9 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

9 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Teşrinievvel 1932 “Bulunmaz hediye - Manzum sahne - Birinci sahne il yüz sene evvel. Şimdi diya haritasından fal allen bir kele yaşan e Oamopz isimi Hind e) tanın bilün dekanları Akt Zir alanla Arap aran. eHünlar» in başlığa; anha şalların, aa hükraeden dersbeylerinin on namidarları vo şişkin yolkonli kargalar umanlar esi eden denizlerin en şlamlrı ba dünya güzaünin önünde hasta kadar durmanız, Çocuk Kadar din, kadın kadar İradesi “A bali, gala tuzak bir sür delikanlı bu yapan rakizlriden lp ağ dayımla vaz geçmi, Ğİ Bakicbir gn hepsine meydan okumuştur. Bu genin eml “Ada, de, , “Günaş, in evi, yüca dağlarla karta yuvalar gb, yaşi bir Ovada gi yaksolmiş yalçın bi kayalığın üzeride Karalar. İşte O gön, bu görü mnsabakasın kazanmak Htiyen binleres âşık, kamere çikmak için “Himalaya,, yı aşan gafiller bi, bu yalçın kayalı braun. vin araşacndan bü Kalay gören “Gnnaşı, in dadı, gönş kıza kaban) Dadı Gördünya.. Bırakmiyor aşıkların peşini, Bugün hal etmelisin sen bu günül işinil Gençlik: arkadaşını seçmelisin bu sabah, Dfinyada hiç kimseyi tek yaratmamış Allahi, Güneş Görmeden, konuşmadan, dadı, nasıl seçeyim? Hanğisini alayım? Hanğisinden geçeyim? Dadı Aşk büyük bir kuvvettir: Olmaz sevenle akal, Güneş Onlara açacağım şimdi bir müsabakar Hiç birisi geçirmez aklından itirazı, Eminim ki olacak hepsi bu şarta razıl., Ikinci sahne vin ürü yanımı genler sarmıştır. pencerede aşıklara Söslüniri p — Lala “Güneş, nihayet size nurlarinı saçıyor, Bütün âşıklarma müsabaka açıyor Diyor ki: “En bulunmaz bir hediyeyi herkim “Getirirse, onunla artık evleneceğim. “Bir haftada âşıklar bu armağanı bulsun. «Güneşe in alası Haydi, delikanlılar! Bahtınız. açık olsml.. Üçüncü sahne Dalı teş içi girer. Güneşe hiaboni) Dadı Güneşl.. Kapına geldi “Adsız, isminde bi, Fakat güzel mi güzek Siyah gözleri iri, Biçimli boyu uzun, dağ devirir omuzu, Billâbi bir arslanı andırıyor bu kuzul. Çok yaman bir genç amma, çok içli bir hali var, Bana diyor; “ne olur Güneşe biraz yalvar; “Beni yanma alsın, önünde diz çökeyim, “Uzun yollardan geldim, dertlerimi dökeyiml...,, Dinliyorken yüreğim parçalanıyor sandım... Güneş Mutlak oda bir deli.. Aşıklardan usandım. Dadı Gözlerinden anladım: Seni seviyor gerçekl... Güneş Haydil.. Gelsin bakalım, oda ne söyleyecek! Dördüncü sahne (esine içeri gr. O zamanli mubaretelerde gusul varılır: Tk onlu karşi karşıya gelr, Yor ki tarafın içindeki Birer muharip yekdiğecine vuruşar. Hangisinin sırtı yare gelirse, roensup olduğu taraf mağiup sdüsdlir. Işta <Adaz» bu mukarebelerde pak çak zaferler. kazanımşken, aş onu maklup eteriştir, Halinde, esir edilen bir arslan isyankâr söktü vardır. «Güneşe in ayatlrma yazüna sürer) Adsız Kapına düşen benimi Seni candan sevenim, Günahsa gönül çekmek, boynumu vur: Kölenimi... Dünyanın güzelleri, karşında öper yeri, Bir isim verdim sana: Hilkatin şaheseril Çektiğim çile yeter! Kavuşmak dile, yeter, Beni sevindirmeğe, bir sözün bile yeter, Sevda bağına düştüm! Hicran ağına düştüm, Dünyada el öpmezken, ben ayağına düştüm! Güzellik şanın senin! Gönül hayranın senin, Emret te kurtulayım: Ölüm fermanım senin! Gençliğim bir “Ab... oldu! Bir alıla tebah oldu, Artık senin uğrunda, can vermek mubah oldul Sevda denen, dinim var! dini İlahi senin onun, tapma) Aşıkın yaşı dinmez, günlünde gam silinmez, Bu sevda bir okdurki nereden vurur, bilidmez! Her gece rüyam senin! Her günkü holyam senin, Ben sana kalbolmuşum: Abiretim! dünyam seninl Karalar bağlıyayım, yaramı dağlıyayım, Sen gül, ben dizlerine kapanıp ağlıyajımI Can, evinden bıkıyor: Yavaş, yavâş yıkıyor, Bir ah etsem, göğüümden | al çıkıyor! Gönül senindir artık, beni ir artık: Gözlerim kan ağlıyor, yaşımı dindir artık li Güneş Bir müsabaka açtım, sizde ona giriniz: En nadir hediyeyi bularak her biriniz, Hangisi güzel ? diye, vereceksiniz banal, Dilerim ki: Şu anda karşımda anlayana Tanrı yardım etsin de, talii yaver olsun: En nadir hediyeyi, dilerim ki, o bulsunl, vi (Güneş , lAkayt dışanı çıkar. Beşinci sahne Müsabakanın hitam bulduğu gün, malşari bir kalaba evin etrafını satmışlr. Âşıklar birer hirer içeri girip, hediyelerini verirler; 1 Bir kafes uzatır: 1 Şu kafese bakınız: Bu'sehirli bir kuştur, Onu, bu âşıkınız, Hint çölünde bulmuştur! Evet! Budur en nadir, en hoş hediye ancaki Size bu kuş destanlar, gürler okuyaçakl,. ikinci âşık LElr dürbün verir Bununla görürsünüz, yer yüzünde, her yeri: Yakına getiriyor sonsuz mesafeleri Bu yerden seçersiniz bir ande kaf dağını, Semada görürsünüz hattâ cennet bağıl) Uçüncü Aşık are bir söerade sarar Bu, bir halıdır amma, pek mahareti var; lstediğiniz zaman, yedi kat gökte uçarl Siz, bunun sayesinde, bir kuşa benzersiniz Üstüne oturunca, semada gezersiniz! 1 Aşılar, sırayl, alla hayale gelmiyen yzlerce sit hediyeyi vorirkon, iliyer bir kadın kalabalığı yarar, Elim dokt bohçayı egüneşe in önüne bırakır) Ben dünyanın matemiyim, yasıyım, En bedbaht bir kadınım: “Adsiz,, ın anasıyım! Onunla alınırken harpte vatanın hıncı, Bu sefer saplanmadı düşmanına kalı Duvardaki kanından onu kendi sıyırmış, Bugün, dertli başını vücudundan ayırmışl Yerde bir kâğıt buldum, atıldım o saniye, Diyor: Budur, götürün, vereceğim hediyel..; (Bohça açı. Içinden, rtsiz bir aşkın doğurduğu faza çikar: Bu, adsizin kendi olile kestiği başıdır. Gözleri onu göemek içi, hili kapanmamışlır. Bra manzara karşısında « Glmeş > bir kat daha güzelliğine mağrur olur. Serveti aşka denişen kız, kesik başa Jâkayt bakari) Gün, Hiç satın alınır mı bir gönül göz yaşile, Müsabakaya girmiş, sersem, kesik başile f ( Kan'ardaki buharın hülü tüetokü ye tenin harareti daha. 7ail olmalığı bir Sırada, içeriye öşıkların en yaşlısı girer Bu, yaşımın geçkinliği ve yüzünün. çirkinliğine rağmen, Servetile bütün kadınlar zerinde eihirkür bir adarmdır, meşe hitap eder; Zengin Aşık Budula delikanlı sıktı senin canını, Sana hediye etmiş kendi kirli kanımı | Güzel kız!.. Bir çöplüğe atsınlar bunu, bırak, Ne kadar değeri var, geti şeye bakı Dünyada kadınlar bu hediyeye tapar, Erkekler her hileyi, her denaati yapar, Bunu ele geçirip, kadına vermek Bu sebepten tutuşur insanlar için için Senin de kalbin titrer edersen eğer temas, Bunun adına derler dünya yilzünde : “Elmas, Zengin üğü, ram en kıymatli noovhorisi kaza, kaz da kolları ona uzatır) Güneş, Artık evleniyorum |. Gel; durma, yanıma gel, Yıldız gibi parlıyor.. Tanrım; bu taş ne güzell, Ad başa gara: 1 Haydi... Şunun başını pencereden fırlatın, Atın, bakamıyorum. Gözüm görmesin, atın b. 1“ Adsız, v2, kesiliğinden bari açık duran göz kapaklar geçkin ikin sörvetil çalın aldığı İateleri görmemek için kendi kendin» kapanır. Kesik baş, sahibinin bir zamanlar aşktan, basretten uzak, Tahas ve mesut yaşadığı karlara, doğru fırlatır. Panda iner.) Tetrika No, 87 Ana -Kız Meliha, omzunu Pertevin eimden) kurtarmale için uğraşmadı. Sadece başını biraz yana eğdi. Böylelikle onun gözleri içine de daha iyi bakabiliyordu. — Vah zavallı zavallı dostum... mai unutmadını düşünüyorsunuz? Başını yavaş yavaş sağa sola salladı. — imkânı yok, Pertev. Çok geç kaldık. çok.. Hem size bunu daha evvel de söylemiştim. Harp, bir çok şeyleri yeniliyebilir. Bu, mümkündür. Lâkin ölüleri dirilte- mer, bitmiş hayatları yeniliyemez! Ibtiyarları gençleştiremez! Bu da, gayet tabii değil mi? Hayatımı belki bundan sonrada kurmak isterim. Fakat, eski plân üzere?... Güldü — Asla... - dedi. - asla. — Niçin olmasın, Meliha? Genç kadın, asabi parmakları omuzlarında — takallus ettiğini duyuyordu. Başını daha fazla iğdi. — Ah rica ederim, en ufak bir teessüre bile kapılmayın! Zira, ben de kapılmıyorum. İşte, size, ıkça söylüyorum. Şayet beni are alemin VR layı var. Uzun veya kısa bir za- man için metresiniz olurum... Bu hevesiniz. de, böylelikle tatmin olunur. Erkek, âni bir hareketle, kadı- min kolumu koyuverdi. — Ne diyorsunuz, Meli Nasıl metresim olabilirsiniz. Hayır, ikl - dedi, - Vah Hâlâ mı?., Hâlâ Halâ mi bunu olacaksınız... Düşünün ki, siz, benim, çocukluğumdan beri ide- alimsiniz.. Gayelerimin aksâsısi- nız... Nasıl olur da ben sizin bu güzel hatıranızı kirletebilirim ? Kadın, red manasında, başını daha fazla salladı. — Böyle düşündü ben de anlamıştım. Amma, imkânı yok, imkânı yok... Bugün, beni gördüğünüz vaziyette, çok sukut etmiş bulunuyorum, Pertev beyl Fakat sizide, kendinle birlikte batırmağı isteyecek kadarda adi- eşemedim, alçalmadım. Sizi çok werim. Ve eğer teklifinize “Evet, diyecek olursam, halinize acırım... Demin söylediğim laflar benimle evlenmeğe nasıl imkân görüyorsunuz? Meliha, düşünüp dediki; — La dame aux camelialara (Lâdamokamelya'lara— ) Ancak romanlarda rastlanılır. Bu kadm- ların hayatı, rastladıkları saf delikanlıların büyük aşklar. saye- sinde, ancak romanlarda canlana- Necdet Rüştü bir kısmını göstermektedir. —— iç. o. pimi Romanın güzel bir plâjı vardır: Ostia.. Italyan paytabtına 20 dakika mesafede olan bu plâj son senelerde çok rağbet görmeğe başlamıştır. Burada bir gazino yapılmıştır. Havaların epiyce serinle mesine rağmen plijda elân kalabalık bulunuyor. Resmimiz. plâjn Rakabeti Nakili: (VA - Na) bilir. Hayatta ise, ekseriya, bunun tam aksi caridir. Pertev bey! Ben sizin teklifinizi asla kabul edemem. Bırakın, beni mukadderatım orta- sında yalnız bırakın. Kararını kati surette vermişti. Hızla yerinden belli etti, Bilâhare, Pertev, daima hatır- adı: Böyle kalkıp giderken, ha- linde hem karar ve katiyet ifade eden bir mâna, hem de yalvarıcı bir ıztırap vardı. sanki “— Mani olma. Gideyii Aman bir belâ açılmasın. Başımı mâra yakma... demek istiyordu. Maamafilı, kapıya kadar vara- madı. Ancak iki adım atmıştı ki, dural: Kapıya dönüp baktı. Zira, o esnada, kapı vurulmuştu. Pertev: — Girinizl - dedi. Kapı aralandı. Hasta bakıcı kadin: — Pertev bey! - dedi. - bir ha- nım daba sizi görmek İstiyor. Pertev: *— Buda kim?, diye düşündü. Istanbulda akrabası yoktu. Ab- bapları, onun bu hastanede bulun- duğunu öğrenmemişlerdi, Kimseye haber yollamamıştı. O halde, bu gelen kim olabilirdi. Bunu çok merak etmekle bera- ber, Melihayle son sözleri konuş- mak arzusunda olduğu için, has tabakıcı kadına: .—.. “— Aman, rica ederim, şimdi? dursun! O hammı lutfen azıcık dışarıda bekletiniz. Bu yanımdaki hanım gittikten sonra onu çağır- rım, diyeceketi: Fâkat, buna imkân kalmadı. Hastabakıcı kadın, heberi ver- dikten sonra, eşikten çekil Onun arkasından bir. siyah garşaf göründü. Simsiyah ipek bir çarşafa bürünmüş, kalın peçeli bir kadın. Bu kadın, içeriye girince, pe- çesini açtı. Meliha hanım: — A. Annem. - diye haykırdı . Evet bu kadın, Leylâ" hanıme- Leylâ hammefendinin kalkışile bunu zulmuş, bilhassa son derece meyuslaşmış — olmasma rağmen, Pertev bey de onu tanıdı. Insanların hayatında, bazan, ne garip tesadüfler amil olur. İşte, bu. garip. tesadüflerden bundan üç saat evvel, Sultan | Ahmet meydanında, Leylâ hanı mefendi ile bir tabu imammı karşı karşıya getirmişti. (Arkası var) i

Bu sayıdan diğer sayfalar: