11 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

11 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Totrika No. 29 KIZI Yazan: İSKENDER FAHKELTİN Iktibas ve tercüme hakkı mabfüzıur — Sumerler, Suz şehrini işgal etmişlerdi. Bilge, Alam hükümdarının yatak odasında yatarken Sumer zabitleri mühim bir karar verdiler. Bilgeyi tanımıyordu. mu. anlıyamamıştı — Babam saraydan o mabüt kurtardı. Onun nereye gittiğini mabültan sorunuz | dedi. Bilge : — Ben sizin mabudunuzu pi galadım..! Şim sarayın bi io, gesi önünde bir taş yığın halin dedir. “Askerlere işaret ederek : — Yatırınız yere bu korkak aslanı bağırdı. Tanzarı yüz üstüne yere yalır- dılar, Askerlerden birisi uzun bir sopayı ıslatarak delikanlının aye a ve arkasına vurmağa bi (Suz) şehri işgal edildikten sonr: Iki gün devam eden şiddetli muharebelerden sonra, Alam ordu- lar, nihayet mağlüp olmuşlardı Alamlar 4B saat mukavemeti müteakip kısmen firar ettiler, büyük bir kısmı da Sumerlere teslim oldu. Süz şehri temamile Sumerilerin işğali altında bulunuyordu. Ordu rücsası (Alam) işgal etmişler ve burad lon)ın yatak odasını tahsis eylemişlerdi Sur halkı kasten sokaklara çıkmıyor ve dükkânların açmı yarlardı. Şehir dahilinde alış veriş dur- muştü. Alamlar, müstevli düşman as- kerlerinin * bir kaç gün sonra şehri terkedip gideceklerini zan- nediyorlardı, Halbuki (Bilge) burasını, Sumer hükümetine ilhak etmek fikrinde Sirtellailar de aynı fikirde lada rayımı Bek- Bilgeye ler. Zabitler, Sumer ordusuna böyle büyük bir muvaffakıyet temin ettiğinden dolayı Bilgeyi tebrik ediyorlardı. Eütün dünyanın ele geçirmek istediği (Alam ) tacını yere vuran ve omuzlarında. her hanğ Şeref ve zafer nişanesi taşımaktan. zevk almıyan Sumer kızı, tarihte ebediyen yaşıyacak bir hadisenin kabramanı olmak istiyordu. (Beklam) ı. ele geçirseydi, bu zafer, onun için Soz şehrini işgal etmekten ve Alam orduları dağıtmaktan çok daha şerefli olacaktı. Alam hükümdarının oğlunu, sarayın bodurum katında her gün tazyik ediyorlar, fakat ağzından bir lâf alamıyorlardı. Ordu rüesası (Süz) şehrinden sonra, bütün Alam şehirlerini Süz işgalinin üçüncü günü | Sumer zabitleri (Beklan) ın sara- | yında toplanmışlardı. Bilge odasında yatıyordu. Sirtella hanedanına mensup bir genç, zabitlere | bitap | ederek dedi kiz — “ Arz ilâhi (Enbil Yin gaza bından korkarak sokağa çıkmıyan halka ( Büyük tanrı — Güneş) in kudret ve kuvvetini göstermek için, yarın tarlalara ve sokak kenarlarındaki yollara çiçek t0- bumları ekelim ve : (Bizim taptı- gımız tanrı bunlara az zamanda bayat verecek, büyütecek ve sizin taptığınız arz ilâhi bunun önüne geçemiyecek | ) diyelim... Onlara tanrımızı tanıtalım, Alamlar bizim tanrımızın kudret ve kuvetini görürlerse, taş mabutları tap- maktan vaz geçerler ve bize çabuk ısınırlar. Aramızda asırlar- dan beri kökleşen husumet ve | münafereti | izale etmek için | bundan başka çare yoktur. , Zabitler, delikanlının. teklifini makul gördüler ve müttefikan kabul ettiler. Bilge (büyük tanrı) yı yeni ta- pıdığı için, bu meseleden onu haberdar etmeyi lüzumsuz gör müşlerdi. Genç zabit o gün derhal tat bikata geçi Ordu rüesası, halka, tarlalarda ve yol kenarlarında ekilen çiçek tohumlarının bir kaç gün içinde büyük tanrı tarafından büyütüle- ceğini ve çiçeklere kimsenin el sörmemesini ilân ettiler. Halk, arz ilâhına © kadar büyük bir imanla, bağlanmıştıki “Bu gece sabaha kadar dua edeceğiz. Enbil (1) onları kurutacak ve Güneş'e karşı kudret ve azeme- tini gösterecekl,, dediler. O gece sabahlara kadar uyumadılar ve | Enhil'e dua ettiler. “Sumerlilere | kudret ve kuvvetini gösteri, diye yalvardılar. (Arkası var) İl Beş senelenberi First sahi taharriya'la m (Samorler)o sit. meş balm Kaçan (Gi Ersan imün canavar (Llümbolu) yu masıl öldür- düklerini alatıyor. Bu biacerada arz ilâbı | (Enhil, Endiku'yu ölüme mahküm etmiş, Gilgamlş te ins Jan İngiliz li (Kiş) kitabeler lardır. Bu Ki ilâh, GEnhilin şi a) miş ile arkadaş Enkiku bahsetmektedir. insanları öllürden kurtarmağa çare aramıya Yaşlamıştır. Neticede Gilgamlş | garp denizini geçerek Yinsudra adasına, gitmiş ve orada insanı hiç ihtiyari | tedavi ayan nebat bulmuştu birer birer işgal ederek, Alam | © Bu kitabelerin diğer parçalarından'da (ömetini Mezopotamya hudut- | anlaşıyor ki, o devirde ( a ları dahilinden kaldırarak tarihe | ililinın ölüm cezası bala ve mal etmek fikrinde idiler. Alamları çok tedbiş etmişti mektup ve zarf başlıkları, Telefon: AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade tavsiye ederiz. Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit ve sair tap işleri yapı adres. kartı, makbuz, fatura, sirküler 21434 Kadın kavgası Yemek yerine dayak yedi! Terlikle komşusunu adamakıllı yaraladı! Bakırköyde garip bir kadın kavgası olmuştur. Vaka etrafında yaptığımız tahkikat şudur: Bakır- köyde oturan madam Korneya ile aym mahallede madam Anastasya bundan bir müddet evvel bir meseleden dolayı kavga etmiş- Ter, İsket bilâhara komgalarınn tavassutlarile barışmışlardır. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra madam Korneya madam Anastas yanın ötede beride kendi aleyhinde dedikodu yaptığını haber almış, buna fena halde hiddetle nerek inlikam almağa karar ver- miştir. Madam Korneya bu kararını tatbik için bir plân kurmuştur. Evvelki gece madam Korneya evinde uydurma bir ziyafet terlip etmiş ve madam Anastasyayı da bu ziyafete davet etmiştir. Akşam, üzeri madam Anastasya giyinmi; kuşanmış, davete gitmişti dam Korneya madam Adastas- yayı derhal üst kattaki odaya Gıkarmış, karşı karşıya konuş 'mağa başlamışlardır Madam Anastasya geç vakte kadar oturduğu halde eve başka misafir gelmediğini görünce merak edip sormuş, madam Korneya bun: — Senden başka misafire me lüzum var, zaten ben seni yalnız konuşmak © için buraya davet ettim. Şimdi ziyafeti de verece- fim, diye cevap verdikten sonra conuşmayı — eski | kavgaya ve aleyhinde yapılan dedikodulara çevirmiştir. iş bu safhaya girince ağız kavgası başlamış ve nibayet iki kadın dövüşe girişmişlerdir. Kavgada daha güçlü kuvvetlice olan madam Korneya | derhal madam © Anastasyanın üzerine atılıp kadını yere yatırmış bir müddet yumruklıyarak saçlarını yolduktan sonra hiddetini yene- memiş, bu defa ayağından ökçeli terliğini çıkarmıştır. Madam Anastasya bağırdıkça madam Korneya terliğin ökçesile kafasına indirmeğe başlamıştır. Canmın acısile bağıran madam Anaslasyanın feryadını o kom- Şuları duyarak zorla eve girmişler madan Korneyanın elinden kurtarmışlardır. Vaka polise aksetmiş dayaktan vücudunun muhtelif yerleri bereler içinde kalan madam Anaslasya altına alınmış, madam Korneya terliğile beraber yaka lanarak tahkikata başlanmıştır. Iş meselesinden kavga Şişlide amele Ali Emin isimlerinde iki kişi iş meselesin- kavga etmişler, Emin bir sopa ile Aliyi fena halde dövüp yara- lamıştır. Emin yakalanmıştır. Bebekteki Türkuvaz yeri Bebek bahçesi yanındaki Tur- kuvaz güzinosunun yeri, defter darlık ile belediye arasında bir ihtilâfa sebebiyet vermiştir. Def- terdarlık bu yerin kendisine ait olduğunu bazı vesikalar göster- mek suretile isbat etmeğe kalkış- mış, belediye bu vesikaların is pata salih olmadığın ida etmiş ve mukabil vesikalar göstermiştir. Şimdi ber iki daire kendi nok- tai nazarını muhafaza ettiğinden yakında her iki taraf memurla rından mürekkep bir komisyon bu meseleyi tetkik edecek ve bir itilâf zemini bulmağa çalışa- caktır. Bir anlaşma yapılamadığı taktirde ihtilâf, mahkemeye inti- kal edecektir. Hadi ile Mahir, 18 yaşında iki genç, serseri serseri yolda yürür- ler. Evlerinde yiyecekleri var. Fakat hiç cep harçlıkları yok. Sıkıntı içindeler, Üst baş da bak getire. Hülâsa, paraya ihtiyaçları | var, İş arıyorlar, bulamıyorlar. Nereye gitseler, yüzlerine kapı 5 yi Küçükçe ve tenha bi başında otomobil gürül! ler. Bu, bir sihbiye arabasıydı. Aşı boyalı küçük bir evin önünde durdu. Kapıdan sedyeli bir kadın çıkardılar. Otomobile koydular. Kadın» — Kapıyı iyice kapayın - diye- rek şoföre rica etti. Şoför, kapıyı kapadı. Otomobil uzaklaştı. Iki çocuk bu manzarayı, başın- dan sonuna kadar. seyretmiş. Sokakta yalnız (kaldıklarını. hiss- edince, Hadi, Mahire dedi ki — Bu evde kimse kalmadı. Bak, pancurlar kapalı, perdeler inik. Kadın, otomobile binerken, kapıyı şoföre kapattı. — Eh, ne yapalım? — Arka dıvardan da eve sü- rülmenin bir kolayını buluruz. — İyi akıl ettin be, Planı tatbik ettiler. Tahta per- denin köşesinde bir çapa bularak, bununla kilidi. oynattılar; mutfak kapısını açtılar. Lâkin, içerden gelen bir gürültü ikisini de şaşır tap korkuttu. Az kalsın kaçacak» ardı. Evde biri var sanmışlardı. Meğer, içerden gelen bu gürültü, mutfakla asılı duran bir kuş kafesinden — geliyormuş. Bunu anlayınca yürekleri rahatladı. Eve debil oldular. Kafeste beyecanla uçuşan kuşlara dilleri çıkardılar. — Bir yerden para bulup ta onu. alalım. dedi. Zira, esya aşınp satmak tehlike olurmuş. Insan bu yüzden o yakayı ele verirmiş, Gazetelerde, daima oku- Nafile yere, çekmeleri, dolep- ları araştırdılar. Hiç bir yerde para bulamadılar. Yatak odasın daki masanın gözü, delikanlılara azıcık ümit verdi. Zira kilitliydi. Lâkin, kırdıkları vakit, ümitleri boşa gittiğini gördüler. Bu gözden, sadece mektuplar çıkmıştı. Mahir, zarflardan > birine mazar atınca, “Esma Feyyaz, hanım ismini okudu. — A. - diye haykırdı. - Ben, bu ismi tanıyorum. Esma Feyyaz hanım, ille mektepte benim ho- camdır. İşte, duvarda resmi var. Artık, bu evde bulunduğum iç korkum geçti, — Her halde mektepte böyle düşünmüyordun. — Esma hanım, seni, uslandırmak için ceza filân veriyordu. — Ne münasebet?., Esma Fey- yaz hanım, bütün hocaların en iyi kalplisi, en yumuşak kalplisi dir. Bize, tam manasile annelik Avnem beni hırpalayıp, vakit, surat ederdim de, o beni teselli ederdi. — Eh, öyleyse, mademki evde para bulamıyoruz hastahaneye gidelim; şu hocanı ziyaret ede- İlmde belki azıcık manğiz sızdı rırızl Geçen gün bu tarafta, bir otomobil kazası çıkmıştı. Ben, hastane | otomobille | hastaların nereye götürüldüklerini biliyorum. Bir saat sonra, Esma Feyyaz hanımın yanındaydılar, Sabık mu- alime bir kaza geçirmiş, ayağı kırılmıştı. Şimdi, bacağı alçıya konmak üzere, hastahanedeydi. — Ya. Demek ki, böyle ba, çocuğum ?.. Beni hastane arabasına binerken görüp tanıdınız. Eski a hocanız yoklamağa — geldiniz. Aferin sizel Bu hatırlamanız cid- den hoşuma gitti, Sizi tanıyama- dim, doğruse. Oğlanlar, büyüyün- ce, kızlardan daha fazla değişi” yor. Ha, sizden bir ricam var. et benim semte gidersen ahşap evdeki kom- iz de, kendisi teslim ettiğim anahtarla kapımı açsın, kuşlarıma yem ve suversin, tenbih etmeği unutmuştum. Hadi, boş bulundu. Matfak- taki kuşların suyu da yemi de yoktu, Esma hanımı, sıçradı .— Hap. Nasıl. Siz, evime ahmaklık yar parak, itirafı temamladı, — Vallahi birşey. aşırmadık.. Aşıracak bir şey bulamadık. Hasta boğulur gibi olmuştu. Gözlerini aç — Vay demek ki siz hırsız oldunuz? Hadi, mektep sıralarındaki ha- line dönmüştü. On sekiz yaşının bir anda | kaybetmiş olarak bu işe girişiyoruz. Annele- izin, babalarımızı üzerine, bar o- Ne yapalım? Işbulamadık.. Bulsaydık çalışırdık. — Vadediyorum, hocahanıml,, Eğer iş bulursak, vallahi fena- ıktan vaz geçeceğiz. Esma Feyyaz. hanım, eski hocalık tavrını takındı — Yüzünüzden görüp anlıyo- rum ki, siz, aslınız itibarile, fena çocuklar değilsiniz namuslu insan- larsınız. Lâkin, şeytana uymuş” sunuz. Durun helel Sizin için hastanenin müdürü ile görüşeyim. Belki bir iş bulurum. Yarn uğrayın... Gün bir derhal, görmüş, kibar, yaşlı, fazl £ olan hastane müdürü, i gün, muallimenin söyledik lerini dinledikten sonra — Hanımefendi! - dedi. - söz leriniz. doğru... Haklısınız. Lâkin ben niçin size merci oluyorum ?. Çocuklarınızla uğraşamam vallahi, Başımı kaşıyak zamanım yoktur. Hem bunlar. sizin meniz 7.. Onları niçin ayırıyorsunuz ? — Bunlar benim akrabam değil müdür bey... Esasen, dünyada, biç bir akrabam yok... Bunlar, benim tedris ailemin çocukları. Bu ailem, gayet genişi. İçlerin den çok iyi anasır çıkıyor. Uzaktan. uzağa iftihar ediyorum, Fakat, fene. anasır çıkdıkça da kalbim cızediyor. yollarda sörten serseri çocuklar ma rastlayorum.. Bir kaç çocu üm da mahküm edildi; içlerinden biri idam oldu. Müdür, musilimenin söyledik- ini dinledikten sonra: hanımefendi, sizin ir hastanede munak simi İş kancası kaç sabi yaparım: Br münasebetle de size bir şikâyette bulunayım; Şimdiye kadar, bana, ne zaman alın? ,, diye tavsiye ettilerse, ta mutlaka, bir nazil bir müdürü umumüile akrabalığı, yakınlığı. olanlardı. Yüksek sos yelenin kadınları, bana ötekini berikini tavsiye ederlerdi ve ben, ber tavsiye edileni atlatırdım. siz, “asil,olan bir ailenin iradı arasında caniler, idam lenin mensubu imişsiniz. Böyle hir aila- çocuklarını tavsiye ediyorsunuz. İltimasınız. kuvvetli geldi. Şayet bütün devairde benim noktsi pazarımdan hareket etse... Nokeliz (Hatice Süreyya)

Bu sayıdan diğer sayfalar: