9 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

9 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Teşrinievvel 1987 Tetrikk Ne, 58 9 Teşrinievel 1932 AŞK DİLENCİLERİ akleden: İSKENDER FAHRETTİN Londra'da bütün polis teşkilâtı faaliyete geçmişti. Şehre kaçak olarak hiç kimse giremiyecekti. Ispanyol güzeli, âşığına yeni bir mektup imzalatmıştı ! Sabah çayından sonra... Tim - Tom elindeki gazeteyi uzak — Bak, Londrada neler oluyor?! hâlâ gecemin | Ispanyol güzeli mahmurluğunu taşıyordu. Süzgün gözlerini oğuştrarak sordu: — Londrada neler olmuş?! Barney yüzünden bütüm polis teşkilât faaliyete geçmiş. Şehri, kaçakçı ve muhasaraya karar vermişler. Kuş uçurmıyacaklarınış. Ispanyol güzeli dudaklarını bü- bir tavurla Londraya vaziyette görüyorum! — Hakkınız var, inadaml Sizi ber halde şehre sokmağa çalı: şacağım. — Benim siyasi bir mülteci gibi de şehre girmeme delâlet edebilirsiniz! — Fena bir fikir değil Icabe- derse bundan da istifade ederiz. — Şehre kaçak okırak girece- ğimi zannetmiyorum. Sahilde bu derece şiddetli tedbir ittihaz edilmişse, polisler beni muayene etmeden bırakmıyacaklar. Pasa- portum yok. Hüvviyet varakam yok. — Mümkün. Fakat, bu kâfi gelmez.. Esash vesika lâzım. — Memleketinizden me vakit ayrılmıştımız? — Bir sene cweel. — Anasıl nerelisiniz? — Madrit te doğdum. Babam Amerikali imiş. — Onun için bu kadar güzel İngilizce © komuşiyorsunuz! Ben sisi, sile gördüğüm zaman bir Londrahı zanmetmiş — Londrada bir kaç sene bu- lundum, Londra şivesini çok rim, — Pederinizle beraber mi bur Janmuştunuz? — Evet. — Hanği senelerde? — Beş sene evveli. — Pederini — Tütün ticaretile,. — Şimdi nerede? — Madrit. — Zengin — Oldukça. — Sisi çok sever mi? Ispanyol güzeli güldü: — Zanmederim. — Amerikaya niçin geldiniz? — Ailemize müteallik bazı hu- susatı takip için. — ( Kaçakçılar kralı ) nın ge misile Novyorka tütün getirdi; nizden bahsetmiştiniz |. Mademki pederiniz.. zengin. o Kaçakçılığa neden lüzum görüyorsunuz ? — Bu, pederimin işidir. idir? Kem disi hastal İşlerini benden başka takip edecek kimsesi yoktur. Tim - Tom Londraya varınca, zabıtaya karşı mahçup olmamak için, — himaye edeceği kadının silesi ve işleri hakkında kendi sinden malumat alıyordu. Ispanyol güzeli, Tim - Tom'u daima endişeli ve cesaretsiz gör imekten müteessirdi. karşı müdafaa | ne ile meşguldur? | — Beni Londraya serbestçe çıkarmağa muvaffak olamıyacak- sanız, açıkça söyleyiniz de başı: mm çaresine bakayım | Tim - Tom elindeki gazeteyi avucumun içinde sıkıp buruşlurdu. — Keşki bu haberi dım. O kadar canım sıkıldı ki. Ispanyol muganniyesi mırıldandı: — Bu, benim taliimin açıklığını ve güzelliğini gösterir. Her hangi bir tehlikeye düşmeden evvel, talim, bana o tehlikeyi evvelden haber veriyor. Buna insanın camı sıkılmaktan ziyade memnun olması lâzımdır. — Doğru söyliyorsunuz, madam! Fakat, artık bu bahs kapıyalımı. Ben size söz verdim: Sizi, nasıl olursa olsun, Londraya çıkara: cağım. — Sonra...? —Artık, sizin yakanızı bırakırmı- yım ya..? Bundan sonra beraber yaşamağa karar vermedin mi? — O vakte kadar sözünüzde duracağınızdan şüphe ediyorum. — Namushu insanların verdiği sözler, bir borç senedi gibi her zaman muteberdir, madam! Bana itimat edinizi İspanyol güzeli bu esnada elim deki ikurşum kalemile önündeki parçasını âşıkına uzat — Şuraya birkaç kelime yazar esnız? — Ne gibi.? — Söylediklerimi aynen yazınız! Tim -Tom kâğıt parçasını ve kalemi eline aldı. — Sizi “dinliyorum. Mutlaka güzel bir şarkı söyliyecek- siniz ! Genç kadın şu cümleleri yaz dırmağa başladı: “Sevgilim / “Sol yanağınızdaki siyah ben şahidim olsun: Sizi ölünceye kadar seveceğim. Bugün sevgi limsiniz? Yarın karım olacak seniz | Mesut bir yava kurma mazı hiç bir kuvvet menedemez... | Tim - Tom bu satırları tered- dütdeüz karaladı. — Söylediklerini aynen yazdır! — Altını imzladınız mı? — İşte size birde imza. Ve mektubu imzeladıı e uzat şimdi | tikbalinizden sonra erme /Arkası var) Yakında SUMER KIZI Tarihi roman TAVUKÇULUKTAN; INASIL almasay- | /Çiçekler ve musiki Çiçekler musikiden çok zevk alıyorlarmış | Hayvanların munikiden çok tesir duydukları ötedenberi bilinir. Hattâ çok vahşi hayvanların yanık dokunaklı bir hava karşısında vahşiliklerini kaybederek âdeta uysal bir hal aldıkları çok defa görülmüştür. Çok güzel keman çalan biri, bir zamanlar azgın bir eslann kafesine girmiş, burada doku- naklı bir hava çalmıştı. Aslan bu havamn tesirile âdeta kendinden geçmiş, çalgı bitince, çalgıcının | elini yalamıştı. Bu gibi vakalar | çoktur. Son zamanlarda nebatların da İ çalgıdan müteessir oldukları an- aşılmıştır. Bilhassa çiçekler mu- sikiden çok zevk duyuyorlar. Yapılan tetkikatta, çalgının çiçek- tesir lerin büyümesi üzerinde yaptığı anlaşılmıştır. Çiçeklerin de, insanlar, zevkleri başka başkadır. Bazıları ağır havaları, operalari, bazıları şen parçaları, bir kısmıda caz bandı seviyormuş. sevdiği havayı dinliyen çiçek daha çabuk büyüyor ve açılıyormuş. Bir Ingiliz nebatat aliminin yap- dığı tetkiklere göre lâle, sünbül gibi sovandan çıkan çicekler ağır havalardan, opcralardan hoşlanı- yorlarmış. Opera idinleyen lâleler sünbüller daha çabuk büyüyor, daha kuvvetli oluyorlarmış. Gül ve menekşe operetlerden, hafif havalardan zevk alıyoalarnı Bu gibi hafif havalar çalınan bir bahçede yetişen güllerle menek- görülmüş. Cazbania gelince, bunları se- venlerin başında krizantem geli yor. Krizantem cazbanta bayılı yormuş. Dansedilen yerler civa- rında yetişen krizamtemler, çok büyük ve daha güzel renkli olur. muş, Hanım elleri de cazbanttar hoşlanıyormuş. Yasemin ve şepboy ve karanfil eski zaman dans havalarında zevkalıyorlarmış. Tebrik telgrafnameleri Muhatabınn — telgrafınızı itinalı ve zarif bir kâat üze- rinde alması için arzumuzu telgraf kişe memuruna bildi meniz ve telgraf müsveddeniz üzerine (Lüks) kelimesini yazmanız kâfidir. Bu telgraflarn — hasılatı Himayci Etal Cemiyetini baktığı yetim ve kimsesiz çocuklar içindir. Istanbul Beşinci İcra memurlu- undan: Mahcuz olup paraya çev- rilmesi mukarcer dükkân eşyası 1910/932 Çarşamba günü saat 12 den itibaren Kasımpaşa Bab- riye caddesi 173 Nalu dükkân ünde paraya çevrileceğinden taliplerin lüzumu müracaatları ilân olunur. Zayi — 1930-1931 senesi Çatalca ilk mektepten aldığım tasdikna- memi zayi ettim yenisini alaca | dnmdan eskisinin hükmü yoktur. Çatalca kalciçi mahallesinden Kâzm oğlu Zeynel kulak, boğaz, burun mütahassısı Doktor İhya Salih Cağaloğlu: sırasında Camadan başka sonra şant ın hastalarını ka- şelerin emsalsiz koku neşrettikleri | Her akşam bir Yen Onu ilk defa bir pastacı dük” kânında rasgelmiştim. Belli ki buraya yeni girmişti. Paket yapı- ra bozuşunda aşikâr bir vardı. Alışmadığı bu işleri yaparken kıpkırmızı kesil yor ve mahçup bakışları sanki karşısındakine : Ne kadar da beceriksizim demek istiyordu. Buna rağmen, çok hoştu. Pas taları tereddütle seçişinde insanı eğlendirici bir incelik vardı. İşini bitirdiği zaman yüzünü kaplıyan gok tatlı memnuniyet izleri ise insanın ta içine işliyordu. — Matmazel parayı fazla ver mişsiniz. Ayni kazıllıkla dalgalanan yüzü, hayretle açılan İri, yeşil gözleri Seyrine doyulmaz bir güzellik ya- ratıyor ve kendine çok yakışan o tatlı mahcubiyetle özür dileyerek teşekkür ediyordu. Bu kızla, nedense, bir müddet fazla alâkadar olmuştum. Hemen ken ve kasten verdiğim paranın üstünü hesaplayıp iade ederken kapıldığı heyecan ve tatlı mahcubiyeti seyrediyorum. Çok güzel bir kızdı. Çok ince bir kızdı. Çok cana yakın, çok alımlı bir kızdı. Yeşil gözlerin deki masum ifade ve biçimli endamındaki zarif inhisarlar bir taraftan behimi hislere yol açarlar, diger taraftan her halinde sars- lan Saffet ve çok temiz, çok asil bir masumiyet demi ruhi galeyanı birden sindiriv: yordu. Alışamları beş on pasta almak- ığım artık mulat olmuştu. Ve beni bu ziyaretten hiç bir kuv- vetin menexemiyeceğini yavaş, yaş anlıyordu. Aynı zamanda bu hal beni korkutmağa da başlar mıştı. En cazip arzular ve tema- yöller karşısında, istersem, çelik- İeşiveren azmim, iradem bu pastacı kız önünde neden böyle yafkalaşmıştı ? Yoksa git gide âşık mı oluyordum ? Bir akşam düşündüm. O kadar zaman nice müşkülpesentliklerini gördüğüm şımank ve nazlı bir gönlün bu yeni iptilâsı bir zillet değilde ne idi? Bundan her ne bahasına olursa olsun, kurtulmak lânımdı. Ve bana bu güç mazba riyeti ancak bir tesadüf temin edebildi. O sıralar çalıştığım şirketin İzmirdeki şubesine altı ay kadar sürecek muvakkat bir iş için git meldliğim lâzım geldi. Bunu cana minnet bildim ve son defa olarak bir arkadaşımla beraber pastacı kızın ziyaretine gittim. Aym tatlı mahcubiyeti, tereddütlü bakışlarla açılan iri, yeşil gözlerdeki masum ifadeyi gene son defa olarak seve seve seyrettim. Dükkândan çık- aktan sonra, macerama azıcık vakıf olan arkadaşım: — Adam sende, dedi, çok çek bön bir ey. Böy- lesinden pek hoşlanmam. Eh olur 4, zevk meselesi bu.. Altı ay sonra, İzmirden döndük ğüm zaman, yenmediğim bir arzu beni tekrar onun dükkânma sürük- ledi. Içimde zaptedilmez tatlı bir helecan ile ziyaretine | gittim. Beni, kaybedilen bir sevgi bize kavuşmuş gibi, büyük bir sevinçle karşıladı. Çapkın bir neşe taşa yüzü ne kadar fazla boyanmıştı. Masum ifadeli bakışlarla cana işliyen o yeşil gözler ise, eyvah ki şimdi velfecri oluyordu. Pastalarımı gelişi güzel, fakat yarım dakikada hazırlayıverdi. İnsiyaki bir alışkanlıkla verdiğim. bütün paranın üzerini benden evel hesaplayıp iade etti. Bütün bu halleri seyrederken altı ay evvelki o tatlı mahcubiyeti, © çok temiz, çok asil masumiyeti beyhude yere arayan “gözlerim ne Feci hayal sukutuna uğrayordu. haksızdım. Belki bu kız yüzünden bana hoş terketmiş ve ancak şimdi asıl benliğini bulmuştu. Yüzünü boya- ması ise, gençliğinin ve muhite uymasının mazur görülür bir neticesiydi. Fakat ne yapayım ki ben buna kail olamayordum. Ve kaybedilmiş bir sevgili gibi kar- şılandığım dükkândan sevgilisini kaybetmiş bir zavallı gibi çıktım. Bir kaç gün sonra rasgeldiğim mabut arkadaşım sordu: — Seninkini gördün mü? Bililtizam, “hayır, dedim. Esa- sen, yalan söylemiyorum ki... Altı aylık İzmir seyahatimde gönlümü ve muhayyelemi işgal eden ma- som bakışlı sevgiliyi Istanbula avdette görmüş mü Arkadaşım devam ediyordu: — Nk önceki o pısırık, © mahçup kızı asl şimdi git te gör. Öyle açıldı, öyle afet bir şey oldu ki.. Yeşil gözlerinde vakit vakit doğuveren o çapkın, o da- vetkâr bakışlara bitiyorum doğ- Ve birden teklif etti: — Haydi istersen oraya kadar bir uzanalım da gör. Fakat bu mesele artk beni meşgul etmiyordu. bile. Kabul etmedim. Arkadaşım muteriz tavrı — Ben zaten senin zevkiselimine hayret ediyorum, dedi, nerede bir pısırık, toy, âdeta aptalımsı diyeceğim bir şey bulursan sakız gibi onu yapışıyorsun. Sonra beride kaç kişiyi kıvrak endamı ile, bin çeşit işvesile çileden çıkaran şuh ve müstesna bir güzellik kar- Şısında da âdeta Mâkayıt kalıyor- sun, Ne tuhaf tabiatın var anlıya- mıyorum ki... Ve sonra, biraz durarak, ilâve Eh, ne denir, zevk meselesi Rifat Galip AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez der Kitap, recede ucuz fiatlerle iş yapar. Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade etmele tavsiye ederiz. Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit, mektup ve zarf başlıkla ve sair tap Telefo adres kartı, rı, makbuz, fatura, sirküler işleri yapılır. ne 21434 im? Asla... ği LD İNN İLİNİ İLİRİA bn ünl ylinöl enli ln 1 li ii ii dr di

Bu sayıdan diğer sayfalar: