini uzun uzun gözden geçiren binbaşı Dickinsona sordum : — Acaba civarda ne kadar fil var, tahmin edebilir misiniz ? — işte büyük bir erkek filin yvarlak izleri, bunun yanında, büyük bir dişi filin uzunca ayak izleri görüniyor. Ortra büyüklükte üç fil daha bunlarla beraber kınız dev cüsseli geçerken çiğnedikleri henüz doğrulmamış , zçe Fill ne zaman geçmiş? — Dün öğleden sonra geçmiş olsalar gerektir. —Eiller, köyde gündüz yalaktan Buradan, güneşin şiddetinden susadıkları zam; — O halde öğle zemanında mı su içerler? — Hayır, filler, güneşin kızgın aşıklarile orlalığı kasıp kavurduğu bir zamanda, sıcaklıktan pişecek kadar aptal değiller. Sabahleyin saat on bir ile öğleden sonra saat on dört arasında, serinlet- mek için ormanın en sik ve gü- neş yüzü görmeyen kısımlarına dalarlar. Saat on dörtten sonra güneş yavaş yavaş batmağa başladığı zaman, orman içinde saklandıkları yerden çıkarlaı — Tuhaf şey. O halde biz saat on bir ile on dört arasında, bu sahneyi çekebilmek için makine- lerimizi içabeden yerlerde kura- — Ağlebi ihtimal filler o saat- lerde bizi rahatsız etmiyecekler ve burada bulunduğumuzu gör- miyecekler ve tabiatile başka bir gitmiye- Eu muhavereden sonra maki elerimi, hazırlamağa ve en uygun yerlere kurmağa başladık. Maki- nelerin, objektiflerin yerli yerine kurulması, uzun sürdü. Filmi çe- kerken, aktörlerin fillerin muhte- mel bir saldırışına karşı korunmak için avcılara yer ayırdık. Fakat bu hususta aldığımız en caslı tedbir, aktörleri öteden beriden topladığımız. çalılıklar. arkasına saklamak oldu. Yalnız makincle- rimiz, açıkta bırakılmıştı. Bundan başka, filler kendilerini keşif etdikleri ve üzerlerine sal dırdıkları takdirde aktörleri bu tehlikeye karşı koruyacak tetbir- lerde almak. icap ediyordu. Yanı- başımızda bulunan yüksekçe bir bu vazifeyi görecekti, Yal- niz, aktörlerin kolaylıkla” ağaca tırmanımalarını temi divenler asmak ve ağacın gövde- sine de kalın çiviler çakmak za: run idi. Ağacın . gövdesi pek kalın olmadğı cihetle, filler istedikleri takdirde hortumlarile yakalıyarak İ sökebileceklerdi. Fakat böyle bir tehlike baş gösterirse, o zaman yukardan silâhlarımızı canavarların sırtlarına boşaltacak ve hakların | dan gelecektik Afrikanın göbeginde BD Iki gün içinde hazırlıklarımızı | bitirdik ve lâzem gelen tertibatı aldık, Öğleden sonra saat 15 / sularında, Aktör'Carey, Miss Both Dumcan, Martia; 4 operatör 3 ave refakatında kartpımızdan hareket ettik. Maksadimiz sahneyi çevir” mezden evvel sahada bir prova yapmaktı. Çünkü fillerle karşı karşıya gelebilmek için günlerce beklemek meebüriyetinde kalaca- ğumızı sanıyorduk. güneş gökte'parlıyordu. Sıcak: tan buram büram terliyorduk. Solumda, bir tümseğin yanında duran binbaşı“ Dickinson etrafa bir göz gezdirdikten sonra uzak- ları daha iyi'görebilmel ül seğin üstüne! çıktı. Ben meralkla sordum: — Fevkalâde birşey mi var? — Garp istikametinde, yeşillik” ler üzerinde : beliren. beş siyah poktayı görüyor musunuz? si büyük, üçü daha küçük siyah noktayı m söyliyorsunuz? — Evet, evet. İşte bu noktalar, evvelce size» bahsetmiş olduğum beş filden başka bir şey değil, Dikkat ediniz, yavaş yavaş bulum- 'duğumuz yere "geliyorlar. — Hakkın var — Yavaş yavaş geliyorlar, di- yorsam buraye gelmeleri için çok zaman bekliyeceğimizi zan etmeyin. Yoksa bunlar cüsselerinin büyük lüğü ve ağırlığına rağmen de- lu dizgin bir beygir gibi koşar- lar, Ateşli bir: hümma içinde “bek- leyorduk. Aktörler" bulundukları yerdir filleri! göremiyorlardı. Bize asırlar kadar uzun ggrünen yirmi dakika sonra filler, su kaynağına aşmışlardı. Evvelâ hortumla rile, suyun üstünü örten otları kaldırdılar. Sönra hortumlarını suya daldırarak bir tulunba emmeğe başladılar. sonra hortum” larını yukarıya: kaldırarak içinde kalan suları; sırtlarına fışkırttlar. etmiş bir vaziyette tetikde duru- yorlardı. Filler tamamen objektiflermizin önünde bulunuyorlardı. Yalaktan otuz kırk metro uzakta bulunduğumuz” sırada sürünün kılavuzu olan büyük erkek fil, havayı koklamak için hortumunu yukarıya kaldırdı. Etrafı birer, birer kokladıktan sonra hortu- munu, bizim bulunduğumuz isti kamette durdurdu ve arkadaş larına hücum işaretini vermek için acı bir ses çıkardı. Canavarın en can alacak nok tası olan kulak ile göz arasındaki yerine © bir kurşun sıkmak için ancak vakit bolabildim. Tehlikeyi ilk gören Carary, arkadaşlarına aca tırmanmak © emrini verdi. ik fili, attığım kurşunla yere Fakat diğer dört arkadaşı kisa bir tereddütte sonra, ağacin dibine sokulmuş olan artistlere saldırdılar. Artistlerimiz, d urmanmağa başla ilk tırmanan Miss Both oldu ağaca | en son Renehere tırmandı, hattâ filler ağacın altından geçerken işlerinden birinin yukarıya kalkık hortumu, © sırtına dokünüverdi. Filler ağacın etrafını dolaştıktan ve havayı tekrar kokladıktan sonra dalip gözden kağ oldular. Arkası var) m Kasma amman

Bu sayıdan diğer sayfalar: