30 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

30 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Eylül 1934 TetrikaNo. 4 BARB Yazan: “Akincılar derhal top başına ge- çerek kaleye ateş açtılar. iki saat devam eden karşılıklı top ateşinde verdiğimiz insan za- iatı göze çarpacak kadar bü yükü İncirli kalesi, iki gün iki gece süren kanlı bir muharebeden son- va zaptedilmişti. Deniz üstünde sayisiz insan ce- #eileri yüzüyordu. “Akıncılarımız kaleye girerken, dilden dile dolaşan “bir kara ha: ber, Türk kahramanlarının meşe- i kaçırmıştı. Kara Mahmut şehit olmuştu... Türk akıncıları bu haber karşı- sında şaşırıp kalmışlardı. Kasa bada toplanan bir avuç koskoca donanmayı iki gün iki ge- ce uğraştırması, yerlilere elbette bahalıya malolacaktı. Donanma reisleri kale içinde en | ufağına varıncıya kadar bütün ada halkını gemilere bindirmiş- le İncirli adası bundan sonra ka. sakçılıkta yatak merkezi olma- mak için, öz Türklerle doldurula- caktı. Esir edilen yerliler İstanbula gönderilmişti. Türk donanması muzaffer ola- yak dönüyordu, gemilerle isin ölümünü yolda haber almış, gok müteessir olmuştu, Süleyman: — Mahmut reisin yaşaması en (İncirli) bağışlardım. Demişti. Kara Mahmudun ölü mü donanma erkânı arasında da ik teessürlerle karşılanmıştı? Donanma İstanbula dönerken, artık Akdenizde Türk hâkimiye- tine geçmemiş. ehemmiyetli bir ada kalmamıştı. Avrupalılar Türklerin Rodos muzafferiyetinden çok yılmışlardı. Pap: Türklerin Cermanyayi istilâ- sına inanırdım, Fakat Rodosu zap- #etmelerine hâl inanamıyorum!?. Rodosum sukutu Avrupayi deh- şet ve hayret içinde bırakmıştı. Berberiye sahillerinde Amerika altınları Berberistanda Türk korsanları- mın türediği esnada Amerika kıtası yeni keşfedilmişti. Amerikadan getirilen altınlar İzmir, İskenderiye, Berut, Trab- Jusşam sahiflerinde dağıtılıyordu. “Altın getiren gemilerin birçoğu Berberistan sularından ve Akde- nizin garp havzasından geçmeğe mecbur kalıyorlardı. Akdenizin şarkında Tunus kı- yılarını, ortada Cezayiri, garpta Tancayı tutmağa çalışan Türk kor. #anlarının başında Barbaros kar. deşlerden başka kimse yoktu. Amerika altınlarını çevirmeğe mecbur kalan Türk korsanları, bu bavalide tutunmak için, her şey- den evvel para tedarikine mecbur kalmışlardı. Barbaros maiyetindeki gemi bu kıyılara dağıtarak, arkalı Yatak göllerle çevrilmiş olan tabii Vimanları elde etmeğe çalışıyordu. Bu tarihten çok daha evvelki de. virlerde korsanlık yapan gemici- İskender Fahreddin Amerika yeni keşfedilmişti. Altın getiren gemiler Berberiye sularından geçiyordu. Barbaros kardeşler Tunus kıyılarındaki kaleleri birer birer zaptediyorlardı. Kanuni Süleyman, Mabmut £€ | | ra, şimdiki Cezayir hududuna ya- AROS ler bile (Cerbe) adasi gibi sak- lanmağa çok elverişli limanlara sığınırlardı. Barbarosun (Cerbe) adasını geçirmekte hakkı vardı. Venedik ve İspanyanın harp ga- le buralarda manevra yi lar, küçük ve sayısız kör fezlere saklanan korsan ge, ni kolay kolay bulamazlardı. Büyük Sirt körfezindeki kuv- vetli akıntıların buralara getir: kum tepecikleri arasından kolay. ca geçebilmek kabil değildi, Bar- ele zaman içinde karış karış mişlerdi, Garp sahilinde bir kaç asır ev. öğren- çök harplere sahne olan | (Mehdiye) mevkiinde hâlâ göze | çarpan yüksek hisarlar, her hangi düşman taarruzu karşısında Türk korsanlarının ilticasına çok elverişliydi. Bunlardan sonra (Berberiye) sahillerinin en güzel limanı olan Tunus geliyordu. Oruç ve Hızır kardeşler, Tunus Timanınm kapısı demek olan (Hal- kelvad) kalesini - Tunus sultanı- nın müsaadesile - işgal ettikten sonra, (Sultan Mehmet) ile dost- luklarını ileriletmişlerdi. Hızır bey, az zaman içinde ka- Zandığı muvaffakıyetlerden son- | kın olan (Tabarka) mevkiini iş- gale karar vermisti | sahile, Rl da Cenovalı bir sile, uzun seneler- denberi halkın parasını çekip du- rayordu. (Lümelini) ailesi bu sahillere gelen altınları kumaş, hububat ve sair eşya mukabilinde halkın elin- den alıp İtalyaya gönderiyordu. e sahasına hâkim olmayı, gayeleri- ne irişmek için en kestirme bir yol olarak telâkki etmişlerdi. Türkler bu havalide zengin ol. masınlar da, neden Cenovalılar, Venedikliler zengin olsunlardı?. Hızır bey Tunus sultanile uyu- şarak nihayet (Tabarka) yı da ele geçirmeğe muvaffak olmuştu. Bu sırada Midillide oturan İe- hak bey de, kardeşlerinin Berberi- ye sahillerinde birçok yerleri zapt ve işgal ettiğini haber alınca, bir tüccar gemisine binerek (Cerbe) adasına gitmişti. | Hızır bey, büyük kardeşi İshak | beyin tam zamanında geldiğinden çok memnundu. Çünkü, Hızır bey, | © günlerde, tarihi bir kıymeti olan (Cicel) kalesini elde etmeyi dü- şünüyordu. (Cicel) vaktile sıra ile Fenike- Tilerin, Normanların, Romanların ve Cenovalıların elinde kalmış müstahkem bir kale idi, Kale sa- hile dar bir kum berzahı ile bir. leşmişti, Kalenin önünde tabi | vapurun yanmdaki sandal: mendirekli bir limanı vardı. Hızır bey, büyük biraderi İsha- kı (Cerbe) de bırakarak, Oruç beyler birlikte (Cicel) e hareket etmişti, Hızır bey donanmasını kuvvet. | lendirmişti. Şehzade Korkuttan'al- dığı gemileri üç misline iblâğ et- miş, maiyetine ücretle birçok kap- | Bütün dünya limanlari içinde Batum kadar gümrük muhafaza- sına ehemmiyet verilen bir liman tasavvur edilemez. Yüzer metre İmiş muhafızlar. ge- celi gündüzlü doklara giren ve çı- kan kimseleri araştırırlar. Hiç bir sandal oraya yaklaşamaz. Yakla- gırsa kurşun yamuru ile karşılaşır. Böyle olmakla beraber Batumdan petrol yükliyen bir sarmç gemisi Londra ile Batum arasmda kemmel bir muvaffak olmuştu. Bu kaçakçılığa den biri bana hikâyeyi şu suretle kaçakçılık tesisine tirak edenler- anlat Ceymis gümrük hattından dışa- rıda hâli bir sahil görmüştü, Ge- minin yanaştığı yerden takriben dört yüz metre kadar uzakta olan bu yere gemi manevra yaparken otuz metre kadar yaklaşıyordu. İş- te o zaman, Ceymis kamarasmın. penceresinden tazyikli hava ile işliyen bir tüfek ile küçük bir ma- deni ok atıyordu. Bu ok sahilde kuma saplanıyordu. Oka ince bir ipek sicim bağlanmıştı. Vapur ha- reket ettikçe Ceymis bu sicimin ucunu bırakıyor, sal bir ra- bıta muhafaza ediyordu. Gece- Isyin sonra bu ipek sicimin yeriz ne madeni bir tel geçiriliyor, bu madeni tele bir madeni kutu bağ- anıyor, sahildeki suç ortakları muayyen bir işaret üzerine “geli- yorlar, kutuyu alıyorlardı. Yine bir gece Ceymis ile arka- daşı Cons, ip merdivene asılarak inmiş- ler, madeni kutunun içine kaçak rubleleri ve ipeklileri yerleştire- yek sahil ile aradaki tele bağlama- ğa başlamışlardı. Madeni kutunun denize indirilmesinden çıkan ses sahildeki nöbetçinin — kulağına çarptı, Hemen fırladı: — Kim 0? diye haykırdı. Karanlıkta bir şey görülmüyor. du. İki arkadaş sandalın içine yat- mışlardı. Başlarını çıkaracak ol salar kurşun yiyeceklerine emin- diler, Beklediler. Beklediler, fakat yordu. Arkasını dağ gibi yığın kum çuvallarına dayamış, tüfek elde, etrafı gözetliyordu. Ceymis: Bu adamdan. kurtulmalı! Cons hemen yavaşça denize gir- di. Yüzerek uzaklaştı. Aradan bi müddet geçtikten sonra yüze yüze tekrar geldiz — Yaptım! dedi. Nöbetçinin ba- Sina yukarıdan bir kum çuvalı dü- görmüş, baygın bir halde onu ye- ye sermişti. Her halde önlerinde bir saatlik boş bir zaman vardı. Derhal işareti verdiler, kaçak mal- ları arkadaşlarının eline | bırak- kılar. Aradan on iki saat geçmemişti ki küçük, genç bir kadın arkasın- da iri yarı iki askerle İngiliz ge- misine geldi. Bu güzel kız bir ko- miserdi. Bu gece, dedi, geminizin ci yarında. gümrük muhafızlarından biri bir taarruza uğradı. Tahkika- tamız mücrimin gemide olduğunu meydana koymuştur. İdam ceze- ından kurtulmak için bunu kim ah m danlar, dümene: miş. Hızır beyin gemileri, birçok devletlerin donanmasından çok kuvvetli ve deniz harbinde mü- vaffakıyet temin edebilecek silâh- darla mücebhezdi. o (Arkası var) GL GLHE (Bir İngiliz hikâyesi) yaptıysa meydana çıksin, in. Atılan kum torbasının üzerin- deki parmak izleri alınıyor. Müc- rimin kurtulmasına imkân yoktur. İngiliz gemicilerden hiç biri ses çıkarmadı, Güzel Rus kızı bir cevap ala- mayınca: — Kamaralarınizda taharriyat yapılacaktır, dedi. Tayfalardan ikisi baş taraftaki kamarada idiler. Neferlerden biri onları alarak taharriyata gitti. Di- #er ikisi de öteki neferin refaka- | tinde uzaklaştılar. Meydanda gü- ! zel komiser ile Ceymit kalıyordu. | Ceymis kelimenin bütün mana- | sile çok güzel bir delikanlı idi, Ka- | dınlar üzerinde büyük bir tesir ya: pardı. Güzel komiser ona hitabe, — Kamaranız nerede İse gö: teriniz, dedi. Haydi, kımıldası mıza, İngilizce anlamıyor müsu- nuz? Halbuki genç kızın kendi kötü, adelâ anlaşılmaz bi ce söylüyordu. Ceymis eğlendi — Yavrum, sen in miyorsun Genç kız hiddetlendi pek — Ne kızıyorsunuz canım? Kız- mak size hiç yakışmıyor, çirkin oluyorsunuz! Güzel komiser o kadar hiddet- lendi ki elinin tersile Ceymisin ağ- zina vurdu. Ceymis canı çok acı- mış gibi elleri ine kapadı. Dudağın ısırarak kanattı. Kanla- Fıni göstererek: — Bakınız, ne yaptınız! dedi. Genç kız özür diliyorduz — Affedersiniz... Birdenbire | hâkim olamadım... nirlerime gitmek için dar bir inden imek lâzımdı. Genç kızın ayağı kaydı, Ceymis derhal yakaladı. Sonra, onu bir tüy gibi kucağından bırakmıya: rak kamaraya kadar öyle götürdü. Güzel komiser bir sandığı açın- ca Rus rubleleri buldu. — Bunlar kaçak sayılır. Nere- den aldınız? — Bilmem ki düşünüyorum şimdi. — Eğleniyorsunuz... Fakat bu kadın eşyaları, bu ipekliler... — Nişanlımın Ben de onu — Nisanlın bırakabilirdini — Nişanlım burada, Batumda, — Adı nedir? Sonya Gonçina. Bu küçük komiserin adı idi, Bir- denbire parladı: — Delikanlı, dedi. Pek tehlikeli ise İngilterede bir oyun oynuyorsunuz! Parmak izlerinin muayenesi meticelenince anlarsınız! Şi halde yal nız kaçakçılık eürmile mazmun- sunuz. Yarın benim odama gele- cek, istiçvap edileceksiniz. — Cezası nedir bunların? — İdam cezası da mümkün, Si- biryaya nefyedilmek te mümkün. Burasını hâkimler bilir. — Siz bu güzel gözlerle, bu se- vimli ağız ile, bu cazibeli çehre ile beni mahvedeceksiniz ha! Kabil değil inanmam, Ceymis, üç gün komiserin oda- sna taşındı durdu. Arkadaşları merakta idiler, Ceymis te bir şey söylemiyordu.. Artık vapur hare- ket edecekti. Ceymis arkadaşi Consu bir tarafa çekti, — Beraber dışarı çıkacağız, de- Siyasi icmal (Baş tarafı 5 inci sahifede) , ve ehemmiyeti azalacağından en- diye ediyor. Küçük itilaf ise İtal yanın dahil bulunacağı bir beyan- name ve mitak ile serbestilerinin tahdit edilmesine taraftar görüm; memektedir. Binaenaleyh o Avusturyanın 1s- tiklâli daha kuvvetli teminat ile devletlerin kefaleti altına alınmesj imdi çok zayıftır. Italya - Yugoslavya Böyle bir müşterek mi; mek hususunda en ziyade müma- naat gösteren Yugoslavyadır. Yu- goslavya İtalyanm kendisini her taraftan sarmak istediği kanaa- tında bulunuyor. İtalyanın Avus- turya hakkında izhar eylediği di yet ve emeller Yugoslavyanın bu kanaatını iyice kuvvetlendirmiştir. Son günlerde İtalyanın Arnavufg luktaki mevkiini ziyadesile sağ- Tamlaştırmış olması Yuzoslavyayı büsbütün kuşkulandırdı. İtalya Ar/ navutluk hükümeti vetli tesi Evvelce kapanan İtalyan papaf mektepleri tekrar açılmıştır. Ar- navutluk ordusuna yeniden bir çok İtalyan zabiti tayin olunmuş- tur. Arnavutluğun bazı tarafların- da Italyan muhacirlerinin iskân edilmesine müsaade verilmiştir. Radyo 30 Eylül Pazar İstanbul: 18,30 plak neşriyatı, 19,20 ajans hableri, 19,30 Türk musiki nes. Tiyatız (Kemani Resat, Mesut Cemil, Muzaffer beyler ve Vesihe, Vedix Riza hanımlar), 21 Ateş - Günes klübünden nakil, ajans ve borsa haberleri, 21.30. örkenira kana program, Bükreş, (3645 m) — 1130 entiyat Ve konser, İ2 radyo orkestrası, 13 müahabe, konser, 13,45 tags esriyat, 14,15 haberler, 14,40 plâk, 17 köylü neşriyatı, 18 Jan Mareu tax kımı iarmik maki), 19. haberler, 19,13 orkestranın devamı, 20 üniversiz te deri, 20,20 plâk, 20,45 konferans, 21 İspanyol musikisi, 22 spor, 2210 operet minikini, 23 haberler Varşova (1345 m.) — 18 dans 18,50 müsahahe ve madyo piyesi. 20 hafif musiki, müsababe, 21 aktam kon ecri, müsahabe, meşeli meyriyat, 23.15, reklim ve konser, 23,30 dans muniki- 8. 24 müzahabe, 2405 dank 1 Birinciteşrin Pazartesi Budapeşte (550,5 m.) — 19 neşeli müsahabe, 19,30 Farkas çiğan takımı, 20,40 müsihabe, 21,10 spor, 2130 Viyanadan nakil, 23 haberler, 2325, Viyalansel konseri, 24,15. cazbant Bükreş (364,5 m.) — 1415 gün düz. neşriyat, J8 halil musiki, 19 19,15 ady orkestrmsi, 20 niz ersin radyoma, 20,15 plâk, 2045 konferane, ZI oda murkis, — (Sarvan kuarteti), 2130 kanferana, 2145 be ganni, 23,15, harpa mmüsiisi, 22.45 har Berler, 23,15 kahvehane musiki Varşova (1345 m.) — 18 piyano kanseri, 18.25 müsahabe, 18:35 hafif musiki, plâklar, muhtelif bahisler, 19,15, piyano refakatile keman konseri, müsa- habe, 21 hafif musiki, 21,45 haberler, hava ve siye, 22 konsersatuvardanı naklen, klâsik konser, 22,43 konferans, 23 reklâm ve konser, 23.15 dane mic sille siki 24 müsahabe, 2405 dane mu Vapura kumanya alır gibi pa. zardan ıspanak alacağız. Gümrük- ten geçerken sen bu ıspanak güfe- sini pek hafif bir yük imiş gibi ko- luna alacaksın. Filhakika, böyle yaptılar ve ga yet ehemimiyetsiz bir yük imiş gi bi küfeyi vapura getirdiler. Vapur hareket etti. Londraya vardılar. Küfenin altında güzel Rus komi- seri gizli idil hları kıyıldığı zaman Cons nna şahitlik ediyordu. Ge- Tini tebrik ettiği sırada — Sakın bundan sonra Ceymisi bir yere bırakma... Her yerden bir komiser alır, getirirse sonra ne yaparız, bilmem! diyor- du. Hikâyeci

Bu sayıdan diğer sayfalar: