14 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

14 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 7 Toros tepelerine çıkılacak “Bataklı damın kızı,, nın çok mükemmel olmasına çalışılıyor Bataklı damın kızı ti ipekfilim tarafından çevrilen «Bataklı damın kızı» filmi epey- ce kolaylanmıştır. Filmin rejisör. lüğünü yapan Ertuğrul Muhüin bey Bursada Çalı köyünde fevka- lâde güzel memleket manzaraları bulmuştur. Filimde bir çok hakiki köy sah- neleri, tarla hayatı manzaralari vardır. Bu cihetten filmin tam ma imdiden tah masile yerli olacağı min edilmektedir. Filmin tama, ralarla dolu olması için artistler büyük fedakârlıklar yaparak To- ros dağlarının tepelerine kadar çı- kacaklardır. Makineler, ışık terti- batı artistlerle beraber iplerle dağ- ların tepesine çıkarılacaktır. Bu- rada gayet güzel dağ manzaralari arasında filim çevrilecektir. «Bataklı damın kızı» filmi mevzuunu anlatalım: Aysel isminde genç bir köylü kızı, Meşhur Bataklı damın kızı. Ayselin köyünde zengin bir ho- varda var: Satılmışzade... Bu adam Ayseli kandırıyor. B. #aklı damın kızı yakında anne ol caktır. Fakat Satılmışzade her şe- yi inkâr e — Doğacak çocuk benim de- gildir!, diyor. Ayselin köyde ismi çıkıyor. Herkes ondan nefretle bahsediyor. Bataklı damın kızına fena nazarla bakıyorlar. Aysel, Satılmışzadeyi mahkemeye veri- yor, çocuğu için nafaka istiyor. Köyde bu dava büyük bir dediko- du uyandırıyor. Hattâ civar köy- lerden bu muhakemeyi dinlemek için geliyorlar. Civardan gelenler arasmda Ali isminde oldukça tahsil yerli manza- zengin, görmüş bir delikanlı vardır. Bu delikanlı dava günü araba ile Tömahkemeyegileken Yolda” bir e genç kıza rasgeliyor. Kız çok ho- idiyor. Onun yaya yürüme- razı olmuyor. — Gel benim arabama bin. Ben de köye gidiyorum!., diye tek- lif ediyor. Kız çok yorulmuştur. Bu teklifi nimet bilerek arabaya atlıyor. Arabada Ali kıza soruyor: — Nereye gidiyorsun! — Mahkemeye efendi. — Ben de oraya... Demek Ba- taklı damın kızının davasında bu- lunacaksın? — Evet efendi. Ak Rezil karı kazandığı pir namuslu” Satılmışzadeye mal et- mek istiyor. Deyince genç kız yerinden fır. iyor, arabadan aşağıya atlıyor — Bataklı damın kızi beni Artık senin arabana binemem, Çek efendi çek!, diyor. Alinin o kadar ısrar etmesine rağmen Aysel bir daha arabaya binmiyor. Mahkemeye biri araba ile öteki yaya ve yorgun olarak geliyorlar. Dava görülmeğe başlıyor. Hö- kim Satılmışzadeye — Yemin ediniz. Bu çocuğun sizden olmadığma dair... diyor. Satılmışzade yemin etmek için ilerliyor. Fakat Aysel: — Çocuğumun babasinin yalan Yere yemin etmesini istemem. Ba» şına bir belâ gelir, Ne de olsa ço cuğumun babasıdır. vazgeçiyorum!. diyor. Ay:elin davasından vazgeçme leyhine müthiş bir cereyan uyandırıyor. Herkes onun haksiz olduğuna inaniyor. İsmi büsbi efeha karıs diye çikiyor. Zavalli Davamdan eri j ba mi i (Talat bey) Aysel sokakta kalıyor. Mahkeme- den dönüşte © geceyi samanlıkta geçirmeğe karar veriyor. Başka yatacak'yeri yoktur. Aki genç kıza çok acımıştır. Onun çocuğunun babasına yalan yere yemin ettirmemesi Aliye adamakıllı dokunmuştur. Delikanlı eve geliyor, babasina © günkü muhakemeyi anlatıyor: — Zavallı kız bu gece saman lıkta yatacak.. Baba şunu eve ala- lum da burada barının.. diyor. Bataklı damın kızım eve uk mak!.. Bu epeyce dedikodulu bir iş Fakat baba oğul merhametli- (dirler. Bataklı damın kızını eve almağa karar veriyorlar. Ali ara- kayı koşuyor, samanlığa gidiyor. Ayseli samanlar arasında ağlar- ken buluyor. Onu arabasına ala Tak eve getiriyor. Bataklı damin kizi bu iyi adam- lara dört elle sarılıyor. Onların yaptığı bu büyük iyiliği bir türlü unutamıyor, Lâkin Alinin zengin şehirli bir nişanlısı vardır. Gül süm.. Ali Gülsümü çek sevmek: tedi Gülsüm: — Ben Bataklı damin kızinn bulunduğu eve gelin gidemem, Ya zünden Alinin saadetinin yıkılma- 3ını istemiyor. Evden kaçıyor. Filmin birinciden daha güzel olan ikinci kısmını pazartesi gün- kü müshamızda makledeceğiz. # Jeanette Mac Donald ve Mo- ris Şövalye «Şen dul kadın» fik mini yakında bitireceklerdir. Bu- gelecektir. Jeanette yeni bir fil me başlıyacaktır. Cemil pencereye koştu. Mem- Dun gülümsedi. Karşıki apartıma- pin balkon kapısı açıktı. Kırmızı Pijamalı kadın orada idi. Balko- nu açık ödadaki kıpkırmızı sedi- rin üstüne uzanmış Kıpkırmızı sedirin üstünde, kıpkırmızı pijamasile yatan bu kırmızı dudaklı genç kadin Ce- mile, Floransa ressamlarının tab- Tolarını hatırlatıyordu. Kırmızı pijamalı kadının önün de bir kitap dudaklarının arasın- 'da uzun bir ağızlık vardı. Sedi- rin üstüne iyice, sırtüstü yattı, Bir ayağını ötekinin üstüne attı. Kırmızı şık terliklerini çıkarma- ğa lüzum görmemişti. Okuduğu Toman eğlenceli bir şey olacak ki Cemil zaman zaman onun uzak- tan gülümsediğini farkediyordu. Genc adam bu güzel manzara- Yı uzaktan doya doya, kana kana Seyretti. Uzun zamandanberi kar- #1 karşıya oturduğu “bu kadina garip bağlarla bâğlandığını his- sediyordu. Kırmizi pijamalı ka- dın içinde kırmızı bir lev gibi Yanıyordu. Bir aralık genç kadın kitabı elinden attı: Doğruldu. o Ayağa kalktı. Vücudunun bütün hatla” rını gösteren bir tavırla uzun uzun gerindi. Cemil hiç bir zaman bu kadar güzel bir gerinme gördü günü hatırlamiyordu. Bu bir güzel şiir, bir ir güzel tablo idi. n kırmızı ipek pijama, oldukça alıyor, gö- üs ileriye doğru uzanıyordu. Genç kadın Cemili uzaktan #arketmişti. Pijamalı olmasına rağmen hiç'te kaçınmadı. Bilâ ikinci siagrasını yakarken ona uzaktan gülümse Hemen her sabah böyle uzak- tan gülüşürler, selâmlaşırlardı. Cemil kendi kendine: — Yazık!.. dedi, Çok budı yim. Bir türlü ahbaplığı ilerilete- medim gitti, Halbuki yarin da gidiyorum. Evet, ertesi günü gidiyordu. Uzak bir vilâyetteki babasının gifliğine gidiyordu. Baytardı. Av- rupadan döneli çok olmamıştı, 1s- tanbulda gezip tozarken birden- bire babasının hemen bütün hay- yanları | hastalanmıştı, Çifliğe gitmek lâzimdi. Yarın hareket edecek, orada aylarca kalacaktı Gideceğini kırmızı . pijamali çtı. İki gün sonra semtte her kes onun seyahatini haber almıştı. Kırmızı pijamalı kadın şiradi ona daha fazla iltifat ediyordu. Önlerindeki saatler sayılı idi, Bir- 'denbire genç kadının odasma annesi girdi. Cemil dünyada bundan daha cadaloz kadın görmemişti. Ne aksi, ne ukubet, ne çirkin yü vardı. Geldi, hızla balkonun ka: pısını kapattı, Cemilin apartıma- mina doğru ters ters baktı, Cemil: — Aman ne gudubet kadın!.. dedi, Hayrettir öyle nefis | bir kazı olsun... Bir onun, bir de öte- kinin yüzüne bak.. Valide hanım odadan çıkınca kırmızı pijamalı kadın gene bal- kon kapılarımı açtı, Cemil: — Bugün iltifat çok Fazla!... diyordu. Genç kadın bir aralık hizmelçiyi çağırdı söyledi. Beyaz prosteli çi odadan fırladı. 1 sönii hizmelği Cemilin apartı | fis kokuyordu. 1 manına giriyordu. “Genç adamın yüreği ağzını geldi, Acaba?. Acaba hizmetçi ona mı geliyor. du, Heyecânla bekledi. Kapının zili apartımanın sessizliği içinde sanki zile değil de Cemilin kal- uzun uzun çınladı. Hizmetçi binde bir noktaya basmış gibi idi. Delikanlı heyecanla koşarak aç- 4. Rum hizmetçi gülümsiyerek söze başladı: çük hanım «acaba beyefendi bi- ze kadar zahmet edebilirler mi?n Ceketini giydi. Aynada yüzünü tetkik etti. Mükemmel, Karşıki apartmanın merdiven: lerinden çıkarken heyecanında boğulacakti. Genç kadın: — Size fevkalâde zahmet ol dul, diyerek onu kapıdı ladı. Yakından büsbütün di.. Üzerine açık mavi bir elbise giymişti. Gözlerinin içinde bir er. keğin başımı döndürecek binbir mana uçujtyordu. — Ah beyefendi... Kedim bir denbire bir hastalandı, bir hasta landı, O kadar severim ki Evvelâ onu mavi bir salona al dılar, Her taraf masmavi idi, Bu mavi dekorun i dini uzun uzun seyreti — Allah verede şimdi o cadı suratlı annesi bir kapıdan çık- masa!.. diyordu. Epeyce karşılıklı konuştular. Genç kadının çok ca- ni sıkılıyormuş. Evde patlıyor. muş, Hiç eğlencesi yokmuş. Hele bu romanlar da olmasaymış! Ve sanki Cemil bilmiyormuş gibi ve etti, Bitişik odada kırmızı sedirin üstüne uzanıp hep roman okurmuş... Karşılıklı sigaraları: nı tüttürdüler. Hasta kedi mey- danda yoktu. Cemil: — Hastam nerede acaba?. di- ye sordu. Genç kadın: — Ah pek kıymetlidir beye- fendi dedi, onu yatak odasına yatırdım. Buyurmaz mısınız? Cemil tâtlı bir rüyanın içinde imiş gibi idi. Nefis kokulu bir odaya girdiler. Hasta kedi karyo- lanın kenârinda kıvrılmış yatr yordu. te beyefendi... Cemil muaene etmek için iğik Genç kadın: — Size temiz bir havlu çıkar İ taymal, diyerek dışarı farladı. Cemil yalmiz kalmca yatağa dikkat etti. İpekli yorganı kıpkır- mızı idi. Genç kadın kırmızı ren- ği gok seviyordu. Kediye iğildiği zaman yataktan burnuna güzel bir koku geliyordu. Güzel, genç bir dulun yapayalnız gecelerini geçirdiği yumuşak bir yatağı karşısında idi. Bir aralık gözleri karyolanın üstünde dürafi kırmızı pijamaya rasladı. Çâkine çekine uzandı Korka korka önü tuttu. Müthiş bir şey yapıyormuş gibi ipek pi- iamayı avuçladı. Tereddüt i de idi. Onu koklamak atıyordu. Fakat cesareti yoletu. Nihayet korkusunu yendi. Pij mayı aldı. İpek, avucunun içinde hemen hemen kaybolmuştu. Onu! burnuna yaklaştırdı, doya doya kokladı, kokladı. Fevkalâde ne Bumu koklarken iyordu. kendisinden g* Aklına müthiş bir fikir geldi Bu, pijamayı almak, günlerce (Devam 9'uncu sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: